hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Kuran Merkezli ve Allah odaklı iman! (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=463)
-   -   Meallerde ki HURİ yanılgısı (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=451)

TEBYİN 12. October 2008 09:49 AM

Meallerde ki HURİ yanılgısı
 
[SIZE="4"]Nebe 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.

32. Bahçeler,bağlar,

33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

34. Ve içki dolu kâse(ler) .

35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.

36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.


[COLOR="Blue"]Diyanet ve diyanet tasdikli birçok mealler, Nebe 31-36 arası ayetleri aynen böyle manalandırmışlardır.
Ve asırlardır kürsüler de insanlara bu ayetler delil gösterilerek, cennette kendilerine verilecek GÖĞÜSLERİ TOMURCUK GİBİ KABARMIŞ YAŞIT KIZLAR.. vaadedilmiş,
Ve hayata sadece cinsel açıdan bakabilecek saf insanların ağızları, hem de Allah'ın mescitlerin de sulandırılmak süretiyle..
Cennet sanki cinsel arzuların sonsuza dek yaşanılacak bir mekan konumuna indirgenmiştir..
Fakat, bu allame-i cihan müfessirlerimiz!! şunu hiç hesaba katmamışlardır.
Cennet sadece erkeklerin girebileceği bir yer midir ki, sadece erkeklerin nefislerine hoş gelen tasvirler çizilmiştir..
Peki Cennetlik kadınların durumu ne olacaktır bu duruma göre..
İşte burada devreye erkekegemen fıkhın çarpıklıkları girmektedir.
Din sahasında despot fıravunlardan daha katı davranan erkekegemen din alimleri!!, içinden çıkılamayacak bir duruma sebep vermemek için, bütün kadınları sindirerek, din sahasından uzak tutmuş, böylelikle arzuladıkları bir dini ortamın tesisine kendilerince katkı sağlamışlardır..
Oysa, herkes biliyor ki, Cennet ne sadece erkekler içinder ve ne de cinsel arzuların tatmini için oluşturulmuş bir mekandır.
Bu çelişkili mealler bir şeyi daha akla getirmektedir ki, bu doğruysa eğer,
Son 1200 yıl içinde ölmüş insanlar bu uydurulmuş dinin kurbanları olarak ahirete irtihal etmiştir..
Bu çelişkilerin akla getirdiği şüphe ise.. Müfessirlerin, din alimlerinin yeterli derecede ARABÇA bilmeden dini tanzim etmeye çalışmalarıdır..
Hal böyleyse, hem bilmedikleri bir konuda kendilerini ihtisas sahibi gördükleri ve hem de milyarlarca insanı etkileyip yanlış inançla hayat sürmelerine sebep verdikleri için, dünyadan daha ağır bir vebalin altına girmişlerdir..
Şimdi gelelim yukarıda ki mealin tam arabça gramerine uygun meallendirilmesine..[/COLOR]


Hiç kuşkusuz Erdemliler/korunup sakınanlar/Takva sahipleri için mutluluk ve kurtuluş vardır. Takva sahipleri -kadın/erkek- için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri olgunlaşmış üzüm bağları ve içleri dolu kadehler vardır. Orada olanlar ne bir boş söz ne de bir yalan işitmezler. Takva sahipleri için bunlar Rabbinden bir ödül, yaptıklarına karşılık bir armağandır. (nebe31-36)


[COLOR="SeaGreen"]Şimdi, ayette erdemliler/takva sahipleri için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri üzüm bağları... diye anlamlandırılan ayetler, aşağı-yukarı çoğu Kur'an mealleri ve tefsirlerde, yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, "takva sahipleri için.. bahçeler..üzüm bağları.. göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar" diye çevrilmiştir.
Ayetteki HADİKA nın çoğulu olan HADAİK etrafı çevrilmiş bahçeler...
İ'NEB'in çoğulu olan E'NAB üzüm, üzüm bağları...
Hemen arkasından gelen KAİBE'nin çoğulu KEVAİB ve TİRB'in çoğulu ETRAB "KEVAİBE ETRABEN" ayeti apaçık olarak üzüm bağlarındaki üzüm tanelerinin her birinin olgunlaşması, lezzetli hale gelmesi ve bunların kadın-erkek cennet ehline ikram edilmesi anlamına gelmektedir.[/COLOR]

Ama, erkekegemen müfessirler tefsir ve meal çalışmaların da tüm faydaları kendilerine yonttukları için..
Arabça da DİŞİL olarak kullanılan çoğu terimleri hemen heveslerine ve şehvetlerine kurban ederek, Allah'ın ERKEK-KADIN tüm müttakilere tahsis ettiği dünyasal ve ahiretsel ödülleri ihtirasça hanelerine kaydetmiş..
Ve gayrımüslim islam düşmanlarının ekmeğine yağ sürerek..
Güzel dinimizle alay etmelerine ortam hazırlamışlardır.
Hep söylerim, tekrar edeyim..
Yapılacak yeni mealler de muhakkak KADINLARIN parmağı olmalıdır, yoksa bu ZIRVAların önünü tıkamanın asla bir yolunu bulamayız..
Heba olan milyarlarca insanlar gibi hem dünyamızdan hem ahiretimizden oluruz.
Unutmadan,
Bu dünya sadece erkeklerle dönmüyor, varlığın devamı ve selameti, MÜTTAKİ ERKEK-KADINların elele vermeleriyle mümkün olacaktır.[/SIZE]

Barış 12. October 2008 10:29 AM

[B][I][COLOR="Blue"]NİSA 124
Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır[/COLOR][/I][/B].


Tebyin Kardeşim, Allah razı olsun.
Bu ve buna benzer yanlış meallendirmeleri okuduğumda, Kurandaki başka ayetler gelir aklıma. Kuran'da çelişki tutarsızlık olmaz. Ve Rabbimiz adildir. İnşallah bu yanlış meallerden de kurtulacağız zamanla.

Rabbimiz ilminizi artırsın.
Esenlikler.

serkan2172 12. October 2008 01:11 PM

iyi de cennete huri olmadığını kanıtlayan ne o kelimelerin başka şekillerde de yorumlana biliyor olması mı?
Bence cennette huriler var.
Zaten huri yoksa insanlar neden gitmek istesinler ki?

TEBYİN 12. October 2008 01:58 PM

[QUOTE=serkan2172;1275]iyi de cennete huri olmadığını kanıtlayan ne o kelimelerin başka şekillerde de yorumlana biliyor olması mı?
Bence cennette huriler var.
Zaten huri yoksa insanlar neden gitmek istesinler ki?[/QUOTE]

[B]
Cennette huriler var mı konusu ayrı bir mesele,
Onu da müstakil bir yazıyla ele alırız inş
[/B]

PİLOT 13. October 2008 01:38 PM

[SIZE="3"]selamlar,

Gelenekçilerin cennet tanımı;

Herşey dahil bol yıldızlı turistik tatil köyüne benziyor.:D
[/SIZE]

TEBYİN 13. October 2008 02:21 PM

[QUOTE=PİLOT;1307][SIZE="3"]selamlar,

Gelenekçilerin cennet tanımı;

Herşey dahil [COLOR="Red"]bol yıldızlı turistik tatil köyüne[/COLOR] benziyor.:D
[/SIZE][/QUOTE]


[SIZE="4"]Aynen katılıyorum,
Güzel bir benzetmeydi..
[/SIZE]

Metafizik 15. October 2008 03:37 PM

Bakın Süleyman Ateş bu konudaki soruya şöyle cevap veriyor;
Soru: Bir Alman bilim adamı, huri kelimesinin Arâmîce'den Arapça'ya geçtiğini, Arâmîce'de bu sözcüğün "kara üzüm" anlamına geldiğini söylemiş. Aynı kişi, cennette inananlara huriler verileceği inancının doğru olmadığını da iddia etmiş. Sizin düşünceniz nedir?


Cevap: Bazı kimseler böyle mantıksız, uç fikirler ortaya atarak ün kazanmak isterler. Herhalde bu bilim adamı denilen kişi de öylelerinden biri. Bu kelime Arapçadır. Arâmîce'den Arapçaya geçtiğine dair bir kanıt yoktur. Arapça, İbrânîce aynı kökten dallanmış dillerdir. Bazı kelimeler ortaktır ama o kelimelerin bulunduğu dilde anlamı farklı olabilir. Bir dilden diğer dile geçen kelimeler, geçtikleri dilde özel anlam kazandığı gibi ayrıca Arapça kelimeler de Kur'ân konteksti içinde asıl kök anlamından ayrı olarak özel anlam da kazanmaktadırlar. Şimdi huri kelimesinin ne anlama geldiğini belirtmek için Kur'ân'da kullanıldığı ayetlere bakalım: "Biz onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir" (Duhân: 64/54, Tür: 76/20) ayetlerinde müminlerin, cennette hûr-i în eşlerle evlendirilecekleri bildirilmektedir. "İri gözlü huriler, saklı inciler gibi yaptıklarına karşılık olarak (o müminlere bahşedilmiştir)" (Vâkı'a: 46/22-24) ayetlerinde de müminlere verilecek eşlerin, saklı inci gibi bembeyaz, ışıl ışıl parlayan iri gözlü huriler olduğu vurgulanmaktadır.


Onları yeniden yarattık

Hür (haver) kökünden yapılmış, "ahver" ve "havrâ"nın çoğuludur. Haver, gözün siyah bebekleri arasından azıcık beyazlığın da görünmesidir ki göze son derece güzellik verir. Hür, beyaz anlamına gelir. Hur-i în; iri, siyah bebekleri arasından azıcık beyazlık da görünen çarpıcı güzel gözdür. Aynâ'nın çoğulu olan în, iri göz demektir. İri gözlü kadına ayna denir. Ayetlerde müminlere ahirette, böyle güzel gözlü eşlerin verileceği anlatılmaktadır. Hasan-ı Basrî'ye göre bu iri gözlü eşler, dünyadaki ihtiyar kadınlardır. "Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşa etmişiz, onları bakireler yapmışızdır. Hep yaşıt sevgililer, sağın adamları için" (Vâkı'a: 46/35-38) ayetlerinden, müminlere ahirette verilecek eşlerin, kendilerine yaşıt, taze dilberler olacağı anlaşılmaktadır. Daha doğrusu müminler, ahirette birer genç delikanlı, eşleri de birer huri olur. Enes ibn Mâlik şöyle demiştir: "Allah'ın Elçisi (s.a.v): Biz onlan yeniden bir güzel inşa etmişizdir ayetini okuyup şöyle buyurdu: Onlar dünyada umşâ, rumsâ (gözünün feri gitmiş, gözü çapaklı) ihtiyar kadınlarken biz onlan yeniden yarattık." Hz. Peygamber'in huzuruna bir ihtiyar kadın -ki kendi halasıdır- gelmiş ve "Ey Allah'ın Elçisi, Allah'a dua et, beni cennete soksun" demiş. Peygamber (s.a.v), "Cennete ihtiyar kadın girmez" demiş. Kadın ağlayarak dönünce Peygamber (s.a.v.), "Ona söyleyin, kadın cennete girerken ihtiyar olmayacak çünkü Allah, 'Biz onlan yeniden bir güzel inşa etmişiz, onları yaşıt bakireler kılmışızdır' buyuruyor" demiş.

Bu cevap karşısında ne düşünüyorsunuz?

TEBYİN 14. January 2009 01:57 PM

[B]Suleyman Ateş ile hangi ortak payda da buluşabiliriz ki,
Dine birden çok kaynak tahsis edenlerle dini sadece Kur'an kaynağıyla anlayanların ortak paydası ne mümkün.
Ateş bu fikirlerinde resmen rivayetlerden beslenmiştir, sonuçta ancak bu olabilir.[/B]

horasan 8. February 2009 01:50 AM

Sayın Tebyin Ayet yorumunuz diğer yorumlara nazaran daha güzel. Yalnız bu ayeti tek olarak Yani Nebe Suresi Ayet 33 olarak alsaydınız nasıl yorumlardınız ?

