IŞID Haklı mı?
Değerli arkadaşlar.
Şu aşağıda paylaştığım ayetlerin ne anlattığını bana açıklayabilecek var mı? Teşkkürler. Tevbe 29 Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın. Tevbe 123 Ey iman edenler! Kafirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir. Furkân 52 O halde, kafirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver! Mâide 33 Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. ******************* Bu ayetler Kuranın diğer savaş ayetleriyle çelişmiyorlar mı? Bu ayetlerde diğerlerinden çok daha fazla bir kabalık yok mu? Günümüzdeki islami terörist gruplar bu ayetleri kullanarak kendilerini haklı göstermezler mi? İlginiz için teşekkürler |
Size bir sorum var.
Irakta yasayan Turkmenler sizce kafirmi ? Araplar? Kurtler ? Yada duriyedeki aleviler? Turkmenler? Kurtler? Isid sunu cevaplasin kim kafir kim degil? Ezidiler kafir mi? Hadi diyelin Israil devleti kafir gitsinler onunla savassinlar. Kaldi ki o Israil devleti icinde kafir olmayanlar varsa ne olacak ? Siz bu sorumlulugu ustunuze alabilirmisiniz? |
Selamun aleyküm, değerli Kuman kardeşim
Türkçede nasıl belli bir duygu ve düşünceyi anlatan cümle ya da cümleler grubu paragrafı oluşturuyorsa aynı durum vahiy için de böyledir. Vahiy, ayetler grubu/ necmler halindedir. Bağlamından kopartılmış ayetler bizleri yanlış algılara götürür. Savaşla ilgili olan ayetler grubu Enfal suresinin 48 ayetinin ışığında değerlendirilmelidir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz. |
Sayin dost 1
Bana maide 33 ayetinin devlet tarafindan yapilmasi gereken bir kural mi yoksa kisilerin uygulayabilecegi bir kural olup olmadigini aciklarsaniz sevinirim. |
Selamun aleyküm, Değerli Kuman kardeşim,
[QUOTE=kuman;19363]Sayin dost 1 Bana maide 33 ayetinin devlet tarafindan yapilmasi gereken bir kural mi yoksa kisilerin uygulayabilecegi bir kural olup olmadigini aciklarsaniz sevinirim.[/QUOTE] Müslümanların İslâm dini ilkelerini yaşayabilmeleri bağımsız, özgür bir ülke; vatan sahibi olmalarına bağlıdır. Müslümanların ülkelerini savunmaları zorunlu bir görevdir. Müslümanlar, yurtlarına; ülkelerine göz diken, onları yurtlarından çıkarmak, onları vatansız hale getirmek isteyenlere karşı savaşmak zorundadırlar. Müslümanların devleti için “Müminlerin İslâm'a göre teşkilatlandıkları, İslâm dini ilkeleri çerçevesinde oluşturdukları, yeryüzünde (her yerinde veya herhangi bir bölgede) İslâm'ı bütünüyle yaşamak üzere kurdukları organizasyon”dur denilebilir. Ve Müslümanlar bu organizasyonu gerçekleştirmek zorundadırlar. Ama devlet, İslâm’ın bir gayesi değil, İslâm dinin eksiksiz uygulanması ve özgürce yaşanması için bir araçtır. “İslâm devleti” diye bir tanım olmaz, “Müslümanların devleti” olur. Müslümanlar, devletlerini “Hâkimiyet, mülk, Allah’ındır” esasına göre kurarlar. Devletin oluşumunda ırk, renk, kabile, soy, sosyal sınıf etkin olmaz. Allah koyduğu ana ilkeleri tabulaştırmıştır; bunların uygulamalarını ve uygulama şekillerini insanların istişare ederek alacakları karara bırakmıştır. Müslümanların devletinin Din ve halk; sivil oluşumdan; çift yapılı bir sistemden meydana geleceği anlaşılmaktadır; bu iki yapı, hâkimiyet olarak Hakk; Allah, uygulama olarak da halktır. Yönetim, yasallığını “Şura” prensibi gereği halktan, İslâm ilkelerine bağlılıktan dolayı da Hakk’tan alır. Kur’an’da Rabbimiz Kendisine ve elçisine itaatten sonra “Ülülemr”e (emir/iş/plan program sahiplerine) itaat edilmesini emir buyurmuştur. Ülülemr’in oluşturulmasında Rabbimiz, Müslümanlardan kamu görevine getirilecek kişiler için genel olarak şu çerçeveyi çizmiştir: "Şüphesiz Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Şüphesiz Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah, en iyi işiten, en iyi görendir. "(Nisa/ 58) Rasülüllah da bu ilkeyi şöyle dile getirmiş ve hayatında uygulamıştır: İş, ehil olmayanın eline geçti mi, kıyameti gözetleyiniz" (Buhârî, İlim, 2) Bu ilkelere göre tepeden tırnağa kamu görevlileri “ehliyet sahibi (lâyık ve yeterli)” kimselerden istişare sonucu seçilip atanacaktır. “Ülülemr” kamu görevinin en üst makamıdır. Dolayısıyla de “Ülülemr” tamamen ehil kimselerden oluşacaktır. Müslüman devlette görev verilecek kişilerin ait olduğu zümreye, kabileye, aileye, partiye ilişkin olarak değil, verilecek işe ait bilgisine, yeteneğine ve aşağıdaki özelliklere göre görevlendirilmesi gerekir. “Ülülemr”, toplumun; sosyal bünyenin beynidir. O nedenle “Ülülemr”, İslâmi hükümler çerçevesinde toplum için bağlayıcı kaideler, kurallar, kanunlar yapar, bunları günceller, kamu için gerekli kurumları ve organları oluşturur ve bunları denetler. Devletin varlığını, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunmak, halkını korumak, hayatı tehdit edecek her türlü terörü engellemek için de bir orduya gerek vardır. Müslümanlar da ordularını şu âyetlerin işaret ettiği ölçülerde hazırlarlar. Ey iman etmiş kişiler! Önleminizi alın, sonra da onlara karşı ya küçük birlikler hâlinde sefere çıkınız veya toptan sefere çıkınız. (Nisâ/71) Ve siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz hakksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal/ 60) Bu âyette hitap, tüm mü’minlere ve tüm zamanlara yöneltilerek, Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz hakksızlığa uğratılmazsınız buyurulmuş ve böylece mü’minler için askerî strateji belirlenmiştir. Ülülemr’i desteklemek ve itaat Müslümanların görevidir. Şüphesiz Allah ve doğadaki güçleri/indirdiği Kur’ân âyetleri Peygamber'i destekliyorlar/yardım ediyorlar/arka çıkıyorlar. Ey iman etmiş kimseler! Siz de Peygamber'e destek olun/o'na yardım edin/arka çıkın ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın! (Ahzab/ 56) Bu bilgilerin ışığında sorunuza cevap vermeden sorduğunuz âyeti içinde bulunan necmle birlikte yeniden görelim. Maide33,34: "Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." Devletin organlarınca yapılacak bir eylem. Devletin organlarında görev alan ya da görevlendirilen her kişi devletin bu konuda vereceği görtevleri yerine getirmek zorundadır. Kaynak: İşte Kur'an Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz. |
Sayın insan.
Yazınızda tevbe-73, tevbe-123 ve maide-33. ayetler ile belirtilen haller bir Müslüman için "RAMAZAN" günleridir "Mescid-i Dırar" kurulmaya başlanmıştır. Buna şahit olduğu anda derhal, bu hali doğuran kişi/kişiler ve ortam ile hiç gecikmeden, İslama zarara vermesine fırsat vermeden savaşa/mücadeleye girişmelidir. Çünkü bakara 279. ayet ile tanımlanan durum ortaya çıkmıştır. Bu savaş/mücadele, İslam galip gelene kadar, yani düşman kendi elleriyle cizye verene kadar, pes edene kadar, İslamın şartlarını kabul edene kadar sürmelidir. Bir soru akla gelebilir: "İyi, güzel de bu mücadelenin toprak olarak sınırları var mıdır? Yoksa bütün dünyada mıdır?" Bunun cevabı "Hicaz hattıdır". Hicaz hattı İslam'ın ulaştığı ve uygulandığı sınırlardır. Bu İslam ülkesinin müslüman olmayanlara kapatılması değildir. Bilakis gelecekler, uygulamayı görecekler, ve memleketlerine dönünce durumdan sitayişle/gıpta ile/imren ile bahsedecekler ve kendi kendilerine İslam'ın propagandasını yapacaklar.(Bu günkü durum tam tersi bir durum olup sebep de bellidir; ama "ben Müslümanım" diyenlerin Müslümanliği belli değildir.) O halde sizin de ayet olarak belirttiğiniz gibi Furkan-52 ile Maide-34. ayetler bu savaşın etkinlik olarak sınırlarını belirtmektedir. Bu yönde de "maide 33-34" başlığı altında [url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3555[/url] ve "Oruç Bahsinde" 'yazın ortasında oruç' yazılarında da [url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1736&page=13[/url] bahsedilmişti. Yeniden görmek için isterseniz tıklayın. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Bu ayetleri bugünkü “İslami düşünce” açıklayamaz çelişkiye düşer, “Kem küm eder”, “Kıvırır”.
Bu zihniyet bu ayetler için, “İmansız olduğu için karşındakini öldüreceksin” demek zorundadır. Aksi halde kendi ile çellişir. “Kıvırmayanlar”, “Kem küm etmeyenler” bu zihniyetle çıkar Işid gibi Hizbullah gibi adam doğrar. Küfür Kavramı İçinde Münafıklık, Fısk ve Şirk >>> [URL="http://kurandini.net/index.php/kufur-munafiklik-fisk-ve-sirk.html"]http://kurandini.net/index.php/kufur-munafiklik-fisk-ve-sirk.html[/URL] |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:00 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam