Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13. November 2011, 07:56 PM   #8
yeşil
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2011
Mesajlar: 107
Tesekkür: 791
69 Mesajina 174 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
yeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud of
Standart

Erkek Egemen ve Yetişkin Merkezli Dindarlık
İlmihallerin bilgi kaynaklarının ortaçağ fıkıh literatürü olduğu(25) tekrar hatırlanacak olursa, geçmişte ve günümüzde hakim anlayış olan erkek egemen bakış açısının, fıkha, oradan da ilmihallere yansımasını garipsememek gerekir. Halbuki Kur’an’dan ve Hz. Peygamber’in kadın konusundaki bakış açısını yansıtan bazı rivayetlerden yola çıkılarak, tam tersine, kadın-erkek eşitliğini esas alan bir yaklaşımı da savunmanın mümkün, hatta daha isabetli olacağına dair yapılmış pek çok çağdaş araştırma karşısında, ilmihallerin bu açıdan da gözden geçirilmesi cihetine gidileceği yerde, maalesef bu yönde ciddi bir adım henüz atılmış değildir. Cuma namazının ve teşrik tekbirlerinin kadınlar için gerekli görülmemesi (s. 163), asr-ı saadetteki uygulamalar görmezlikten gelinerek, kadın ve çocukların bayram namazlarına katılmalarının teşvik edilmesi şöyle dursun, bunun tamamen sükutla geçiştirilmesi (s. 164), kadının kocasının niyetine göre mukim ve misafir olacağı (s. 169), kocasının izni olmadan, kadının nafile oruç bile tutamayacağından dem vurulurken, aksi durumda kadının izninin gerekli görülmemesi (s. 261), ancak erkeğin, hasta, oruçlu veya hac ve umre için ihramlı olma durumunda karısını nafile oruç tutmaktan menedemeyeceği (s. 262), Şevval ve Zilhicce hilalleri konusunda iki kadının şahitliğinin bir erkeğinkine denk olabileceği (s. 269-270), asr-ı saadetteki uygulama tam ters yönde olduğu halde, kadınların kendi evlerinde namaz kılmalarının mescidlerde namaz kılmalarından daha hayırlı olduğu (s. 308) kadının itikafının kocasının iznine bağlı olduğu -ki kocasının da itikaf için karısından izin alması gerektiği akla bile getirilmemektedir- (s. 308), Kur’an’da hacca gitmek için, kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın, sadece maddi imkan ve yol güvenliği şart koşulduğu halde, kadının -güvenlik tehlikesinin bulunmadığı durumları da kapsayacak şekilde- mutlak olarak mahremsiz yolculuğa çıkamayacağı (s. 353), telbiye getirirken seslerini yükseltmemeleri, remel ve hervele gibi bazı uygulamaları yerine getirememeleri sebebiyle kadınların haclarının -akıl ve dinlerinin eksik olduğu iddiasının bir uzantısı olarak- erkeklere kıyasla ‘noksan’ olduğu (s. 378), hac yolunda kocası veya mahremi ölen kadının ‘muhsar’ sayılacağı ve hac yapmayarak ihramdan çıkması gerektiği (s. 381), Müslüman ve Ehl-i Kitaptan olanların “kadın dahi olsalar” (?) kestiklerinin yenebileceği (s. 399), -yine asr-ı saadetteki uygulamaların hilafına olarak- İslam kadınlarının abdest, namaz ve oruç gibi dinle ilgili birtakım meseleleri, ya kocaları ve mahremleri aracılığıyla ya da “kocalarının izni ile” ve “arasıra bir ilim meclisine giderek” öğrenmeye çalışabilecekleri, ama kocalarının rızası olmadıkça bir ilim meclisine katılamayacaklarının ileri sürülmesi(26) (s. 407), ancak kocası bir meseleyi çözemediği veya sorup öğrenmekten çekindiği takdirde, gidip ehlinden sorma hakkının olabileceği (s. 407), yine evlilik konusundaki şahitlikte de iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahit- liğine denk sayılacağı (s. 414), kocanın karısına karşı görevleri arasında “zevcesi ile güzel geçinmek” zikredilirken, kadına kocasının dine uygun ‘emirlerini’ tutma mükellefiyetinin düşmesi (s. 443-444) gibi hususlar, yukarıda sözü edilen erkek egemen bakış açısının birer yansıması niteliğindedir.
Öte yandan, çocuk ve gençlerden ziyade yetişkinlerin esas alınması, çocuk ve gençlerin, hele kız çocukların ve genç kızların dışlanması, namaz haricinde çocukların camiye sokulmaması yönündeki telkinler (s. 232) çocuğun dayakla namaza ve oruca alıştırılmasının tavsiye edilmesi (s. 282), şu anda İslam dünyasının -ve de ülkemizin- nüfusunun çok önemli bir kısmını oluşturan genç nesillerin yok sayılmasından başka bir anlama gelebilir mi? İslam dünyasının geleceği kendilerine bağlı olan gençliğin, ilmihallerde tamamen ihmal edilmesinin izahı mümkün olmasa gerektir.
yeşil isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
yeşil Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (14. November 2011), Miralay (15. November 2011)