[QUOTE]Ve keva'ıbe etraben. [/QUOTE]

barabas 10. February 2009 04:47 PM

nebe suresinde belki siyah uzumlerden bahs etmis olabilir.ama bu ayete ne dersiniz"Biz onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir" ( Duhân: 54 كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ.) kezalika zevvecne(evlendirmisizdir) bihurin in. yau arkadaslar cenneti hristyanlarinki gibi yapmak mi istiyorsunuz, o zaman siyah uzumdende vaz gecin (cunku iskenbenizi cennette dusunmek olacak sey degil sizin gorusunuze gore )de sadece ruh olarak cennette bulunun ,tabiki Allah size musaade edecekse . insanin en sevdigi bedeni zevk yemek ve cinsi munasebettir, ve Allah onu bize verecektir cennette kara uzum,kus eti ve hurilerle.biraz dusunurseniz ayetlerde inanan kadinlari yuceltiyor cunku onlar biz erkekler kadinlara duskunuz ,ama kadinlar daha cok ic huzur istoyorlar, biz seks istiyoruz ,kadinlar sevgi istiyorlar.Kurana femenizm veya menizm karistirmaya gerek yok bence .selametle kalin.KURANI DOGRU OKUYUN ,ONGORUSLU OLMAYIN.

islamci 11. February 2009 03:55 PM

[QUOTE=PİLOT;1307][SIZE="3"]selamlar,

Gelenekçilerin cennet tanımı;

Herşey dahil bol yıldızlı turistik tatil köyüne benziyor.:D
[/SIZE][/QUOTE]

sizce cennet ne?

barabas 11. February 2009 07:49 PM

ben gelenekci degilim ama bencede orada her sey (huriler,kara uzum,kush eti v.s.)olacagina inaniyorum.

islamci 11. February 2009 08:01 PM

[QUOTE=barabas;2092]ben gelenekci degilim ama bencede orada her sey (huriler,kara uzum,kush eti v.s.)olacagina inaniyorum.[/QUOTE]

bende herşeyin olacağına inanıyorum. nefsinizin arzuladığı herşey orada mevcuttur demek zaten tüm bu yorumları siler. yani üstünü örtmek istediğiniz nedir? orada huriler yazıyor zaten bunu yalanlamanın anlamı ne? sanki kendisi bu hediyeye hoşnut değilmiş gibi konuşmalar yapıyorlar. yani cennet herşeyin sınırsız olduğu, hiçbirşeyin haram olmadığı ve herkes dilediği rızık yiyeceği yerdir. selam ile..

cerezci 16. February 2009 11:50 AM

selm alkm. ben de bir iki kelime edeyim bari.değişik bir yaratılış ile yaratacağım diyor .bu anne karnın daki çocuğun yaşadığı ama yaşadığının kendinin bile farkında olmaması gibidir. yani kısaca dostlar şunu söyleyeyim bizler tekrar yaratıldığımızda erkek ve kadın olarak değil değişik bir yaratılış ile yaratılacağız.bu bizlere bu dünyada verilmiş bir rol den ibarettir.başka bir şey değil.kuranı okumak önemli değil dir anlamak onun içini doldurur yoksa herkes okuyor ben size bir örnek vereyim kuranda iblis kelimesi de ğeçer şeytan kelimesi de geçer ama insanlar bunların aynı şeyler olduğunu zanneder .halbu ki aynı şeyler değil dir.bunu şimdi açıklamayacağım .merak edenler olursa anlatırız.ama şu soruyu kendimize iyi sormamız gerekiyor .allah bir kelimeyi kullanıyor ise öylesine kullanmaz insanlar gibi değildir.örnek ehli kitap vardır bir de kitap ehli vardır. bunlar aynı şeyler değildir. ben bildiklerimi sizlerle paylaşacağım çok garipsiyeceksiniz başta ama delilleri kurandan tek tek açıklayınca sizlerde ölülerin nasıl diriltildiğini öğreneceksiniz.selametle..eger izin var ise msn vermek istiyorum tabi ki izin yok ise msn yi silebilir [email][email protected][/email].

cerezci 16. February 2009 12:48 PM

değişik bir yaratışla yaratacağız diyor.anne karnın daki çocuk yaşar ama yaşadığını bilmez .tekrar diriltildiğimizde erkek kadın diye bir şey olmayacak allah burada sizlere sizlerin hoşlandığınız şeylerden bahsediyor.yoksa erkek ve kadın rölü dünyada bizlere verilmiş bir özelliktir.ben bu konuları irdelemeniz için kısa bir örnek vereyim.benim hata yapmamla birlikte benim helakım başlar.benim dirilmemle fraunun dirilmesi aynı anda olacaktır.aslında ben dedemle aynı zaman diliminde öleceğim.ve benzerleri kardeşler okuyorsunuz ama anlamak ayrı bakın allahta zaman kavramı yok o insanlara mahsus bir unsurdur . bir de bunu ele alarak düşünün akledeceksiniz.sizler ibrahimin dini olan şimdilerde unutulan bir dinin mensuplarınısınız..selametle..

islamci 16. February 2009 12:50 PM

ayet göster bununla ilgili kardeş. anladık demek istediğini. sen erkek ve kadın olmayacağıyla ilgili ayet göster inanalım. selam ile...

horasan 27. March 2009 01:44 AM

İbreti Yavaş Ol Gözle Turabı
Cehennem Ateşi VİCDAN AZABI
Neylersin Yarın ki Yövm'ül Hesabı
Olgunları HURİ GILMAN Biliriz..

İbreti Hazretleri..

islamci 28. March 2009 01:07 PM

değişik bir yaratışla yaratmak. acaba değişik yaratmak sıfırdan yaratmamak olabilir mi? yani yaratılma şeklimiz sıfırdan başlar. tek bir zigottan bir insana dönüşmemiz bir yaratım sürecidir. bu süreç baya uzun sürer.

değişik yaratmaktan maksat aniden parmak uçlarına kadar eski yaratmana dönmen olmasın. yani bugün zigot değilsin son evre her uzvun yerinde olmasıdır. bu son evreyi eski haline döndürmek olmasın.

xxxcartelxxx 20. July 2009 02:08 PM

Bence değişik yaratılış dünya yaşamı için yaratılmış olan vücudumuzdan farklı olarak cennet hayatı için tasarlanmış bir form olabilir. Herşeyin akıl ve mantıkla çözebileceğini çünkü sonsuz ilim sahibi allah c.c olduğunu bildiğimiz için imkansız değil. Şuda olabilir dünya hayatında kusurlu ve yaşlı olan bedenler kusursuz dinç sağlıklı olarak baştan yaratılacaktır.

xxxcartelxxx 20. July 2009 02:15 PM

[QUOTE=serkan2172;1275]iyi de cennete huri olmadığını kanıtlayan ne o kelimelerin başka şekillerde de yorumlana biliyor olması mı?
Bence cennette huriler var.
Zaten huri yoksa insanlar neden gitmek istesinler ki?[/QUOTE]

Cennette girebilen insanların nefs ile ilgisi kalmayacağını günaha teşvik edecek bir durumun ortadan kalkacağını düşünürsen,neresi olursa olsun bir düzenin bir nizamın mutlaka olacağını çünkü yaradanın yarattığı herşeyi bir düzende tuttuğunu hatırlarsan bence cennet kuralsız ve isteyenin istediğini yaptı bir yer olmayacaktır.

Huriler olsa dahi onlarla aile düzeni kurulacağını zannediyorum herkes eşini yerini yurdunu bilmeli değilmi ?

TEBYİN 6. January 2011 07:50 AM

[QUOTE=horasan;2076]Sayın Tebyin Ayet yorumunuz diğer yorumlara nazaran daha güzel. Yalnız bu ayeti tek olarak Yani Nebe Suresi Ayet 33 olarak alsaydınız nasıl yorumlardınız ?[/QUOTE]


[SIZE="4"]Nebe Suresi 31 Takva sahipleri için bir kurtuluş ve bir zafer vardır.

Nebe Suresi 32 Sulak bahçeler, bağlar, üzümler,

Nebe Suresi 33 Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,

Nebe Suresi 34 Dopdolu kadehler vardır.

Kurandakidin sitesindeki ana meal böyle. Ama dikkat edin, Bahçe, bağ ve üzümlerden sonra göğüsleri turunç yaşıtlar alakasız durmuş. Oysa Hakkı Bey'in bir necm olarak aldığı 31-37 ayetler meramımıza tercüman olmaktadır ve bu meale katılmaktayım. İştekur'an sitesinden Nebe 31-37


Nebe 31- 37- Kesinlikle müttekiler için, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden; Rahmân'dan bir karşılık ve yeterli bir bağış olarak korunaklar/kurtuluş mekânları; [COLOR="Red"]sulak bağlar-bahçeler, üzümler, hepsi bir seviye tomurcuklar [çiçek bahçeleri], dolu dolu su kapları vardır.[/COLOR] Onlar, orada boş bir söz ve yalan duymazlar. -Onlar, O’nun huzurunda söz söylemeye güç yetiremezler.
[/SIZE]

hiiic 6. January 2011 02:48 PM

Göğsü turunç gibi yaşıtlar olsa da fena olmazmış...

***

rümyamda güya cenneti gördüm, eğer nasıl gördün diye soran olursa,
koskocaman gezegen ama dünyı yanına koysan çok küçük kalıyordu,uzaktan gördüğüm kadar müthiş bir teknoloji hatta böyle parlayan şeyler vardı flah gibi ışıklı ışıklı ne o anlayamadım, ama sanki biyerde önüme camdan bişi geldide bişilere tıkladım felan ne oldu anlamadım, dokunmatik gibi, okyanus deniz felan yoktu ama hemen heryerde ırmaklar dereler vardır yani heryer hem okyanuz hem kara hem adalar.. suyla kara içiçeydi... hurileri göremedim yauvvvv farklı renkte dereler aynı damar gibi kırmızı yeşil mavi bembeyan kar gibi çeşit çeşit... ama uzaktan gördüm uydudan bakar gibi...

sonra uyanıp üstümü örttüm tabide bide dua ettim Allahım cenneti napcam bana dünya bile yeter diye,,, zannımca cehennemden kurtulan zaten cennete kavuşmuştur...

Anonymous habu işler hep senin yüzünbden, firavunu gördüm ettim dedin benimde aklıma soktun ben niye rüyamda hiç işe yarar bişi göremiyorum diye... bilinç altımı etkiledin bre

TEBYİN 7. January 2011 07:49 AM

[B]Tamam, erkeklerimiz şehvet düşkünü olduğu için, cariyelere, mut'a nikahlara ve çok evliliklere zorlama da olsa fetva veriliyor ama..
Tamamen Allah'ın hükümlerinin icra edileceği Cennet'e bari burnunu sokmasın bu müfessir amcalar.
[/B]

TEBYİN 8. January 2011 02:06 PM

[B]Ali Riza abinin, Hakkı hocama addederek reddiye yaptığı yukarıda ki yazım, tamamen şahsıma aittir ve Hakkı Hocam ile uzaktan yakından alakası yoktur.
Bu hatayı düzelttikten sonra, Bu dünyanın bir tiyatro gibi olduğunu ve herkesin rolünü oynadığını bilen A Riza abinin, Cennet ve orada vaadedilen nimetlerin de birer tiyatro anlatımı gibi, mecazi olduğunu bilmesi gerekirdi.
Yoksa, burada üzüm yiyen, pınarlardan içen birinin aynısını Cennettede tatmasının ne esprisi kalır ki?[/B]

dost1 8. January 2011 03:28 PM

Selamun Aleykum! Değerli Tebyin Kardeşim!

Ali Rıza Kardeşimizin yazısı ilgisiz bir başlıkta olduğundan okuyanlarca daha iyi değerlendirilebilmesi için sizin açtığınız "huri" başlığına tarafımdan taşınmıştır. Başka bir niyet sözkonusu değildir. Rabbim ilminizi artırsın. Yazdıklarınızdan çok yararlanıyoruz. Allah razı olsun.



Kusursuzluk sadece allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Ali Rıza Borazan 9. January 2011 05:00 AM

KURAN’DA HURİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

KURAN’DA HURİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

HAKKI YILMAZ’IN HURİ TANIMLAMASI

Nebe 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.

32. Bahçeler,bağlar,

33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

34. Ve içki dolu kâse(ler) .

35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.

36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.


Diyanet ve diyanet tasdikli birçok mealler, Nebe 31-36 arası ayetleri aynen böyle manalandırmışlardır.
Ve asırlardır kürsüler de insanlara bu ayetler delil gösterilerek, cennette kendilerine verilecek GÖĞÜSLERİ TOMURCUK GİBİ KABARMIŞ YAŞIT KIZLAR.. vaadedilmiş,
Ve hayata sadece cinsel açıdan bakabilecek saf insanların ağızları, hem de Allah'ın mescitlerin de sulandırılmak süretiyle..
Cennet sanki cinsel arzuların sonsuza dek yaşanılacak bir mekan konumuna indirgenmiştir..
Fakat, bu allame-i cihan müfessirlerimiz!! şunu hiç hesaba katmamışlardır.
Cennet sadece erkeklerin girebileceği bir yer midir ki, sadece erkeklerin nefislerine hoş gelen tasvirler çizilmiştir..
Peki Cennetlik kadınların durumu ne olacaktır bu duruma göre..
İşte burada devreye erkekegemen fıkhın çarpıklıkları girmektedir.
Din sahasında despot fıravunlardan daha katı davranan erkekegemen din alimleri!!, içinden çıkılamayacak bir duruma sebep vermemek için, bütün kadınları sindirerek, din sahasından uzak tutmuş, böylelikle arzuladıkları bir dini ortamın tesisine kendilerince katkı sağlamışlardır..
Oysa, herkes biliyor ki, Cennet ne sadece erkekler içinder ve ne de cinsel arzuların tatmini için oluşturulmuş bir mekandır.
Bu çelişkili mealler bir şeyi daha akla getirmektedir ki, bu doğruysa eğer,
Son 1200 yıl içinde ölmüş insanlar bu uydurulmuş dinin kurbanları olarak ahirete irtihal etmiştir..
Bu çelişkilerin akla getirdiği şüphe ise.. Müfessirlerin, din alimlerinin yeterli derecede ARABÇA bilmeden dini tanzim etmeye çalışmalarıdır..
Hal böyleyse, hem bilmedikleri bir konuda kendilerini ihtisas sahibi gördükleri ve hem de milyarlarca insanı etkileyip yanlış inançla hayat sürmelerine sebep verdikleri için, dünyadan daha ağır bir vebalin altına girmişlerdir..
Şimdi gelelim yukarıda ki mealin tam arabça gramerine uygun meallendirilmesine..


Hiç kuşkusuz Erdemliler/korunup sakınanlar/Takva sahipleri için mutluluk ve kurtuluş vardır. Takva sahipleri -kadın/erkek- için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri olgunlaşmış üzüm bağları ve içleri dolu kadehler vardır. Orada olanlar ne bir boş söz ne de bir yalan işitmezler. Takva sahipleri için bunlar Rabbinden bir ödül, yaptıklarına karşılık bir armağandır. (nebe31-36)


Şimdi, ayette erdemliler/takva sahipleri için etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçeler, taneleri üzüm bağları... diye anlamlandırılan ayetler, aşağı-yukarı çoğu Kur'an mealleri ve tefsirlerde, yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, "takva sahipleri için.. bahçeler..üzüm bağları.. göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar" diye çevrilmiştir.
Ayetteki HADİKA nın çoğulu olan HADAİK etrafı çevrilmiş bahçeler...
İ'NEB'in çoğulu olan E'NAB üzüm, üzüm bağları...
Hemen arkasından gelen KAİBE'nin çoğulu KEVAİB ve TİRB'in çoğulu ETRAB "KEVAİBE ETRABEN" ayeti apaçık olarak üzüm bağlarındaki üzüm tanelerinin her birinin olgunlaşması, lezzetli hale gelmesi ve bunların kadın-erkek cennet ehline ikram edilmesi anlamına gelmektedir.

Ama, erkekegemen müfessirler tefsir ve meal çalışmaların da tüm faydaları kendilerine yonttukları için..
Arabça da DİŞİL olarak kullanılan çoğu terimleri hemen heveslerine ve şehvetlerine kurban ederek, Allah'ın ERKEK-KADIN tüm müttakilere tahsis ettiği dünyasal ve ahiretsel ödülleri ihtirasça hanelerine kaydetmiş..
Ve gayrımüslim islam düşmanlarının ekmeğine yağ sürerek..
Güzel dinimizle alay etmelerine ortam hazırlamışlardır.
Hep söylerim, tekrar edeyim..
Yapılacak yeni mealler de muhakkak KADINLARIN parmağı olmalıdır, yoksa bu ZIRVAların önünü tıkamanın asla bir yolunu bulamayız..
Heba olan milyarlarca insanlar gibi hem dünyamızdan hem ahiretimizden oluruz.
Unutmadan,
Bu dünya sadece erkeklerle dönmüyor, varlığın devamı ve selameti, MÜTTAKİ ERKEK-KADINların elele vermeleriyle mümkün olacaktır.

TEBYİN isimli Üye şimdilik offline konumundadırTEBYİN isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.Mesajı Moderatöre bildir Alıntı ile Cevapla

KURANDA TANIMLANAN HURİ NEDİR.

Dünya hayatı erkekler ve kadınlar için imtihan yeridir. Kadın ile erkek arasında Allah katında insan olarak hiçbir farklılık yoktur. Sadece farklılıkları Tiyatrodaki gibi rol farklılığıdır. Dünyada birisi kadın rolünde oynamaktadır diğeri ise erkek rolünde oynamaktadır. Kim Rolünü dünya hayatında Allahın tanımladığı şekilde oynarsa Allah katında değerli ve üstün olan odur.

67/2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

Bakınız Kuran bir erkek dünya hayatında hangi yasakları yapmaması gerekiyorsa kadına da yapmaması gerektiğini söylemektedir.. Hangi güzel davranışı erkeklere yapmayı emrediyorsa kadınlara da onu emretmektedir.

33/35- Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.

Elbette kuranın anlattığı din ile İslam toplumlarında anlatılan ve algılanan din arasında inanılmaz derecede farklılıklar var. Bu bir gerçektir. Ama geçmişlerin her doğru dediği yanlış her yanlış dediği de doğru gözüyle bakarsak Bu Etkiye karşı tepkiyi doğurur dolayısı ile hakla batıl birbirine karışır içinden çıkılmaz bir hal alır.

Her peygamber kendilerinden önce gelen peygamberlerden kalan doğru olanları onaylamış yanlış olanlarıyla da onları doğrularla dizayn etmiştir. Bir anlamda da kuranın nesh ettiği ayette budur.

2/106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.

Allah yeni bir peygamber gönderdiği zaman değiştirdiği ayet yanlış olan ayetlerdir. Yani doğrusuyla yanlışıyla var olan Allahın yarattığı bütün şeyler ayettir. Burada kastedilen insanların yanlış yaptıkları ayettir. Yoksa Allah bir şeyi emredip sonradan yanıldığını söyleyerek verdiği emirden vazgeçmesi değil. İnsanların yaptığı yanlışları doğrularıyla takas etmesidir.

7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.

Kuran Anlayanlar tarafından ne anlatmak istediği insanları anlayabileceği şekilde elde bulunan teknolojinin getirdiği imkânlarla yeniden yorumlanmalıdır.

Zaten peygambere bazılarını açıklayıp da bazılarından vazgeçtiği olay da budur. Kuranın açıklanmayan bölümünün çağın açıklamasına bırakılmasıdır.

Şimdi Kuranda huri geçen veya verilecek olan eş anlamında geçen ayetleri aktararak olayı çözmeye çalışalım.

RAHMAN SURESİNDE GEÇENLER

55/56- Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.

55/70- Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.

71- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

72- Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.

73- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

74- Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.

75- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

76- Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.

77- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

78- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne Yücedir.

NEBE SURESİNDE GEÇENLER

78/31- Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.

32- Nice bahçeler ve üzüm bağları.

33- Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

34- Dopdolu kadehler.

35- İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.

36- Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).

56/35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.

VAKIA SURESİ

56/10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.

11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.

12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;

13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,

14- Birazı da sonrakilerden.

15- 'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.

16- Karşılıklı yaslanmışlardır.

17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;

18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,

19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.

20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler,

21- Canlarının çektiği kuş eti.

22- Ve iri gözlü huriler,

23- Sanki saklı inciler gibi;

24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);

25- Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.

26- Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam."

Dikkat ederseniz kuran iman eden ve Salih amel işleyenlere cennette verilecek olan nimetleri sıralamaktadır. Geleneksel din anlayışında yanıldıkları nokta eşlerin (hurilerin) erkeklere ait söylemleridir. Kuranın hiçbir yerinde eşlerin yani hurilerin erkek olanlarına verileceğine dair bir ayet yoktur.

Cennet nimetlerinin kime verileceği konusunda baktığımız zaman erkek ve kadın ayırt etmeden nimet verileceğinden söz eder.

78/31- Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.

Ve bu ayetin arkasından nimetleri sıralar. Bir başka örnek

56/10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.

11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.

Bunun Arkasından da cennette verilecek olan nimetleri sıralamaktadır

Dünya hayatında bir denenme ve sınanma vardır ahiret hayatında ise sınavı başarıyla geçenler için Allah nimetlerden söz ediyor. Huri kelimesi dünyada olmayan sadece Allahın muttaki olanlara eş olarak takdim edeceği kadın ve erkek Müslüman ayırt etmeden verileceği bir nimettir. Şu ayetin belirlediği kalın ve belirginleşmiş olan çizgiyi hiçbir zaman gözden kaçırmamamız gerekir.

56/35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.

İşte Cennet muttakilerin kadın ve erkek ayırt etmeden konuk edilen bir yerdir. Orada sadece iman etme Salih ameller işlemsi neticesinde bunlara karşılık Allahın kadın ve erkek ayırt etmeden eş olarak huriden söz etmesini niçin yadırgıyoruz. Alay vari bir şekilde erkek egemen bir fıkhın deyip de ayetteki var olan bir olguyu tepki olarak eş kelimesini verilen üzümdü hurmaydı mecralarına çekmek doğru değildir.

Nasıl geleneksel fıkıhçıların söylediği huriler erkek Müslümanlara verilecek yorumları yanlış ise. Kuranda huri yok cinsellik üzerine kurulmuş bir anlayış deyip de diğer meyveleri nimetleri saydığın zaman onların üzerine inşa edilen bir cennet olmuyor da huri kelimesi de anıldığı zaman cinsellikle suçlanıp huri kelimesi yok sayılmaya çalışılıyor.

Arapça bilmek kuranı anlamaya yetmez ve kuranı anlamak demek de değildir. Kuran edebi bir sanat eseridir hem de yerleri ve gökleri yaratan Allah’n sanatıdır.

Evet, yeni bir yaratılışla insanlar ahir et hayatında yaratılacak dünyadaki nimetlerin benzeri ve daha güzeli orada iman eden ve Salih amel işleyenler için beklemektedir. Kuranda cennet nimetleri sayılırken kesinlikle kadın ve erkek ayırt edilmeden anlatılmaktadır o zaman yeni bir yaratılışla yaratılan insanlar dünya hayatındaki yapmış oldukları her iyi ve kötü davranış hiçbir eksik kaydedilmeden karışlılarına yazılmış bir kitap olarak çıkacak ve ameller onlara cennet ve cehennem biletini alacak.

Dünyada yandığı zaman ölen insan cehennemde yandığı zaman ölmeyecek her insana kovulmuş şeytan peygamberler de dâhil katma yaptığı halde ahiret hayatında şeytan musallat olmayacak kadınlar erkeklere erkekler kadınlara saygı kurallarını aşan davranışlar yaptıkları halde ahir et aleminde Allahın iman eden kadın ve erkeğe yeni bir yaratılışla yaratacak onlara saygısızlık yapmayan eş olarak huriler verecektir.

Kuranianlamametodu.blogspot.com

Ali Rıza Borazan 9. January 2011 05:12 AM

Halil Kardeşimin olaylara önyargı olmadan başkalarına ait düşünceleri kendisine göre doğru veya yanlış olsa da saygı göstermesi kurani bir davranıştır bundan dolayı kutluyorum.
Pazara herkes ürettiği meyveleri kimsenin zulmüne maruz kalmadan milletin beğenisine sunacak ve her insan sevdğini ve beğendiğini alacak. Zulüm başakalarının ürettiğini pazara sunmasını eneleyerek kendi meyvesinin satılması için yapılan davranıştır.
İslam: Ayrı Ayrı dinlardeki insanların kendi dinlerini kendilerine vermek için vardır. İslamın yeryüzünde hakim olmasını istediği allahın budur. Yoksa insanların hepsinin müslüman edilesi değildir.
kuranianlamametodu.blogspot.com

Ali Rıza Borazan 9. January 2011 05:14 AM

YUNUS PEYGAMBER BALIĞIN KARNINDA ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?


Kuranda kıssalar içerisinde yanılış anlaşılan konulardan birisi de yunus peygamber hakkında söylenenlerdir. Kuranın ne söylemek istediği ancak kendi sistematiği içerisinde anlaşılabilir. Onun için kuranın ne söylemesinden çok kuranın ne söylemek istediğinin anlaşılması gerekiyor.

Yunus peygamberle ilgili kurandaki ayetleri bir arada düşünüp ve kuran bütünlüğü evren yasaları ile akıl süzgecinden geçirip tartmadıkça Yunus kıssası hakkında bildiklerimiz doğru olmaz. Evet, anlatılan mitoljik hikâyelerde Kuran’dan da alıntılar yaparak samirinin yaptığı gibi meşru olmayan şeyler meşru gösterilmeye çalışılmış. Fakat asıl gösterilmesi gereken hedef çarpıtılarak kurandaki ayetler masallarda menkıbelerde sadece insanları yanlışa götürmek için malzeme olarak kullanılmıştır.

Şimdi kuranda geçen yunus peygamber ile bilgileri derleyerek ( kuran, akıl, ilim ve pratik hayat) ayetlerin içerisinde geçen yunus hakkında ne denmek istendiğini yakalamaya çalışalım.

68/48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

Ayette geçen çağrı (dua) kelimesinin ne anlama geldiğini detaylı bir biçimde açıklayacak değiliz. Ama çağrının bir dua olduğu ve bu duanın da kişinin isteğinin yönünde çerçevelenerek fiili hayatta karşılık bulmasının adı olduğunu söylemekle yetineceğiz.

Buradaki Yunus hakkında söylenen hayra alamet olarak söylenen bir söz değildir. Yunus hayatta gezinirken hayata bakış penceresinin doğru olmadığı Allah tarafında övülmeyen yerilen bir davranış olduğu beldir.

37/139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.

37/140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

37/141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

37/143- Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,

37/144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.

37/145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

37/146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

37/147- Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

37/148- Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

Yunus peygamber hakkında o kadar söylenmiş olan söz mesaj nasihat varken toplumların beyinlerinde yankılanan Yunus, balık tarafından yutulup mucize olarak ölmeden balık tarafından dışarı atılmasıdır.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

Yunus’u yutan balık ne? Neden yunus balık tarafında yutulup sonra balık onu kusup dışarı atıyor? Neden yunus kınanıyor? Yunus hakkında kuranın söyledikleri insanlara ne gibi mesajlar veriyor? Bunlar düşünülmemiş sadece yunusun balık tarafından yutulup dışarı mucize olarak atılması menkıbelerde anlatılıp durmuştur.

YUNUS GİBİ OLMA

Ne vardı yunus’ta? o da bir peygamber değimliydi? Bizlere kuranda peygamberler arasında ayırım yapmayın diyordu. Rabbimiz burada ne anlatmak istiyordu Ki? Yunus gibi olma sözünü kalbin derinliklerine işleyip orada kalın bir iz bırakarak bir daha silinmemecesine o sözü vurguluyordu?

Evet, yunus peygamber olmadan ve iman etmeden önce isyan etmiş Allaha başkaldırmış kelimeyi konulduğu yerden kaldırmıştı. böylece hem kendi nefsine hem de insanlara kötü bir örnek davranış sergilemişti. Bu durumda da Allahın dünya hayatına ibadet ve kulluk için gönderildiğini unutmuş böylece zulmedenlerden olmuştu.

Aslında Yunus gibi olma sözü asırlardır bir ezberi bozuyordu. Peygamberler önceden Allah tarafından seçilir. Peygamberler önceden kendi iradelerinin dışında peygamber olarak seçilmiş olsaydı. Bütün insanlar Allah katında yaratılırken rol farkı dışında eşit yaratılma ilkesine ters olurdu. Allah insanlara eşit mesafededir. Yol çerçeve olarak çizilmiş insanların imtihana tabi tutulanlarına deneme süresi içerisinde eşit şartlara endekslenerek yarışmaktadırlar.

Bir başka deyişle icadı icat eden mucit Allahın ona verdiği aklı kullanarak Allahın verdiği nimetler içerisinde kafa yormasıyla Allah onun icadını gerçekleştiriyor. Allah ona o mucitliği verdi de diğerlerine kapadı mı? Elbette kişilerin kabiliyet yönleri farklı olabilir ama birine fizik ilmi kabiliyeti verdiyse diğerine matematikte veya kimyada veya ziraatçlikte kabiliyet vermiştir. Ama mutlaka vermiştir

İşte Aklını kullanmayanlar verilen bu nimetlere karşı nam kör oluyorlar. Bu sebeple yunus da dünya hayatında diğer insanlar gibi Allaha ibadet ve kulluk yapmak için yaratıldığı halde. Maalesef bu çizginin dışına çıkarak yaratılışta verdiği rabbim Allah’tır sözleşmesini bozarak Allahtan gelen şu ayetin muhatabı olmuşu.

37/141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

Bu hitap; Yunus şahsında yerleri ve gökleri yaratan Allahın verdiği nimetler karşısında şımararak nefsini malı mülkü, makamını, ilahlaştırarak Allahın insanlara yüklediği emanete sahip çıkmamayı anlatıyor.

33/72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Ayette geçen insanların yüklendiği emanet insanların dünya hayatında denendiğini başıboş dolaşmak için gelmediğini kırmızı ışığı ihlal edenin cezalanacağını doğru yolda gidenlerin ise mükafaatlandırılıcağına işaret etmektedir. Arkasından gelen ayet bu emanetin tanımını yapmaktadır.

33/73- Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

İşte kurandaki kelimeler kuranın tanımladığı gibi anlaşılmazsa ayette geçen kast edilen mana da yakalanamaz.

Neden melekler kabullenmemiş de insanlar kabullenmiş bu emaneti? İnsanlar yaratılırken Allah insanlara böyle bir seçenek koydu da melekler kabullenmeyip insanlar kabulleniyor? Kuranın anlatım sanatlarının başında edebiyatta kullanılan intak sanatı gibi sanatsal bir üslupla lisanı haliyle anlatmaktadır. Bu ayette geçen iki muhatap vardır. Birisi melekler. Diğeri insanlar meleklerde akıl irade yok onlar kendilerine verilen görev çerçevesinde ne emir verilmişse ancak onu yerine getirirler. Onlarda takva bunun zıttı olan nefis yok bu sebeple herhangi bir şey hakkında seçme hakkı da yoktur.

2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.

2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Bir konuyu anlatırken o konunun düzgün anlaşılması için içerisinde geçen kelimeleri kurandan anlatmak zorunda kalıyorum. Konumuz melek ve insan değilken yunusun yaptığı bir yanlışın asıl nedenini niçin ini sorgulayarak neticeye ulaşmaya çalışıyorum. ne olur okumaktan sıkılmayın bu bilgiler olmasa konu anlaşılmaz.

O zaman melekle insan arasında yaratılış bakımından büyük farklılıklar var. Birisi verilen emre itiraz etmeden kendisine verilmiş kotlanmış bilgiler çerçevesinde seçenek seçmeden yerine getiriyor. Bunun adı melektir. Diğeri ise önünde iki yol iki amaç konmuş bunlardan seçme hakkı kendisine verilmiş insan vardır. Bu bakımdan insan emanet yüklenmiş. Yani attığı her adımın yaptığı her davranışın hesabını verecektir.

Yunus Kuraya katılıp da kaybettiği şey işte bu iki seçenekten Allahın peygamberler aracılığı ile sınırlarını çizdiği kendisine vahiylerle çizilen yolda yürümesi emredildiği halde bu çizginin dışına çıkmasını kuran böyle edebi bir üslupla anlatıyor.

37/140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

37/141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

İşte yunusun Kaçtığı dolu gemi dünya hayatında Allahın insanları yola gitmede kendi özgür iradesiyle önündeki iki seçenekten batıl yolu seçmesiydi. Allah İnsanlara aklını dünya hayatını vermiş doğru yola ve yanlış yola gidecek eğilimi de vererek üstelik her iki yöne gidecek malzemeleri de vererek onları hangi yola giderse yollarını açarak kolaylaştırmıştır.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

Dünya nimetleri içerisinde Yunus Allahın tarif ettiği yolu kaybetmişti. O kendisine verilmiş olan ilahi mesajı unutmuş nefsinin esaretinde yola koyulmuştu. Eğer yunus kendi gidişatını değiştirmeyip böyle devam etmiş olsaydı, o şeytanın adımını izleyerek asıl Allahın tarif ettiği yola gelemeyecek böylece küfrün içerisinde debelenip duracak ve hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında helak olup gidecekti. Ama yunus kendi gidişatını değiştirdi. iman etti ver kendisini yaratan rabbine teslim oldu. Böylece hem kendisi kurtuldu hem de bir sürü insana yol gösterici olarak halkının karşısına çıkarak yüz binlerin kurtuluşuna vesile oldu.

21/87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.

Kişinin duası istediği yönde kendisini kanal ize etmesidir. Yunus dünya hayatındaki yapmış oldukları davranışların yanlış olduğunun farkına vararak eksenini kaydırmış kimlik değiştirmişti bu yeni İslam kimliği dünya hayatında ona yeni bir makam ve mevki kazandırmıştı bu makam Allahın övdüğü bir makam o da artık övülen peygamberler arasına ismini yazdırmıştı.

6/85- Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi Salihlerdendir.

6/86- İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini âlemlere üstün kıldık.

6/87- Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik.

BALIĞIN KARNINDA YUNUS ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?

Kurandaki kıssaları anlamada en çok çekilen sıkıntı müteşebih ayetlerin anlatım esprisinin kavranamamasından kaynaklanıyor. Kuranda geçen balık kelimesi tatlı sularda insanların beyaz et ihtiyacını karşılayan balıklar olduğu gibi bir de mecazi anlamda nimet azık rızk anlamında da kullanılmıştır. Eğer balık kelimesinin kullanıldığı yerde hangi anlamda kullanıldığı anlaşılamazsa kastedilen mana çarpık bir boyuta ulaşır. “Adamın burnu havada “ sözcüğü eğer mecazi anlamda değil de gerçek anlamda anlaşılmış olsaydı. Ne olurdu onu siz düşünün

İşte yunus balığın karnında ise ve bu gerçek anlamında kullanılmışsa bu ifade Allahın koyduğu yasaları delerek Allahın kendi koyduğu sünnetine muhalefet eden olarak karşımıza çıkardı. Allah hem evreni yaratmış. Evren içerisinde binlerce milyonlarca yaratılan varlıkların manevra kabiliyetlerini kendi içlerinde ve evrenin diğer varlıklar içerisinde birbirlerine tezat teşkil etmeden dolaşmaların sağlayacak bir düzen kurmuştur.

67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum� (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk� (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

Gerçekten Yunus; balığın yutup da karnında mı kaldı? Kaldıysa bu ne kadar bir süre oludu? Tıp ilmi buna nasıl bir cevap verir? bu sorgulanması gerekir..

BİGİ FORMUNDAN BİR ALINTI


Bir insanın nefesini tutma süresi en çok suya dalmada söz konusu olur. İnsanlar binlerce yıl denizin 30 metre altına kadar kendi ciğer güçleriyle daldılar, sünger ve inci avcılığı yaptılar. Ne var ki istedikleri kadar sağlam ve güçlü olsunlar nefeslerini tutarak su altında birkaç dakikadan fazla kalabilmeyi başaramadılar.
İnsanlar, dalgıç elbiseleri ile dalmaya 1800′lü yılların başlarında başladılar ama bu sefer de bir hortuma bağımlıydılar. Su altında tüplerle özgür ve yatay yüzebilmek 1940′lardan sonra mümkün olmuştur. Gözünü hep havaya dikmiş olan insan, uçmaya başladıktan neredeyse yarım asır sonra deniz altında tüple serbestçe yüzmeye ve bunun sonucu olarak deniz altını keşfetmeye başlamıştır.
Gerçi günümüzde tüpsüz serbest dalışta yarışmacılar 5 dakikayı aşıp, 100 metreden fazla derine inebiliyorlar ama çok özel bir teknik uygulamayı gerektiren bu süreler ve derinlikler, normal insanın nefes alma kapasitesinin arttırıldığı anlamına gelmez.


Nefes alıp verme ölüm anına kadar süren bir yaşam süresidir. Solunum durması ölüm belirtisi olarak kabul edilir. Oysa vücut oksijen almadan da bir iki dakika yaşayabilir. Bu nedenle suda boğulanlara ya da soluk borusu tıkandığı için solunumu duranlara uygulanacak yapay solunum, ölmek üzere olan kişinin yaşamını kurtarabilir.


Soluk verildiğinde ciğerlerdeki havanın tümünün boşaldığı sanılır ama ciğerlerde epey bir miktar hava kalır. İnsan kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, her bir ciğerinde kalan havayı l ,5 litrenin altına düşüremez. İnsanlar akciğerlerini tam kapasite ile çalıştırmazlar. Her nefes alış verişte ciğerlerindeki havanın altıda birini kullanırlar dolayısıyla rezerv bir solunum güçlen vardır.
Sağlıklı, genç bir insan nefesini yaklaşık 3 dakika tutabilir. Eğitimle bu süre çok az daha uzatılabilir ama bu süreden sonra insanda şuur kaybı başlar. İşte bu sırada vücudun koruma mekanizması devreye girer ve uzun süre soluksuz kalmasına izin vermez. İnsan kendini zorlayarak morarıncaya kadar nefesini tutsa bile boğulmaz, yalnızca bayılır ve hemen o anda solunum yeniden başlar.
İnsan vücudu fazla miktarda oksijen depolayamaz. İnsanda oksijen yetersizliğini ikaz edecek sensörler de yoktur. Dağcılığa yeni başlayanlar yükseldikçe oksijenin azaldığını fenalaşmaya başlayınca anlarlar. Vücut alyuvar sayısını arttırarak yükseklerdeki oksijen azlığına alışmayı sağlar. İnsanı nefes almaya zorlayan vücuttaki oksijenin azalması değil kandaki karbondioksit oranının artmasıdır. Bu oranın artmasıyla beyindeki nefes alma mekanizması tetiklenir ve insan daha sık nefes almaya başlar.


Suya dalmadan önce derin derin nefes alanlar oksijen depoladıklarını sanırlar ama aslında vücutlarındaki karbondioksit seviyesini düşürürler. Bu sayede nefeslerini 30 saniye daha fazla tutabilirler.

FORM.BBS.TR. SİTESİNDEN BİR ALINTI



Modern Çağın Yunus Peygamberi Gerçekten Yaşadı Mı?



Bir balığın karnında 40 gün kalıp daha sonra yeniden yeryüzüne dönen Hz. Yunus Peygamberin öyküsünü bilmeyeniniz yoktur. Bu inanılmaz dini anlatının bir benzerinin 19ncu yüzyılda gerçekleştiği birçok kitapta anlatılmaktadır. Pekiyi moder çağlarda geçtiği iddia edilen bu öykü ne kadar gerçek ve güvenilirdir?





James Bartley, Balina Karnında


1891 Şubatında İngiltere’nin Liverpool limanından yola çıkan bir balina gemisi olan “Star of the East-Doğu Yılıdız” Güney Atlantikin Falkland Adaları açıklarında ava başlamıştır. Bir balina gördüler ve iki bot onu öldürmek için gönderildi. Birinci bot başarılı bir şekilde balinayı zıpkınladı. Fakat balina yüzerek uzaklaştı. Botu beş mil kadar beraberinde çekti. Daha sonra balina suya daldı ve tekrar deniz üzerine ancak botun bulunduğu yerden çıktı. Bottakiler kendilerini denize attılar. Sonunda zıpkıncılar balinayı gemiye çekebildiler. Fakat balina tarafından sürüklenen birinci bot alabora olmuş ve ters dönen teknedeki tüm gemiciler denize düşmüşlerdi. İki gemici dışında diğerleri kurtarılabildi. İki gemici denizde kaybolmuşlardı.

Bir kaç saat sonra balina güverteye alındı ve denizciler onu parçalamaya başladılar. Balinayı güvertede yükseterek mideye kadar yüzmüş oldukları bir sırada midede bir şeylerin kımırdadığını gördüler. Derhal mideyi yardılar ve kaybolan gemicilerden 35 yaşındaki James Bartley’i bilincsiz fakat nefes alırken mideden çıkardılar. İki hafta kendine gelemeyen gemici sonunda iyileşti. Üçüncü haftada yeniden işine geri döndü.



İngiltere’ye dönen Bartley Londra Hastanesine yatırıldı. Balinanın mide asidi sebebiyle derisi beyazlamş ve parşomen kağıdı gibi dökülmekteydi. Üzerinde saç ve kıl kalmamıştı. Sağlığına kavuşmasına rağmen eski görüntüsüne dönemeyecekti.

Yukarıda anlattığımız öykü Tevratta geçen Yunus Peygamberin balina karnında üç gün üç gece (bazı kaynaklara göre 7 gün 7 gece, bazılarına göre 40 gün 40 gece) kalması öyküsünü anımsattığı için kendisine Modern Yunus adı verilecek ve bir çok gizem araştırmacısının kitabında 1800lü yıllarda çok bilinen bu öykü yer alacaktır.




Balığın Karnındaki Hz. Yunus


Pensilvanya’da bulunan Messiah College öğretim üyelerinden Prof. Edward Davis yıllar sonra bu olayın gerçekliğini yeniden araştırmaya başlayacaktır. Öyküde adı geçen “Star of the East” adlı geminin aslında bir balina gemisi değil bir kargo gemisi olduğunu kayıtlardan çıkaracaktır. Kaptanın karısı böyle bir olayın olduğunu inkar edecektir. Geminin kayıtlı olduğu Llyod Firmasının gemiciler ve sözleşmeler listesinde Modern Yunus, James Bertley’in adı hiç geçmemektedir. Ayrıca bir balinanın midesinde insanın yaşayabileceği kadar hava bulunmamaktadır, balinanın boğazı insanın geçemeyeceği kadar dardır ve pratik olarak bu mideden kesilerek bir insanın çıkarılma imkanı da yoktur. Prof. Davis sonuçlarını internetten tüm düyaya açıklayacaktır

Bu öykü hala inananlar ile inanmayanlar arasında tartışılmaktadır.

KURANIN SÖYLEDİKLERİYLE İLİM ASLA ÇATIŞMAZ

Kıssada geçen balık ne anlama geliyor balık kelimesi ile ilgili geçen ayetleri bir araya getirerek düşünmeye çalışalım.

7/ 163- Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise, gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.

18/61- Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.

18/ 63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu."

21/ 87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.

37/ 141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

68/ 48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

Balık kelimesi ile ilgili geçen ayetlere baktığımız zaman, balığın dünyadaki verilmiş olan nimetler olduğu nimetler içerisindeki şımarıklıkla insanlar yaratılış gayesinin dışına çıkarak helak olmalarıdır. Para insanlara mutluluk getirmiyor. Şans oyunlarından haram yollarla elde edilen milyarların incelediğiniz zaman hangisini mutlu etmiş hangisi önceki halinden daha iyi olmuş bir bakınız.

Tarih boyunca peygamberlere karşı çıkan dünyalık saltanatlarının sallanmasından korkanlar hep halkın önde gelen müstekbirlerdir. Bunlar şımarmış insanlardır. Bunların o halleri zaten o oturdukları koltukların şatafatından kaynaklanmaktadır.

17/ 16- Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.

Onların helak olmalarını Allah emretmiyor. Onlar helakinin kuyusunu kendileri hazırlıyorlar.

Kuranda yunus ile ilgili ayetleri aktarmaya çalıştık. Olayla ilgili düşündüğümüz zaman Kuran yunususun iki halinden bahsetmektedir. Birisi cehalet dönemi, bu kuranda yerilen kınanan dönemdir. Diğeri ise vahyin aydınlığına kavuşarak cehaletten kurtulup Allahın yaşadığı hayatı övdüğü bir dönemdir.

Kuran Bütün peygamberlerin şahsında unutulmuş insanların tarih sahnesinden diğer peygamberlere gelen vahiylerin de özetini yaparak, tam bir cehalet karanlığı içerisinden kurtulmanın reçetesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Muhammet peygamber, yunusun peygamberin yaşadığı hayat hakkında gerçek bir bilgiyi nereden bilsin? Kuran geçmiş kavimlerin ve peygamberlerin başına gelen olayları anlatarak hem vahyin muhatabına hem de ona iman edenler için mesaj vermektedir.

68/ 48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

Bilindiği gibi hayat inişli çıkışlı bir yoldur. Yer yer kıtlık yokluk açlıkla insanlar karşılaştığı gibi, yer yer de insanlar bollukla güllük gülistanlık bir hayatla da karşılaşabilmektedirler. Sabır tavsiyesi iman ettiği halde başına bir takım belalar gelen hayatın zorlukları ile karşılaşmaları onları yıpratmaması gerektiğini Hele hele inanancı uğruna yerinden yurdundan sürgün edilerek küfür insanlarının yaptığı zulümler karşısında onlara boyun eğmeden orta yolda buluşmadan doğru yoldan sapmadan başına gelenlere sabretmesi tavsiye edilmektedir.

Yunus ile ilgili ayetlere baktığımız zaman Kısacık olarak Muhammet peygambere ders vermek amacıyla hayata bakışın ve hayatta nasıl bir yöntem uygulaması gerektiğinin profilini çizmektedir.

Yunusun da gönderilmiş bir peygamber olduğunu, ancak peygamber olmadan bir takım cehalette bulunarak, Dünya Hayatını bir gemiye, nimetleri de bir balığa benzeterek, insanlar içerisinde nimetlerin verdiği sarhoşlukla o kendisine gösterilen vahiy orijinli yoldan saparak doğru yolda yürümenin mutluluğunu yakalayamamıştı. Ne zaman ki kendisini ve gittiği yolu sorguladı ve Allahın tanımladığı vahiy çizgisine geldi Allah kendi nimetlerini ona ilim ve hikmet vererek onu bir peygamber kıldı. Bunu kuran şöyle anlatıyor.

37/145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

37/146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

37/147- Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

Allah’ı tespih etmek eline dizilmiş tespih tanelerini saymak değil Allahın gönderdiği vahiylerle, Allahın yarattığı kâinat arasındaki mutabakatı yakalayarak hem gönderilen vahiylerdeki çelişkisizliği hem de evrendeki çelişkisizliği yakalayarak düzgün bir yol tutturmasıdır. Bu sebeple Allah her peygambere ilim ve hikmet vererek onları desteklemiştir.

Allah yunus gibi olma ifadesiyle Yunusun düştüğü yanlışlıklara sen de düşme ifadesini kullanırken bir taraftan da o kavmiyle beraber bu yanlışlıktan dönerek Allahın övgüsüne mazhar olmalarıdır.

98- Ama (azap geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.

İman Etmek Allahın gönderdiği dinin İnsanlara Allahın vermiş olduğu akıl ile test edip doğruluğuna kabullenmedir. Allahın yarattığı evrende başına felaketler gelmeden yürüyebilmek için evrenin yasalarına uymak gerekiyor. Bilindiği gibi evrende yürürken insanların yapması gereken ve yapmaması gereken bir takım davranışlar vardır. Bunu bir başka ifadeyle anlatacak olursak haramlar ve helaller vardır. Âdemde bu yasak ağaç, Yahudilerde cumartesi yasağı, Salih peygamberde dişi deve gibi tanımlanmıştır.

Her şeyin bir kullanma Kılavuzu vardır. Bu kullanma kılavuzuna uymadığın zaman başına bir takım belalar gelmesi kaçınılmazdır. Trafikte kırmızı ışık kuralını ihlal ettiğin gibi veya yemek pişirirken pişme sınırının aşıldığında yanması gibi yakıt deposuna koyulan yakıtın bittiği zaman arabanın çalışmaması gibi aklına daha hangi işi yaparsan yap o kuralları bilip hayata geçirmediğin sürece dünya hayatında başına bir takım azaplar gelecektir.

İşte yunus ve yunus kavmi kendilerine dünya hayatında Allahın gönderdiği dünyayı kullanma Kılavuzunu bulup kendilerine bunu rehber olarak kabullenmeselerdi Kılavuza uymamanın bedellerini ödeyerek azap içerisinde olacaklardı.

“ Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.”

Hep yazdığım makalelerde konunun uzunluğundan şikâyet ediyorlar. Yine aynı şikâyete maruz kalmamak için kıssadan alınması gereken hisseyi özetlemeye çalışayım.

Sonuç Olarak, Yunus peygamber hakkında İslam toplumlarında beyinlerinde kalın bir iz bırakan balığın yunusu yutarak, süresi belli olmayan bir zaman dilimi içerisinde balığın karnında kalmıştır. Allah’ı tespih edişiyle balığın onu sahile kusması inancı artık değişmesi gerekir. İlim akıl kurana ve pratik hayata göre bu olay kuranda mecazi anlatım sanatıyla anlatılmış bir olaydır. Yoksa gerçek anlamında olmuş olsaydı yukarıdaki anlatılan ilmi verilerle uyum sağlamazdı. Balık dünyanın çekici süsleri gemi de dünya hayatıdır. Dolu gemi de yanlış yolda giden çoğunluğun oluşturduğu insan topluluklarıdır. Kuranda geçen Yunus ile ilgili kıssayı bir de bu açıdan düşünerek kuranı okumanızı tavsiye erim.

Kuranianlamametodu.blogspot.com

[email][email protected][/email]

TEBYİN 9. January 2011 08:32 AM

[QUOTE]KURAN’DA HURİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

KURAN’DA HURİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

HAKKI YILMAZ’IN HURİ TANIMLAMASI[/QUOTE]

[B]Ali Riza abi,
Yukarıdaki HAKKI BEYE maledilen yazının Hakkı Bey ile alakası yok, tamamen şahsıma aittir.
Olurya, belki yazıda hatam olabilir, benim hatalarımın başkasına mal edilmesine gönlüm razı gelmez[/B]

Ali Rıza Borazan 9. January 2011 11:27 AM

özür büyük bir gaf yapmışım o zaman tebyin olunca onun o konudaki çalışmalarıyla ilgili olarak bağlantı kurdum hakkı yılmaz kardeşimden özür diliyorum uyardığınız için teşekkür ederim. hakkı beyin görüşleriyla yorumları ile alakalı olduğu için de o şekilde hitapda bulundum

TEBYİN 9. January 2011 11:56 AM

[B]TEBYİN/SELAM/THEHAFIZ nickleri METİN ŞEKERCİ'ye aittir abi,
Hakkı Bey fikri anlamda "İLMİ ANAM" oiyebilirim ama bu yazıyı yazdığım dönemde Hakkı Beyin neşrettiği TEBYİN eserinin, konuya şeklihi veren bu sure henüz neşredilmemişti.
Sure neşredildiğinde fikrimin Hakkı Bey'ce tasdik mi tenkit mi edildiğine baktım, ortak paşdada buluştuğumuzu görünce mutlu oldum[/B]

kamer 9. January 2011 06:57 PM

Selam abi,

Bu yazının neden bu başlığa asıldığına bir anlam veremedim.
Bizleri aydınlatırsan sevinirim.


[QUOTE=Ali Rıza Borazan;8025]YUNUS PEYGAMBER BALIĞIN KARNINDA ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?


Kuranda kıssalar içerisinde yanılış anlaşılan konulardan birisi de yunus peygamber hakkında söylenenlerdir. Kuranın ne söylemek istediği ancak kendi sistematiği içerisinde anlaşılabilir. Onun için kuranın ne söylemesinden çok kuranın ne söylemek istediğinin anlaşılması gerekiyor.

Yunus peygamberle ilgili kurandaki ayetleri bir arada düşünüp ve kuran bütünlüğü evren yasaları ile akıl süzgecinden geçirip tartmadıkça Yunus kıssası hakkında bildiklerimiz doğru olmaz. Evet, anlatılan mitoljik hikâyelerde Kuran’dan da alıntılar yaparak samirinin yaptığı gibi meşru olmayan şeyler meşru gösterilmeye çalışılmış. Fakat asıl gösterilmesi gereken hedef çarpıtılarak kurandaki ayetler masallarda menkıbelerde sadece insanları yanlışa götürmek için malzeme olarak kullanılmıştır.

Şimdi kuranda geçen yunus peygamber ile bilgileri derleyerek ( kuran, akıl, ilim ve pratik hayat) ayetlerin içerisinde geçen yunus hakkında ne denmek istendiğini yakalamaya çalışalım.

68/48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

Ayette geçen çağrı (dua) kelimesinin ne anlama geldiğini detaylı bir biçimde açıklayacak değiliz. Ama çağrının bir dua olduğu ve bu duanın da kişinin isteğinin yönünde çerçevelenerek fiili hayatta karşılık bulmasının adı olduğunu söylemekle yetineceğiz.

Buradaki Yunus hakkında söylenen hayra alamet olarak söylenen bir söz değildir. Yunus hayatta gezinirken hayata bakış penceresinin doğru olmadığı Allah tarafında övülmeyen yerilen bir davranış olduğu beldir.

37/139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.

37/140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

37/141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

37/143- Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,

37/144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.

37/145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

37/146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

37/147- Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

37/148- Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

Yunus peygamber hakkında o kadar söylenmiş olan söz mesaj nasihat varken toplumların beyinlerinde yankılanan Yunus, balık tarafından yutulup mucize olarak ölmeden balık tarafından dışarı atılmasıdır.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

Yunus’u yutan balık ne? Neden yunus balık tarafında yutulup sonra balık onu kusup dışarı atıyor? Neden yunus kınanıyor? Yunus hakkında kuranın söyledikleri insanlara ne gibi mesajlar veriyor? Bunlar düşünülmemiş sadece yunusun balık tarafından yutulup dışarı mucize olarak atılması menkıbelerde anlatılıp durmuştur.

YUNUS GİBİ OLMA

Ne vardı yunus’ta? o da bir peygamber değimliydi? Bizlere kuranda peygamberler arasında ayırım yapmayın diyordu. Rabbimiz burada ne anlatmak istiyordu Ki? Yunus gibi olma sözünü kalbin derinliklerine işleyip orada kalın bir iz bırakarak bir daha silinmemecesine o sözü vurguluyordu?

Evet, yunus peygamber olmadan ve iman etmeden önce isyan etmiş Allaha başkaldırmış kelimeyi konulduğu yerden kaldırmıştı. böylece hem kendi nefsine hem de insanlara kötü bir örnek davranış sergilemişti. Bu durumda da Allahın dünya hayatına ibadet ve kulluk için gönderildiğini unutmuş böylece zulmedenlerden olmuştu.

Aslında Yunus gibi olma sözü asırlardır bir ezberi bozuyordu. Peygamberler önceden Allah tarafından seçilir. Peygamberler önceden kendi iradelerinin dışında peygamber olarak seçilmiş olsaydı. Bütün insanlar Allah katında yaratılırken rol farkı dışında eşit yaratılma ilkesine ters olurdu. Allah insanlara eşit mesafededir. Yol çerçeve olarak çizilmiş insanların imtihana tabi tutulanlarına deneme süresi içerisinde eşit şartlara endekslenerek yarışmaktadırlar.

Bir başka deyişle icadı icat eden mucit Allahın ona verdiği aklı kullanarak Allahın verdiği nimetler içerisinde kafa yormasıyla Allah onun icadını gerçekleştiriyor. Allah ona o mucitliği verdi de diğerlerine kapadı mı? Elbette kişilerin kabiliyet yönleri farklı olabilir ama birine fizik ilmi kabiliyeti verdiyse diğerine matematikte veya kimyada veya ziraatçlikte kabiliyet vermiştir. Ama mutlaka vermiştir

İşte Aklını kullanmayanlar verilen bu nimetlere karşı nam kör oluyorlar. Bu sebeple yunus da dünya hayatında diğer insanlar gibi Allaha ibadet ve kulluk yapmak için yaratıldığı halde. Maalesef bu çizginin dışına çıkarak yaratılışta verdiği rabbim Allah’tır sözleşmesini bozarak Allahtan gelen şu ayetin muhatabı olmuşu.

37/141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

Bu hitap; Yunus şahsında yerleri ve gökleri yaratan Allahın verdiği nimetler karşısında şımararak nefsini malı mülkü, makamını, ilahlaştırarak Allahın insanlara yüklediği emanete sahip çıkmamayı anlatıyor.

33/72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Ayette geçen insanların yüklendiği emanet insanların dünya hayatında denendiğini başıboş dolaşmak için gelmediğini kırmızı ışığı ihlal edenin cezalanacağını doğru yolda gidenlerin ise mükafaatlandırılıcağına işaret etmektedir. Arkasından gelen ayet bu emanetin tanımını yapmaktadır.

33/73- Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

İşte kurandaki kelimeler kuranın tanımladığı gibi anlaşılmazsa ayette geçen kast edilen mana da yakalanamaz.

Neden melekler kabullenmemiş de insanlar kabullenmiş bu emaneti? İnsanlar yaratılırken Allah insanlara böyle bir seçenek koydu da melekler kabullenmeyip insanlar kabulleniyor? Kuranın anlatım sanatlarının başında edebiyatta kullanılan intak sanatı gibi sanatsal bir üslupla lisanı haliyle anlatmaktadır. Bu ayette geçen iki muhatap vardır. Birisi melekler. Diğeri insanlar meleklerde akıl irade yok onlar kendilerine verilen görev çerçevesinde ne emir verilmişse ancak onu yerine getirirler. Onlarda takva bunun zıttı olan nefis yok bu sebeple herhangi bir şey hakkında seçme hakkı da yoktur.

2/31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.

2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Bir konuyu anlatırken o konunun düzgün anlaşılması için içerisinde geçen kelimeleri kurandan anlatmak zorunda kalıyorum. Konumuz melek ve insan değilken yunusun yaptığı bir yanlışın asıl nedenini niçin ini sorgulayarak neticeye ulaşmaya çalışıyorum. ne olur okumaktan sıkılmayın bu bilgiler olmasa konu anlaşılmaz.

O zaman melekle insan arasında yaratılış bakımından büyük farklılıklar var. Birisi verilen emre itiraz etmeden kendisine verilmiş kotlanmış bilgiler çerçevesinde seçenek seçmeden yerine getiriyor. Bunun adı melektir. Diğeri ise önünde iki yol iki amaç konmuş bunlardan seçme hakkı kendisine verilmiş insan vardır. Bu bakımdan insan emanet yüklenmiş. Yani attığı her adımın yaptığı her davranışın hesabını verecektir.

Yunus Kuraya katılıp da kaybettiği şey işte bu iki seçenekten Allahın peygamberler aracılığı ile sınırlarını çizdiği kendisine vahiylerle çizilen yolda yürümesi emredildiği halde bu çizginin dışına çıkmasını kuran böyle edebi bir üslupla anlatıyor.

37/140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

37/141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

İşte yunusun Kaçtığı dolu gemi dünya hayatında Allahın insanları yola gitmede kendi özgür iradesiyle önündeki iki seçenekten batıl yolu seçmesiydi. Allah İnsanlara aklını dünya hayatını vermiş doğru yola ve yanlış yola gidecek eğilimi de vererek üstelik her iki yöne gidecek malzemeleri de vererek onları hangi yola giderse yollarını açarak kolaylaştırmıştır.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

Dünya nimetleri içerisinde Yunus Allahın tarif ettiği yolu kaybetmişti. O kendisine verilmiş olan ilahi mesajı unutmuş nefsinin esaretinde yola koyulmuştu. Eğer yunus kendi gidişatını değiştirmeyip böyle devam etmiş olsaydı, o şeytanın adımını izleyerek asıl Allahın tarif ettiği yola gelemeyecek böylece küfrün içerisinde debelenip duracak ve hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında helak olup gidecekti. Ama yunus kendi gidişatını değiştirdi. iman etti ver kendisini yaratan rabbine teslim oldu. Böylece hem kendisi kurtuldu hem de bir sürü insana yol gösterici olarak halkının karşısına çıkarak yüz binlerin kurtuluşuna vesile oldu.

21/87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.

Kişinin duası istediği yönde kendisini kanal ize etmesidir. Yunus dünya hayatındaki yapmış oldukları davranışların yanlış olduğunun farkına vararak eksenini kaydırmış kimlik değiştirmişti bu yeni İslam kimliği dünya hayatında ona yeni bir makam ve mevki kazandırmıştı bu makam Allahın övdüğü bir makam o da artık övülen peygamberler arasına ismini yazdırmıştı.

6/85- Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi Salihlerdendir.

6/86- İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini âlemlere üstün kıldık.

6/87- Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik.

BALIĞIN KARNINDA YUNUS ÖLMEDEN NASIL YAŞADI?

Kurandaki kıssaları anlamada en çok çekilen sıkıntı müteşebih ayetlerin anlatım esprisinin kavranamamasından kaynaklanıyor. Kuranda geçen balık kelimesi tatlı sularda insanların beyaz et ihtiyacını karşılayan balıklar olduğu gibi bir de mecazi anlamda nimet azık rızk anlamında da kullanılmıştır. Eğer balık kelimesinin kullanıldığı yerde hangi anlamda kullanıldığı anlaşılamazsa kastedilen mana çarpık bir boyuta ulaşır. “Adamın burnu havada “ sözcüğü eğer mecazi anlamda değil de gerçek anlamda anlaşılmış olsaydı. Ne olurdu onu siz düşünün

İşte yunus balığın karnında ise ve bu gerçek anlamında kullanılmışsa bu ifade Allahın koyduğu yasaları delerek Allahın kendi koyduğu sünnetine muhalefet eden olarak karşımıza çıkardı. Allah hem evreni yaratmış. Evren içerisinde binlerce milyonlarca yaratılan varlıkların manevra kabiliyetlerini kendi içlerinde ve evrenin diğer varlıklar içerisinde birbirlerine tezat teşkil etmeden dolaşmaların sağlayacak bir düzen kurmuştur.

67/3- O, biri diğeriyle 'tam bir uyum� (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk� (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

Gerçekten Yunus; balığın yutup da karnında mı kaldı? Kaldıysa bu ne kadar bir süre oludu? Tıp ilmi buna nasıl bir cevap verir? bu sorgulanması gerekir..

BİGİ FORMUNDAN BİR ALINTI


Bir insanın nefesini tutma süresi en çok suya dalmada söz konusu olur. İnsanlar binlerce yıl denizin 30 metre altına kadar kendi ciğer güçleriyle daldılar, sünger ve inci avcılığı yaptılar. Ne var ki istedikleri kadar sağlam ve güçlü olsunlar nefeslerini tutarak su altında birkaç dakikadan fazla kalabilmeyi başaramadılar.
İnsanlar, dalgıç elbiseleri ile dalmaya 1800′lü yılların başlarında başladılar ama bu sefer de bir hortuma bağımlıydılar. Su altında tüplerle özgür ve yatay yüzebilmek 1940′lardan sonra mümkün olmuştur. Gözünü hep havaya dikmiş olan insan, uçmaya başladıktan neredeyse yarım asır sonra deniz altında tüple serbestçe yüzmeye ve bunun sonucu olarak deniz altını keşfetmeye başlamıştır.
Gerçi günümüzde tüpsüz serbest dalışta yarışmacılar 5 dakikayı aşıp, 100 metreden fazla derine inebiliyorlar ama çok özel bir teknik uygulamayı gerektiren bu süreler ve derinlikler, normal insanın nefes alma kapasitesinin arttırıldığı anlamına gelmez.


Nefes alıp verme ölüm anına kadar süren bir yaşam süresidir. Solunum durması ölüm belirtisi olarak kabul edilir. Oysa vücut oksijen almadan da bir iki dakika yaşayabilir. Bu nedenle suda boğulanlara ya da soluk borusu tıkandığı için solunumu duranlara uygulanacak yapay solunum, ölmek üzere olan kişinin yaşamını kurtarabilir.


Soluk verildiğinde ciğerlerdeki havanın tümünün boşaldığı sanılır ama ciğerlerde epey bir miktar hava kalır. İnsan kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, her bir ciğerinde kalan havayı l ,5 litrenin altına düşüremez. İnsanlar akciğerlerini tam kapasite ile çalıştırmazlar. Her nefes alış verişte ciğerlerindeki havanın altıda birini kullanırlar dolayısıyla rezerv bir solunum güçlen vardır.
Sağlıklı, genç bir insan nefesini yaklaşık 3 dakika tutabilir. Eğitimle bu süre çok az daha uzatılabilir ama bu süreden sonra insanda şuur kaybı başlar. İşte bu sırada vücudun koruma mekanizması devreye girer ve uzun süre soluksuz kalmasına izin vermez. İnsan kendini zorlayarak morarıncaya kadar nefesini tutsa bile boğulmaz, yalnızca bayılır ve hemen o anda solunum yeniden başlar.
İnsan vücudu fazla miktarda oksijen depolayamaz. İnsanda oksijen yetersizliğini ikaz edecek sensörler de yoktur. Dağcılığa yeni başlayanlar yükseldikçe oksijenin azaldığını fenalaşmaya başlayınca anlarlar. Vücut alyuvar sayısını arttırarak yükseklerdeki oksijen azlığına alışmayı sağlar. İnsanı nefes almaya zorlayan vücuttaki oksijenin azalması değil kandaki karbondioksit oranının artmasıdır. Bu oranın artmasıyla beyindeki nefes alma mekanizması tetiklenir ve insan daha sık nefes almaya başlar.


Suya dalmadan önce derin derin nefes alanlar oksijen depoladıklarını sanırlar ama aslında vücutlarındaki karbondioksit seviyesini düşürürler. Bu sayede nefeslerini 30 saniye daha fazla tutabilirler.

FORM.BBS.TR. SİTESİNDEN BİR ALINTI



Modern Çağın Yunus Peygamberi Gerçekten Yaşadı Mı?



Bir balığın karnında 40 gün kalıp daha sonra yeniden yeryüzüne dönen Hz. Yunus Peygamberin öyküsünü bilmeyeniniz yoktur. Bu inanılmaz dini anlatının bir benzerinin 19ncu yüzyılda gerçekleştiği birçok kitapta anlatılmaktadır. Pekiyi moder çağlarda geçtiği iddia edilen bu öykü ne kadar gerçek ve güvenilirdir?





James Bartley, Balina Karnında


1891 Şubatında İngiltere’nin Liverpool limanından yola çıkan bir balina gemisi olan “Star of the East-Doğu Yılıdız” Güney Atlantikin Falkland Adaları açıklarında ava başlamıştır. Bir balina gördüler ve iki bot onu öldürmek için gönderildi. Birinci bot başarılı bir şekilde balinayı zıpkınladı. Fakat balina yüzerek uzaklaştı. Botu beş mil kadar beraberinde çekti. Daha sonra balina suya daldı ve tekrar deniz üzerine ancak botun bulunduğu yerden çıktı. Bottakiler kendilerini denize attılar. Sonunda zıpkıncılar balinayı gemiye çekebildiler. Fakat balina tarafından sürüklenen birinci bot alabora olmuş ve ters dönen teknedeki tüm gemiciler denize düşmüşlerdi. İki gemici dışında diğerleri kurtarılabildi. İki gemici denizde kaybolmuşlardı.

Bir kaç saat sonra balina güverteye alındı ve denizciler onu parçalamaya başladılar. Balinayı güvertede yükseterek mideye kadar yüzmüş oldukları bir sırada midede bir şeylerin kımırdadığını gördüler. Derhal mideyi yardılar ve kaybolan gemicilerden 35 yaşındaki James Bartley’i bilincsiz fakat nefes alırken mideden çıkardılar. İki hafta kendine gelemeyen gemici sonunda iyileşti. Üçüncü haftada yeniden işine geri döndü.



İngiltere’ye dönen Bartley Londra Hastanesine yatırıldı. Balinanın mide asidi sebebiyle derisi beyazlamş ve parşomen kağıdı gibi dökülmekteydi. Üzerinde saç ve kıl kalmamıştı. Sağlığına kavuşmasına rağmen eski görüntüsüne dönemeyecekti.

Yukarıda anlattığımız öykü Tevratta geçen Yunus Peygamberin balina karnında üç gün üç gece (bazı kaynaklara göre 7 gün 7 gece, bazılarına göre 40 gün 40 gece) kalması öyküsünü anımsattığı için kendisine Modern Yunus adı verilecek ve bir çok gizem araştırmacısının kitabında 1800lü yıllarda çok bilinen bu öykü yer alacaktır.




Balığın Karnındaki Hz. Yunus


Pensilvanya’da bulunan Messiah College öğretim üyelerinden Prof. Edward Davis yıllar sonra bu olayın gerçekliğini yeniden araştırmaya başlayacaktır. Öyküde adı geçen “Star of the East” adlı geminin aslında bir balina gemisi değil bir kargo gemisi olduğunu kayıtlardan çıkaracaktır. Kaptanın karısı böyle bir olayın olduğunu inkar edecektir. Geminin kayıtlı olduğu Llyod Firmasının gemiciler ve sözleşmeler listesinde Modern Yunus, James Bertley’in adı hiç geçmemektedir. Ayrıca bir balinanın midesinde insanın yaşayabileceği kadar hava bulunmamaktadır, balinanın boğazı insanın geçemeyeceği kadar dardır ve pratik olarak bu mideden kesilerek bir insanın çıkarılma imkanı da yoktur. Prof. Davis sonuçlarını internetten tüm düyaya açıklayacaktır

Bu öykü hala inananlar ile inanmayanlar arasında tartışılmaktadır.

KURANIN SÖYLEDİKLERİYLE İLİM ASLA ÇATIŞMAZ

Kıssada geçen balık ne anlama geliyor balık kelimesi ile ilgili geçen ayetleri bir araya getirerek düşünmeye çalışalım.

7/ 163- Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise, gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.

18/61- Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.

18/ 63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu."

21/ 87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.

37/ 141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

37/142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

68/ 48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

Balık kelimesi ile ilgili geçen ayetlere baktığımız zaman, balığın dünyadaki verilmiş olan nimetler olduğu nimetler içerisindeki şımarıklıkla insanlar yaratılış gayesinin dışına çıkarak helak olmalarıdır. Para insanlara mutluluk getirmiyor. Şans oyunlarından haram yollarla elde edilen milyarların incelediğiniz zaman hangisini mutlu etmiş hangisi önceki halinden daha iyi olmuş bir bakınız.

Tarih boyunca peygamberlere karşı çıkan dünyalık saltanatlarının sallanmasından korkanlar hep halkın önde gelen müstekbirlerdir. Bunlar şımarmış insanlardır. Bunların o halleri zaten o oturdukları koltukların şatafatından kaynaklanmaktadır.

17/ 16- Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.

Onların helak olmalarını Allah emretmiyor. Onlar helakinin kuyusunu kendileri hazırlıyorlar.

Kuranda yunus ile ilgili ayetleri aktarmaya çalıştık. Olayla ilgili düşündüğümüz zaman Kuran yunususun iki halinden bahsetmektedir. Birisi cehalet dönemi, bu kuranda yerilen kınanan dönemdir. Diğeri ise vahyin aydınlığına kavuşarak cehaletten kurtulup Allahın yaşadığı hayatı övdüğü bir dönemdir.

Kuran Bütün peygamberlerin şahsında unutulmuş insanların tarih sahnesinden diğer peygamberlere gelen vahiylerin de özetini yaparak, tam bir cehalet karanlığı içerisinden kurtulmanın reçetesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Muhammet peygamber, yunusun peygamberin yaşadığı hayat hakkında gerçek bir bilgiyi nereden bilsin? Kuran geçmiş kavimlerin ve peygamberlerin başına gelen olayları anlatarak hem vahyin muhatabına hem de ona iman edenler için mesaj vermektedir.

68/ 48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.

Bilindiği gibi hayat inişli çıkışlı bir yoldur. Yer yer kıtlık yokluk açlıkla insanlar karşılaştığı gibi, yer yer de insanlar bollukla güllük gülistanlık bir hayatla da karşılaşabilmektedirler. Sabır tavsiyesi iman ettiği halde başına bir takım belalar gelen hayatın zorlukları ile karşılaşmaları onları yıpratmaması gerektiğini Hele hele inanancı uğruna yerinden yurdundan sürgün edilerek küfür insanlarının yaptığı zulümler karşısında onlara boyun eğmeden orta yolda buluşmadan doğru yoldan sapmadan başına gelenlere sabretmesi tavsiye edilmektedir.

Yunus ile ilgili ayetlere baktığımız zaman Kısacık olarak Muhammet peygambere ders vermek amacıyla hayata bakışın ve hayatta nasıl bir yöntem uygulaması gerektiğinin profilini çizmektedir.

Yunusun da gönderilmiş bir peygamber olduğunu, ancak peygamber olmadan bir takım cehalette bulunarak, Dünya Hayatını bir gemiye, nimetleri de bir balığa benzeterek, insanlar içerisinde nimetlerin verdiği sarhoşlukla o kendisine gösterilen vahiy orijinli yoldan saparak doğru yolda yürümenin mutluluğunu yakalayamamıştı. Ne zaman ki kendisini ve gittiği yolu sorguladı ve Allahın tanımladığı vahiy çizgisine geldi Allah kendi nimetlerini ona ilim ve hikmet vererek onu bir peygamber kıldı. Bunu kuran şöyle anlatıyor.

37/145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

37/146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

37/147- Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

Allah’ı tespih etmek eline dizilmiş tespih tanelerini saymak değil Allahın gönderdiği vahiylerle, Allahın yarattığı kâinat arasındaki mutabakatı yakalayarak hem gönderilen vahiylerdeki çelişkisizliği hem de evrendeki çelişkisizliği yakalayarak düzgün bir yol tutturmasıdır. Bu sebeple Allah her peygambere ilim ve hikmet vererek onları desteklemiştir.

Allah yunus gibi olma ifadesiyle Yunusun düştüğü yanlışlıklara sen de düşme ifadesini kullanırken bir taraftan da o kavmiyle beraber bu yanlışlıktan dönerek Allahın övgüsüne mazhar olmalarıdır.

98- Ama (azap geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.

İman Etmek Allahın gönderdiği dinin İnsanlara Allahın vermiş olduğu akıl ile test edip doğruluğuna kabullenmedir. Allahın yarattığı evrende başına felaketler gelmeden yürüyebilmek için evrenin yasalarına uymak gerekiyor. Bilindiği gibi evrende yürürken insanların yapması gereken ve yapmaması gereken bir takım davranışlar vardır. Bunu bir başka ifadeyle anlatacak olursak haramlar ve helaller vardır. Âdemde bu yasak ağaç, Yahudilerde cumartesi yasağı, Salih peygamberde dişi deve gibi tanımlanmıştır.

Her şeyin bir kullanma Kılavuzu vardır. Bu kullanma kılavuzuna uymadığın zaman başına bir takım belalar gelmesi kaçınılmazdır. Trafikte kırmızı ışık kuralını ihlal ettiğin gibi veya yemek pişirirken pişme sınırının aşıldığında yanması gibi yakıt deposuna koyulan yakıtın bittiği zaman arabanın çalışmaması gibi aklına daha hangi işi yaparsan yap o kuralları bilip hayata geçirmediğin sürece dünya hayatında başına bir takım azaplar gelecektir.

İşte yunus ve yunus kavmi kendilerine dünya hayatında Allahın gönderdiği dünyayı kullanma Kılavuzunu bulup kendilerine bunu rehber olarak kabullenmeselerdi Kılavuza uymamanın bedellerini ödeyerek azap içerisinde olacaklardı.

“ Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.”

Hep yazdığım makalelerde konunun uzunluğundan şikâyet ediyorlar. Yine aynı şikâyete maruz kalmamak için kıssadan alınması gereken hisseyi özetlemeye çalışayım.

Sonuç Olarak, Yunus peygamber hakkında İslam toplumlarında beyinlerinde kalın bir iz bırakan balığın yunusu yutarak, süresi belli olmayan bir zaman dilimi içerisinde balığın karnında kalmıştır. Allah’ı tespih edişiyle balığın onu sahile kusması inancı artık değişmesi gerekir. İlim akıl kurana ve pratik hayata göre bu olay kuranda mecazi anlatım sanatıyla anlatılmış bir olaydır. Yoksa gerçek anlamında olmuş olsaydı yukarıdaki anlatılan ilmi verilerle uyum sağlamazdı. Balık dünyanın çekici süsleri gemi de dünya hayatıdır. Dolu gemi de yanlış yolda giden çoğunluğun oluşturduğu insan topluluklarıdır. Kuranda geçen Yunus ile ilgili kıssayı bir de bu açıdan düşünerek kuranı okumanızı tavsiye erim.

Kuranianlamametodu.blogspot.com

[email][email protected][/email][/QUOTE]

TEBYİN 11. January 2011 08:23 AM

[B]Ali abinin sitesinde yazılar peşpeşe ve içiçe
Sanırım kopyalarken konu konu değilde yazıların tümü kopyalanıp buraya taşınmış[/B]

TEBYİN 6. February 2011 09:18 AM

[B]Geçen bir ehli tarikle msn de sohbet ediyoruz
Bana aynen şunu söyledi
-Ne yalan söyleyim, huri olayı hoşuma gitse de, eşime verilecek nurileri düşününce kıskançlık damarım tavan yapıyor her defasında..
Ben de;
-Eşine nuri verilmesini hazmettiğin gün hurileri hakettin demektir ::) deyince;
-Ben bu işi bir daha araştırayım öyle konuşalım abi.. dedi. :)[/B]

FEDAKARADAM 6. February 2011 12:53 PM

[B]"Cennet ehlinden her birinin iki kadını vardır ki, vücutlarının şeffaflığından baldır kemiklerinin ilikleri etinin üstünden görünür Ehl-i Cennet arasında ne ihtilaf vardır ne de düşmanlık; gönüller sanki bir gönül, sabah akşam Allah'ı tesbih ederler" (Buhârî, Bed'ül-Halk, 59, Sıfâtü'l-Cenne)
[/B]
Şu kadar var ki, dünyada iken iman etmiş ve salih kullar sınıfına girmiş kadınlar "hûrîler"den de üstündürler Çünkü onlar bir taraftan şeytanlarıyla, diğer taraftan nefisleriyle mücadele etmek zorundadırlar Onlar, bu mücadelede galip gelerek, Hakk'ın rızasını kazanmış ve Cennete girmeyi hakketmişlerdir Hûrîler ise kendi amelleri dolayısıyla cennete girmiş değiller Allah onları, diğer nimetler gibi Cennet ehli için yaratmıştır Peygamber (sas)'in aşağıdaki hadisi bunu teyid etmektedir

[B]Ümmü Seleme, Peygamber (S.A.V.)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar Rasûlüllah (sas); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir" diye cevap verir Ümmü Seleme; "Niçin" deyince O, şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için" (Tabarânî'den naklen; Mevdûdî, Tefhîmü'l-Kur'ân Terc, VI 81)[/B]

FEDAKARADAM 6. February 2011 12:56 PM

[B]İSLAMDA HÛRÎ, HÛRİLER

Gözleri iri ve siyahı çok siyah, beyaz kısmı da çok beyaz kızlar Arapça'da "hûr" kelimesi "havrâ"nın çoğulu Türkçe'de teklik gibi ve çok kere bu ifadeyi taşıyan nisbet "î" si ile "hûrî" şeklinde kullanılır
"Hûrileri" ifade edene Kur'ân âyetlerinde geçen "îyn", "ayn" (göz) dan türemiş bir kelime olup iri gözlü kadınlara atfen kullanılır
Istılah olarak "hûrî", Cenâb-ı Allah'ın, cennetliklere vadetmiş olduğu güzel kızlardan her biridir
"Hûrîler"in yaratılışları, vücut yapıları ve güzellikleriyle ahlâkî yapıları hakkındaki bilgileri, Kur'ân âyetleriyle hadislerden öğrenmekteyiz
"Müttakiler güvenli bir yerde; bahçelerde ve pınar başlarındadırlar İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar Böylece biz onları, siyah iri gözlü hûrîlerle evlendirmişizdir" (ed-Duhan, 44/54)
[B]"Müttakilere kurtuluş, başarıya ulaşma, bahçeler, bağlar, göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt (kız)lar ve dolu dolu kadehler vardır" (en-Nebe', 78/31-34)[/B]
"Onlar koltuklara yaslanıp kurularak, birçok meyveler ve içecekler isterler Ve yanlarında da bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş (utangaç bakışlı) yaşıt dilberler vardır" (es-Sâd, 38/51, 52)
"Biz ceylan gözlüleri defterleri sağdan verilenler için inşa etmişiz (yeniden yaratmışız)dır Onları bâkire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır" (el- Vâkıa, 56/35-38)
Yukarıdaki âyetlerde geçen "yaşıt"lardan maksat, hepsinin aynı yaşta olması ya da eşlerine yaşıt olmaları şeklinde her iki anlama da gelebilir
İşte dünyada iken hayatını Allah'ın emir ve yasaklarına uygun olarak düzenlemiş, O'nun rızasını kazanmak için her türlü sıkıntı, eza ve cefaya katlanarak dininden asla taviz vermemiş, müstekbirlere boyun eğmemiş, her zaman zulme ve zalimlere kar~ı baş kaldırmış salih ve mutlu kullara Allah'ın ikramı
"Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır" (er-Rahmân, 55/70)
"Orada utangaç bakışlı öyle kadınlar vardır ki, bundan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır" (er-Rahmân, 55/56)
"Ve sedeflerinde saklı inciler gibi iri siyah gözlü esler" (el-Vâkıa, 65/22, 23)
Kadının en önemli özelliği onun hayası ve iffetidir Bu yüzden Allahu Teâlâ cennet nimetlerini açıklarken kadının güzelliğinden önce hayasını ve iffetini zikretmiştir
Yukarıdaki ikinci âyetten, Cennette cinlerden salih erkeklerle salih kadınları da olacağı anlaşılıyor Bu kadınlar, tıpkı insanlardan saliha kadınlar gibi, cinlerden erkeklere eş olacaklardır Nitekim onlara daha önceden hiçbir erkek dokunmamış olacağı gibi, insanlardan salih kadınlara da hiçbir erkek dokunmamış olacaktır
Peygamber (sas) de Cennet ehlini şu şekilde tasvîr etmektedir
"Cennet ehlinden her birinin iki kadını vardır ki, vücutlarının şeffaflığından baldır kemiklerinin ilikleri etinin üstünden görünür Ehl-i Cennet arasında ne ihtilaf vardır ne de düşmanlık; gönüller sanki bir gönül, sabah akşam Allah'ı tesbih ederler" (Buhârî, Bed'ül-Halk, 59, Sıfâtü'l-Cenne)
Şu kadar var ki, dünyada iken iman etmiş ve salih kullar sınıfına girmiş kadınlar "hûrîler"den de üstündürler Çünkü onlar bir taraftan şeytanlarıyla, diğer taraftan nefisleriyle mücadele etmek zorundadırlar Onlar, bu mücadelede galip gelerek, Hakk'ın rızasını kazanmış ve Cennete girmeyi hakketmişlerdir Hûrîler ise kendi amelleri dolayısıyla cennete girmiş değiller Allah onları, diğer nimetler gibi Cennet ehli için yaratmıştır Peygamber (sas)'in aşağıdaki hadisi bunu teyid etmektedir
Ümmü Seleme, Peygamber (sas)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar Rasûlüllah (sas); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir" diye cevap verir Ümmü Seleme; "Niçin" deyince O, şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için" (Tabarânî'den naklen; Mevdûdî, Tefhîmü'l-Kur'ân Terc, VI 81)

Halid ERBOĞA * Şamil İslam Ansiklopedisi[/B]

FEDAKARADAM 6. February 2011 12:59 PM

[B]

Cennette her mümine ameldeki derecesine göre en az iki kadın verileceği gibi birçok da huriler verilecektir Çoğu için sınır yoktur

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

[B]“Biz onları ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir” buyuruyor (Tûr: 20)[/B]

Ebu Said-i Hudri -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksen bin hizmetçisi, yetmiş iki zevcesi vardır” (Tirmizî: 2565)

Diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş, iri gözlü huriler vardır” (Sâffât: 48)

“İri gözlerinin beyazı saf, siyahı koyu, gümüş berraklığında beyaz tenli kızlar” manasına gelen huriler, cennet erkekleri için farklı bir yapıda yaratılmışlardır

Meyil ve muhabbetleri, kime bağışlanmışlarsa sadece onlaradır Başkaları onlara şehevî bir ilgi duymadığı gibi, onlar da eşlerinden başkalarına karşı böyle bir duygu beslemezler

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

[B]“Bunlara onlardan önce ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır” (Rahman: 74)[/B]

Kendilerine ait çardak ve benzeri güzel manzaralı yerlerde tülden perdeler arkasında otururlar

“Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler” (Sâffât: 49)

Korunmuşluk bakımından muhafaza içindeki bembeyaz yumurtaya benzerler Pek lâtiftirler

Hurilerin vasıfları anlatılmakla tükenmez

______________
Kadın ve erkek arasındaki temayülün insan hayatında mühim bir yeri olduğu şüphesizdir

Karşılıklı sevgi ve merhamet evlilik dolayısıyla bahis mevzuudur

Karşı cinsler hayatlarını birleştirmekle bedeni ve ruhi tatmin bulmaktadırlar Aynı hayatın ahiret hayatında devam etmesi tabiidir

Kur’an-ı kerim’e ve Hadis-i şerif’lere göre cennette hem dünya kadınları hem de huriler bulunacaktır

Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

[B]“Onlar için orada tertemiz eşler vardır” (Bakara: 25 - Nisâ: 57)[/B]

Bu nezih hanımların hayız nifas gibi halleri yoktur Çocuk doğurmazlar Sümkürme, tükürme, ağız kokusu gibi her türlü rahatsız edici şeylerden arınmışlardır Kıskançlık, geçimsizlik gibi şeyler olmadığı gibi, erkekler de öyle tertemizdirler

Bu temizliğin derecesini gerçek manada dünya ölçüleri ile kaleme dökmek elbette ki imkânsızdır

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:

[B]“Biz cennete giren kadınları yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır” (Vâkıa: 35)[/B]

Dünyaya gelip giden, imanı ile sâlih amelleri ile cennete ulaşan kadınları Allah-u Teâlâ orada yeniden yaratır gibi bambaşka bir güzellikte ve en mükemmel bir surette yaratacaktır İhtiyar olan gençleşecek, çirkin olan güzelleşecektir

[B]“Ve onları hep bakire kızlar yaptık” (Vâkıa: 36)[/B]

Hepsi bakiredirler, bakirelikleri hiç gitmez Kocaları onlara her geldiklerinde daima bakire olarak bulacaklardır Kadınlar için bu durum, iki taraf için de sevgiye vesile olduğu için, Allah-u Teâlâ onları bekaretle vasıflandırmıştır

“Bu kocalarından önce kendilerine ne insan ne de cin dokunmamıştır” (Rahman: 56)

Bu açık beyandan cennette cinlerden saliha hanımların da olacağı anlaşılmaktadır Onlar da cinlerden erkeklere eş olacaklardır

[B]“Oralarda bakışlarını yalnız erkeklerine çevirmiş eşler vardır” (Rahman: 56) (Bakınız: Sad: 52)
[/B]
Tatlı bakışlarını yalnız eşlerine dikerler Başkalarına kesinlikle ilgi duymazlar, hatırlarından bile geçirmezler Ayrıca bakanın bakışlarını da kendilerine çekerler

Bakışları da duyguları da tertemizdir, iffet doludur

Kadının en mühim hususiyeti onun hayası ve iffeti olduğu içindir ki; Allah-u Teâlâ cennet nimetlerinden bahsederken, kadının güzelliğinden önce hayasını ve iffetini anmıştır

[B]“Eşlerine düşkündürler ve hepsi bir yaşta nâzeninlerdir” (Vâkıa: 37)[/B]

Aynı yaşta aynı gençliktedirler Büyük küçük bütün cennet halkı otuz üç yaşında olacaktır Kadınların ise on altı yaşında olacakları rivayet edilmektedir

“Sanki onlar yakutturlar, mercandırlar” (Rahman: 58)

Saflık bakımından yakut, beyazlık bakımından da mercan gibidirler Kırmızı ile beyaz birbirine karıştığından insanlar için pek makbul bir renkte olacakları beyan buyurulmuştur

[B]“Göğüsleri tomurcuklanmış ve hepsi bir yaşta nâzeninler vardır” (Nebe: 33)[/B]

İnsanın fıtratı icabı bu gibi kadınlarla beraber olmak dünyada iken gönlünün arzuladığı bir emeldir Ahirette ise takvâ sahiplerine ancak Allah-u Teâlâ’nın bileceği bir düzende bu kadınlar ihsan edilecektir

Cennetlik kadınlarda kin, haset, kıskançlık gibi kötü huylardan hiç biri yoktur Ahlâk-ı hamidenin üstün sıfatları ile sıfatlanmışlar, aynı zamanda eşlerinin memnun olacağı güzellikteki simâlara sahip olacaklardır

Enes -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

[B]“Cennet ehlinden bir kadın, yeryüzündeki insanlara görünecek olsa, dünya ve içindekileri, yerle gök arasını aydınlatır, yerle gök arasını güzel koku ile doldururdu Onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır” (Tirmizî: 2525)[/B]

Bir insanın eşi, dünyada huzur ve bahtiyarlığa vesile olduğu gibi, cennette de öyle olacaktır Gözlerin görmediği kulakların işitmediği, akıllardan bile geçmediği güzellikler arasında bu mutluluk beraberce paylaşılacaktır Hiçbir gönül endişesi olmadan eşleriyle beraber, tarifi mümkün olmayan kanepelere kurulup, rahatlatıcı gölgeliklerde karşılıklı sohbet ederlerCennette tezevvüc etmemiş bekâr hiç kimse kalmayacaktır

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

[B]“Cennette bekâr olmayacaktır” (Müslim: 2834)[/B]

Herkese ameldeki derecesine göre en az iki kadın ve birçok huriler verilecektir Çoğu için hudud yoktur

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

[B]“Her birine iki hanım verilecektir ki, güzellikten baldırlarının iliği etin arkasından görülecektir Aralarında anlaşamamazlık ve küsüşme olmayacaktır Kalpleri bir kalp olacak, sabah-akşam Allah’a tesbihte bulunacaklardır” (Müslim: 2834)[/B]

Dünyada iman edip sâlih amel işleyen ve cennete girmeyi hak eden eşler, cennette de yine beraber olurlar Hiç evlenmeden ölen mümine hanımlarla, kocası mümin olmayan mümine hanımları Allah-u Teâlâ cennete girmeyi hak etmiş diğer müminlerle evlendirecektir[/B]

FEDAKARADAM 6. February 2011 01:19 PM

[b]Şimdi, bu verdiğimiz ayet ve hadisler ışığı altında bazı açıklamalarda bulunduk.Buna göre, her kim böyle şey yoktur bunlar yalandır derse ,bunların yalan olduğuna delil getirmezlerse alayı yalancıdır.Sonra, verilen hadisler uyduruktur derlerse bizde kendileri için uyduruk adamlar deriz.Uyduruk adamın ağzından uyduruk laflar çıkar.

Kendi nas ve görüşleriyle burada beyin sulandıranlar, bulandıranlar, bilsinler ki bu yüce dinimizi baltalamışlardır.Bizler hiçbir zaman hurefalara da inanmayız.İşte sizlere ayet ve hadislerle açıklama getirdik.Kimse kendi kafasına göre Kur'an'ı te'vil etmesin.Kendi sufli görüşleriyle burada konuşmasın,hep ben biliyorum benim bildiğim doğrudur, başkası benim bildiğimi kabul etmek zorundadır diye heveslenmesinler.Zira, Kur'an sıradan bir kitap değildir ki onun hakkında ileri geri konuşalım.Bunun vebali çok büyüktür haberiniz ola!...

Mezhepsizler hem hadisleri hiçe saydıklarına göre burada onların konuşmaya da hakları yoktur.Kendi sufli fikirlerine göre hareket ettikleri için onların cennete girmesi çok zor olacaktır.Mezhepler; İslam'da anlaşılmayan, çözüm isteyen konulara açıklık getirmek için ve de kolaylaştırmak için var olmuşlardır.

Mezhepsizlerin gittiği yolllar çıkmaz sokaklardır. Onların müslümanalarla bütünleşmeleri çok zordur.Birlik ve beraberlik içinde olmak istememektedirler.Kendi başlarına hükümler vererek milleti aldatmaktadırlar.Bunlara karşı bütün müslümanların tedbirli ve dikkatli olmalarını tavsiye ediyoruz...[/b]

hiiic 6. February 2011 02:42 PM

[IMG]http://2.bp.blogspot.com/_7M6fWcyTLr4/SyjP6rZpTFI/AAAAAAAAArI/Pzwy9jjwO1c/s640/karikat%C3%BCr+huri.jpg[/IMG]



[IMG]http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs180.snc4/38357_427364656504_522841504_4360322_2489338_n.jpg[/IMG]



[IMG]http://www.karikaturler.gen.tr/karikaturler/erdil_yasaroglu/orj_ab7f70da10f68e2966f12cbac9d1af3a.jpg[/IMG]

FEDAKARADAM 6. February 2011 03:01 PM

[QUOTE=hiiic;8512][IMG]http://2.bp.blogspot.com/_7M6fWcyTLr4/SyjP6rZpTFI/AAAAAAAAArI/Pzwy9jjwO1c/s640/karikat%C3%BCr+huri.jpg[/IMG]



[IMG]http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs180.snc4/38357_427364656504_522841504_4360322_2489338_n.jpg[/IMG]



[IMG]http://www.karikaturler.gen.tr/karikaturler/erdil_yasaroglu/orj_ab7f70da10f68e2966f12cbac9d1af3a.jpg[/IMG][/QUOTE]

Bir de müslümanım diye geçinirsiniz.Siz nasıl müslümanlarsınız.Ateistlerin sitesinden kopyalamışsınız.Hurilerin varlığı yoksa cennet sizin neyinize.Gidin zebanilerle haşır neşir olun!..Bir bolgcudan veya kendi bloğundan kopyalamışsın bunları..


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:57 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam