hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Şirk (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=219)
-   -   Allah’a yaklaşma zannıyla veliler edinerek şirk koşmak (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=4334)

Semavi 19. November 2025 08:22 PM

Allah’a yaklaşma zannıyla veliler edinerek şirk koşmak
 
Değerli canlar, selam üzerinize olsun.

Alem ve varoluşsal merhalelerin tek efendisi olan Allah, bizleri Kur’an’dan gayrı bırakmasın.

Varoluşta gerçekleşen her oluşu en ufak ayrıntısına kadar içeren, Kemalat için yegane rehber ve doğruya sevk edici olan Mürşid’imiz Kur’an’a layık olmayan söz ve bahislerden Allah’a sığınırım.

Terbiye edici efendimiz, yüce Kur’an’ın Ahkaf Suresinin 27 ve 28. Ayetinde şöyle buyurmaktadır;

“Kesinlikle biz kendi komşularınız olan memleketleri değişime/yıkıma uğrattık. Ayetleri, onlar dönsünler; Allah’ın ilkelerine uygun hareket etsinler diye tekrar tekrar açıkladık. Öyleyse Allah’ın astlarından güya O’na yakınlığa vesile edindikleri düzme tanrılar, onların azabını savmaya yardım etmeli değil miydi? Tersine o düzme tanrılar kendilerinden ayrılıp kayboldular. Bu, onların yalanlarıdır/uydurmakta oldukları şeydir.” (Hakkı Yılmaz tercümesi)

Allah Hakkı Yılmaz’dan hizmetleri sebebiyle razı olsun inşallah.

Bu iki ayet, fevkalade önemlidir. Geliniz, birlikte derinlemesine tefekkür edelim.

27. Ayet, “ve lekad” kasemiyle başlar. Devamında “ehlekna” sözcüğü gelir. İf’al babından mazi ve 1. Çoğul şahıs bir fiildir. Tercümede “değişime/yıkıma uğrattık” şeklinde çevrilmiştir. Önündeki “Ve lekad” ifadesi, kesinlik bildirir. “Kesin olarak/kesinlikle yıkıma-değişime uğrattık.”

Neyi? Devamında “ma havlekum mine’l-kur’a” ile ifade edilen; “komşularınız olan memleketleri.” Havlekum sözcüğü “ha-vav-lam” kökünden isimdir. Mütercimin, “değişime uğratma” yazarken, muazzam bir mucizeye vasıta olmuş görülür. Çünkü bu kök; “değişmek, araya girmek, dönüştürülmüş ve değiştirilmiş olmak, bir şeyden başka bir şeye dönüşmek veya aktarılmak, ayrım/çit/engel/bölme/perde, bir şeyi strateji uygulayıp beceri ve yönetim ile değiştirmek” manalarındadır.

Ehlekna ise “he-lam-kef” kökündendir. “Ölmek, yok olmak, ziyan olmak, yıkılmak, bozulmak” manalarına gelir. El-Kur’a ise “kaf-ra-ye” kökünden çoğul isimdir. Manaları; “misafir ağırlamak, misafirin ağırlandığı şey, keşfetmek, araştırmak, bir şehri özen göstererek incelemek” manalarında türlere sahiptir.

Bu bahiste mütercim, öylesine isabetli bir tercüme yapmıştır ki, helak fiilinin mecazı dışında bir yol olmaz cümleye, dosdoğru bir çeviri getirmiştir.

Dolayısıyla “kesin olarak/sizin nezdinizde de kesindir ki; komşularınız olan memleketleri (mihmandarları/misafirlik edilen nesneleri) bozmak suretiyle değişime uğrattık” diye başlamıştır pasaj.

Neden peki? Devamına bakalım dilerseniz.

“Ve sarrafne’l ayeti leallehum yerciun.”

Ve sarrafne, ifadesindeki ve sözcüğü önceki ifadenin açıklanacağına işaret eder. Sarrafna sözcüğü “tef’il kalıbında bir fiildir.” Dönüşlülük ve işe şiddet alır bu babta. Kökü; “sad-ra-fe” olup manaları; “çevirmek, saptırmak, önlemek, değiştirmek” olsa da, bu kalıpta; “açıklamak” manasına gelir.

Mesela “masrifun, sığınak, masrufun; saptırılmış, tasrif; rüzgarların değişimi,insaraf; yana doğru dönmek” manalarında iken, “sarrafna ifadesi “açıklamak” manasındadır. Bab’ı sebebiyle “tekrar tekrar ve çok şiddetli biçimde açıklamak” anlamı alır. Neyi açıklamak imiş? “el-Ayeti leallehum yercüun.” Yani, Allah’a yönelip dönüşte olsunlar diye ayetleri/alametleri/işaretleri/delilleri tekrar tekrar açıklamak…

Demekki bozulma ile değişim olmakta, bu sayede “tekrar tekrar ve sürekli bir biçimde Allah’a dönüşte olunsun diye deliller açıklanmakta.”

Sonraki ayetle maksadı daha kapsamlı irdeleyelim.

“Fe lev la nasare humullezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh.”

Önceki ayette ifade edilen manaya işaret ederek; “öyle ya” gibi bir işaretle başlayan cümle, Allah’ın dunundan yani “ast/alt/yakın/dışı” mesafesinde konumlandırdıkları gibi olağanüstü hayati bir kelam mucizesi ortaya koyar. Devamında “kurbanen aliheh” diyerek; “yaklaşmak için” olduğunu söyler. Allah’ın astlarından, yakınından yaklaştırıcılar manasına gelen bir “alihe” der. Alihe; “ilah” kökünden isimdir. Tanrı diye çevirmek nokta atışı olur. Ancak, ayette işaret edilen husus şöyledir.

Bu Tanrılar, “mevcut değildir.” Ancak, “Allah’a yaklaşmak vasıtasıyla üretilmiştir.” Ve bu Tanrılar, ayetteki mana itibariyle; yıkım ve değişim döngüsüne müdahil sanılmaktadır. Bu döngü, “hareket-sükun” döngüsüdür. Tekamülün kendisidir. Ve bu Tanrılar, kendisine bağlılar tarafından “Kemal ettirici, mürşid, irşad edici” görülmektedir. Ki Kur’an, müthiş bir meydan okuma ile, “kemal ettirici olan Allah’tır” mührü vurur, bu kimseleri ise “Allah’ın astı/harici olarak damgalar.

Burada “duni” ifadesiyle, “Allah’ın haricinde mevcut olduğuna inanılan her şeyi kapsar.” Yani, “fulanca kişi vasıtasıyla, filanca şahıs imdadıyla Allah’a varmak” gibi çağımızın yaygın ahvalini ifşa eder. Devamında ise şöyle tamamlanır ayet;

“bel dellu anhum ve zalike ifkuhum ve ma kanu yefterune.”

Hayır, “kendilerinden kayboldu” onlar. Dellu sözcüğü, şaşırmak ve bir şeyin kişide kaybolması manasına gelir. Bu kimseler, kendilerine bağlı kimselerden kaybolup gitmekteymiş. Elbette, bu kişiler bu kayboluş yahut unutuluşu önlemek için kendilerine RABITA yaptırırken, bu ayette yer alan sırrı görmüş ve tedbir almış olsalar gerek. Ve onların yalanları, sözleri; iftira ettikleri şeylerde kaybolup gitmiştir.

Yani, yıkım-değişim döngüsünde sürekli olarak insanın üzerindeki kalıntılar azalır. İnsan, yıkım-değişim döngüsüyle saflaşarak temizlenir. Kendisindeki tüm cezbe ve tesirler azalır. Ki bu tesirlerin ana kaynağı, kişinin Allah’a varmak gayesiyle bağlandığı “yaklaştırıcılardır.”

Yaklaştırıcılar, uzaklaştırır. Çünkü, Allah’a bir nesne; uzay-zaman makamı muamelesi ederler. Allah’a dönüş, ancak o nesneye doğru hareket ile mümkündür bunlara göre. O harekete “MENZİL” derler. Mesafeler vardır. Yollar, usuller, erkanlar.

Oysa, Allah’ın hükmetmediği bir oluş, kevn yoktur. Allah ile hizmetlisi/kul arasında hiçbir uzay-zaman boşluğu olamaz. Allah’ın ayetlerini; yani alametleri görmeye başlayana kadar kişi silkelenir. Bu silkelenmenin gayesi, gözün perdeli olmasındandır. İşte “yıkım-değişim” grafiğiyle kişi dalgalanır. Sınanır, imtihan edilir. Ve kritik eşiğe varılır…

Nedir o eşik? Allah’a varmada bir ihtilaf yoktur ayette. Allah’a varmaya niyeti kesin bir kişiden bahsedilir. Allah’ı inkar eden biri yoktur o ayette. Allah’a yaklaşmak arzusuyla yanan bir kişiden bahsedilir. İşte, bu aşamada kişi; “dunillah” felaketiyle yüzleşir. Allah’a yaklaşmak için bir takım yaklaştırıcı vasıtaların olduğunu ZANNETMEK.

Değerli kardeşim.

Allah’a yönelmek için tek rehber Kur’an’dır. Kur’an dışında, hiçbir nesne; asla bu işe mümkün değildir. Ve, ayetteki tenkide muhataptır.

NOT: Bu yazıda yazılanların Kur’an’dan onay almayan bir satırı var ise, asla itibar etmeyiniz. Ve bu kardeşinizi ikaz ediniz. Ki, ziyana uğrayanlardan olmayalım.

Rabbimizin rızası dileğiyle.
Allah’a emanet olunuz.

Semavi


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:01 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam