hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Müslüman (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=213)
-   -   Yeryüzünde Hesabı Görülecek Mesele Zulümdür! (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3781)

Anadolu 4. December 2016 04:52 AM

Yeryüzünde Hesabı Görülecek Mesele Zulümdür!
 
bugüne kadar bize öğretilen ne idi.
allah inanmayanları helak etti.
yani lut kavmi, hud kavmi, nuh ve firavun kavmi gibi allaha inanmayan kavimler yok edildi.

acaba bu doğru mu?

eğer ki kuranın içinde bunun aksine bir tek örnek dahi bulsak çelişki oluşur
ve allahın kendisine inanmayanları helak ettiği tezi çöker...

bakalım:

Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide [B]kurtardık.[/B]

Sonra dışta kalanları [B]boğduk.[/B]

Bunda elbette bir ibret var. Ama [B]onların[/B] çoğu müminler değildi. (Şuara, 119-121)

[B]Kimlerin[/B] çoğu müminlerden değildi?

121. ayetten önce [B]"Onlar"[/B] zamirinin yönelebileceği iki özne var.

1.Kurtarılanlar

2.Boğulanlar

Eğer ki "Onlar" zamiri boğulanlara yöneliktir denirse;
"Boğulanların çoğu müminler değildi" yani boğulanların çoğu kafirdi olur.
O taktirde boğulanlar arasında müminler de vardı sonucu çıkar;
ki bu saçma bir sonuç olur.

Eğer ki "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir denirse.
"Kurtulanların çoğu müminler değildi" olur. Bu taktirde de mümin olmasa
dahi insanların kurtulabileceği sonucu çıkar.

121. ayetteki "Onlar" zamirinin helak olanlara yönelmesi durumunda ortaya çıkan
saçma sonuç sebebiyle "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir diyoruz.
İnanmadıkları halde Nuh'un getirdiği beyyinelere uyanlar kurtulmuşlardır.

Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her
birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni,
bir de iman etmiş olanları." [B]Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti.[/B]
(Hud, 40)

yeryüzünde hesabı görülecek mesele iman değildir.
onun hesabı ahirette görülür.
yeryüzünde hesabı görülecek mesele zulümdür.

kuman 5. December 2016 06:27 PM

saygılar,

iman bu dünya da değil de ahirette mi hesabı görülecek ?

emin misiniz bu konuda ?

Zulüm !!!

Zulüm imansızlık değil mi ?
İman Allah a inanmak mı yoksa onun koyduğu sistem ile barışık yaşamak mı ?

Anadolu 5. December 2016 09:07 PM

saygılar,

imanın hesabı dünyada görülür denirse,
allah kendi koyduğu
dileyen iman eder, dileyen inkar eder ayetini çiğnemiş olur.
bu da allaha akılsızlık izafe etmek olur.

----------

zulmü 2'ye ayırıyoruz:

[B]1.[/B]kişinin kendisine ettiği zulüm.

din kelimesi borç anlamındadır ve "islam dini" bireyin allaha ödemesi gereken varoluş borcunu anlatır.
birey inanmamak suretiyle kendisine zulmedebilir.
buna kimse karışamaz (dileyen iman eder, dileyen inkar eder).

[B]2.[/B]kişinin başkalarına ettiği zulüm.

kişinin başkalarına zulmetmeye hakkı yoktur.
müslimlik/düzelticilik, insanın-insana ettiği zulmü ortadan kaldırma noktasında devreye girer.

--------------

iman, allahın rabb olduğundan emin olmak.
sizin kelimelerinizle anlatmaya çalışırsam;
allahın koyduğu (sistemle/tabii ve sosyal bilimlere ilişkin yasalarla) barışık yaşamak da müslimlik/düzelticilik.

galipyetkin 5. December 2016 09:32 PM

[QUOTE=Anadolu]din kelimesi borç anlamındadır ve "islam dini" bireyin allaha ödemesi gereken varoluş borcunu anlatır.[/QUOTE]

Benim bildiğime göre Allah'ın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur/El Müstağni'dir
Bu durumda "bireyin Allah'a ödemesi gereken varoluş borcu" diye bir borcu olabilir mi?

Olamazsa kime borçludur birey?
Olabilirse nedir/nelerdir?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Anadolu 5. December 2016 09:49 PM

bildiğimi yukarıya yazdım.
bu hiç üzerinde düşünmediğim bir konu.
onun için şu anda bunun cevabını bilmiyorum.

saygılarımla...

Anadolu 6. December 2016 02:55 AM

sayın galip yetkin,

yukarıda yazdığım ve alıntıladığınız cümle tam doğru değil.
haklısınız.
konu üzerinde düşündüm.
açık halini aşağıya yazıyorum.

İslam güvene girmek.
Din, deyn kökünden borç anlamında.

Kur'an'ın hiçbir yerinde "İslam" ve "Din" kelimeleri "İslam Dini" şeklinde yanyana gelmemiştir.

Allah katında din İslam’dır... (Ali İmran, 19)

Kim İslam’dan gayri bir din ararsa... (Ali İmran, 85)

...Sizin için din olarak İslam'ı seçtim... (Maide, 3)

"İslam" ve "Din" kelimelerinin "İslam Dini" şeklinde yanyana gelmemesi önemlidir. Din/Borç bilindiği üzere ödemek ve almak şeklinde iki hususu anlatır. Ayetlerde "Din İslam'dır" denerek "Karşılık İslam'dır/Karşılık Güvene Girmektir" denmektedir.

Kişi neyin karşılığında İslam'a/Güvene girmektedir?

Kişi ödeyeceği bedelin karşılığında İslam'a/Güvene Girmektedir.

Şimdi bunu açıklayalım:

Kişi cehaletin içine doğar.
Bu cehaletten kurtulmak ise akletmek ile mümkün.
İşte burada ödenecek bedel, iç ve dış fitnelerle mücadele eden insanın bu fitnelerden kurtulmak için ödeyeceği bedeldir.
Kişinin iç ve dış fitnelerle mücadele ederken yaşadığı korkular, çektiği sıkıntı ve yokluklar bedeldir.
Bedel ödendiğinde kişi karşılık olarak Güvene/İslam'a girer.

NOT: sorunuz için teşekkürler.
kendi açımdan da bir açılım sağlamış oldum.

galipyetkin 6. December 2016 06:23 PM

İslâm Kelimesinin Anlamları (İhya Org'dan alıntı) :

"İslâm" kavramını daha iyi anlayabilmek için, bu kelimenin kök fiilinin hangi anlamlarda kullanıldığını bilmekte fayda vardır. İslâm'ın sadece bir inanma olmadığı, batılıların kullandığı ‘religion’ kavramının İslâm kavramını karşılamakta yetersiz kaldığı böylece daha iyi anlaşılır. ‘İslâm’ kelimesi, inanmanın da ötesinde teslimiyeti, barış ve güvenliği de beraberinde getiren son derece kapsamlı bir kelimedir. Şimdi ‘İslâm’ kelimesinin anlamlarına bakalım. İslâm kelimesinin türediği ‘esleme’ fiili şu manalara gelir: 1- Barışa girmek, barış yapmak, 2- Boyun eğmek, itaat etmek, kabullenmek, 3- İslâm'ı din olarak seçmek, İslâm'a girmek, 4- Allah’a teslim olmak, Allah’a bağlanmak, 5- İhlâslı ve samimi olmak,

Bu konuda Sayın hakkı Yılmaz'ın Sitemizdeki Nüzül Sırasına göre Tebyinü'l Kuran-İşte Kur'an adlı eserinde de çok faydalı açıklamalar var. 2005 senesinde okuduğumda büyüdüm.
Özellikle tavsiye ederim.

Bizim anlayışımız bir bedel ödenmesini/fidye verilmesini gerektirmiyor.
Gerekli olan "salat-ı ikâme ve zekatı ita" ile Allah'a tam teslimiyet.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

kuman 6. December 2016 07:43 PM

[COLOR="Red"]
imanın hesabı dünyada görülür denirse,
allah kendi koyduğu
dileyen iman eder, dileyen inkar eder ayetini çiğnemiş olur.
bu da allaha akılsızlık izafe etmek olur.
[/COLOR]

Allah belli yasalar koymuştur. Fizik yasaları.
Bir de Toplumsal yasalar vardır ki bunlar da fizik yasaları gibidir. Kesin net ve doğru, her şekilde aynı sonucu verir.

Bir toplum da yozlaşma başlamış ve devam etmekte ise o toplum yok olur ALLAH YOK eder yada Allah ın koyduğu yasalar ki bu da Allah ın yok etmesidir.

Allah kurduğu sisteme aykırı her şeyi yok eder. 2+2=4

Borç kelimesi gerçekten benim düşüncem de komik.
Neden ?
Yaratıcıma borçlanacağım her ne sebeb olursa olsun ? Bir düşünün yaratıcı nı za borçlanabilirmisiniz ?
Borçlanıyorsam o yaratıcım değildir.

Kişi cehalet için de doğar demişiniz yapmayın hangi cehalet bu ?
Kişi saf doğar temiz doğar tek bir amacı vardır o da yeryüzünde tutunabilmektir.
Yalanı dolanı ve istekleri sonradan doğar.
Cehaletten kastınız ilim irfan ise tamam, ancak ilim irfan zaten bir nevi saflık demektir. Bir nevi çocuklaşma demektir neden mi ne kadar zayıf ve güçsüz olduğunuzu gösterir.

Sonuç:
Kişi temiz doğar, ben yaratıcıma hiç bir şey borçlu değilim, olamam da imkansız bir şey.

Bizim yaratıcı tanımımız gerçekten sorunlu...

Anadolu 6. December 2016 08:06 PM

sayın galip yetkin,

yukarıda verdiğiniz anlamlar sadece "islam" kelimesine ilişkin anlamlar.
"islam" bir kelime "din" ayrı bir kelime.
ben yukarıda "islam" ve "din" kelimelerinin anlamları çerçevesinde
"islam dini" tanımlaması ne demektir onu anlatmaya çalıştım.

galipyetkin 7. December 2016 06:52 AM

Sayın Anadolu.

Yukarıda şöyle yazmışız: "Gerekli olan salatı ikame ve zakatı ita ile beraber Allah'a tam teslimiyet."

Daha önce de şurada: [url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2634[/url] şöyle demişiz(isterseniz bir göz atıverin):
"DİNin(Deyn'in), ödenmesi gereken bir borc olduğunun bilincinde olmaktır.
Bu anlamıyla din, insanın Vahiy’den anladığını, borcuna dâhil ettiği bir yol, bir kabuldür."

"İnsanın kapasitesi oranında ve önceki geleneklerinin kötülerinden arınıp yeni bir hayat seçmesine ve teklif edilene(konulan ilkelere) icabet ettiğini(uymayı) düşünerek ONDAN ANLADIĞINI İMANÎ VE AMELİ pratiğe geçirmesine DİN denilir."

ve

"DİN ise, Allah'ın emirnamesine/şeraitine icabet edip(uyup), gönderdiği Vahiy'den insanın KENDİ aklı, kavrayışı ve anlayışı nisbetinde algıladığını, ödenmesi gereken borç olarak yol edinmesi/Allah'a tam teslimiyet/dir. Onunla milletleşmektir."

Sayın [B]Dost1/Halil Ay[/B] da şöyle yazmış:
"Diyn, insanların davranışlarını,aralarındaki ilişkilerini, sorumluluklarını ve bunlarla ilgili seçimlerinin sonuçlarını belirleyen ilkeler bütünüdür. Bunların belirtildiği tüm ayetler/alametler/göstergeler diyndir.

Siz ise şöyle yazmışsınız:
"din kelimesi borç anlamındadır ve "islam dini" bireyin ALLAH'a ÖDEMESİ gereken VAROLUŞ BORCUnu anlatır."

İşte ayrıldığımız noktalardan birisi de burası: Biz doğuştan borçlu olduğumuzu kabul etmiyoruz.

Biz borcumuzun gerekli rüşde/bilince erişe erişe dinimiz, aklımız, vicdanımız ve onunların gösterdiklerinden diğer bireylere ve de topluma karşı sorumlu olduğumuzu zannediyoruz. Yani ana esas olarak "salatı ikâme-zekatı ita" yanında "Allah'a tam teslimiyet."

Saygılarımla.
Galip Yetkin

kuman 9. December 2016 06:58 AM

Sevgili yetkin
Salatı ikame ettiğinizde zaten Allah a teslim olmuş olmazmıyız yani bu iki kavramı birbirinden ayırmamalı diye düşünüyorum.

Ancak ben Allah a neden borçlu olduğumuz konusunda farklı düşünüyorum. Yaratıcı olan Allah a nasıl borçlu olabilirim

galipyetkin 9. December 2016 09:03 AM

Saygın kuman.

Basit bir anlatımla "salat" karşındakinin yüküne omuz vermektir, karşılıklı yardımlaşma ve toplumsal olarak kollektivist bir yaşam.

Salat yalnızca eylem olup İslam yani teslim olmanın göstergelerinden ancak bir tanesi olup manevi unsuru kapsayıp kapsamadığını bilemeyiz.
İslam diğer şartlar yanında inanç ve inançta devamlılık ister ki bu da imandır. Arızi/gel-geç işlemler ancak sevap sebebidir.

Salih amel yanında iman etme de aranır.
ANKEBUT:9- "İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız."

HUCURAT:14- "Bedeviler, dedi ki: «İman ettik.» De ki: «Siz iman etmediniz; ancak «İslâm (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Hiç şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.»

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

kuman 12. December 2016 06:49 PM

sevgili yetkin,

Aynı şeyleri söylüyoruz. sistemi kabul etme ve bu sisteme uyma ve sşstemi devam ettirip geliştirme. Bu iman dır.

O zaman Salat yapan kimse bunun içine girmiyor mu ?

Eğer şunu derseniz bu kişinin salatı mecburiyetten yada göstermelik ki bu ayet bunu söylüyor haklısınız.

İman ile ilgili cümlenizi keşke büyük harf ile yazsaydınız çünkü or da ilk cümle başka yerlere gidebiliyor.

İman için diğer şartları konuşmanın burda önemli değil. ancak elbette ;
Zekat verecek ve sadaka vereceksiniz yoksa Salat tam anlamı ile yerine gelmez.

galipyetkin 14. December 2016 09:32 AM

Sayın Kuman

Dediklerimiz aynı gibi algılansa bile, bir farkı sezinlemek gerekli. Dikkat ederseniz Hucurat-14. ayette "iman etmek" ile "teslim olmak" ifadeleri ayrımı dikkat çekiyor.

Sizin yazdığınızda da "kabul etmek" ifadesi imanı kapsamıyor; bu kelimenin içerisinde "iman etme" yok. Fakat "iman etme"nin içerisinde o ifade var.

Sizin belirttiğiniz ifade, ayetteki "teslim olma"nın kapsamı içerisinde fakat "iman etme"in dışında.
Ayet de "iman etme"yi arıyor.

Düşüncelerimiz aynı gibi olabilir ama ifade ederken kullandığımız kelimeler farklı

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

kuman 22. December 2016 06:59 PM

Sevgili yetkin
İman etmeyi emin olmak/tasdik etmek anlamında anlarsak eğer;
Örneğin siz yada ben kapitalist yaşama teslim olduk ana iman etmedik/ tasdik etmdik anlamı ile şunu deriz teslim olduk yani bu yaşama uygun yaşıyoruz ancak bu yaşamı içimize sindiremiyoruz.

Bedeviler de Elçin'in sözlerini yerine getirdi ancak içlerine sindiremedi yani tasdik etmedi/iman etmedi diye algılıyorum.

İman etmek tamamen fiZiki ve davranışsal bir olaydır diye düşünüyorum, içten olan bir olguyu sadece kişi ve Allah bilir. BiZim bilemeyeceğimizden dolayı daima kuşkulu davranmamıza yol açar Allah ın istediğinin bu olduğunu sanmıyorum

dost1 2. January 2017 10:56 PM

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim,

[QUOTE=Anadolu;21586]bugüne kadar bize öğretilen ne idi.
allah inanmayanları helak etti.
yani lut kavmi, hud kavmi, nuh ve firavun kavmi gibi allaha inanmayan kavimler yok edildi.

acaba bu doğru mu?[/QUOTE]


“ هلاكHelâk” sözcüğü “değişime, yıkıma uğramak, bozulmak, düşmek” demektir. (Lisanü’l-Arab, c.9, s. 118-121) Genel olarak zannedildiği gibi bu sözcük “yok olmak” anlamına gelmez.

[QUOTE=Anadolu;21586]
eğer ki kuranın içinde bunun aksine bir tek örnek dahi bulsak çelişki oluşur
ve allahın kendisine inanmayanları helak ettiği tezi çöker...

bakalım:

Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide [B]kurtardık.[/B]

Sonra dışta kalanları [B]boğduk.[/B]

Bunda elbette bir ibret var. Ama [B]onların[/B] çoğu müminler değildi. (Şuara, 119-121)[/QUOTE]

[B]Sözkonusu olan Şuara Suresinin Ayetlerine bakalım:[/B]

119- Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;
Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimseleri o dolu gemi’de kurtardık.
120- Sümme ağrakna ba'dül bakıyn;
Sonra, onların ardından kalanları ğark ettik.
121- İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’minin;
Muhakkak ki bunda bir ayet elbette vardır... Onların ekseriyeti mü’min değillerdir.

[QUOTE=Anadolu;21586]
[B]Kimlerin[/B] çoğu müminlerden değildi?

121. ayetten önce [B]"Onlar"[/B] zamirinin yönelebileceği iki özne var.

1.Kurtarılanlar

2.Boğulanlar

Eğer ki "Onlar" zamiri boğulanlara yöneliktir denirse;
"Boğulanların çoğu müminler değildi" yani boğulanların çoğu kafirdi olur.
O taktirde boğulanlar arasında müminler de vardı sonucu çıkar;
ki bu saçma bir sonuç olur.

Eğer ki "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir denirse.
"Kurtulanların çoğu müminler değildi" olur. Bu taktirde de mümin olmasa
dahi insanların kurtulabileceği sonucu çıkar.

121. ayetteki "Onlar" zamirinin helak olanlara yönelmesi durumunda ortaya çıkan
saçma sonuç sebebiyle "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir diyoruz.
İnanmadıkları halde Nuh'un getirdiği beyyinelere uyanlar kurtulmuşlardır.[/QUOTE]


[B]Sözkonusu ayete bakalım:[/B]

Şuara;121: İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’minin;
Muhakkak ki bunda bir ayet elbette vardır... Onların ekseriyeti (Hakk’a, hakikatlerine) mü’min değillerdir.

[B]Bu ayetteki zamirin nereye gittiğini görmek için ayetlerin öncesindeki ayetlere bakmak gerekir.[/B]

[B]Uyarı ve kurtulanlarla boğulanların olayı 106-120 de anlatılmaktadır.[/B]

"106-110Bir zamanlar kardeşleri Nûh onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık, Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Artık, Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin!”
111Onlar: “Sana çok düşük kimseler uyarken, biz sana inanır mıyız?” dediler.
112-115Nûh dedi ki: “Onların yaptıklarına dair bir bilgim yoktur. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer düşünürseniz! Ve ben iman edenleri kovucu değilim. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
116Onlar dediler ki: “Ey Nûh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, kesinlikle sen taşlanarak öldürülenlerden olacaksın!”
117,118Nûh: “Rabbim! Toplumum beni yalanladı. Artık benim aramla onların arasında sen hükmet. Ve beni ve mü’minlerden benimle beraber olan kimseleri kurtar!” dedi.
119,120Bunun üzerine Biz de o'nu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde kurtardık. Sonra da arkalarından arta kalanları suda boğduk."

[B]Nuh aleyhisselamı uyardığı kim?[/B] İçinde yaşadığı toplum,
[B]Nuh aleyhisselam kimin kurtarılmasını istiyor?[/B] İçinde yaşadığı toplumundan Kendisini ve kendisi ile birlikte olan Mü'minleri.
[B]Cenabı Allah kimi kurtarıyor? [/B] Onu/Nuh aleyhisselamı ve Onunla /Nuh aleyhisselamla beraber olanları.
[B]Nuh ve Onunla beraber olan Mü'minler kimlerdir?[/B] Uyarının yapıldığı içlerinde yaşadıkları toplum.
[B]Boğulanlar kim?[/B] Nuh aleyhisselam ile Onunla beraber olanların dışındaki içinde yaşadıkları toplumun geride kalanları.

[B]Şimdi de kurtarılan ve boğulanlar ile ilgili bilgi veren ayetlere bakalım[/B]:

121- İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’minin;

122- Ve inne Rabbeke le HUvel Aziyzur Rahıym;

[B]Cümleyi bağlamıyla görelim.
[/B]
121Şüphesiz ki bunda kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır. Ama onların çoğu iman ediciler değillerdi. 122Ve şüphesiz ki Rabbin, kesinlikle en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.

[QUOTE=Anadolu;21586]
Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her
birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni,
bir de iman etmiş olanları." [B]Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti.[/B]
(Hud, 40)[/QUOTE]


[B]Hud 40. ayeti de bütünlüğü içerisinde görelim:[/B]

"25,26Ve andolsun ki Nûh'u da toplumuna elçi olarak gönderdik: “Gerçekten ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allah'tan başkasına kulluk etmeyiniz! Ben, sizin hakkınızda acı bir günün azabından korkarım.”
27Buna karşılık, toplumunun kâfirlerinin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olanlarının ileri gelenleri: “Biz seni sadece bizim gibi sıradan bir insan olarak görüyoruz. Sana sığ görüşlü aşağı tabakalarımızdan/ ayak takımımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. Sizin bizim aleyhimize bir fazlalığınızı da görmüyoruz. Tam tersine biz, sizi yalancılar sanıyoruz” dediler.
28-31Nûh, “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü, ben Rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve O, bana Kendi tarafından bir rahmet bahşetmiş de bu size saklı tutulmuşsa?! –Biz, siz ondan hoşlanmadığınız hâlde sizi ona zorlar mıyız?”– 29Ve “Ey toplumum! Ben sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. Ve ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar elbette Rablerine kavuşacaklar. Velâkin ben sizi cahillik eden bir toplum olarak görüyorum.” 30Ve “Ey toplumum! Ben onları kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım edecek? Peki, siz hiç düşünmez misiniz? 31Ve ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ve ben görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilmem. Ben size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. O sizin kendinize göre, hor gördükleriniz hakkında, ‘Allah onlara hiçbir hayır vermez’ de demiyorum. Allah, onların içlerindekini, en iyi bilendir. İşte asıl o zaman ben kesinlikle yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan olurum” 28dedi.
32Onlar dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle didişip durdun da mücâdelemizi çoğalttın. Haydi artık doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğin şu azabı bize getir!”
33,34Nûh: “Onu size ancak dilerse Allah getirir. Ve siz O'nu âciz bırakanlar değilsiniz. Ben size öğüt vermek istemiş olsam da, eğer Allah sizi azdırmayı murat ediyorsa, benim öğüdüm size bir yarar sağlamaz. O, sizin Rabbinizdir ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz” dedi.
36,37Ve Nûh'a vahyolundu: “Kesinlikle toplumundan iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için onların yaptıkları şeylere üzülme. Ve Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseler hakkında da Bana hitapta bulunma. Kesinlikle onlar, suda kesin boğulacaklardır.”
38,39Ve o, gemiyi yapıyordu, toplumundan bazı ileri gelenler, o'na her uğrayışta o'nunla alay ediyorlardı. Nûh dedi ki: “Bizimle alay ediyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle alay ettiğiniz gibi alay edeceğiz.” –Artık o aşağılatıcı azabın kime geleceğini ve o sürekli azabın kimin üstüne ineceğini ileride bileceksiniz.–
[B]40Sonunda emrimiz geldiği ve iş kızıştığı zaman Biz dedik ki: “Her cinsten birer çifti ve aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında aileni ve iman etmiş olanları onun içine yükle.” –Zaten o'nunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.–[/B]
41Ve Nûh dedi ki: “İçerisine binin, onun akışı da duruşu da Allah adınadır. Kesinlikle Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”
42Ve gemi onlarla, dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu. Ve Nûh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna seslendi: “Yavrucuğum! Bizimle beraber bin, kâfirlerle; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler ile beraber olma!”
43Nûh'un oğlu dedi ki: “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nûh, “Bugün Allah'ın merhamet ettiğinden başkasını, Allah'ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur” dedi. Ve dalga aralarına girdi. O da suda boğulanlardan oluverdi.
44Ve “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de tut!” denildi. Sular da çekildi. Emir de yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi üzerine oturdu. Ve o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan topluma, “Uzak olun [kahrolun, tarihten silinin]!” denildi.
45Ve Nûh Rabbine seslenip de dedi ki: “Rabbim! Oğlum benim ehlimdendi. Senin vaadin de elbette haktır. Ve Sen, hâkimlerin en hâkimisin.”
46Allah: “Ey Nûh! Şüphesiz o senin ehlinden değildir. Şüphesiz o, sâlih olmayan bir iştir/o, sâlih olmayan bir iş işlemiştir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme! Şüphesiz Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım” dedi.
47Nûh, “Ey Rabbim! Ben hakkında bilgim olmayan bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Ve eğer Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben zarara/kayba uğrayıp acı çekenlerden olurum” dedi.
48Denildi ki: “Ey Nûh! Bizden bir selâm ve seninle birlikte olanlardan gelecek ümmetlere bir selâm ve bolluklarla gemiden in. –Ve ilerde kendilerini birçok nimetten yararlandıracağımız, sonra da bu yüzden kendilerine tarafımızdan acıklı bir azap dokunacak nice ümmetler vardır.–
49İşte Nûh ile ilgili anlatılanlar, sana vahyettiğimiz görülmeyenin, duyulmayanın, sezilmeyenin haberlerindendir. Bunları sen ve toplumun bundan önce bilmiyordunuz. Şu hâlde sabret. Şüphesiz âkıbet, Allah'ın koruması altına girmiş olan kişilerindir."

Nuh kıssası Kur’an’da başka ayetlerde (A’râf /59–64, Yunus/ 71–73, İsra/ 2, 3, Enbiya/ 76, 77, Müminun/ 23–28, Furkan/ 37, Ankebut/ 14, 15, Saffat/ 75–82, Kamer/ 9–15 ve Nuh/ suresi ) de dile getirilmiştir. Bütün olarak bilgi sahibi olabilmek için konu ile ilgili ayetlerin Nisa Suresinin 82. ayetinde belirtildiği gibi arka arkaya dizilerek okunması gerekir.

[QUOTE=Anadolu;21586]
yeryüzünde hesabı görülecek mesele iman değildir.
onun hesabı ahirette görülür.
yeryüzünde hesabı görülecek mesele zulümdür.[/QUOTE]

İman; müslim olanların kendilerinden her tür olumsuzlukları uzaklaştırarak sağlamlaştıracak olan ilke ve kurallardır. Bu ilke ve kurallar da inananlarına sorumluluk yükler.

Şüphesiz bu dünya geçicidir ve baki olan Ahirettir. Dileyenler geçici olanı, dileyenler de baki olanı seçer.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
evgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

dost1 2. January 2017 11:31 PM

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim,

[QUOTE=kuman;21606]Sevgili yetkin
Salatı ikame ettiğinizde zaten Allah a teslim olmuş olmazmıyız yani bu iki kavramı birbirinden ayırmamalı diye düşünüyorum.

Ancak ben Allah a neden borçlu olduğumuz konusunda farklı düşünüyorum. Yaratıcı olan Allah a nasıl borçlu olabilirim[/QUOTE]

Salatın ikamesi bir tamlamadır.
Salat, destek olma yardımlaşma dayanışma kişiler arasında yapılır. Bu yapılan salatın ikamesi/ayakta tutulması,zamana bağlanarak sürekliliği sağlanırsa buna [B]salatın ikamesi [/B]denilir.

Allah'a teslim de bir tamlamadır.
Teslim sözcüğü, olumsuzlukların uzak tutulması anlamındaki "s-l-m" kök harflerinden türetilmiş bir sözcüktür. Kişiyi olumsuzluklardan uzak tutacak olanlara bağlanan vb anlamdadır.

Salat ve Salatın ikamesi de müslim olanlara emredildiği için bunları yapanlar da Allahın her türden olumsuzlukların uzaklaştırılması ile ilgili koyduğu ilke ve kurallardan birini yerine getirmiş olurlar ki, bu da Allah'a teslimin sonucudur.

Cenabı Allah, Subhandır, Mustağnidir... Yaratılış sebebimiz Allah'a kulluk yapmaktır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

dost1 3. January 2017 12:03 AM

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim.

[QUOTE=galipyetkin;21618]Sayın Kuman

Dediklerimiz aynı gibi algılansa bile, bir farkı sezinlemek gerekli. Dikkat ederseniz Hucurat-14. ayette "iman etmek" ile "teslim olmak" ifadeleri ayrımı dikkat çekiyor.

Sizin yazdığınızda da "kabul etmek" ifadesi imanı kapsamıyor; bu kelimenin içerisinde "iman etme" yok. Fakat "iman etme"nin içerisinde o ifade var.

Sizin belirttiğiniz ifade, ayetteki "teslim olma"nın kapsamı içerisinde fakat "iman etme"in dışında.
Ayet de "iman etme"yi arıyor.

Düşüncelerimiz aynı gibi olabilir ama ifade ederken kullandığımız kelimeler farklı

Saygılarımla.
Galip Yetkin.[/QUOTE]

En güzeli ayeti birlikte görerek okumak.

Kaletil a'rabu [B]amenna[/B]* kul lem tu'minu ve lâkin kulu [B]eslemna[/B] ve lemma yedhulil iymanü fiy kulubiküm* ve in tutıy'ullahe ve RasûleHU layelitküm min a'maliküm şey'a* innAllahe Ğafurun Rahıym;

"Bedevi Araplar, “[B]İman ettik![/B]” dediler. De ki: “Siz İnanmadınız, ama ‘[B]Eslemna [sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık[/B]]!’ deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez.” Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!"

Bu ayette [B]iman ve eslemna[/B] sözcüklerini bilmek ayeti anlamakta işimizi kolaylaştırır.

İman sözcüğü "e-m-n" kök harflerinden türemiştir. dilimizde, bu kökten türemiş sözcükler emin,amin,emniyet,emanet vb kullanılmaktadır. Çoğunlukla inanmak şeklinde kullanılan iman sözcüğü, hangi konu ile ilgili ise o konu ile ilgili bilgilerin bütünleştirilmesidir. Sözkonusu sözcük İslam Dinine iman olarak değerlendirilirse, onunla ilgili söylenenler ne ise -[I]kendisinden her tür olumsuzlukları uzaklaştıracak ilke ve kuralları[/I]- bütünleştirmektir. Bunu yaptığında adı mü'min olacaktır. Bu bütünlenen bilgileri yaşamına soktuğunda da müslim olacaktır.

İman etmek demek mü'min olmak demektir. Ayette bedeviler iman ettik diyorlar ancak kendilerini her tür olumsuzluklardan uzak kılacak ilkelere uymuyorlar. Cenabı Allah da uyarıyor: Siz eslamna - olumsuzluklardan uzaklaşma kökünden türemiş- "sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık" deyin.

[B]Bu ayetten sonra gelen ayetlere de bütün olarak bakarsak durum daha güzel anlaşılır:[/B]

14Bedevi Araplar, “İnandık!” dediler. De ki: “Siz İnanmadınız, ama ‘Eslemna [sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık]!’ deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez.” Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!
15Mü’minler ancak, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne iman eden sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda çaba harcayan kimselerdir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.
16De ki: “Siz, dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi çok iyi bilir.
17Onlar, İslâm'a girdikleri için senden minnet duymanı bekliyorlar. De ki: “İslâm'a girmeniz üzerine benden minnet beklemeyin. Tam tersi, eğer doğru kimseler iseniz, sizi imana erdirdiği için, siz Allah'a minnet duygusu besleyin.”
18Şüphesiz Allah, göklerin ve yeryüzünün görülmeyenini, duyulmayanını, sezilmeyenini bilir. Ve Allah, yapmış olduğunuz şeyleri çok iyi görendir."

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:12 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam