![]() |
Ramazan Ayının Bereketi Üzerinize Olsun.
Bolluk ve bereket Kur an ayı, hepimize sağlık ve huzur getirmesi dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum. Kur an bu ayda indirilmeye başlanmıştır, onun içinde bizler bu ayda Kur an ı, anladığımız dilden bolca okuyarak, Allah ın uyarı, ikaz ve önerilerini mutlaka anlamaya çalışmalıyız. Birilerinin din adına, tuzağına düşmek, Allah ile aldatılmak istemiyorsak, Kur an ile direk irtibatı, aramıza kimseyi sokmadan mutlaka önce kurmalıyız.
Allah orucu Kur an da, bizden önceki toplumlara da emrettiğini söyler ve orucun BİZLERİN KORUNMASI ADINA emredildiği açıklamasını yapar. Her konuda olduğu gibi, oruç konusunda da gereken detayları Kur an verir. Ama bizlere Kur an ın din adına yeterli olmadığı öğretildiği içindir ki, emin olamayacağımız onca bilgiler ışığında inançlarımızı yaşamaktan çekinmeyiz. Ramazan ve O ayda tuttuğumuz oruç konusunda da, ne yazık ki Kur an ı referans almadığımız için, yaptığımız çok büyük yanlışları göremiyoruz. Kur an oruç konusunda gereken bilgiyi verir ve ne zaman oruca başlamamız gerektiği konusuna herkesin anlayacağı, çok açık ve basit bir örnek vererek, Bakara 187. ayetinde derki; (TAN YERİNİN BEYAZ İPLİĞİ, SİYAH İPLİĞİNDEN SİZCE SEÇİLİNCEYE KADAR YİYİN İÇİN; SONRA DA ORUCU GECE OLUNCAYA DEĞİN TAMAMLAYIN.) Bu sözlerden şunu anlıyoruz. Kur an tıpkı sabah namazını tarif ettiği gibi, fecir vaktinde yani gecenin karanlığı sona erdiği, günün aydınlığının yavaş yavaş başladığı o vakitten bahsediyor. Verdiği örnekle de tarifini netleştiriyor ve beyaz iplikle, siyah iplik fark edilmeye başlandığı zaman, yemeyi içmeyi kesin, akşam oluncaya kadar yemeyin, içmeyin açıklaması yapılıyor. Kur an ı rehber alan için her şey çok açık. Kur an ı yeterli görmeyip, emin olamayacağımız bilgilerle İslam ı yaşarsak, dini ellerimizle zorlaştırmış ve Allah ın yolundan uzaklaşmış oluruz. Sizlere sormak isterim. Bizler oruca günümüzde, Allah ın Kur an da bahsettiği zamanda mı başlıyoruz? Ne yazık ki hayır. Atatürk ün, gerçek İslam ile toplumun buluşmasını sağlamak adına Kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, ne yazık ki amacından saptığı için, toplumu birçok konuda olduğu gibi, oruç konusunda da yanlış yönlendirmekte ve Kur an ın emrettiği zamanda toplumu oruca başlatmak yerine, çok daha önceleri oruca başlatmaktadır. Ramazandan iki gün önce, sabah ezanı bizim bölgemizde yaklaşık 04.35 de okunurken, Ramazan ın ilk günü sabah ezanı bir den bire geri alındı ve 03.37 de okundu. Hiç kimse yıllardır yapılan bu yanlışı, Diyanete sormuyor ve sorgulamıyor bile. İşte bizleri din adına böyle yönetiyorlar, sorgusuzca bizlerde itaat ediyoruz. Böyle olunca da yaptıklarımızın değerlendirmesini yapamıyoruz. Çünkü Kur an ile gereken bağımızı kuramadık da ondan. Kur an ile aramıza yanlış bilgilerle, yüksek duvarlar ördük, ama bunun farkında bile değiliz. Ramazandan önce bile sabah ezanının okunduğu vakit, sabah namazının kılınacağı fecir vakti zamanı olmadığı halde, Ramazanda daha da erken sabah ezanını okuyarak, hem sabah namazını yanlış zamanda kıldırıp, hem de orucun başlama vaktine, en az bir saatten fazla zaman olmasına rağmen, toplumu erken oruca başlatmaktadırlar. Bunun hesabını nasıl Allah a verirler, onu bilemiyorum. Normal günlerde, sabah namazını camiye kılmaya gidenler bilir, ezan erken okunduğu için, sabah namazının farzı hemen kılınmaz. Sünneti kılınır ve Kur an okunur. Daha sonra karanlık geçip, fecir vakti yaklaşınca, yani gün karanlıktan aydınlığa dönmeye başlayınca sabah namazının farzı kılınır. Oruca başlama zamanımız içinde Kur an aynı tarifi yapar, günün yavaş yavaş aydınlanması, yani beyaz iplikle siyak ipliğin fark edilmeye başlanması örneğini verir. Diyanet İşleri Başkanlığı, ne yazık ki Kur an ın bunca açık ayetlerinin üstünü örterek, görmezden gelerek, kendi nefislerinde toplumu din adına yanlış yönlendirmektedirler. Din Kur an ın emirlerine göre yaşanır, lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Allah ın kolaylaştırdığı dini ellerimizle, nefislerimizde zorlaştırmayalım. ALLAH NASİP EDERDE ORUÇLARIMIZI TUTARKEN, GECENİN ZİFİRİ KARANLIĞINDA OKUNAN EZANIN, ORUCUMUZA BAŞLAMA VAKTİ OLMADIĞINI BİLELİM VE TELAŞ ETMEYELİM. Oruca başlama vaktimiz Kur an da apaçık belirtilmiştir. O vakte kadar yiyelim içelim ve vakti geldiğinde namazımızı kılıp, orucumuza başlayalım. Dilerim Ramazan ayı ülkemize sağlık, mutluluk ve huzur getirsin. Toplum olarak ağız tadımızla bir Ramazan ayını geçirmeyi, Rabbimiz bizlere nasip etsin inşallah. Haluk GÜMÜŞTABAK Saygılarımla |
Ayların en şereflisi, Allah'ın Kur'an'ı bizimle tanıştırdığı bu yüce ve mübarek ayın, başta esir ve işgal altındaki İslâm yurtları olmak üzere tüm inananlara hayırlar ve esenlikler getirmesini yüce rabbimizden niyâz ediyorum.
Üstadım bu güzel yazınız için teşekkür ederim. Haluk ağabeyin de buyurduğu gibi bu müstesna ayı, rabbimizin öngördüğü bir şekilde, bolca tefekkür, tezekkür ve nafile ibadetler ile taçlandırmalıyız. İbadetlerimizi yalnız ve yalnız rabbimizi özgüleyerek yapmalıyız. Yıllardır olduğu gibi bu Ramazan'da da televizyon kanallarında mankıbevi olarak hurafe ve bidat anlatan ve inananları Hanif bir müslüman olmaktan ve Allah'ın yüce kitabından uzaklaştıran din tüccarlarına fırsat vermemeliyiz. Mümkün olduğu kadar çevremizde bu tarz programları takip eden insanları uyarmalıyız. Eminim ki Allah katında yaptığımız bu uyarıların bir karşılığı muhakkak vardır. Ecrimiz rabbimizden... Belirtmek istediğim bir diğer husus, Haluk ağabeyin de değindiği gibi Ramazan'ın ve Oruç'un özü Bakara suresi 187. ayettir. Diyanet İşleri Başkanlığın'ın yıllardır değişmeyen yanlış tutumuna karşı biz Allah'ın emrettiği şekilde orucumuzu elbet tamamlayacağız. Bilhassa bu konuda herkesin dikkatli olmasını temenni ediyorum. Bu mevzu üzerinde yıllardır bilimsel/akademik çalışmalar yapan Prof. Dr. Abdülazziz Bayındır ve Süleymaniye Vakfı'nın takip edilmesini öneriyorum. Vakfın internet sitesi üzerinden her il için oluşturulmuş mizana uygun imsakiyeleri edinip, Bakara suresi 187. ayette öngörüldüğü gibi doğru bir şekilde sahurunuzu yapabilirsiniz. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Saadetin bey,
Merak ettim diyanet isleri baskanliginin aksine biz orucumuzu Allahin emrettigi sekilde tamamliyacagiz demissiniz. Bu yemeden icmeden konusmadan cinsel iliskiye girmeden ve s |
Selamun aleyküm, değerli Saadettin Sipahsalar kardeşim,
Allah razı olsun, siyamlı olmanın vaktini Bakara 187 belirtmiştir. Sağolsun belirttiğiniz gibi Abdülaziz Bayındır da sıyamın Başlama ve bitişi ile ilgili çokça emek harcayan bir kardeşimizdir ancak, burada asıl unutulan ve üzerinde durulması gereken şey, bu tür detaylara odaklanarak sıyamın gerekçesinin " Leallekum tettekun" gözardı edilmesi olmaktadır. Sıyam gündüz olacaktır. Gündüz,güneşin doğması ile batması arasındaki süredir. Ayette de "sizce" ifadesi ile tartışma ortadan kaldırılmıştır. Sıyamlı olacak olan bakar gün doğmaya ortalık aydınlanmaya başladıysa sıyamına başlar. Güneş battığında da sıyamından çıkar. Bunun için saate, dakikaya gerek yoktur. Ne yazık ki, diyanet belirttiğiniz gibi insanları Ayete rağmen sıyam gece başlar diyerekten kandırıyor. Söylenebilecek olan ise, Müslümanların ilgili ayeti okuyarak aklını işletmesi ve gereği neyse yapması, gereksiz sorulardan da kaçınması olacaktır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz. |
Halil üstadım, "siyam" hususunda ekledikleriniz için çok teşekkür ediyorum. Sizin de ifâde buyurduğunuz gibi, bu gibi meseleler siyam çerçevesinde ele alınmalıdır...
Sayın kuman, Azizim eklediğiniz mesajınız da eksiklik var galiba, sanırım şahsım bir konu da soru yönlendirecek veya bir hususta bilgi aktaracaktınız. Mesajınızdaki eksikliği giderip tekrar yayınlamanızı rica ediyorum. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Aslinda silecektim mesaji.... Unutmusum.
Saadettin bey, Nafile ibadet dediniz ya biraz ona takildim. Yaptigin nafile ..... diye bir soz var ya o geldi aklima. |
[QUOTE=kuman;20336]Aslinda silecektim mesaji.... Unutmusum.
Saadettin bey, Nafile ibadet dediniz ya biraz ona takildim. Yaptigin nafile ..... diye bir soz var ya o geldi aklima.[/QUOTE] Sayın kuman, Ne demek istediğinizi daha açık bir şekilde ifâde eder misiniz? Sizin söylediğiniz ve Türkçe'de gramer olarak "zarf" dediğimiz nafile kullanımı ile, benim ifâde buyurduğum nâfile sözcüğünün aralarındaki farkı ve anlam farkılıklarını bildiğinizi umuyorum. Kuranî bir kavram olan nâfile ile Türkçe'de edebi kullanımı olan nâfile'yi nasıl bağdaştırdınız anlamıyorum. Gerek Kur'an litaratüründe; gerekse fıkıh litaratüründe bu sözcüğün neyi ihtivaı ettiği malumdur. Lisan'ül Arab-i gibi Arap dilinin en eski sözcük dizinine de baktığınızda sizin kullandıüınız gibi bir kullanımı mevcut değildir. Siz sanırım ya beni anlamadınız ya da ucuz bir mizah yaptınız. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Nafile Türkçe ses uyumuna uyan bir kelime değildir.
Dolayısı ile Türkçe değildir. Aslen Arapçadan dilimize girmiş bir kelimedir. Anlam olarak da aynı manayı taşır. Türkçe olmayan bir kelimenin Türkçe anlamı ile Arapça anlamı farklı olamaz. [url]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=NAF%C4%B0LE[/url] [url]http://www.diyanetislamansiklopedisi.com/nafile/[/url] |
[QUOTE=bartsimpson;20352]Nafile Türkçe ses uyumuna uyan bir kelime değildir.
Dolayısı ile Türkçe değildir. Aslen Arapçadan dilimize girmiş bir kelimedir. Anlam olarak da aynı manayı taşır. Türkçe olmayan bir kelimenin Türkçe anlamı ile Arapça anlamı farklı olamaz. [url]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=NAF%C4%B0LE[/url] [url]http://www.diyanetislamansiklopedisi.com/nafile/[/url][/QUOTE] Türkçe olmadığı evet aşirak ben zaten bu konuda bir şey söylemedim. Çok yanılş ve eksik yazıyorsunuz. Kuran ve fıkıh litaratüründe aldığı manadan bahsediyorum size. Siz bana halen daha Türkçe lugataki manasını veriyosunuz. Sizin ve kuman'ın dediğiniz gibi düşünecek olursak, farz ibadetlerin dışında yaptıiğimiz ibadetlerin tümü nafile/boş'tur! Sayın kuman ve siz nafile/boş ibadetler yapın. Ben nafile/fazladan ek ibadetler yapıyorum. İslam Ansiklopedisi bağlantısını paylaşmışsınız ama siz okumamışsınız... İslam ansiklopedisinde nafile maddesinin ilk bir kaç satırını paylaşıyorum buyrun: "Farz ve vâcip niteliğinde olmayan ibadet anlamında fıkıh terimi. Nefl kökünden türeyen nâfile kelimesi (çoğulu nevâfil) sözlükte “hak edilen miktara veya paya eklenen, ziyade, ilâve, fazlalık” gibi anlamlara gelir; ayrıca nefel ile eş anlamlı olarak “ganimet ve bağış” mânasında da kullanılır" |
Fıkıh Literatürü???
Vacip??? Ben size Türkçe lugattaki manasını vermedim. Türk Dil Kurumunun "Nafile" kelimesinin (ki orada da Arapça olduğu zaten yazıyor.) anlamı ile ilgili yazısını gösteren linki yolladım. Aynı şeyi Diyanet İslam Ansiklopedisi için de yaptım. Ama eğer siz ibadetlerinizi hala farz, nafile veya sünnet, vacip diye ayırıyorsanız? Bence daha okumanız gereken çok konu ve kitap var. Başta da Kuran... Sevgi ile kalın... |
[QUOTE=bartsimpson;20356]Fıkıh Literatürü???
Vacip??? Ben size Türkçe lugattaki manasını vermedim. Türk Dil Kurumunun "Nafile" kelimesinin (ki orada da Arapça olduğu zaten yazıyor.) anlamı ile ilgili yazısını gösteren linki yolladım. Aynı şeyi Diyanet İslam Ansiklopedisi için de yaptım. Ama eğer siz ibadetlerinizi hala farz, nafile veya sünnet, vacip diye ayırıyorsanız? Bence daha okumanız gereken çok konu ve kitap var. Başta da Kuran... Sevgi ile kalın...[/QUOTE] Hepimizin okuması gereken çok kitap var üstad, ben okuduğum kitapları sadece kendim için okumuyorum. Okuduklarımdan öğrendiğin hakikatleri, doğru bilgileri insanlar ile paylaşıyorum. Okumasalar bile öğrenmelerine vesile oluyorum. Beninm okumadığım pek çok kitabı siz okumuşsunuz, siz enaniyet sahibi değilseniz ve sadece kendiniz için okumamışsanız ve Allah'ın öğüdü olara öğrendiğinizi paylaşıyorsanız benimle de paylaşın. Ben bilmiyorum sizden öğreneyim mâdem... İbadetleri nasıl ayıracağız azizim, sen nasıl ayırıyorsun. Mizahi bir yaklaşım sergilemiyorum sadece öğrenmek istiyorum. Benim şahsi kanaatim ibadet, ibadettir. Sadece Allah'ı özgüleyerek, Allah için yapılır. Bunun osu, busu, şusu yoktur. Gece yapıyorsam oluyor gece ibadeti, sabah yapıyorsam oluyor sabah ibadeti. 5 vakit namaz kılmak ve Cuma namazı haricinden yaptığım bütüne namazlar Allah için namazlardır. Fazladan yaptıüım içinde kelime anlamı fazlalık olan nafile ibadeti diyorum hepsi bu. Kur'an hususuna gelince ise ömürlük okunacak bir Ahlak kealmı, her okunuşta da yeni yeni şeyler öğrenilecek bir kitap. Ben Kur'an'ı her seferinde yeniden okuyorum. Siz galiba bir kere okuyup öğrendiniz!? |
[QUOTE=Saadettin Sipehsalar;20358]Hepimizin okuması gereken çok kitap var üstad, ben okuduğum kitapları sadece kendim için okumuyorum. Okuduklarımdan öğrendiğin hakikatleri, doğru bilgileri insanlar ile paylaşıyorum. Okumasalar bile öğrenmelerine vesile oluyorum. Beninm okumadığım pek çok kitabı siz okumuşsunuz, siz enaniyet sahibi değilseniz ve sadece kendiniz için okumamışsanız ve Allah'ın öğüdü olara öğrendiğinizi paylaşıyorsanız benimle de paylaşın. Ben bilmiyorum sizden öğreneyim mâdem...
İbadetleri nasıl ayıracağız azizim, sen nasıl ayırıyorsun. Mizahi bir yaklaşım sergilemiyorum sadece öğrenmek istiyorum. Benim şahsi kanaatim ibadet, ibadettir. Sadece Allah'ı özgüleyerek, Allah için yapılır. Bunun osu, busu, şusu yoktur. Gece yapıyorsam oluyor gece ibadeti, sabah yapıyorsam oluyor sabah ibadeti. 5 vakit namaz kılmak ve Cuma namazı haricinden yaptığım bütüne namazlar Allah için namazlardır. Fazladan yaptıüım içinde kelime anlamı fazlalık olan nafile ibadeti diyorum hepsi bu. Kur'an hususuna gelince ise ömürlük okunacak bir Ahlak kealmı, her okunuşta da yeni yeni şeyler öğrenilecek bir kitap. Ben Kur'an'ı her seferinde yeniden okuyorum. Siz galiba bir kere okuyup öğrendiniz!?[/QUOTE] Aynen katılıyorum. Sıkıntı yok. |
Saadettin Sipehsalar'dan[QUOTE]
Benim şahsi kanaatim ibadet, ibadettir. Sadece Allah'ı özgüleyerek, Allah için yapılır.[/QUOTE] bartsimpson'dan [QUOTE]Aynen katılıyorum. Sıkıntı yok. [/QUOTE] Nasıl yani? Saygılarımla. Galip Yetkin. |
[B][COLOR="Blue"]Yanlış bir şey mi söyledim ???[/COLOR][/B]
"...Rabbinin rızasını kazanmak isteyen kimse, iyi iş yapsın ve ibadet ederken hiçbir şeyi Rabbine ortak koşmasın." (Kehf, 110) "Rabbin için namaz kıl ve hayvan kes!” (Kevser: 2) "Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil, sadece O'na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40) "Kullarım sana benden sorarlarsa, şüphesiz ben onlara çok yakınım. Bana dua ettiği zaman, dua edene muhakkak cevap veririm. Bana icabet etsinler ve bana iman etsinler. Ancak bu şekilde rüşde ulaşabilirler." (Bakara 186) "Rabbine kavuşmayı uman kimse salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın." (Kehf: 110) "Eğer mü'min iseniz yalnız Allah'a tevekkül edin." (Maide: 23) "Kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona yeter." (Talak: 3) "De ki: "Namazım, kestiğim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Müslümanların ilki olarak bununla emrolundum." (En'am: 162-163) [COLOR="Red"][B]"Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım isteriz. (Fatiha:4)[/B][/COLOR] |
Sayın arkadaşım.
Yanlış yaptın diye seni suçlayamam; ama eksik kaldığın için kınayabilirim. Allah'ın "isim/sıfatlarından" biri de "ganiy"dir. Bunun için Hacc:64. ayete bakabilirsin. Ganiy kelimesi müstağni ifadesini de içerir. "El müstağni" hiç bir şeye ihtiyacı olmayan demektir. Ganiy yani her şeyden herkese bol bol verenin "El Müstağni/hiç bir şeye ihtiyacı olmayan" olması kaçınılmaz/mutlaktır. Her şeyi yaratan Allah'ın da senin hiçbir şeyine ve senden gelecek hiç bir şeye ihtiyacı yoktur; çünkü onları da "O" yaratmıştır. Gerek "İşte Kur'an", gerekse de sitedeki yazılarda, gerekse de İhsan Alnıaçık'ın makalelerinde "ibadet" kelimesinin kökeni olan" abd" ve ondan türeyenleri bulabilirsin. Bu da Allah'ın insanlara verdiği melekelerdir. Allah'ın kullarına bahşettiğine ihtiyacı olduğu da söylenemez. Aksi halde bir yanlış üzerinde olunulduğu anlaşılır. Bu nedenle kişi kullar için yapılması gerekenleri Allah'a yapamaz,dolayısı ile Allah'a ibadet edemez, ancak O'na "kul" olabilir(İbadetin kulluk olduğu söylenebilirse de bu günkü anlayışa göre tartışılınabilir). Kişinin "salat"ı hiç bir zaman Allah için olamaz. İllaki karşındakine, toplu yaşandığından da karşılıklı, kişilerin birbirlerine olacaktır Belirttiğim nedenlerle vermiş olduğun ayetlerdeki bazı tanımlar/ifadeler hatalı. Meselâ 4. ayet diye verdiğin Fatiha 5. ayet "yalnız sana ibadet ederiz" diye yazılanlar hatalı, "yalnızca sana kulluk ederiz" diye geçmesi gereklidir. Evet Allah kendisine yağcılık değil, kulluk yapılmasını istiyor. Saygılarımla. Galip Yetkin |
Kulluğu "sıratel müstakim" ve "sünnetullah" doğrultusunda şüpheye yer bırakmaksızın yaşamak olarak açıklıyorsunuz sanırım.
Bu durumda da otomatikman "ibadet" etmiş oluyoruz. Yani "dini" (kulluk borcumuzu ödemek) yaşamış oluyoruz. Doğru mu? "Yaratılanı severim Yaratandan ötürü" |
Dostum bartsimpson.
Benim tasdikime tâbi değilsin, tabii teşekkür ederim. Ama kararını kendin ver. "Sırat el müstakim", "sünnetullah ve adetullah" doğru tespitler, çünkü ayetler öyle söylüyor. Bunların "ne" olduğunun; ve bu "ne"lerin "sırat el mustakim", "sünnetullah" ve "adetullah"ı tanımlayıp tanımlamadıklarının tesbiti gerekiyor Bak şimdi sana bir yazı: Sayın Eliaçık'tan. "İBADET: Sözlükte “abd” kökünden Arapçanın tarihsel kök ve komşu dilleri Aramice, Akkadça, İbranîce, Süryanîce, Habeşçe gibi Sami dillerinin hepsinde “yapmak, meydana getirmek, ortaya çıkarmak, çalışmak, üretmek” demektir. BEDAET de kökün harfleri değişmeden “bda”ya dönüşümü ile “yaratmak, yapmak, meydana getirmek, icat etmek, bir şeyi ilk olarak ortaya çıkarmak” anlamındadır. Son harfin “hemzelif”e dönüşmesi ile “bde” de ise yine mâna pek bozulmayarak bir şeyi “başlatmak, ortaya çıkarmak, icat etmek” mânası kazanır. Şu halde Allah ile insanın aktüel ve dinamik ilişkisinin ortaya çıkardığı, meydana getirdiği, yaptığı, yarattığı, icat ettiği, ürettiği her tür iş ve oluş bu kapsama giriyor. Yapılan/üretilen iş ve oluşun faili Allah ise buna bedaet, ibda, mubdi’, faili insan ise buna da ibadet, ubudiyet, taabbud deniyor. Her ikisinde de ortak anlamın yapmak, ortaya çıkarmak, üretmek, meydana getirmek olduğunu görüyoruz… *** Öte yandan abd kelimesi Kuran’ın nazil olduğu dünyada yaygın olarak kullanılıyordu. Özellikle bir takım putlara, krallara ve imparatorlara yönelik olarak “arz-ı ubudiyet etmek” veya “kul köle olmak” deniliyordu. Babil, Sasani, Mısır, Roma, Bizans gibi eski dünyanın Tanrı-Devlet kralları ahaliye “kullarım, kölelerim” diye seslenirlerdi. Kendilerine de Tanrı’nın oğlu, temsilcisi veya doğrudan Tanrı derlerdi. Kuran’daki abd kavramı işte bu anlayışa isyan olarak doğdu. Kur’an bunu alıp kullandı ve fakat kavramın içeriğini değiştirdi. “Yalnız sana kulluk ederiz” ifadesindeki “ancak, yalnızca, sadece, sırf, salt” anlamına gelen iyya sözcügünün önce gelmesinden de anlaşılacağı gibi bu hususiyeti ifade eden bir tepki ifadesidir (kasr ve ihtisas) ki “başkasına değil” anlamı verir; yoksa “başkasına yapıldığı gibi” demek olmaz. Dolayısıyla ibare “Başkalarının putlara, krallara tapındığı gibi biz de sana tapınırız, kulluk-kölelik ederiz” değil; ilkten “putlara ve krallara tapınmayı reddederiz” manasında başkaldırı ifade eder. Saygılarımla. Galip Yetkin |
[QUOTE=galipyetkin;20376]Şu halde Allah ile insanın aktüel ve dinamik ilişkisinin ortaya çıkardığı, meydana getirdiği, yaptığı, yarattığı, icat ettiği, ürettiği her tür iş ve oluş bu kapsama giriyor.[/QUOTE]
Bunu anlayamadım... Allah ve insan nasıl aktüel ve dinamik bir ilişkiye girebilir? Bu olgu ve oluş İhlas suresindeki Allah tanımına tamamen zıt bir söylem. Allah'ı bu kadar sosyalleştirerek fakına varmadan şirke bulaşmayalım sonra. |
Yapma be arkadaşım.
Allah merâmını Peygamber vasıtası ile, yani vahyederek anlatır ve Peygamber de sağlığında bunları tebliğ ederken, gelecek kuşakların da doğrusunu haber almaları için vahyedilen ayetleri mushafta "Kitap" olarak toplar. O günün anlatım tarzını ve anlatımını bu gün anlamak pek müşkül olduğundan bir prensip vardır: Tecdid veya güncelleme. Yani bizim burada yaptığımız. İşte bu Kitab'ı ve kitaptan çıkartılacak mâna olan Kur'an'ı aktüel hale getirmek ve bu haliyle uygulanması da, istersen amel'i salih de, yani ayetlerin söylediği eylemin/amelin uygulanması dinamik ilişki olmaz mı? Bir de Tekvir-29. ayet var. Bu ayete göre de: "iş/eylem/amel sizin istemenizle değil, ancak Rabbülâlemin olan Allah’ın dilemesiyle tamam olur." Mesela "ışık hızı"na ulaşmak isteseniz de bu aşamada ulaşamazsınız. Çünkü Allah ona ulaşma imkanlarını daha bize vermemiştir; çünkü ilim, bilim ve yetenek olarak o aşamaya daha ulaşamadık; ancak o aşamada. İşte bu da Allah ile insanın aktüel ve dinamik bir işbirliğidir. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
[QUOTE=galipyetkin;20368]Sayın arkadaşım.
Yanlış yaptın diye seni suçlayamam; ama eksik kaldığın için kınayabilirim. Allah'ın "isim/sıfatlarından" biri de "ganiy"dir. Bunun için Hacc:64. ayete bakabilirsin. Ganiy kelimesi müstağni ifadesini de içerir. "El müstağni" hiç bir şeye ihtiyacı olmayan demektir. Ganiy yani her şeyden herkese bol bol verenin "El Müstağni/hiç bir şeye ihtiyacı olmayan" olması kaçınılmaz/mutlaktır. Her şeyi yaratan Allah'ın da senin hiçbir şeyine ve senden gelecek hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Gerek "İşte Kur'an", gerekse de sitedeki yazılarda,gerekse de İhsan Alnıaçık'ın makalelerinde "ibadet" kelimesinin kökeni olan" abd" ve ondan türeyenleri bulabilirsin. Bu da Allah'ın insanlara verdiği melekelerdir. Allah'ın kullarına bahşettiğine ihtiyacı olduğu da söylenemez. Aksi halde bir yanlış üzerinde olunulduğu anlaşılır. Bu nedenle kişi kullar için yapılması gerekenleri Allah'a yapamaz,dolayısı ile Allah'a ibadet edemez, ancak O'na "kul" olabilir(İbadetin kulluk olduğu söylenebilirse de bu günkü anlayışa göre tartışılınabilir). Kişinin "salat"ı hiç bir zaman Allah için olamaz. İllaki karşındakine, toplu yaşandiğindan da karşılıklı, kişilerin birbirlerine olacaktır Belirttiğim nedenlerle vermiş olduğun ayetlerdeki bazı tanımlar/ifadeler hatalı. Meselâ 4. ayet diye verdiğin Fatiha 5. ayet "yalnız sana ibadet ederiz" diye yazılanlar hatalı, "yalnızca sana kulluk ederiz" diye geçmesi gereklidir. Evet Allah kendisine yağcılık değil, kulluk yapılmasını istiyor. Saygılarımla. Galip Yetkin[/QUOTE] Estâizu Billâh, Allah'ın tabiî ki yarattığı kullarının ibadet ve tesbihlerine ihtiyacı yoktur. Fakata Allah' bir çok Kur'an ayetinde olduğu gibi kullarının kendisini sıklıkla anmasını istemektedir. Biz sayın bartsimpson ile Namaz ibadeti çerçevesinde nafile ibadet konusunu ele alıyorduk. Eğer sizin dediğiniz gibi namaz vs türü ibadetler yağcılık ise, Alak suresi 16. ayette geçen: "Kellâ, lâ tutı’hu vescud vakterib" mealen ise: "Asla, ona uyma; secde et ve yaklaş!" neyi ifade etmektedir. Buradaki "secde" etmek bizin bildiğimiz ve anladıüımız bir manada(hani namazda alnımızı yere vurduğumuz) secde değil midir? Eğer bu manada ise, Allah bizden estâizu billâh, sizin dediğiniz gibi yalakalık mı istiyor? |
Sayın Saadettin Sipehsalar.
Ben "salat"ı namaz, "salatı ikâme"yi de namaz kılmak olarak anlamıyorum. Benim anlayışım Sayın Hakkı Yılmaz'ınkinden de biraz değişik. Ben "salat"ı karşılıklı yardımlaşma, "salatı ikâme"yi de ekonomik ve sosyal politikaların kollektivist bir düzen üzerinde olması olarak anlıyorum. İzah ettiğim yönden baktığımda olay kendini yukarıda anlattığım gibi gösteriyor. Yalakalığa gelince, Allah sizden yalakalık istemiyor ama; sizler günde beş sefer eteğine yapışıp çekiştiriyorsunuz. _"Bak, bak. Ben burdayım, sana namaz kılıyorum" der gibi. (Ben yalakalık değil, yağcilik ifadesini kullanmıştım) Saygılarımla. Galip Yetkin. |
[QUOTE=galipyetkin;20379]Yapma be arkadaşım.
Allah merâmını Peygamber vasıtası ile, yani vahyederek anlatır ve Peygamber de sağlığında bunları tebliğ ederken, gelecek kuşakların da doğrusunu haber almaları için vahyedilen ayetleri mushafta "Kitap" olarak toplar. O günün anlatım tarzını ve anlatımını bu gün anlamak pek müşkül olduğundan bir prensip vardır: Tecdid veya güncelleme. Yani bizim burada yaptığımız. İşte bu Kitab'ı ve kitaptan çıkartılacak mâna olan Kur'an'ı aktüel hale getirmek ve bu haliyle uygulanması da, istersen amel'i salih de, yani ayetlerin söylediği eylem/amel/uygulama dinamik ilişki olmaz mı? Saygılarımla. Galip Yetkin.[/QUOTE] Abi bir sorum var size. Allah neden meramını anlatmaya ihtiyaç duyar da peygamber yollar??? Direkt bilinçlerimize download etse ya aracısız... Hem gerçeği akletmemiz, bilmemiz ve öğrenmemiz istenir hem de araya aracı konur. Bana şah damarımdan daha yakın olan, din prensipleri ve uygulamalar için neden 1400 küsür yıl önce bilmediğim coğrafyadaki bilmediğim dili konuşan bir insanın anlamadığım dilde gönderdiği kitap ile benimle aktüel ilişki kurmaya çalışır??? |
[QUOTE=galipyetkin;20381]
Yalakalığa gelince, Allah sizden yalakalık istemiyor ama; sizler günde beş sefer eteğine yapışıp çekiştiriyorsunuz. _"Bak, bak. Ben burdayım, sana namaz kılıyorum" der gibi. (Ben yalakalık değil, yağcilik ifadesini kullanmıştım) [/QUOTE] Namaz en kadim ibadetlerden bir tanesidir. Kur'an nuzülünden önce cahiliye diye ifade ettiğimiz Arap toplumunda müşriklerin putlarını yüceltmek için yaptıkları bilinmektedir. Bundan ziyade namaz çok daha önceki tarihlere kadar gitmektedir. Tahribata uğramış diğer ehli kitap(Tevrat, İncil) mensubu olan toplumlarda da varlığı bilinmektedir. Bunun dışında semavi yani ilahi kaynaklı dinler dışında mevcut olan dünyevi dinlerde de bir şekilde benzer uygulaması olmuştur. Bknz:Maniheizm. Mani dininide de vakit ve rakat sayısı fazla olmakla birlikte varlığı bulunmaktadır. Hulasası üstadım, namaz köklü bir ibadet şeklidir. Esası Allah'ı yüceltmek ve onu tespih etmektir. Eğer sizin dediğini gibi riyakarlık oluşturan bir ibadet olsa idi, Allah çoğu ayette bizden kendisini yücetlmemizi ve tespih etmemizi istemezde. Ancak çoğu ayette rabbimizi yüceltmemizi ona kulluk etmemizi buyuyor. Bunun dışında yukarıda size örnek verdiği Alak suresi 19. ayet ile ilgili bir yprum getiremediniz. Sizin dediğiniz gibi olduğunu düşünecek olursak, bu surede ki "secde et ve yaklaş" ifadesi ne demektir? Dikaktinizi çekmek istiyorum namaz ilahî'dir. Siz sanırım namazı bir takım şirk ve bidat mahsulu tasavvuf erbabının semazen gösterisi gibi düşünüyorsunuz. Semazen gösterisinde ki Allah'tan alıp halka vermek ve boş boş dönmek gibi bir saçmalık ile umarım namazı bir kefeye koymuyorsunuzdur. Tüm bunların dışında namaz ibadeti, Allah resulunun bizzat uyguladığı ve yaptığı bir ibadet olduğu herkesce malum ve aşikar. Siz Allahın bizzatihi elçisinin ve dinin yaşayan örneği olan peygamberin kıldığı ve kıldırdığı namazları da mı inkar ediyorsunuz? Eğer öyle ise, siz Kuran ile çelişiyorsunuz demektir. Hz. Peygamber ve namaz ibadeti ile ilgili bilgileri uydurma hadis kitaplarından ve israilyat kaynaklı olan ve dine yabancı din ve kültürlerin etkisi ile ilgili kitaplardan almıyoruz. Biz bu bilgileri akademik cemiyette kaynak olarak gördüğümüz, tarih tenkid usulu ve metedolojisi sonucu doğru birer kaynak olduğuna inandığımız Siyer, tabakat, ensab vs gibi tarihi kaynaklardan alıyoruz. Bu bilgileri bir tarihçi olarak(Lise veya orta okul düzeyinde bir tarihçi değil, akademik çalışmalarına devam eden birisi olarak) veriyorum sizlere. Eğer ifade ettiğim kaynakları inkar edecek olursanız, Müslümanların Tarihi diye bir şey ortada kalmaz. Hz. Peygamber'in hayatı, yaşayışı ve Kuran nuzulu sonrası Müslümanların Tarihini bu kaynaklara borçluyuz. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Sayın Saadettin Sipehsalar.
Senelerce namaz denilen Sünni'lerin dininin gereği "namaz"ı Allah'tanmış gibi gösterme çabaları bana ve bazı arkadaşlara gına getirtmiştir. Bu sebeple bu konu üzerinde artık tartışmaya girmiyorum. Kur'an'da olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme çabalarıyla emevi saltanatının devamının hizmetinde olmak bana göre değil. Biz yukarıda ibadet kelimesinin açılışını, mânâsını verdik. Müşrik "ibadet"inin anlatısı olan namaz hiç bu tanima uymuyor. Bir yellenmeyle dinin direği denilen namaz darmaduman, tepetaklak oluyorsa, bu Allah'tan olamaz. Eğer sizin inancınız bu yönde ise bana ne? Bana da bunu bulaştırmaya kalkmayın. Bir önceki iletide 16. dediğiniz ayeti son yazınızda kinayeli bir anlatımla 19 olarak belirtmişsiniz. Ve buna bir görüş getiremediğimi söylemişsiniz. Namazı kabul etmeyip, biz karşılıklı yardımlaşmayı kabul ettiğimizden bunu belirtmekle yetinmiştik. Madem üsteliyorsunuz buyrun : "Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! (veya:Hayır!... Hayır!......) Sen salât edeni ve toplumu aydınlatmaya çalışanı engelleyen o kişiye itaat etme. Sen Rabbine boyun eğip teslim ol ki Rabbin seni kendine yaklaştırsın." Akademik kariyerinizde başarılar dilerken belki yardımı dokunur diye bir özellikten bahsedeyim. Arapça lugatta "marre" kelimesinden sonra "maz" kelimesinin geldiğini söylüyorlar. Belki yeri bakımından yanılabilirim. "maz" kelimesinin karşılığı "kapitalist" imiş. Bu kelimeye "na" olumsuzluk eki eklendiği zaman kelimenin yani "na-maz"ın mânâsı "kapitalist olmayan" oluyormuş. Başkalarının yalancısıyım ama doğru ise belki faydası olur, isterseniz bir bakıverin, nasıl ki sizin namazınızın kökeninde Hindistan'da güneşe tapanların "nameste"si bulunması gibi. Saygılarımla Galip Yetkin. |
Dostum bartsimpson.
Sorduğun sorulara nasıl cevap vereceğimi emin ol kestiremiyorum. Ne söylesem seni tatmin edemiyeceğim. Biliyorum ki bu tür arayışların uzun zamandır sürüyor ve ara sıra buraya da yansıyor. Şaka yollu bir şey söyliyeyim: Her hangi bir şey söylesem bu sefer de "neden bizi yemeğe davet etmiyor" filan da diyeceksin korkarım! Selâmlar, sevgiler. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
sadettin bey,
Ucuz mizah demişsiniz kalbimi kırdınız... Olsun benim kalbim çabuk düzelir.... Nafile ibadet nedir az buçuk bilirim merak etme... Ancak '' yaptığınız nafile'' demek AVAM ağzıyla BOŞ demek değildir. Bence Bu halk deyimini de arasştırın derim. Bu deyimin aklıma gelmesinin sebebi ise bu mübarek ayı taçlandırmak sözü... Arkasından Bakara Oruç ile ilgili zaman meselesi ... 40 dakika fazla oruç tutmak mı Diyaneti dinlememek ? Diyanetin kendine göre haklı nedenleri var siz haklı görmeseniz de... Yine özür, ucuz mizah anlayışına sahip olduğumdan dolayı. Siz devam edin Akşam sabah öğlen Nafile ibadetlere. Umarım bu ibadetler bugüne kadar size yardım ettiği gibi yarında yardım eder. Sizin ve Çevrenizin hayatı daha da güzelleşir çünkü ibadetler Allah ın sistemini oluşturma yani bu dünyayı daha da güzelleştirmek için yapılır. Vacip nedir hiç bilmem kafamı anlamsız şeylerle doldurmanın anlamı yoktur. Size göre ibadet bana göre DUA. Siz 5 vakit ibadet ediyorum diyorsunuz ben 5 vakit dua ediyorsunuz. Kendiniz için dua Allah için ibadet yapıyorsanız ne mutlu size.. Siz siyeri tarihi bir kaynak olarak alabilrisiniz bu bilimi bağlamaz sizi bağlar... Siyer dediğiniz duyumlarını yani Şiir ve Hadis i Kur ana onaylatma çabasından başka bir şey değildir. Sizin lafınız ''Eğer ifade ettiğim kaynakları inkar edecek olursanız, Müslümanların Tarihi diye bir şey ortada kalmaz'' Aynen katılıyorum İslam tarihi diye bir tarih yok sadece yazılı bir kaynak kalmışsa o kayda değerdir. Öyle bir kaynak varsa söyleyin bizde okuyalım... |
bart simpson,
Benim anladığım Allah zaten herbir bilgiyi (ki bu bilgi bizi insan yapan bilgiler) bize yüklemiş ancak biz oyun bozancılık yapmak için herşeyi yapıyoruz. Allah ta bize uyarıcılar gönderiyor ya fabrika ayarlarına dönerseniz yada bedelini ödersiniz... |
[QUOTE=galipyetkin;20386]Sayın Saadettin Sipehsalar.
Senelerce namaz denilen Sünni'lerin dininin gereği "namaz"ı Allah'tanmış gibi gösterme çabaları bana ve bazı arkadaşlara gına getirtmiştir. Bu sebeple bu konu üzerinde artık tartışmaya girmiyorum. Kur'an'da olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme çabalarıyla emevi saltanatının devamının hizmetinde olmak bana göre değil. Biz yukarıda ibadet kelimesinin açılışını, mânâsını verdik. Müşrik "ibadet"inin anlatısı olan namaz hiç bu tanima uymuyor. Bir yellenmeyle dinin direği denilen namaz darmaduman, tepetaklak oluyorsa, bu Allah'tan olamaz. Eğer sizin inancınız bu yönde ise bana ne? Bana da bunu bulaştırmaya kalkmayın. Bir önceki iletide 16. dediğiniz ayeti son yazınızda kinayeli bir anlatımla 19 olarak belirtmişsiniz. Ve buna bir görüş getiremediğimi söylemişsiniz. Namazı kabul etmeyip, biz karşılıklı yardımlaşmayı kabul ettiğimizden bunu belirtmekle yetinmiştik. Madem üsteliyorsunuz buyrun : "Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! (veya:Hayır!... Hayır!......) Sen salât edeni ve toplumu aydınlatmaya çalışanı engelleyen o kişiye itaat etme. Sen Rabbine boyun eğip teslim ol ki Rabbin seni kendine yaklaştırsın." Akademik kariyerinizde başarılar dilerken belki yardımı dokunur diye bir özellikten bahsedeyim. Arapça lugatta "marre" kelimesinden sonra "maz" kelimesinin geldiğini söylüyorlar. Belki yeri bakımından yanılabilirim. "maz" kelimesinin karşılığı "kapitalist" imiş. Bu kelimeye "na" olumsuzluk eki eklendiği zaman kelimenin yani" namaz"ın mânâsı "kapitalist olmayan" oluyormuş. Başkalarının yalancısıyım ama doğru ise belki faydası olur, isterseniz bir bakıverin, nasıl ki sizin namazınızın kökeninde hindistanda güneşe tapanların "nameste"si bulunması gibi. Saygılarımla Galip Yetkin.[/QUOTE] Birincisi herhangi bir mezhebe dahilim yoktur ve emevi ve yezid soylularının hizmetinde ve dininde değilim. Hanif bir müslüman olarak Kur'an'a inanıyorum ve tek kaynak olarak kabul ediyorum. Kur'an'da olup olmaması husunda beni ikna edemiyorsunuz. Ben söylediklerimin ve düşüncemin yanlış olduğunu sadece beyan etmekle kalmayın lütfen beni ikna edin. Eğer siz doğruyu söylüyorsanız ecriniz muhakkak Allah katında büyüktür. Namaz bir müşrik ibadeti olduğuna kesinlikle inanamıyorum. Konun tarihi sürecine ve içtimai arkaplanına bakmak lazım. Toplumlar şirke ve bidata bulaşpta tevhid dininden tamamen uzaklaşmadılar. Tevhid dinin bir takım uygulamalarını ve felsefesini kendi şirk merkezli inançlarına uyguladılar. Sentezlediler diyebilirim. İlk başlarda sadece Allah'ı özgüleyerek yapılan bir ibadet olan namaz, daha sonra toplumların yozlaşması ile birlikte Allah'ı özgülemekten çıkıp, tapındıkları dünyevi bir takım ilahlarını merkeze almıştır. Zamanla putlarını özgüleyerek ibadet yapıyor hale gelmişlerdir. Sizin dediğiniz gibi Kur'an dışı bir ibadet ise namaz, peki Hz. Peygamber'in kılması ve kıldırmasını nasıl açıklayacağız? Bu soruyu kaçtır size soruyorum ve hiç cevap vemriyorsunuz. Eğer sizin dediğiniz gibi ise olay, Hz. Peygamber'in risaleti ve nübüvveti de tartışılır size göre... Allah resulu o zaman din'de yeri olmayan bir şeyi dine eklemiş olmuyor mu? Yellenme ile dinin direği denilen namaz tepetaklak oluyorsa veya, 16. dediğiniz ayeti 19. dediniz sonradan tarzındaki söylemleriniz laf kalabalığı ve demogojiden başka bir şey değildir. Ayeti ilk mesajda verdim, bunu bildiğiniz halde dalgınlığıma gelip yanlış yazdığım ayet numarası üzerinden demegoji yapıyorsunuz. Başarı dilekleriniz için teşekkür ediyorum. Kadim hind inançlarında "nemeste" bulunabilir. Yukarıda daha önce yazdığım mesajlarda namazın ilahi dinler haricinde, dünyevi dinlerde de karşlığının olduğunu yazmıştım. İlk peygamber olarak kabul ettiğimiz Hz. Adem'den itibaren tevhid dininin varlığını kabul ediyorsak. Namazında köklü bir ibadet olması ve zamanla tarihi süreçte gerek hind, gerek iran, gerek yunan/roma kultür ve dinin inanışlarında bozulmuş olarak veya biraz değişik bir versiyonlarını görmek neden mümkün olmasın? [B][SIZE="5"]*********[/SIZE][/B] [QUOTE=kuman;20391]sadettin bey, Ucuz mizah demişsiniz kalbimi kırdınız... Olsun benim kalbim çabuk düzelir.... Nafile ibadet nedir az buçuk bilirim merak etme... Ancak '' yaptığınız nafile'' demek AVAM ağzıyla BOŞ demek değildir. Bence Bu halk deyimini de arasştırın derim. Bu deyimin aklıma gelmesinin sebebi ise bu mübarek ayı taçlandırmak sözü... Arkasından Bakara Oruç ile ilgili zaman meselesi ... 40 dakika fazla oruç tutmak mı Diyaneti dinlememek ? Diyanetin kendine göre haklı nedenleri var siz haklı görmeseniz de... Yine özür, ucuz mizah anlayışına sahip olduğumdan dolayı. Siz devam edin Akşam sabah öğlen Nafile ibadetlere. Umarım bu ibadetler bugüne kadar size yardım ettiği gibi yarında yardım eder. Sizin ve Çevrenizin hayatı daha da güzelleşir çünkü ibadetler Allah ın sistemini oluşturma yani bu dünyayı daha da güzelleştirmek için yapılır. Vacip nedir hiç bilmem kafamı anlamsız şeylerle doldurmanın anlamı yoktur. Size göre ibadet bana göre DUA. Siz 5 vakit ibadet ediyorum diyorsunuz ben 5 vakit dua ediyorsunuz. Kendiniz için dua Allah için ibadet yapıyorsanız ne mutlu size.. Siz siyeri tarihi bir kaynak olarak alabilrisiniz bu bilimi bağlamaz sizi bağlar... Siyer dediğiniz duyumlarını yani Şiir ve Hadis i Kur ana onaylatma çabasından başka bir şey değildir. Sizin lafınız ''Eğer ifade ettiğim kaynakları inkar edecek olursanız, Müslümanların Tarihi diye bir şey ortada kalmaz'' Aynen katılıyorum İslam tarihi diye bir tarih yok sadece yazılı bir kaynak kalmışsa o kayda değerdir. Öyle bir kaynak varsa söyleyin bizde okuyalım...[/QUOTE] Kalbiniz hemen kırılmasın azizim, biz burada uygar/medeni inananlar olarak tartışıyoruz. Sen benim, hanif/mümin inanan bir dostumsun. İstemeden de olsa kırdıysam kalbini özür dilerim. Tartışıoruz, tartışırkende uslub gereği sivri dilli olabiliriz, ağır mizahlar yapabiliriz. Bunlar uslubun ve tartışmanın şanındandır. Oruç bilhassa da imsak hususunda bizim görnmediğimiz ve Diyanet'in haklı olduğu mesele nedir amirim? Sen biliyorsan söyle? İnsanları 45-45 dk erken sahur yaptırmak neyin nesidir? Diyaneti mazur gösterecek hiç bir gerekçe göremiyorum. Diyanet'in yaptığı bu tahribatından bana göre olsa olsa tek gerekçesi tamami ile siyasi'dir. Devlet politikası gereği erken imsak yapılıyor olabilir. Ben 40-45 dakika erken imsak yapacaksam ve bu devlet ve millet menfaatine ne sağlayacaksa bunu bilmek isterim. Ekonomi vs olabilir mi? Bir sual: Siz orucunuzu -tutuyorsanız eğer- Diyanet'in uyguladığı gibi mi tutuyorsunuz? Siyer eserlerinin kaynaklığı konusunda tartışacaksak, âlâ tartışalım. Ama sizin bu konudaki tutumunuz bilimsel değil. Sizin bu tutumunuza göre bilimi ve bilimsel olanı da sorgulamalıyız. Sizinkisi septicsm'e giriyor. Tamamı ile şüpheci bir yaklaşıp, o halde hayatınız boyunca hiç bir şeye tamamı ile ınanmayın. Bizler tarihçiler olarak bilhassa benim gibi Ortçağ çalışan tarihçiler zaten "İslam Tarihi" diye bir kullanıma karşıyız. Bu tarih olsa olsa "Müslümanların Tarihi". İslamiyet bir dindir, ilk peygamberden, son peygambere kadar olan tevhid dinin adıdır. Bunun tarihi asla olmaz. İslam Tarihi kullanımı batılı oryantalistlerin yaklaşımıdır. Batılı müsteşriklerin bu haksız ve yanlı tutumunun altında yatan psikolojik bir sebep vardır. Bu da İslam Tarihi denildiği ve bu şekilde kullanıldığı zaman, tarih boyunca müslüman toplulukların(Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı vs...) yaptığı yanlış ve gayr-i ahlaki ve davranışların, uygulamaların hepsinin İslamiyet'e izafe edilmesidir. Yani İslam Tarihi dediğiniz zaman müslüman devlet ve toplulukların yaptığı her türlü saçmalık ve ahlaki olmayan her şey İslamiyete addolunuyor. Bu sebeple bu forumda bulunan hanif kardeşlerimi de uyarmak isttiyorum. Bu hususa lütfen dikkat edelim. Sizlerde bunun bilincinde olun. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Diyanetin verdiği saat doğrudur söylediği saate güneş doğar...
Sadece biz göremeyiz. ufukta doğar Pilotlar o saate uçuyorsa onlar güneşin o saate doğduğuna tanıklık ederler. Siz göremediğiniz için o saate tanıklık etmenize gerek yok. Siz gördüğünüz anda tanıklık yaparsınız. iftarı saatinde yaptırır en azından sadece savurda anlaşmazlık vardır gerçi A.Bayındır 5-10 dakika erken diyor o onu bağlar. Devlet pollitikası ile ne alakası var yapmayın... Oruç tutuyorsam eğer diyanetin dediği gibi yaptığımda herhangi bir günah işlemem. A. bayındırın söylediği gibi yapmsamda bir günah işlemem. Ancak en güzel yol pencereden bakmaktır (evin bir tarafı doğuya bakıyorsa) Siyer kaynakları ile ilgili tartışılacak bir konun olduğunu düşünmüyorum. Sene 650 yazılı kaynak her medeniyette var. sadece Müslümanların tarihinde yok maalesef. Tarih yazılı kaynak olmadığı sürece kesin değildir... Tarih aynı zamanda olayın vukuu bulduğunda yazılır sonrasında yazılacak olan şey hiçbir zaman kesin değildir. Neyse siz daha iyi bilirsiniz. Bilim şüpheden başlar. Süphe yoksa bilimde yoktur. Bilimin ilerlemesi nasıl olur ? Süphe ile.. Yoksa biz hala Newtoon fiziği ile devam edecektik. Hatta newtoon bile olmayacaktı. Kaldı ki bu ülkede CERN i şirk olarak tanımlayan bilim camiası varsa ... Ne diyeyim... Merak ediyorum İlk insan Hz Adem i ? Hz. Musa Asasını denize vurup ikiye bölmüşmüdür ? Hz İsa nın babasız mı doğdu ? Hz. Muhammed Miraca çıktımı (Bize anlatılan manada) Hz Yunus balığın içinde mi yaşadı Hz Musa nın asası yılan olup diğer sihirbazların asalarını yedi mi Eğer bunlar olmuşlarsa eğer Allah istediği zaman fizik kanunlarını değiştiriyor mu? Allahın yasalarında bir değişiklik olmaz diye bir ayet yokmu ? Nasıl yani ? Sorular sorular Üzgünüm mantıklı, avamdan birinin anlayacağı şekilde, bir açıklaması yoksa tüm bunları bize öğretenlerde bir mantıksızlık var demektir..... |
[QUOTE=kuman;20394]Diyanetin verdiği saat doğrudur söylediği saate güneş doğar...
Sadece biz göremeyiz. ufukta doğar Pilotlar o saate uçuyorsa onlar güneşin o saate doğduğuna tanıklık ederler. Siz göremediğiniz için o saate tanıklık etmenize gerek yok. Siz gördüğünüz anda tanıklık yaparsınız. iftarı saatinde yaptırır en azından sadece savurda anlaşmazlık vardır gerçi A.Bayındır 5-10 dakika erken diyor o onu bağlar. Devlet pollitikası ile ne alakası var yapmayın... Oruç tutuyorsam eğer diyanetin dediği gibi yaptığımda herhangi bir günah işlemem. A. bayındırın söylediği gibi yapmsamda bir günah işlemem. Ancak en güzel yol pencereden bakmaktır (evin bir tarafı doğuya bakıyorsa) Siyer kaynakları ile ilgili tartışılacak bir konun olduğunu düşünmüyorum. Sene 650 yazılı kaynak her medeniyette var. sadece Müslümanların tarihinde yok maalesef. Tarih yazılı kaynak olmadığı sürece kesin değildir... Tarih aynı zamanda olayın vukuu bulduğunda yazılır sonrasında yazılacak olan şey hiçbir zaman kesin değildir. Neyse siz daha iyi bilirsiniz. Bilim şüpheden başlar. Süphe yoksa bilimde yoktur. Bilimin ilerlemesi nasıl olur ? Süphe ile.. Yoksa biz hala Newtoon fiziği ile devam edecektik. Hatta newtoon bile olmayacaktı. Kaldı ki bu ülkede CERN i şirk olarak tanımlayan bilim camiası varsa ... Ne diyeyim... Merak ediyorum İlk insan Hz Adem i ? Hz. Musa Asasını denize vurup ikiye bölmüşmüdür ? Hz İsa nın babasız mı doğdu ? Hz. Muhammed Miraca çıktımı (Bize anlatılan manada) Hz Yunus balığın içinde mi yaşadı Hz Musa nın asası yılan olup diğer sihirbazların asalarını yedi mi Eğer bunlar olmuşlarsa eğer Allah istediği zaman fizik kanunlarını değiştiriyor mu? Allahın yasalarında bir değişiklik olmaz diye bir ayet yokmu ? Nasıl yani ? Sorular sorular Üzgünüm mantıklı, avamdan birinin anlayacağı şekilde, bir açıklaması yoksa tüm bunları bize öğretenlerde bir mantıksızlık var demektir.....[/QUOTE] Amirim sen sahur ve imsak vakti konusunda çok uzak kalmışsın. Diyanet'in dediği saatte güneş doğuyor, bunu siz göremiyorsunuz pilotlar ancak görebilir demek fahiş bir hatadır. Buna bırakın çocukların inanasmasını çocuklar bile buna gülecektir. Azizim kusura bakma ama dediğim gibi sen bu tartışmaları hiç takip etmemişsin, yazılanları hiç okumamışsın. Abdülaziz Bayındır 5-10 erken demiyor, 45 dakika erken sahur yaptırılıyor diyor. Ve bunu işkembei kübradan atmıyor. Bu konu hususunda yıllardır bilimsel çalışmalar apan bir ekibi var. Çok değerli gökbilimci bilim adamları ile bu konuyu derinlemesine irdeledi. Diyanet'in verdiği saatte güneş falan doğmuyor! En basitinden bana şunun izahini yap, Ramazan öncesi hemen hemen 1 saat sonra okunan sabah ezanı neden ertesi gün ramazan ayı girer girmez, 1 saat öne alınıyor? 03.30'da sabah ezanı okunuyor şuanda, yapmayın Allah aşkına 03.30'da sabah ezanı mı olur? Bu vakitte kılarsan sana olur bu gece namazı. Şuan yazdığımız bu konuyu ilk mesajdan itibaren iyi bir şekilde okudunuz mu? Halil hoca "siyam" konusuna vurgu yaptı. Yani güneş doğarken yapılmasını ifade etti. Güneş doğmadan önce hafif aydınlık olur yemeyi-içmeyi bırakırsın, akşam da hava kararıken orucunu bozarsın. Sabah namazı da bu vakitte olur. Yani güneş doğarkan oluşan hafif aydınlı kanında. Bu vakit ile ilgili Kur'an'da bir çok ayet vardır. Bu vakitte okunan Kur'an'ın ve yapılan ibadetin önemine vurgu yapılır. Hülasası Diyanet'in okuduğu sabah ezanı, yemeyi-içmeyi bitirdiği vakit ile zikrettiğim siyam vakti arasında 1 saate yakın fark mevcuttur. Bu husuta foruma birazdan geniş kapsamlı bilimsel ve olayı tartışmaya bırakmayacak şekilde kesin bir sonuca vardıran bir makale ekleyeceğim inşallah. Kur'an'da anlatılan kısslar ile ilgili kafanda oluşan deli sorular gayet mantıklı, bundan ben de bir beis görmüyorum. Nitekim bu konu hususunda ilahiyat/teoloji camiyasında tartışmalar sürüyor. Bu kıssaların çoğunun gerçek olduğunu iddia eden büyük bir çoüğunluk olmakla birlikte, bu kıssaların bazılarının aslında Allah'ın örneklendirme için hikaye ettiğini ifade eden akademisyenlerde mevcut. Hatta bu kıssaların üç semavi kitab ve din(Tevrat,İncil,Kur'an) dışın sosyal yaşamda bazı toplumların hayattında etkili olduğu ve bir şekilde yansımasının bulunduğunu iddia eden görüşlerde mevcut. Bu sorularınız için tavsiye edebileceğim, en önemli eser: Prof.Dr. Mustafa Öztürk'ün "Kur'an Kısalarının Dili" adlı eserdir. Bu konu ile ilgili çok önemli bir eserdir ve bu eser merkezli tartışmalar sürüyor. Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün Ankara Okulu Yayınları arasından çıkan bu kitabı alıp okumanızı tavsiye ediyorum. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
yanlış yazılmış iftar vakti 5-10 dak sahur 40-45 dakika.
Ne güzel değil mi Diyanet çocukları bile güldürüyormuş. Diyanet farklı yorumluyor A. Bayındır farklı yorumluyor. Diyanetin verdiği saat doğrudur. A. bayındırın verdiği saat doğrudur. Siz şimdi diyeceksiniz ki ayet ile sabit ne zaman olduğu. Ayet ile sabit olan o kadar çok şey var ki 1350 yıldır tartışılan... Örneğin Kurban Kesmek var mı yok mu.? Farz mı vacip mi yoksa Sünnet mi ? 5 vakit namaz diyorsunuz kimi 3 vakit diyor kimi 2 vakit diyor kimi 7 vakit diyormuş... Ayet ile sabit değil mi bu ya ? 3 mü? 5 mi? 2 mi? Oruç nasıl tutulur ? Ayet ile sabit mi evet neden tartışıyoruz. Yeme içme Cinsel ilişikiye girme Sorun burda Dost 1 der ki ek olarak konuşma yasağı da var der Sorun başka birine kendini tutmaktır sadece konuşmama da olur yeme içme ile de olur der Ayet ile sabit değil mi ? Sabit Ayet ile sabit olan onca tartışma varken hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan Siyer den banane.... (siyer tarihsel kaynak olarak tüm dünya tarihçileri kabul ediyor mu ? yoksa sadece Müslüman tarihçiler mi?) Bunlar en genel tartışmalar birde neredeyse her konuda tartışma var doğru mu? Ya bunlar Kur an da Ayet ile sabit değil mi? Eeee Orucun başlama saatin de tartışma oluyor ne olacak yani... Ben sizin bildiğiniz orucun varlığı ile tartışma da var derim ne olmuş yani Ayet ile sabit değil mi Doğru bir tane dir 2 tane doğru olmaz. Siz sadece takvim alın ramazan harici bir güne bakın ordan çıkarırsın zaten diyanetin sahur saatini neden o şekilde verdiğini. Çocuklar güler çünkü onlar sadece çocuk akılları ermez. Verdiğiniz kitabı okudum ayrıca mustafa öztürkü Ç.Ü fakülte dergisinde de takip ettiğim yazıları çoktur. Çok defa da you tube onun konferansını dinlemişliğim vardır. |
[QUOTE=kuman;20400]yanlış yazılmış iftar vakti 5-10 dak sahur 40-45 dakika.
Ne güzel değil mi Diyanet çocukları bile güldürüyormuş. Diyanet farklı yorumluyor A. Bayındır farklı yorumluyor. Diyanetin verdiği saat doğrudur. A. bayındırın verdiği saat doğrudur. Siz şimdi diyeceksiniz ki ayet ile sabit ne zaman olduğu. Ayet ile sabit olan o kadar çok şey var ki 1350 yıldır tartışılan... Örneğin Kurban Kesmek var mı yok mu.? Farz mı vacip mi yoksa Sünnet mi ? 5 vakit namaz diyorsunuz kimi 3 vakit diyor kimi 2 vakit diyor kimi 7 vakit diyormuş... Ayet ile sabit değil mi bu ya ? 3 mü? 5 mi? 2 mi? Oruç nasıl tutulur ? Ayet ile sabit mi evet neden tartışıyoruz. Yeme içme Cinsel ilişikiye girme Sorun burda Dost 1 der ki ek olarak konuşma yasağı da var der Sorun başka birine kendini tutmaktır sadece konuşmama da olur yeme içme ile de olur der Ayet ile sabit değil mi ? Sabit Ayet ile sabit olan onca tartışma varken hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan Siyer den banane.... (siyer tarihsel kaynak olarak tüm dünya tarihçileri kabul ediyor mu ? yoksa sadece Müslüman tarihçiler mi?) Bunlar en genel tartışmalar birde neredeyse her konuda tartışma var doğru mu? Ya bunlar Kur an da Ayet ile sabit değil mi? Eeee Orucun başlama saatin de tartışma oluyor ne olacak yani... Ben sizin bildiğiniz orucun varlığı ile tartışma da var derim ne olmuş yani Ayet ile sabit değil mi Doğru bir tane dir 2 tane doğru olmaz. Siz sadece takvim alın ramazan harici bir güne bakın ordan çıkarırsın zaten diyanetin sahur saatini neden o şekilde verdiğini. Çocuklar güler çünkü onlar sadece çocuk akılları ermez. Verdiğiniz kitabı okudum ayrıca mustafa öztürkü Ç.Ü fakülte dergisinde de takip ettiğim yazıları çoktur. Çok defa da you tube onun konferansını dinlemişliğim vardır.[/QUOTE] Taman monşer! Evet, her şey tartışılır. Allahın varlığı, tevhid dini ve Kur'an ile nübüvvet hariç her şey tartışılır. [B]Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.[/B] Nokta. Bu konu da seninle daha fazla tartışmanın luzumu yok! Her şeye var veya yok, tartışırım veya tartışmam diyorsun. Bunun dışında elle tutulur gözle gürülür ve bizi iknat etmeye ve doyurmaya yetecek gıram bilgi vermiyorsun. Senin felsefen azizim: "Adam sen de"den başka bir şey değil. Dediğim gibi bu konu daha fazla uzamasın..! Bundan ziyâde Siyer'den sananeyse, Kur'an dışı ve Hz.Peygamber hakkında öğrendiğin ne varsa çöpe at azizim. Siyer yoksa, sünnet yok. Örnek alınacak bir peygamber yok, ahlakı, dürüstlüğü, adamığı, inancı ile ilgili tek bir bilgi yok. Tek bir siyer kaynağı ismi vermeden ve okumadan, bu eserlerin kaynaklığını sorgulaman hiç etik değil. Ahlaklı davranmıyorsun. Bu eserleri batılı oryantalistlerde eserlerinde kaynak olarak kullanılırlar. Bunlar içinde metedeolojik olarak ve tarih tenkid usulu ile doğru ve gerçek kaynaklar olup olmadığını ortaya çıakrdığımız eserler çok. Doğru bir kaynak olarak kabul gören siyer, megazi, tabakat, ensab gibi eserler tarihi kaynaklardır. Biz de bugunkü bilgilerimizin çoğunu bunlara borçluyuz. Bu eserler sayesinde, Kur'an'ın nuzlu sonrası oluşan sosyal ortam, Hz. Peygamber ve hayatı, daha sonraki dönemde müslüman devlet ve toplumlar hakkında bilgi öğreniyoruz. Dediğim gibi sayın üstad! Hz.Peygamber hakkında Kur'an haricinde ne biliyorsa çöpe at. Senin peygamberinin kişiliği ve hayattı tam bir muamma! [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Ne kadar saçma!
"Kur'an'da olup olmaması husunda beni ikna edemiyorsunuz" deyip, bizim "yok" dediğimizi ispat etmemizi istiyorsunuz. "Yok"un ispatı mı olurmuş? Bu iddiaya karşı gelen, ispat yükünü yüklenir. Hayır! var diyen, dediğini ispatlamalı ve bu ispat da "ettiydi de ..., mettiydi de..." ile olmaz. Bana Kur'an'dan bir delil. Peygamberin namaz kıldığına- kıldırdığına dair Kur'an'dan bir delil getirin. Deyin ki işte ayetler şu, şunlar da namazları anlatıyor, namazların zamanlarını ve rekatlarını vs........ Allah'ın adetinde ve sünnetinde bir değişiklik olmayacağına göre bana İcil'den, Tevrat'tan, Zebur'dan da deliller getirin. Hatta geçmişin seramiklerinden, duvar resimlerinden , çanak çömlek süslemelerinden iddianızı ispat edecek bir şeyler ortaya koyun. Bunları yapmıyorsunuz. Hatta bir yazınızda:"Namaz en kadim ibadetlerden bir tanesidir. Kur'an nuzülünden önce cahiliye diye ifade ettiğimiz Arap toplumunda müşriklerin putlarını yüceltmek için yaptıkları bilinmektedir." derken; bir sonraki yazıda:"Namaz bir müşrik ibadeti olduğuna kesinlikle inanamıyorum." diyorsunuz. Böylece de esas demagojiyi ve hakkınız olmadan yani müspet bir olguya dayanmadan sırf lafla karşınızdakini suçlamayı siz yapıyor, karşınızdakini suçlayarak etki altına almaya çalışıp böylece de konuyu bir çekişme ortamına sürüklüyorsunuz. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Ya hu üstad!
Dediğinizin Kur'an'da olmadığını ben de biliyorum, benim sizden istediğim, hani benim söylediğimin doğu olmadığını beyan ediyorsunuz ya peki, siz namaz hakkındaki bu kanaatleri nereden elde ettiniz. Kur'an dışı herhangi bir kaynak kabul etmediğimize göre, siz Kur'an'dan nasıl ve neye dayanarak namaz hakkında ki bu görüşünüzü elde ettiniz. Bana bunu ispat edin, kendi görüşünüzü bana benimsetin, ikna edin demek istiyorum. Benim yazdığım iki mesajımda çeliştiğim hususuna gelince, ben kendimle çelişmiyorum. Sadece kelime eksikliğinden kaynaklanan bir yanlışlık söz konusudur. Sizin dediğiniz manada sadece müşriklere ait bir müşrik ibadeti olduğuna inanamıyorum demek istemiştim. Yani, semavi ve tevhid kaynaklı olup müşrikler tarafından muhtevası değiştirilerek kullanıldığını çoğu kez ifade ettim. Sizin bunu anlamış olmanız gerekiyordu. Ne demek istediğimi anladığınızı da pek iyi biliyorum. Buna rağmen sırf laf kalabalığı ve demegoji olsun diye mesajınıza eklemişsiniz. Neyse amrimim, bu konu daha fazla uzamasın. Foruma bir konu ekleycektim fakat, pdf'den kopyalayıp yapıştır yaparken sorun oluyor. Bu sebeple makalenin bağlantısını buraya ekliyorum, inşallah okursunuz. Umarım azıcıkta olsa bir bilgi verecektir sizlere. [B][URL="http://web.firat.edu.tr/msoysaldi/%C4%B0slamonce%28sempozuyumbildirisi%29.pdf"]MAKALE İÇİN TIKLAYIN[/URL][/B] [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Bakın sayın demagog.
Bir hususu kendi yönünüzden karşınızdakine kabul ettirebilmek için iki kere cevap vermek mecburiyetinde bırakıp, gına ve insanın burnundan getirmeye kalkıyor, mesleki kariyeriniz için bu tür hareketleri normal karşılıyorsunuz her halde; çünkü siyasi iradenin otoritesi ve politikası dışında bir söylev sizi mesleğinizden eder. Cevaplanmış veya bilinen bir konuyu tekrar tekrar insanın 'burnuna burnuna' sokuyorsunuz. "Makale" adı altında, Arab'ın İslâm öncesi dinini, törelerini,yaşam şekillerini İslâm diye, bu gün 10 yaşındaki çocukların bile bildiği şeyleri bize koca koca prof.'lardan önümüze getiriyor; daha önce, bir sayfa önce anlattığımız "salât" kelimesinin mânası yönünden bizi sorguluyorsunuz. Ve soruyorsunuz "Dediğinizin (namazın) Kur'an'da olmadığını ben de biliyorum, benim sizden istediğim, hani benim söylediğimin doğru olmadığını beyan ediyorsunuz ya peki, siz namaz hakkındaki bu kanaatleri nereden elde ettiniz. Kur'an dışı herhangi bir kaynak kabul etmediğimize göre, siz Kur'an'dan nasıl ve neye dayanarak namaz hakkında ki bu görüşünüzü elde ettiniz?" Bak delikanlı. "Mushaf" haline getirilmiş dolayısı ile yazılı "Kitab"ı oluşturmuş "vahiler", insanlarla kelimeler vasıtası ile temas kurar/konuşur. Bu kelimelerden bir tanesi de "salât"tır. Şurayı okursanız, [url]http://istekuran.net/2013/06/salat-anlami/[/url] Sayın Hakkı Yımaz ile tam örtüşen bir fikirde olmamamıza rağmen okuduklarınız sizi eğitir, Kitap'tan okuduklarınız yeni bir mânâ kazanır, "Kur'an"laşır. Kitap Arapça indirilmiştir ama, kitabın KURANCA'sını bilmek gerekir. "Kitap"ın yazılımı bitmiştir; bir şeyler söyler. Ama bir de söylemek istedikleri, "arka planı" vardır, buna da "Kur'an" denir ki "Zikr"e kadar bir mânalar zinciridir. Kur'an her ramazanında her sabreden/her savmeden/her savaşan müslümana iner ve gelecek ramazanlarda da inecek de...... Çünkü Bakara l85. ayet öyle söylüyor. Ahzab-43. ayeti de iyi okuyun ve değerlendirin. Yoksa Allah ve meleklerine Peygamber için namaz kıldırırsınız!! Bundan sonra sizin yazılarınıza, meze olmamak için, toptan cevap vereceğim. Hatta cevap bile değil sitedeki bir konunun bir sahifesini işaret edeceğim. Çok faydalanacaksınız ve ufkunuz açılacak. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Sadettin bey,
Sizin yazdiklariniza simdi cevap vermiyecegim su asamada gerek yok. Sizden ricam, Akademik calismalariniz varmis bu calusmalarin hangi bilimsel dergilerde hangi yil ve sayida yayinladigini ogrenmek isterim. Bu sekilde Okuyup ogrenirim Ve yararlanmis olurum. Sabirsizlikla bekliyorum. |
[QUOTE=galipyetkin;20389]Dostum bartsimpson.
Sorduğun sorulara nasıl cevap vereceğimi emin ol kestiremiyorum. Ne söylesem seni tatmin edemiyeceğim. Biliyorum ki bu tür arayışların uzun zamandır sürüyor ve ara sıra buraya da yansıyor. Şaka yollu bir şey söyliyeyim: Her hangi bir şey söylesem bu sefer de "neden bizi yemeğe davet etmiyor" filan da diyeceksin korkarım! Selâmlar, sevgiler. Saygılarımla. Galip Yetkin.[/QUOTE] Herhalde bu da bir nevi yemeğe davet olsa gerek.... Hz. İsa'ya ilahi bir mucize olarak gökten sofra indirilmesi Hz. İsa’ya (a.s.) inanan havariler, imanlarını ayne’l- yakîn mertebesine yükseltmek amacıyla o’nun huzuruna gelerek “ Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilirler mi? ” ( Mâide sûresi, 112. ayet ) dediler. Hz. İsa ( a.s.) , bu isteklerinin ardında imana zarar verecek bir şüphe belirtisinin olmaması amacıyla onlara nasihat etti. Onlara dedi ki; “ Eğer siz hakiki mü’minseniz, Allah’tan korkun. Böyle bir talepte bulunmayın. Sizin böyle bir talebiniz, Allah’ın kudretinde ve benim nübüvvetimin sıhhatinde şüphe de olduğunuzu ima eder ve sizi iman ve ihlâs iddianızda şüpheli gösterir. ” ( Mâide Sûresi, 45. ayet ) Havariler, Allah’a olan imanlarında herhangi bir şüphenin bulunmadığını gönüllerinin mutmain olmasını istediklerini belirttiler. “ Havariler şöyle dediler: İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın ve senin bize doğru söylediğini bilelim. Böylece mucizelere şahitlik edenlerden olalım.” ( Mâide Sûresi, 113. ayet ) Hz. İsa (a.s.) onların masum bir talepte bulunduklarını görerek sevindi ancak Allah katından indirilecek bir sofranın açıkça görülmesinin bazı sakıncaları bulunabilir diye endişeleniyordu. Buna rağmen ellerini kaldırarak şöyle dua etti ; “ Ey Allah’ım! Rabbimiz! Bize semadan bir sofra indir. Öyle bir sofra ki, onu indirdiğin gün, bize, bizim evvel ve âhirimize bayram olsun ve senden, senin kemâl-i kudretine ve benim nübüvvetimin sıhhatine delâlet eden bir alâmet olsun. Bizleri rızıklandır. Sen rızk verenlerin en hayırlısısın.” (Mâide Sûresi, 114. ayet ) İsa aleyhisselam duasını bitirir bitirmez göklerden kırmızı renkte bir sofra iniverdi. Çevresine öylesine güzel bir koku yaydı ki, yeryüzünde böyle bir koku duyulmamıştı. Sofranın önlerine konduğunu görünce Hz. İsa ve havariler secdeye kapandılar, Allah’a ( c.c.) hamd ettiler. Tefsirlerdeki açıklamalara göre sofrada; kılçıksız ve pulsuz, kendi yağında kızartılmış balık vardı. Bu balığın baş tarafında tuz, kuyruk tarafında bir kâse içinde sirke, çevresinde de çeşitli sebzeler bulunuyordu. Sofrada beş tane de çörek vardı ki, birincisinin üzerinde zeytin, ikincisinin üzerinde bal, üçüncüsünün üzerinde yağ, dördüncüsünün üzerinde peynir, beşincisinin üzerinde de kurumuş et bulunuyordu. Hz. İsa (a.s.), “ Allah buyurdu ki, ben o sofrayı size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, artık onu, âlemlerden hiçbir kimseye yapmayacağım bir azap ile azaplandırırım! ” (Mâide Sûresi, 115. ayet ) ayetteki ifadede buyrulduğu üzere endişelenmiş ve “ Yarabbi, bunu bize rahmet vesilesi kıl!..” şeklinde dua etmişti. Havariler bu kez; - Ey Allah’ın peygamberi, rûhu ve kelimesi, bu dünya yemeği mi, yoksa cennet yemeği mi? Diye sordular. Hz. İsa’da bunun cennet ve dünya yemeği olmadığını Allah’ın “ol” demesi üzerine yarattığı bir mucize olduğunu söyledi. Havariler tekrar sofra üzerinde başka bir mucize görmek istediklerini belirttiler. Hz. İsa (a.s.) o an sofra üzerine baktı. Oradaki balığa seslenerek; “ Ey balık! Aziz ve celil olan Allah’ın izniyle diril!..” dedi. Balık hemen dirildi. Dilini çıkararak sofranın üstündeki yiyecekleri yemeğe başladı. İri, iri gözlerini insanların üzerine dikmişti. İnsanlar bu bakışlardan korktular. Bunun üzerine Hz. İsa balığa tekrar dönerek; “ Ey balık! Allah’ın izniyle tekrar eski haline dön !..” dedi. Balık ta eski haline döndü. Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde açıklandığına göre havariler şu isimlerden oluşmaktadır; Petrus, Anderyas, Yuhanna, Filib, Büyük Yakup, Partelmi, Toma, Metta, Simon, Tadyus, Küçük Yakup, Buda ( Şem’un, ) Buda daha sonra ihanet ettiği için havarilikten çıkarılmış onun yerine Matyas geçmiştir. Kaynak; “ Hazreti İsa ve Hazreti Meryem- Mustafa Necati BURSALI ” ( Saray Kitabevi) |
Meramımı tam anlatamadım sanırım tekrar yazacağım.
|
[QUOTE=galipyetkin;20407]Bakın sayın demagog.
Bir hususu kendi yönünüzden karşınızdakine kabul ettirebilmek için iki kere cevap vermek mecburiyetinde bırakıp, gına ve insanın burnundan getirmeye kalkıyor, mesleki kariyeriniz için bu tür hareketleri normal karşılıyorsunuz her halde; çünkü siyasi iradenin otoritesi ve politikası dışında bir söylev sizi mesleğinizden eder. Cevaplanmış veya bilinen bir konuyu tekrar tekrar insanın 'burnuna burnuna' sokuyorsunuz. "Makale" adı altında, Arab'ın İslâm öncesi dinini, törelerini,yaşam şekillerini İslâm diye, bu gün 10 yaşındaki çocukların bile bildiği şeyleri bize koca koca prof.'lardan önümüze getiriyor; daha önce, bir sayfa önce anlattığımız "salât" kelimesinin manası yönünden bizi sorguluyorsunuz. Ve soruyorsunuz "Dediğinizin (namazın) Kur'an'da olmadığını ben de biliyorum, benim sizden istediğim, hani benim söylediğimin doğru olmadığını beyan ediyorsunuz ya peki, siz namaz hakkındaki bu kanaatleri nereden elde ettiniz. Kur'an dışı herhangi bir kaynak kabul etmediğimize göre, siz Kur'an'dan nasıl ve neye dayanarak namaz hakkında ki bu görüşünüzü elde ettiniz?" Bak delikanlı. "mushaf" haline getirilmiş "vahiler", insanlarla kelimeler vasıtası ile temas kurar/konuşur. Bu kelimelerden bir tanesi de "salât"tır. Şurayı okursanız, Sayın Hakkı Yımaz ile tam örtüşen bir fikirde olmamamıza rağmen okuduklarınız sizi eğitir, Kitap'tan okuduklarınız bir mânâ kazanır. Kitap Arapça indirilmiştir ama, kitabın KURANCA'sını bilmek gerekir. Kitap bir şeyler söyler, ama bir de söylemek istedikleri, "arka planı" vardır. [url]http://istekuran.net/2013/06/salat-anlami/[/url] Ahzab-43. ayeti iyi okuyun ve değerlendirin! Yoksa Allah ve meleklerine Peygamber için namaz kıldırırsınız. Bundan sonra sizin yazılarınıza, meze olmamak için, toptan cevap vereceğim. Hatta cevap bile değil sitedeki bir konunun bir sahifesini işaret edeceğim. Çok faydalanacaksınız ve ufkunuz açılacak. Saygılarımla. Galip Yetkin.[/QUOTE] "Siyasi otorite ve politikası dışında bir söylev sizi mesleğinizden eder" cümlesi ile ne demek istyorsun üstad, biraz daha açık olur musunuz? Beni şahsen tanımadan bu hükme nasıl verebiliyorsunuz şaşırıyorum? Şahsım hakkında herhangi bir malumatınız yoktur ve bu forumda ki yazılarımdan dolayı böyle bir çıkarım ve tevil yapmanız mümkün gözükmüyor. Mevcut siyasi otorite ile herhangi bir bağım yoktur; fakat mevcut düzene ve iktidara muhalefetim çoktur. Belki de forumda iktidar partisine ve mevcut düzene karşı en ateşli muhaliflerden biri benimdir, kim bilir..? Siz de oluşan böyle bir kanaat sizi şahsıma ifitraya kadar götüemesin? Aman ha! Anlamıyorsun ve anlamayacaksın reyiz. Makale adı altında sana Arap'ın Kur'an'ın nuzulu öncesi örfünü ve yaşatısını anlatmyorum. O makaleyi okumanız için burada paylaşırken anlatmak istediğim, dediğiniz aksin köklü bir inancın devamı olduğudur. Bu konu altında yazdığım msajların iyi okumuş ve anlamış olsaydınız halen daha bu şekilde diretmezdiniz. Ben neyi anlatıyorum size? Hakkı Yılmaz beyin o yazısını çoğu kez okudum. Bahsettiğiniz Azhab 43. ayat ile ilgili "salat" sözcüğünün aldığı mana doğrudur. Fakat! Salat'ın başka bir manası yok mudur? Kuran'da aynı kelimenin bir çok yerde farklı manalar ihtiva ettiğinizi hepimiz biliyoruz. Öylese her ayette salatı, Azhab 43'de ki kullanımı ile mi kullanacağız? Öyle ise, Nisa 34. ayette ki darabe fiilini de hiç tevile girmeden dövmek manasını verip işin içinden çıkalım. Böylece kıllı yobazların yaptığı gibi, millet Allah adına kadınlarını dövsün, öyle mi? Darabbe fiili, çoğu yerde "darb etti/etmek" manasına gelirken. Nisa 34'de bir diğer üçüncü anlamı olan, "evden uzaklaştırınız/çıkarınız/gönderiniz" manasında kullandığımızda sizce kelimeye asıl manasını vermiş olmuyor muyuz? Siz nasıl "salata" İbn Manzur'un Lisan'ül Arabi'sinde ki ilk anlamını veriyor ve Kuran'da nerede "salat" geçiyor ise aynı anlamı yapıştırıyorsanız. Yukarıda verdiğimiz örnekte, "darabbe" fiilini de hangi aytte geçiyorsa malum "dar etmek" anlamı ile kullanalım. Azizim bak! Sen sözlük müslümanlığı üzerindne yürüyorsun, Hakkı Yılmaz beğ'de aynı şekilde. Bilimsel olmuyorsunuz! Kelimelerin bir semantiği vardır. Her kelime malum sözlük anlamı ile kullanılmaz. Kelimeleri ikinci, üçüncü hatta bir dördüncü anlamları daha mevcuttur. Hatta kimi zaman sözlükte ki anlamı ile kelimenin halkın, yaşayan toplumun zihninde aldığı mana farklıdır. İşte esas nokta burası, anlatamıyorum ki! Yani üstad, tarih boyunca o kelime nasıl halk tarafından anlaşılıyor ve kullanılıyor ise, halk o kelimeye hangi ruhu eklemiş ise, o kelime o anlamda kullanılabilir. Kur'an'ın indiği dönemde "salat" kelimesi yoktu diye bir şey yok ki. Sanki insanlar bu kelimeyi daha önce bilimyorlardı, Kur'an ile birlikte öğrendiler gibi bir şey anlaşılıyor sizin dediklerinizden. Hülasası, o, bu, şu... Neyse üstad bu konuyu burada bırakıyorum. Siz de cevap vermeyin, konu kapansın. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir. [B]Bir Mütallaa: [/B] Tarih hariç, sosyal bilimler'de; edebiyat, felsefe, sosyoloj, ilahiyat vs. En büyük eksik tarih bilmemektir. Tarihte ise sosyal tarih bilmemektir en büyük problem. Tarih demek, milletin hafızası, yaşayın ruhu. Maziden kalan bakiyesi demektir. Bizim bugün uğraştığımı bir çok problemi aslında tarih çözmüştür. Bizim karşılaştığımız çoğu sorun ile, toplumlar geçmişlerinde karşılaşmışlar ve bir çözüm üretmişlerdir. Bu sebeple, bilhassa da sosyal bilimler alanında ihtisaslaşmak isteniyorsa, ilk önce tarih iyi bir şekilde bilinmek zorundadır. [B]Bir Tavsiye:[/B] Sözlük ile bilim yapılmaz! Sadece sözlükte aldığı terim anlamı ile bir kelimenin muhtevasi, ruhu kavranamaz. Bilhassa Kur'an gibi, Allah kelamı olan bir kitabın, ayetleri üzerinde çalışılacaksa. Tarih iyi bilnmelidir. Çünkü Kur'an Kureyş toplumuna indi, bu toplum yaşayan ve geçmişi olan bir toplumda. Kurey lehçesinde indi Kur'an. Yani, o toplumun hemen hemen günlük kullandığı dil ile aktarıldı. Bu hususta o toplumun, o kelimeye verdiği mana ve o sözcüğün o toplumun ruhunda oluşturduğu akis önemlidir. Bunun dışında, önemli olan bir diğer nokta ise. Kelimenin semantik'i'dir. Semantik, "Anlam Bilimi" demektir. Semantik bimeden Kur'an ayetlerine mana verilemez! Bunun dışında, kelimenin kök kelimesi ve muadilleri de önemlidir, bunlara göz ardı edilmemeli. Galip reyiz buraya kadar olan kısım senin mesajına cevabımdır. Not: Neden bilmiyorum ama seni sevdim ağabey, inşallah sosyal hayatta tanışırız ve bir yakınlık kurarız. ********** Sayın kuman: Ben sosyal tarih çalışıyorum. Daha çok, Türk din algısı ve Türk dini düşüncesi. Şamanzim, Atalar Kültü, Alevilik-Bektaşilik, Halk İslamı vs. Bilimsel olarak daha çok heteredoks olarak nitelendirdiğimiz din algısı üzerine çaışıyorum. Yani kısacası, huarfe, bidat ve şirk üçlüsünden oluşan halk islamı üzerine. Çünkü Türk'lerin eski din anlayışının şirk, hurafe ve bidat ile çok içten bir bağlantısı var. Şamaznim öğeleri vs. Neyse bunlara görmeyeceğim..! Son çalıştığım konu: Ahilik! Ahilik hakkında bir kitap üzerinde çalışıyorum. İnşallah biterse sizlere de hediyem olur. Bunun dışında internet ortamında, makalelerimi bulamazsınız, yoktur. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Orta Asya Türkleri'nin dini "şamanizm değildir". Şamanizm de din değildir.
Türkler "kök-tengri/gök tanrı"ya inanırlardı sayın tarihçi. Göktürk ismini de bu nedenden almışlardır. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:15 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam