Laiklik nedir ve İslâm'a göre hükmü nedir? İşte bu sorular konunun asıl yönünü oluşturmaktadır. Öncelikle Laikliğin ne olduğunu, ne olmadığını ele alalım, ardından İslâm'a göre hükmünü Kur'an ve Sünnet paralelinde ele alalım.
Laiklik/Laicisme, Fransızca kökenli bir kelime olup bazı sözlüklerde şöyle geçmektedir:
-Dünyevî ya da maddî olan, dinî olmayan ya da ruhî olmayan: Örnek: dinsiz terbiye, dinsiz sanat ya da musiki, dinsiz otorite, kilise karşıtı yönetim. (Oxford Sözlüğü)
-Hayatta ya da herhangi bir özel durumda, dinin ya da dinî itibarların kasıtlı bir uzaklaştırma ile uzaklaştırılması ilkesine dayalı yönelim. Örneğin: yönetimde mutlak dinsizlik politikası (Yeni Üçüncü Uluslararası Sözlük)
Görüldüğü gibi laiklik tevile yer bırakılmaksızın ister devlette ister toplumda, ‘hayatın tüm alanlarında dinsizlik politikalarının güdülmesidir.'
Yine laikliğin menşei de bu manayı ortaya koyar niteliktedir. Nitekim Laiklik, Ortaçağ'da muharref Hristiyanlık dinini kullanarak, halka zulmeden ve onları sömüren Kilise ve Krallıklara karşı dini ve hayata müdahalesini red eden düşünür ve filozoflar arasında çıkan o dehşetli mücadele neticesinde varılan orta çözümden fışkırmıştır. Buna göre toplum ve devlete ait bütün alanlardan din uzaklaştırılmıştır ve dinin hayata müdahale etmemesi ve dinin bireysel-vicdanî bir mesele olarak ele alınması gerektiği üzerinde uzlaşı sağlanmıştır.
Bu manada Laiklik hangi din olursa olsun dinin toplumsal hayata ve devlete olan müdahalesini red eder.
Peki, İslâm bu konuda ne söylemektedir? Laikliğin İslâm nazarında hükmü nedir?
Laiklik, dinin devlet ve topluma müdahale etmemesi, devletin din-dışılık üzere kurulması manasına geldiğine göre bu, İslâm'a tamamen zıttır. Çünkü İslâm gerek bireysel gerek toplumsal olsun, tüm alanlarda Allah'ın indirdiği hükümlere göre seyretmeyi farz kılmıştır. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:
"Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın..." (El-Maide /49
"...Hüküm ancak Allah'ındır. O, kendinden başkasına tapmamanızı emretti. Dosdoğru din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf /40)
"Yoksa onlar cahiliye dönemi hükmünü mü istiyorlar! İyi bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir!" (El-Maide /50)
"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." (El-Maide /44)
"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir." (El-Maide /45)
"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar fasıkların ta kendileridir." (El-Maide /47)
Dolayısıyla devletin işleri de dahil hayata dair her meselede Allahın hükümlerine göre seyretmek farzdır. Devletin Allahın indirdiği hükümlere göre yönetilmesi de farzdır. Allahın indirdiği hükümler dışında hükümler uygulamak ise Kur'anî ifade ile tuğyandır, tağutluktur! Allah'a karşı başkaldırmaktır... Allahın hükümlerini hiçe saymaktır ve münafıkların amelidir:
"Ve onlara: "Allah'ın indirdiğine (Kur'ân'a) ve Resûl'e gelin." denildiği zaman, münafıkların senden yüz çevirerek ayrıldıklarını görürsün." (Nisâ /61)
"Sana ve senden öncekilere indirilene iman ettiklerini ileri sürenleri görmüyor musun ki, Tağut'un hükmüne başvurmaya kalkışıyorlar! Oysa onu inkar etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları uzak bir sapıklığa çekmek istemektedir." (Nisâ /60)
"Andolsun her ümmet içinde: 'Allah'a kulluk edin ve Tağut'tan kaçının' diye bir peygamber gönderdik..." (En-nahl 36)
"Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan tamamen ayrılmıştır. Kim Tağut'u inkar edip Allah'a iman ederse en sağlam kulpa yapışmış olur." (Bakara /256)
Bu nedenle ne devletin ne de ferdin laik olması ‘Ben Müslümanım' diyen biri tarafından kabul edilemez. Çünkü Müslüman ölümü ve hayatı Yaratan'ın şu sözüne binaen hayatta Allah'ın emir ve nehiylerine göre seyreden kişidir:
"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım." (Zariyat /56)
Dolayısıyla ‘Ben Müslümanım' diyen kişi sadece bireysel meselelerde değil, alış-veriş, nikah-boşanma, miras, kira v.b. her alanda Allahın emir ve yasaklarına göre seyreder. Yine ceza hukuku, yönetim nizamı, iktisat gibi devletin tatbik ettiklerinde de Allah'ın indirdikleri ile kaim olur. Çünkü bunlarla alakalı Allahu Teala hüküm beyan etmiştir:
"Hırsızlık yapan erkek ve hırsızlık yapan kadının ellerini kesin; yaptıklarına karşılık ve Allâh'tan ibret verici bir azap olarak! Allâh Aziz'dir, Hakim'dir." (El-Maide /38)
"Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak kendisini şeytan çarptığından deliye dönmüş bir adamın kalkışı gibi kalkarlar. Bu durum onların 'alışveriş de faiz gibidir' demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi ise haram kıldı..." (Bakara /275)
"Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı." (Bakara /178)
"Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın." (En-Nur /2)
Yol kesenlere uygulanacak ceza ile alakalı şu ayet:
"Allah'a ve Resûlüne savaş açanlarla yeryüzünde bozgunculuk etmeye koşanların cezaları, ancak öldürülmektir, yahut asılmaktır, çapraz olarak elleriyle ayaklarının kesilmesidir, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları horluktur, âhiretteyse pek büyük bir azap vardır onlara." (El-Maide /33)
O halde bireye ve topluma intibak eden her meselede Allahın indirdikleri ile kaim olmak kaçınılmazdır. ‘ben Müslümanım' diyen için durum budur... bu nedenle ‘Ben Müslümanım' dediği halde bir kimsenin hükmü İslam'a göre küfür ve şirk olan laikliği kabul etmesi mümkün olamaz...
Laiklik ve İslam'daki hükmü ile ilgili bu açıklamadan sonra deriz ki:
Sayın Başbakan, Ortadoğu'daki Müslümanlara laikliği tavsiye ederek neyi amaçlamaktadır? Laik sistemin Türkiye'yi ve tatbik edildiği diğer bölgeleri sürüklediği ahlakî çöküntüyü görmüyor mu? Hakimiyeti insanların yaratıcısından alıp kula veren bu şirk düzenini Müslümanlara pazarlarken Allah'tan ittika etmiyor mu? ‘Şu laiklik ne menem şey' dediği günleri hatırlamayacak kadar vahim bir hafıza kaybı mı yaşamaktadır? Oysa kendisi ‘Ben Müslümanım' demektedir. Ve yine kendisi ‘hem laik hem Müslüman olunmaz' demekteydi... Yine kişiler laik olmaz, devlet laik olur demektedir. Peki, Allah, faizi haram kıldığı halde, "İslami faiz meselesiyle kendimizi sınırlamayalım. Uluslararası kurallara göre oynayalım. Faizin niteliğinin ne olacağına bakalım. Faizi yeniden tanımlayalım. "(
http://www.birincikuvvet.com/haber/g...m-/405684.html) demek kişiyi laik yapmaz mı sayın Erdoğan? Allah'ın hükümleri ile hükmetmek farz olduğu halde, Allah'ın indirmedikleri ile insanları yönetmek ve böylece Allahu Teala'nın kafir, zalim ve fasık olarak nitelendirdiği taifeye dahil olmak kişinin laik olması için yetmez mi? Hayır, yeter de artar! Öyleyse Allahın razı olmadığı bu hali değiştirmek ve Allahın razı olacağı şeye sarılıp Allahın indirdikleri ile hükmetmenin zamanı gelmedi mi? ‘Ben Müslümanım' demek öncesinde birtakım amelleri yapmayı gerektirir ki Allahu Teala şöyle buyurmuştur:
"Allah'a davet edip salih amel işleyen ve: "Muhakkak ki ben Müslümanlardanım." diyenden daha güzel sözlü kim vardır?" (Fussilet /33)
İşte size büyük bir salih ameli gösteriyoruz: Allahın indirdikleri ile hükmedecek olan Hilafet Devletini ilan edin ve böylece Allahın azabından kendinizi muhafaza etmek için bir hüccet edinin... Zira edegeldikleriniz, Allah nezdinde zulümdür: "Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir." (El-Maide /45)
Ve "Zulüm ile abad olanın sonu berbad olur!"
"İşte benim dosdoğru olan yolum budur, ona uyun. Değişik yollara uymayın, Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti."(En'am /153)