Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29. August 2011, 03:16 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

2.BİLİNCİN GELİŞMESI "Taş Devrinden Bir Kesit"

2.1.NARKOZ ÎLE EVRİMSEL GERÇEKLERİN AÇIKLANMASI


Narkoz, canlıyı öldürmeden belirli duyuların uyuşturulması anlamında kullanı*lır. Beyinin her bölgesi narkoz maddelerine farklı tepki gösterir. En tipik ve eski narkoz, eterle bayıltmadır. Bir insan bu maddeyle bayıltırken değişik davranışevreleri gösterir. Kural olarak beynimizde en son gelişmiş merkezler ve bölgeler, daha eski olanlara göre, narkoz maddelerine ve diğer tehlikelere karşı daha dayanıksızdır. Tek*nik bir aygıtın geliştirilmesiyle birlikte bozulma olasılığının artması gibi.



Bir narkoz seansında, ilk olarak şuur (bilinç) yitirilir. Çünkü bilinç beynin en son ve en karmaşık evrimsel aşamasıdır. Dolayısıyla narkoz maddesine en az dayanaklı*dır. Bilinçten sonra yitirilen ikinci duygu, korku ve kendini savunma duygusudur. Dolayısıyla bilinci yitiren hasta ilk olarak çırpınmaya, yırtınmaya ve bağırmaya başlar. Narkozun bu evresine 'Eksitasyon Evresi' denir ve bu nedenle narkoz başlamadan önce, hasta, ellerinden ve kollarından sıkıca bağlanır. Hasta bilincim yitirdiği için kendi cinnetinden ve durumundan habersizdir, ilk evrede büyük beyin, yani beynimizin en üst tabakası uyuşturulmuştur; dolayısıyla bilincimizi yitirmişizdir. Bunun üzerine daha alttaki beyin tabakası, yani beyin kökü 'lüzum üzerine" komutayı eline almıştır. Beyin kökü, beynin eski kısımlarındandır; balıklarda ve sürüngenlerde de gelişmiştir (Şekil 8.2)[...şekli burada aktaramıyorum. Omurgalıhayvanlarda; köpek balığı, kemikli balıklar, amfibiler, sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde beyin yapısını gösteriyor. bence hepsi de birbirine benziyor. ]Büyük beyne göre daha eski ve daha az karmaşık olduğu için, karşı koyma gücü daha fazladır. Bu bölge içerisinde içgüdü ve kalıtsal tepkimelerin merkezi bulunur. Çevrenin uyarmalarına karşıotomatik olarak cevap verilmesi sağlanır.
İnsanda bu içgüdü ve otomatik tepkimeler, büyük beynin süzgecinden geçtik*ten sonra ortaya çıkar. Kalıtsal tepkimeler bazı hallerde büyük beynin yargılamasısonucu baskı altında tutulabilir, örneğin vücudumuzu kurtarmak için çok kızgın bir demir parçasını elimizi yitirme pahasına uzaklaştırmamız gibi. Eksitasyon evresinde büyük beynin yargılayıcı-süzücü özelliği kalktığı için, beyin kökü tamamen kalıtsal özelliklerin! göstermeye başlar. Bu nedenle artan narkoz zehirinden kurtulmak için kendiliğinden çırpınma, kaçma ve bağırma hareketleri ortaya çıkar. Hasta bu hare*ketlerin hiçbirini bilinçli yapmaz. Doğal olarak bu durumda ameliyat yapılamaz. Dola*yısıyla anestezist narkoz maddesini vermeye devam etmelidir. Eter miktarı kanda git*tikçe yükselir ve belirli bir düzeye ulaştığında beyin kökünü de uyuşturarak içgüdü ve refleksleri durdurur. Hasta yeniden sakinleşir ve kaslar gevşer. Ameliyat bu evrede başlar. Anestezi uzmanının becerisi, ameliyat boyunca hastayı daha fazla uyuştur*madan bu evrede devamlı tutmaktır.



Büyük beyin ve beyin kökü bu son evrede tamamen uyuşuktur. Fakat beyin kökümüzün en eski kısmı (en alttaki kısmı) hala uyuşmamıştır. Bu bölgede dolaşım sisteminin, solunum sisteminin, sıcaklık ve diğer madde değişimiyle ilgili yaşamsal öneme sahip otomatik düzenleyici merkezleri bulunur. Bu merkezler bireyin biyolojik olarak yaşamasınıdevam ettirirler. Diğer beyin bölgelerine göre çok daha dayanıklı*dırlar. Bu nedenle bir bireyi öldürmeden bayıltmak mümkündür. Bugün ameliyat*larda çok daha etkin narkoz maddeleri kullanıldığı için. eksitasyon (çırpınma) evresi hemen hemen hiç -görülmez. Kullanılan ilacın terapatik (therapeutik) genişliğinin fazla olmasına dikkat edilir; yani yaşamsal merkezleri uyuşturmadan, acı ve bilinç merkezlerim' hızlı olarak uyuşturabilmelidir.


Narkoza göre beynin gösterdiği tepki ile yapışı arasında bir ilişki kurulursa en karmaşık ve en yeni kısminin üstte, en kaba ve en eski kısminin da altta olduğu görü*lür (Şekil 8.2).[şekli burada aktaramıyorum. Omurgalı hayvanlarda; köpek balığı, kemikli balıklar, amfibiler, sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde beyin yapısını gösteriyor. bencehepsi de birbirine benziyor] En içte temel yaşamsal işlevleri düzenleyen merkezlerin bulunduğunu söylemiştik. Bu merkezler uzun evrimsel gelişim süreci içerisinde dış çevrenin etkisinden koparak iç çevrenin etkisi altına girmiştir. En eski merkez olarak tanımlanan vücuttaki su mikalarım düzenleyen ve kontrol eden merkez, böbreğin süzdüğü sıvı*nın yoğunluğunu, dokulardaki su miktarım, ter salgılamasını ve susuzluk duygusuyla ortaya çıkan su alınmasınıkoordine eder. Yine aynı tabakada sıcaklık düzenleyen merkez bulunur. Bu merkez sıcakkanlıların, çevrenin sıcaklık değişimlerinden etkilenmemesini sağlar ve dolayısıyla madde değişimi sabit hızla yürütülür. Bu, aynı zamanda çevrenin etkisinden büyük ölçüde kurtularak kendibaşına hareket etmeyi ve bireysel bilincin (benliğin) ortaya çıkmasını sağlar. Bu merkezeısı gözü de denir. Kanın sıcaklığına göre düzenleyici mekanizmayıçalıştırır. Eğer ısınırsak, su içeriz ve terleme suretiyle ısı kaybım sağlarız. Burada su miktarı ite ısı düzenleyici merkezin, diğer işlevlerde de olduğu gibi bir sıraya göre ya da eşgüdüm çalışması gereklidir. ısındığımızda yüzümüz kızarır; çünkü derideki kılcal damarlar genişletilerek vücudumuzun iç tarafındaki fazla ısının kan aracılığıyla yüzeye taşınarak bir radyatörde olduğu gibi soğutulması sağlanır. Soğukta renk uçuklaşır ve titreme başlar. Merkez, kas hareketlerin! hızlandırarak fazla ısının açığa çıkmasını sağlar. Dolayısıyla ek besine gereksinmemiz olur. Soğukta daha çok acıkmamızın nedeni budur. Keza bu beyin katmanında, tepe gözden değişerek bez özelliği kazanmışepifiz bulunur. Epifizin salgıları, dış ortama bağımlı olmadan, vücudun gelişmesi için zaman düzentenmesini sağlar.
Sonuncu bölgenin üzerinde de beyin kokunun üst kısmı"büyük gangliyon kökleri" ve "thalamus" bulunur. Milyonlarca sinir hücresinin bir araya gelmesiyle, bir zamanlar öğrenilen işlevlerin, bir çeşit bilgisayar merkezini oluşturur. Kaba bir tanımlama ile, beynin bu kısmı, geçmiş atalarımızın deneyimlerinin programlandığı ve depolandığı bir yerdir. Bu program, dış uyarılar sonucu belirli davranış şekillerinin ortaya çıkmasını sağlar, örneğin, düşmanca bir bakış veya tavıra veya karşı eşeyden bir bireyin yaptığı kura, İlgili hormonları salgılayacak programı devreye sokmakla (daha önce hazırlanmış programı)yanıt verilir ve bu da belirli davranış şekillerinin ortaya çıkmasına neden olur. Daha önce, narkoz sırasında hastanın bilinçsiz olarak kendini savunması ve kaçma hareketinde bulunması gibi.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla