hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Makaleler (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=18)
-   -   Ey İnsanlar! (Kuran Bildirisi) (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3322)

merdem 19. May 2013 01:21 PM

Ey İnsanlar! (Kuran Bildirisi)
 
Disaridan sitemizi ziyaret eden okuyucularimiza bir hizmettir bu ayni zamanda.

Dogruyu arayan Kardeslerimizin faydalarina.

****



[B]Ey İnsanlar! (Kuran Bildirisi)
[/B]
Yazar: Muhittin Bozkurt Tarih: 22 Ekim 2012



Bu bildiri bütün insanlara hitaben kaleme alınmıştır.
Günümüz insanlarının içine düştüğü sorunlara bir bakış açısı geliştirmek üzere Kur`an-ı Kerim referans alınarak hazırlanmıştır. Bu makale inanmayan insanlara bir bildiri; Kuran-ı Kerim`i rehber edinmeyen, beşerin sözünü Allah`ın sözünden üstün tutan Müslümanlara da açık bir uyarıdır.

Bu din, Arap çöllerinde “kölelere özgürlük”(Fekkurekabeh) nidasıyla başlamıştır. Her türlü beşeri köleliği, kulluğu reddetmiş, insanları sadece Allah ile buluşturup onun egemenliğinde özgür bir şekilde yaşamaya çağırmıştır.

Bu “İlahi Nida” dini, dili, ırkı ne olursa olsun bütün insanların hidayete ulaşmalarını sağlamak için, Yüce Allah (c. c) tarafından gönderilmiştir. Ama maalesef “ilahi nidayı” duymayan ve o nidayla bir şekilde buluşamamış insanları uyarmak, onları bu nidayla buluşturmak temel amacımızdır.(51/55)
Bu din hiç kimsenin tekelinde değildir, kendisini bu dinin asıl sahibi görenler -üzülerek belirtmem lazım ki- bu dine en çok zarar veren insanların başında gelmektedir. Maalesef dini asıl kaynağından öğrenmeyen bu insanlar, atalar dinini benimsemiş ve bu atalar dinini Allah`ın gönderdiği “İlahi sistem” gibi görmüşlerdir.

Ey insanlar!
Rabbinize karşı olan sorumluluklarınızı hatırlayın, çünkü huzurunda bizi ilk yarattığı gibi toplanacağımız o şiddetli sarsıntı günü zor bir gündür!

Sonsuz uzay altındaki küçücük dünyada geçici ve aciz yaratıklar olduğunuzu unutmayın! Haksız yere büyüklenmeyin, kendinizi bir şey sanmayın! Haddinizi aşarak tuğyanlık yapmayın. Onun size gönderdiği kitaba gönlünüzü açın, Yüce Allah’a karşı gelmekten sakınarak kitabı okuyun.

Allah kitabında din adamlığı müessesesini istememişken, (57/27) yüzyıllardır kitabı anlamanıza, kitaba ulaşmanıza engel olan, dini bir geçim kaynağı haline getiren, din adamların, cemaatlerin, tarihin raflarında küflenmiş yüzlerce kitabın Yüce Allah’la aranıza girmesine izin vermeyin. Allah kitabında her meseleyi net bir şekilde, tafsilatlı olarak anlatmış olduğu (41/3, 6/114) ve kitapta belirtmediği meselelerden bizi sorumlu tutmayacağını bildirdiği halde (5/101), size Yüce Allah’ın kitabı dışında (17/73) binlerce uyduruk dini hüküm dayatan, kendilerini din yapıcı olarak gören, ve zalimlerin yanında yer alarak kendi kof gelenek ve düşüncelerini (2/170) Allah’ın diniymiş gibi anlatarak, Yüce Allah’la aranıza giren sözde alimlerden, din büyüklerinden bilincinizi arındırın. Allah’ın kitabına temiz bir bilinç ve dürüstlükle yaklaşın, onun size doğru yolu göstereceğinden şüpheye düşmeyin (2/2). Doğru yolu göstermeye Yüce Allah’tan daha layık ve daha yetkin kim olabilir ki?

Allah, hiçbir şekilde dinde ayrılıp gruplaşmanızı istememişken “Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini… (42/13)”Muhammed Nebi’ye de aynı ilahi emri vermesine rağmen İslam’ı birçok mezhep, meşrep, tarikat ve cemaatte ayıranlara “Ayrılıkta rahmet vardır. ” deyip Allah`ın emretmediği bir yolu sanki Allah emretmiş gibi insanlara sunanlara sırtınızı dönün ve hep birlikte Allah’ın ipine sarılın.(3/81)

Yüce Allah’ın, elçisi Hz. Muhammed aracılığıyla yeryüzünde yaşayan istisnasız tüm insanlara bir kılavuz ve merhamet bildirisi olarak gönderdiği kitabı neden okumuyorsunuz? Bir düşünün, aklınızı kullanın! (2/242). Allah birçok ayete akıl sahiplerine seslenerek, Kur`anı öğüt almanız için kolay kıldığını (54/17, 22, 32, 40), bu ilahi mesaja kulaklarınızı tıkamamanızı istemişken, Elçisi dahi “Allah’tan başka yasa koyucu mu arayayım (6/114)” diye sorarken neden Allah dışında bir yasa koyucu arıyorsunuz?

Unutmayın ki, her kişi Allah’a kendi hesabını tek başına verecektir. Din adına tabi olduğunuz insanlar veya Yüce Allah’ın referansı sayarak onun kitabından kendinizi uzaklaştırmanıza sebep olan insanlar, geleceğinde şüphe olmayan sonsuzluk gününde kendi başlarının derdine düşecekler (2/166). Allah’ın kitabında belirttiğinden başka dini yükümlülük kabul etmeyin. Bizi yaratan O`dur, kıyamette bizi bir araya toplayacak olan da O`dur.

O gün Yüce Allah’ın dinine kendi görüşlerini karıştırarak ona iftira edenler (16/116)nasıl hesap verecekler? Elçisi Muhammed’e hadis adı verilen binlerce sözü isnat ederek (10/15) ve bu sözleri dinin hükümleriymiş gibi dayatarak elçisine iftira edenler nasıl hesap verecekler? Yüce Allah’ın kitabı gayet açık ve tafsilatlı iken insanlara “Siz kitabı anlayamazsınız, onu okumayı bize bırakın” diyerek dini kendi tekelleri altına almaya kalkışanlar nasıl hesap verecekler? Dinden geçinenler, iktidarlara yalakalık yapmak için Yüce Allah’ın hükümlerini ağızlarıyla eğip bükmeye kalkışanlar (4/46) nasıl hesap verecekler? İnsanları Yüce Allah’ın kitabından soğutanlar, ayetleri gizleyenler nasıl hesap verecekler? (2/41)

Yüce Allah tüm insanlara yaşama rehberi olarak yetecek Kur’an’ı indirmişken onunla beraber dinin kaynağı olarak hadis, icma, kıyas gibi birbiriyle çelişen ve birçoğu Allah’ın kitabıyla çelişen binlerce hükmü din diye dayatan (53/23) kimseler nasıl hesap verecekler?

Din adına çalıştığını iddia eden şeyhlere, cemaat büyüklerine, sözde alimlere veya Kuran düşmanlarına bir kerecik olsun sırtınızı dönün ve gönlünüzde Yüce Allah’ın kitabından başka hiçbir şeye yer bırakmayın ki, Allah size dünya ve sonsuzluk hayatının nimetlerini tattırsın.

Allah’a ait hiçbir özelliği bir başkasına vermeyin! Unutmayın, Allah’tan başka şifa verecek yoktur, Allah’tan başka güç sahibi yoktur, Allah’tan başka rızk veren ve insanların geçimliklerini dilediği gibi takdir eden yoktur, Allah’tan başka korkulmaya değecek hiçbir güç yoktur. Yüce Allah’ın gönderdiği kitaba uyarak ona sevginizi gösterin ki, o da sizi sevsin ve üzerinize sevinçler yağdırsın (26/75-83).

Bilginin, yazının, sesin ve tüm evrenin yaratıcısı ve sahibi olan Yüce Allah’a dua edin, ondan isteyin, o her insana en yakın olandır, şah damarımızdan bile yakındır bize(50/16). Durum böyleyken onunla aranıza sizi ona yaklaştıracağını umarak aracılar koymayın (39/3). Saygı ve umutla yakarın O’na. O, duanıza icabet edecektir(2/152).

Sonsuz güç ve bilgi sahibi Yüce Allah’ın kitabını okuyabildiğiniz kadar okuyun, ona karşı dürüst olun, Allah’la aranızda mucizelerle dolu güzel Kur’an’dan başka hiçbir şey bırakmayın.

Bu mesajı ulaştırabildiğiniz kadar insana ulaştırın, çünkü o gün hiçbir şey tartıda eksik kalmaz.

Araştıran 25. May 2013 03:44 PM

Selamun aleyküm merdem kardeşim
Keşke linkinide verseydinde bu şekilde daha rahat paylaşırdım..

merdem 25. May 2013 04:32 PM

[QUOTE=Araştıran;17707]Selamun aleyküm merdem kardeşim
Keşke linkinide verseydinde bu şekilde daha rahat paylaşırdım..[/QUOTE]


Ve Aleykum Selam Arastiran Kardesim,

Edip Yüksel'in sitesinden kopyaladim.

Ben bu halk cocugunu nedense cok seviyorum. Gayet sade bir insan olarak görüyorum ve arada bir bilgilerinden faydalaniyorum.

Daha baska sitelerde de yayinlanmis olabilir, mesela IKTIBASLAR sitesinde?!

Buyur Kardesim link asagida:

[url]http://19.org/tr/2305/eyinsanlar/[/url]

Selam ve dua ile.

galipyetkin 25. May 2013 07:48 PM

Ben doğma büyüme atalarım dahil İstanbul'luyum. İstanbul'un yörelerine göre meşhur olmuş bazı gıdaları vardır. Bunlar toprağa bağlı olmadan, meselâ "Silivri tepsi yoğurdu" ve toprağa bağlı "Çengelköy hıyarı ile Langa hıyarı" gibi besinler İstanbul'lular için birer gıda seçimi emsalleridir.
Edip Yüksel ne'dir?
Acaba buradaki kadar mı dır?
[url]https://www.youtube.com/watch?v=RumAA1vCBdA[/url]

bartsimpson 25. May 2013 08:27 PM

Bir İstanbullu olarak bende ekleyeyim...

- Vefa'da Boza
- Çamlıca'da Sütlü Simit
- Bebek'te Badem Ezmesi
- Emirgan'da Çay
- Sirkeci'de Demirhindi
- Eminönü'nde Balık Ekmek
- Alibeyköy'de Tulumba Tatlısı
- Büyükada'da Patates Kroket
- Kanlıca'da Yoğurt
- Beykoz'da Paça
- Süleymaniye'de Kurufasülye
- Moda'da Dondurma
- Cihangir'de Turşu
- Çapa'da Goralı
- Fatih'de Fatih Sarma
- Sultanahmet'de Köfte
- Taksim'de Hamburger
- Sarıyer'de Börek
- Kavak'ta Midye
- Bogaz'da Balık
- Beyoğlu'nda Çikolata
- Kireçburnu'nda Kurabiye
- Kasımpaşa'da Kelle
- Kadıköy'de Kup Griye
- Büyükpostane'de Kokoreç
- Mısırçarşısı'nda Çerez
- Beşiktaş'ta Kahvaltı
- Sütlüce'de Uykuluk
- Eyüp Sultan'da Halka
- Piyer Loti'de Kahve
- Ortaköy'de Kumpir
- Mahmutpaşa'da Simit
- Üsküdar'da Su Muhallebisi
- Dolapdere'de İşkembe
- Rumelihısarı'nda Kağıt Helva
- Karaköy'de Baklava
- Yeniköy'de Tavuk Göğsü
- Tophane'de Nargile

Ayrıca Edip Yüksel hangi halkın çocuğudur bilmem ama "benim halkımın" çocuğu olmadığını biliyorum...

Meraklısına... (Bu da sana Merdem) [url]https://www.facebook.com/19.org/info[/url]

merdem 25. May 2013 08:30 PM

Herseyden evvel her insan kendi icindeki olan ile mesgul olsa fena olmaz, önce kendimizi taniyalim.

Kimin ne yedigi, kimin kimle gezdigi ilgilendirmemeli bizleri.

Bir insan sayet Allah adina, Kur'an adina bir seyler anlatiyor ise mühim olan odur.

Herkes kendi yaptigindan sorumludur.

Hic ona buna bakip, aa bu benden kötü diye kendimizi övmeyelim, su insan benden üstündür diye de asagilik duygusuna kapilmayalim. Her seyin bir orta yolu var.

Nasil ki bir restaurantta yemegin parasini ödedigimiz halde yapilan service tesekkür ediyorsak, para karsiliginda dahi olmus olsa, sunulan bilgilere tesekkür etmek lazim.

Kimin Istanbullu kimin Erzincanli kimin Rum kimin Ermeni oldugu da mühim degil bence.

Dogacagimiz yeri bir neticeye kadar anne babamiz tayin eder, dogan kisi kendisinin ne olacagini ne oldugunu evvelden tayin edemez.

Tüm yeryüzü Allah'indir, kutsal diye bir yer olmadigi gibi, kutsal bir kavim olmadigi gibi kutsal bir insan da olamaz.

Hepimizin iyi ve kötü taraflari, övünülecek ve yerilenecek taraflari var. Hic birimiz melek degiliz.

Biz Allah'in kullariyiz, övünülecek tek yanimiz kul olmaktir ve Rabbimize karsi kulluk haklarimizi yerine getirmektir.

Kimden oldugu dogrumu yanlis mi bilemiyecegim, ama bana bir kelime ögretenin kölesi (?) olayim diye bir söz vardir.

Tüm eserlerini okuduklarimizi büyültec altinda bir bir inceleyecek olsak, anamizdan babamizdan bile süphe ederiz.

Filimlerine hayran olduklarimiz, sarkilarini büyük bir zevkle dinledigimiz kisilerin hele de ne olduklarini bir bilmis olsak daha bir daha yüzlerine dahi bakmayiz.

Bir kisi müslümanim diyorsa müslümandir, son karar Allah'indir.

Müslüman müslümanin acigini karistirmaz, bilhassa örter.

Edip Yüksel bir timarhane kackini degildir birileri gibi.

Hayatini ögrenmek isteyen okur, saklisi gizlisi yok hepsini anlatmis bilinmesi gerekenleri.

Edip benim ne arkadasimdir, ne kardesimdir. Ben onu bir müslüman kardes olarak kabul ediyorum.

Türkmüs kürtmüs beni ilgilendirmez. Zaten son alimlerin tarihine bir göz atacak olursak asagi yukari hepsi Anadolu dogumlu.

Galip Bey o atalarinizi kac nesle kadar takip edebilirsiniz????

Saf bir nesil yoktur yeryüzünde, hepimiz birbirimizdeniz, biz Adem'in cocuklariyiz.

galipyetkin 25. May 2013 08:55 PM

Bir aptalın diğer bir aptala soracağı soru nasıl olabilir? Kişisel takılmıyorum. Bu site buna uygun değil.
Sorulacak en son sorunuz ne ise sorun, cevaplandırırım, yeter ki benim ile yarışmayın. Siz birincisiniz. Ama kişisel düşüncelerimi de kabul etmeseniz dahi onlara karşı saygın bir yaklaşım beklerim.

Bir hanfendiye(İstanbul deyişi olarak yanlış anlamayın diye padişahlıktan kalma Hanım Efendiye") saygılarımla.

merdem 25. May 2013 08:58 PM

Ecdad
 
Ecdat

Ahmet Altan




Kabul edelim ki biz Türkler pek bir şey “icat” edemeyiz ama iyi uydururuz.

Belki en palavracıları en yukarılara çıkarmamızın nedeni de budur, belki de siyaseti de bir uydurma yarışması sanıyoruz.

En iyi uydurduğumuz şeylerin arasında herhalde “tarih” güzide bir yer tutar.

“Ecdadımız” palavraları kabul edeyim ki ben en çok sevdiklerim arasındadır.

Bizim “ecdadımız” dediğimiz halifelerimiz efendilerimizin, o “attan inmeyen” padişahlarımızın hemen hemen hepsinin dedesinin Hıristiyan olduğunu hatta bir kısmının da papaz olduğunu biliyorsunuz değil mi?

Aranızdan bir kişinin, Başbakan da dâhil, Kanunî’nin dedesinin adını bilmediğine eminim.

II. Bayezid diye öyle öyle bilgiç bilgiç gülümsemeyin, o babasının babası, annesinin babası kimdi?

Peki, halife efendilerimizin sarayı Topkapı’nın bahçesinde neden bir kilise var?

Peki, bizim ecdadımız dediğimiz Osmanlı’dan önceki atalarımız kimler?

Osmanlı kim peki?

Osmanlı’nın Kayı Aşireti’nden çıktığını biliyorsunuz diyelim, Kayı Aşireti hakkında ne biliyorsunuz?

Çok fazla bir bilginiz olamaz çünkü tarihte de çok fazla bir bilgi yok, Kayı Aşireti’nin varlığı bile kuşkulu.

Biraz daha geriye gidelim.

Osmanlı 1299’da kuruldu, Türkler Anadolu’ya 1071’de geldi.

Alparslan’la birlikte Anadolu’ya kaç Türk geldi?

“Türkler kim” sorusunu atlayıp başka soruya geçelim.

Bugün “Türk” olduğunu söylediğimiz 70 milyon insan Alparslan’la birlikte gelen “Türklerin” özbeöz çocukları mı?

Yoksa biz o gelen Türklerle Anadolu’da o zamanlarda yaşayan Bizanslıların, Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin ortak çocukları mıyız?

Nasıl oluyor da “ecdadımız” sadece Türkler ve Müslümanlar oluyor o zaman?

Ecdadımız arasında Bizanslılar yok mu?

“Kahpe Bizans” demek neden ecdadımıza hakaret sayılmıyor?

Çünkü tarihi uyduruyoruz.

Kendimize Türk ve Müslüman bir tarih yazıyoruz.

Anadolu’nun bütün halklarını, koskoca Bizans’ı yok sayıyoruz.

Sanırsın ki hayat Anadolu’da Alparslan’ın ordusuyla başladı.

Tabii tarihi böyle uydurmaya başlayınca her şeyi uyduruyoruz.

Osmanlı padişahları da başka bir uydurmanın konusu oluyor.

Bugüne kadar Kemalistler bir tarih uyduruyordu, şimdi sıra muhafazakârların tarih uydurmasına geldi.

Onlara göre Osmanlı padişahları attan inmeyen, öpüşmeyen, sevişmeyen, başını duadan kaldırmayan pirifâniler.

Halife II. Selim’in lakabı “sarhoş Selim”, IV. Murat içkiden öldü.

Siz halifelerin payitahtı İstanbul’a gelen içki miktarını hiç merak ettiniz mi?

O zamanlar yapılan “ithalatın” kayıtları var, merak ediyorsanız bir bakarsanız.

Halifelerin haremleri kadınlarla doluydu.

O haremdeki kadınlardan sadece biriyle mi beraber oldu padişahlar?

Havuz âlemleri yapmadılar mı?

Sarayda kadınlar entrikalara karışmadılar mı?

Hadi sizin güzel hatırınıza “içoğlanlar” meselesine hiç girmeyeyim.

Biz böyle her başbakana göre yeni bir tarih uyduracaksak yandık.

Her devletin “resmî tarihi” vardır, her toplumun tarihi utançlarla dolu olduğu için onların bir kısmını “değiştirir” resmî tarih.

Ama insanoğlunun “cahil” kalmasını sanatçılar, bağımsız tarihçiler önler, onlar gerçekleri anlatır.

Bir toplum da resmî tarihin yalanlarından arındıkça gelişir ya da geliştikçe yalanlardan kurtulur.

Tarihi bir “fetiş” hâline getirmek, “putunu kendi yapar, kendi tapar” usulü bir tarih uydurup o tarihe tapınmak, geri kalmışlığın en belirgin özelliklerindendir.

Kendi kendimizi böyle bir geriliğe, böyle zavallı bir ezikliğe mahkûm etmenin ne âlemi var anlamıyorum, iyisiyle kötüsüyle koca bir tarihin çocuklarıyız, iki büyük imparatorluğun ortak topraklarında yaşıyoruz, o imparatorlukların mirasçısıyız.

Bugün zevkle dinlediğiniz “alaturka” müziğin kaynağı Bizans’tır.

Osmanlı devlet “geleneklerinin” ve yönetim tarzının önemli bir kısmı Bizans’tan ödünç alınmıştır.

“Ecdadımızın” bütün “ecdatlar” gibi iyi yanı da vardır, kötü yanı da, böyle kendimize bir tarih uydurup, bir de o uyduruk tarihin kalıplarına sığmayanları savcılara şikâyet etmek, ecdadımızın öpüşmesinden, sevişmesinden çok daha utanç verici bir zavallılığı ortaya koyar.

Gerçeklerden korkacak bir şey yok.

Her toplumun imreneceği kadar zengin bir tarihiniz var, o tarihin içinde her ırktan, her dinden “ecdat” yer alıyor, insanlığın her hâli var orada.

Sahip olduğunuz tarihin zenginliğiyle övünün, palavralarla övünmekten daha iyidir. :)

merdem 26. May 2013 08:41 AM

Bu ne bicim "Kur'an Odakli Dindarlik Forum" u dur anlamadim.

Ayni ülkede dogmus ayni dili ayni dini paylasan bir insan sinir disi birakiliyor.

Bu mu Islam anlayisiniz?

Yoksa Islam olmak icin illede Türkiye de dogup yasamak sarttir diye Rabb'den bir vahy mi aldiniz?

Temadan saptirmayalim lütfen.

Türklükle Kürtlükle Araplikla Acamlikle vb. övüne övüne bu hallere düstügümüzün farkina varamayanlar, hesaplarin görülecegi gün TAKVAnizdan sorulacaginizi nasil da unutuyorsunuz.

Bende Türkiye de dogdum, Mudanya'da, ne olacak simdi? Almanya da yasiyorum diye yüce Allah beni tersliyecekmi? Tüm yeryüzü bir iki kavme mahsus olmak üzeremi yaratildi?

Ayni dili paylasmiyormuyum halen sizlerle?

Allah sahidim olsun, bir Alman-Hanif-Sitesinde ne irk ayirimina rastladim ne de ne de böyle alaylara. Örnek almaniz gereken daha cooook seyler var.

Kablumbaga gibi kabugunuza cekilmeyin, o kabugun haricinde daha nice evler nice yurtlar nice insanlar var. Deve kusu gibi kafanizi topraga gömmekle yeryüzünün diger insanlarini dislamayin.

Dagilin yeryüzüne de bir inceleyin, yeryüzünün bir gecekondudan ibaret olmadigini kavrayin artik.

[B][SIZE="3"]Hucurât - 11. SİZ EY imana ermiş olanlar! Hiçbir insan [başka] insanları alaya alıp küçümsemesin: belki o [alay edip küçümsedik]leri kendilerinden daha hayırlı olabilirler; ve hiçbir kadın [başka] kadınları [küçümseyip alaya almasın]: onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler. Ve hiçbiriniz başka birini karalamasın, birbirinizi [yaralayıcı, incitici] lakaplar ile aşağılamayın: [kişi] iman ettikten sonra ona hiçbir şekilde günah isnad etmeyin; ve [bu suçu işleyen, ama sonra] pişmanlık duymayanlar -işte gerçek zalimler onlardır!
[/SIZE][/B]
Hem insanliktan bahsedip hem de kendinizi en üste kondurmayin.

Sadece bu dünyanin kanunlarinin gecerli oldugu kanisindan vazgecin.

Yeryüzünü yasam icin paylasiyoruz, öldükten sonra da topragin altini paylasacagiz. Topragin üstünde birileri kendine hep üstünlük taslama yarisinda, acaba topragin altinda da mi ayni üstünlük taslamalariniza devam edeceksiniz?

[B][SIZE="3"]Nisâ - 114. YARDIMLAŞMAYI, iyi ve yararlı davranışları ve insanların arasını düzeltmeyi öngören, bunları gerçekleştirmeye çalışan kimselerin yaptığı toplantılar dışında gizli toplanmaların çoğunda hayır yoktur; ve bütün bu güzel eylemleri Allah'ın rızasını kazanmak için yapana zamanı geldiğinde büyük bir mükafat vereceğiz.[/SIZE][/B]

Bir Edip Yüksel kimdir diyenler acaba kendilerini ne zannediyorlar? Hepimizinin yaraticisi olan Allah degilmidir? Nedir bizleri birlestirecek olan? Türkiyenin batisinda doganlar bu yana dogusunda doganlar öbür yana diyenlerin ahirette de ayricaliklari olacakmi? Rabbimiz ödül mü dagitacak, madalya mi alacaklar bunlar?

[B][SIZE="3"]Âl-i İmrân - 185. Her can ölümü tadacaktır: Böylece Kıyamet Günü [yapıp-ettiklerinizin] kar-şılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır: Zira bu dünya hayatı(na düşkünlük), kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey değildir.[/SIZE][/B]

Allah'in hepimizi tek bir ümmet kilmamasindaki hayir nedir, incelik nedir acaba?
Sirf birbirlerimizi terslemek, herkes kendi kavmiyle ögünsün diyemidir acaba?

[B][SIZE="3"]Hucurât - 13. Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık, ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O'na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.[/SIZE][/B]

Ne bicim insansiniz siz. Sizin izzeti nefsiniz sucugunuzda peynirinizde simitinizde mi? Kayseri pastirmasini sevmeyeniniz var sanki aranizda!

Kainatin bir alay olsun diye yartilmadigini ne zaman kavrayacaksiniz?

Ayet aciklamalarina gelince mangalda kül birakmiyor, bununla bu demek isteniyor falan filan. Nerede kaldi inanciniz?

Yoksa yalniz müslümanim, daha kalbimize iman yerlesmedi diyen kullar sinifinda kalmak icin israr mi ediyorsunuz?

Araplarin kavimleriyle övünmelerinin neticesi degilmidir bu günkü müslümanlar arasindaki ayriliklar.

Israilogullari da aynen kendilerini yegane kavim olarak görüyorlar, sadece biziz Allah'in sevdigi kullar diyorlar.

Iman, takva konularini bir daha gözden gecirin ve ondan sonra kendinize halen bir üstünlük derecesinde israr edecek olursaniz benim size söyleyecek bir sözüm yoktur.

Dinimizi sidik yarisina cevirdiniz sonunda, pes dogrusu!

Araştıran 26. May 2013 10:34 AM

Ya arkadaşlar Niye insanlar üzerinden gidiyorsunuz_?İnsanı putlaştırmak varmı dinimizde?Ben kimin yazdığını şu amaçla yazdım:Acaba yazısını paylaştığım zaman kaynak vermedin dermi diye.Müslüman bir sözü dinler sonra en güzeline uyar.Müslüman mukallit değldir.İnsanla,şahsıyla uğraşmaz.Eleştirilecek nokta düşünceler olmalıdır.

galipyetkin 26. May 2013 03:26 PM

Yani bu kadar olur.
İnsan bu kadar mecbur bırakılmaz.
Hem sitemizin hem de kişisel anlayışımızın, şu andaki gibi mecbur bırakılmadıkça kişisel takılmamıza mani olduğunu belirttik. Polemik yapmayacağım. Yazdıklarım ve yazacaklarım içerisinde zaten cevapları taşımakta ve taşıyacak ve bunlar, tabii bazı kişisel kaprislere tutkulu kalmadan ve kendini üstün bir entellektüel saymadan bizim seviyemize inebilecek "çok-çok yazmayı çok-çok bilmişlik diye kabul etmeyecek" kişiler yönünden bazı anlamlar taşıyacaktır. Anlayana ............

Fakat sorulan soruya bak?
"Galip Bey o atalarinizi kac nesle kadar takip edebilirsiniz????"

Bu tür soruların mahiyeti için yukarıda, siyaset katmadan, kısıtlı yönden ne ifade ettiğini
belirtmiş idim.

Şimdi soralım:
Şu an dünyanın geldiği en son zamanda bir insan olarak yaşıyorsam kökenimin insanlığın ilk yaratılışına dayandığını saptamak en olası şey iken bana atalarımdan sormak ne anlama gelir?
Beyninin kıyısında köşesinde sana has özelliklerin ortaya çıkarılması için kendine bir av mı arıyorsun? İlk önce sen nesin açık-açık, anlaşılır kelimelerle kendini anlat. Almanya'da yaşayan biri olarak Hitler'in tesirinde kalmış olabilir misin? Bu yönde kendini kendine tanıttın mı?

merdem 26. May 2013 07:57 PM

Selam!

merdem 26. May 2013 09:21 PM

[QUOTE=Araştıran;17719]Ya arkadaşlar Niye insanlar üzerinden gidiyorsunuz_?İnsanı putlaştırmak varmı dinimizde?Ben kimin yazdığını şu amaçla yazdım:Acaba yazısını paylaştığım zaman kaynak vermedin dermi diye.Müslüman bir sözü dinler sonra en güzeline uyar.Müslüman mukallit değldir.İnsanla,şahsıyla uğraşmaz.Eleştirilecek nokta düşünceler olmalıdır.[/QUOTE]


Haklisin Arastiran Kardesim,

bundan sonra dikkatli olmaya calisacagim. Hatirlatmadan dolayi tesekkür ederim.

Biraz önce facebook ta Hakki Yilmaz Kardesimizin makalelerini okurken bir okuyucunun yorumu dikkatimi cekti, kopyaliyorum asagida.

Selam ve dua ile.

[SIZE="3"]sayın Hakkı Yılmaz hocamız ile yaptığımız görüşme neticesinde verdiği cevap : ''[/SIZE]
[B]Kardeşim selamünaleyküm![/B]
[B] Facebook ile haşir neşir olacak vaktim ve imkanım yok. Siz, kişileri önplana çıkarmadan Kur'an odaklı sayfalar yaparsanız daha hayırlı olur. Mü'min, kimsenin ardına düşmez, kimseyi de arkasına takmaz. sadece Kur'an'ın önderliğinde saf tutar. Makalelerimiz, her zaman kullanılabilir, neşredilebilir. Allah mufafakiyetler ihsan etsin. Allah'a emanet olunuz''[/B]

merdem 29. May 2013 09:46 PM

Ayet okumak
 
Allah Celle ve Celaluhu bu Kardesimizden razi olsun bu güzel calismalarindan dolayi.
***


AYET OKUMAK


Anadoluda ona Kuran okumak, sure okumak derler. Bizim Kuran’ı yani “okunan”ı okumayı unutuşumuz çok eskilere dayanır.

Kuran’ın ayet dizininin “oku” diyerek başladığına inanırız da, onu okumayız. Okuduğumuz şey; arap harflerinin bir araya gelmesinden ibaret bir söz yığınıdır. Anlamını bilmeden söyleriz, anlamını bilmeden dinleriz. Büyülü, tılsımlı, sihirli sözcüklerdir. Kayıp eşyaların bulunmasında, hastalıkların şifasında, kapanan kısmetin açılmasında, bozulan ekonominin –biz yapar olduklarımızı değiştirmediğimiz halde – düzelmesinde ve bilhassa ölmüşlerimizin ruhlarının ferahlamasında pek istifade ederiz ondan. İçimizde anlamını bilmeden okumaya ve anlamını bilmeden dinlemeye “ziyafet” diyenlerimiz de vardır.

Alemlerin Rabbinin muhataplarının öğüt alması için indirdiği ayetleri “namaz”da üstelik yine anlamını bilmeden O’na geri okumamızdan da herhangi bir kuşku duymayız.

[B]Dirilerin uyarılması için indirilen Kuran’ı kendimizden uzaklaştırarak Kuran’daki tabiriyle “diri” olmadığımızı ikrar ederiz. [/B]Çünkü O eğer kulak verirlerse ancak dirilere fayda sağlar.

[SIZE="3"]Her sene kadir gecesini kutlarız da, o Kuran bize bir kez olsun inmiş mi inmemiş mi, ilgilenmeyiz.
[/SIZE]
Birimiz birimize, anlamı bilinmeyen bir dilde öğütte bulunsa buna güler, dalga geçeriz ama Allah’ın “alemler için bir öğüt” olarak nitelediği Kuran’la ve bilmediğimiz bir dille bize “öğüt” verdiğine iman ederiz.

Tapınaklarımızda ayinlerimizin ve tozlu rafların en yüksek yerlerinin vazgeçilmezidir Kuran…

Onu anlamını bilmeden okumak, hatta ona dokunmak için elimizi ayağımızı yıkarız da, onu kavramak için hangi pisliklerden nasıl arınacağımızı [private]hiç bilmeyiz. [B]Allah’ın “Beyt ehlinden / müminlerden” giderdiği pisliğin, yıkanmakla keselenmekle geçebilecek bir şey olmadığını henüz öğrenememişizdir. [/B]Vücuduna dövme yaptırana kasıla kasıla “senin guslün kabul olmaz” deriz ama, aklını ve vicdanı gerçeğe kapatanların “idrak” ve “iman” kirinin nelerin kabulüne mani olacağından habersizizdir.

İşte bütün bunlar aslından devşirilmiş “İslam” adlı dinin bağlılarının modern görünümüdür. Onun için biz ona “İslam” demiyoruz. [B]Kuran’da anlatılan “İslam” ile halkın bilip inandığı “İslam”ı keskin hatlarıyla birbirinden ayırıyoruz. Kavram kargaşasına düşmemek için halkın “İslam” dediğine biz “gelenek dini” veya “atalar dini” diyoruz.
[/B]
Kuran’daki islamın öğrenilmesi, önce Kuran’a bakış açımızın düzeltilmesiyle başlamalıdır.

Kuran, tılsımlı, şifreli, sihirli sözlerin ardı ardına dizildiği bir şiir değildir. Kuran, ayetlerden / delillerden oluşan bir yaşama ve anlama biçimidir. Bir öğüttür. Doğruyu eğriden ayıran, bu bilgiyi öğreten bir Furkan’dır. Akletmede zaafa düşen sözde akıl sahiplerinin hastalıklarına bir şifadır. Muhataplarına öyle sorular sorar ve sordurur ki, onları büyük bir şaşkınlıkla düşünmeye sevk eder. Onlarda bir “Karia”ya bir “Şok”a sebebiyet verir.

[SIZE="3"]Biz hanifler; gelenek dininin bağlılarına ve onların alimlerine “zor sorular” sormayı Kuran’dan öğrendik. Çünkü o bizim için bir ayettir, bir delildir.
[/SIZE]
Kuran okumak onun sözlerini tekrar etmek değil, ayetlerini yani getirdiği delilleri idrak etmektir.

Kuran’a göre, yerler ve gökler Allah’ın ayetleriyle / delilleriyle doludur. Peygamber’den mucize isteyenleri ayetlere yönlendirerek hakiki mucizeyi işaret eder. [B]Hoş, Allah’ın Hz. Peygamber’e “indirmediği” mucizeyi kendisinden sonra yaşayanlar indirivermiştir ama hakiki mucizeye hiçbir zaman vakıf olamamışlardır.[/B]

[SIZE="3"]Çünkü hakiki mucizeye şahit olmak için okumak gerekir. Kuran okumayı, bir sayfada yazılı metinleri okumak zannedenler, yerlerin ve göklerin ayetlerini de bu denli basit okurlar.
[/SIZE]
[B]Şu kınadığımız “gavur” bile yerlerin ve göklerin ayetlerini bizden iyi okumuştur ve okumaktadır.[/B] İlimde, fende geldikleri muciz yani aciz bırakıcı nokta, hakiki mucizeye şahit olmak için okudukları kevni ayetlerden yani yaratış ayetlerinden gelmektedir.

Kurdu, kuşu, böceği, ağacı, dalı, çiçeği, toprağı, güneşi, ayı satır satır okuyor, idrak ediyorlar. Onların bu okuyuşları onları gerçeğe teslim olmaya zorluyor. Gerçekle haşır neşir oluyorlar. İçlerinden vicdan, ahlak ve akıl sahibi bulunanlar hakiki bir “iman” / “eminlik” ile yaşayıp, göçüp gidiyor. Gerçeği gördüğü halde “bilerek” inkar edenler, akıllarını, fikirlerini gerçek yerine kendilerinden hiçbir farkı bulunmayan beşerin yorumlarına, talimatlarına, uydurma söz ve inanışlara teslim edenler “akıl müsrifleri” olarak inkarcılar hanesine yazılıveriyor.

Kuran, ilmine çok güvenen sözde alim sıfatlı akılsızların durumunu “Yahudi alimlerini” betimlerken “kitap yüklü eşeğin durumuna” benzetir. Gerçekten onlar, sırtına kitap yüklenmiş eşekler o kitaplardan ne derece nasiplenmişse o derece nasiplenmişlerdir. Onların okuyuşları da, hurafeye ve dogmalara boğulmuştur.

[B]Vahyi ve okumayı, iki kapağın arasına sıkıştıranlar, canlı cansız her şeyi konuşturan Allah’ı susturabileceklerini zannedenlerdir. Her an yeni bir yaratışta olan Rabb, her an yeni bir vahyediştedir. Gerek ki, hakkını vererek okuyan bulunsun.
[/B]
Ali Aksoy – 02.06.2010


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:15 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam