| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Oct 2011 
					Mesajlar: 107
				 Tesekkür: 791 
		
			
				69 Mesajina 174 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 25      | 
				  
 
			
			8- Yunus Emre
 “Dutulmadı Yûnus canı geçtdi tamudan uçmağı
 Yola düşüp dosta gider ol aslına uyukmağa”  [1]
 
 Yunus Emre bu sözleriyle Cennet ve Cehennemle ilgilenmediğini, aslı olduğuna inandığı Allah’ta batmak yani fenafillah olduğunu söylüyor. Zira ona göre hem kendisinin hem de herkesin aslı Allah’tır. Allah olduğuna inanan bir kimsenin cennet ve cehennem umurunda olmaz, onda böylece diğer sûfistler gibi bu inancını dile getirmiş oluyor. Bir kimse Kuran’a dolayısıyla İslam Dinine inanmaya bilir, kendisine ait inançları da olabilir, fakat bunları İslami değerleri küçümsemek suretiyle dile getirmesi hiç hoş değildir.
 Kendisinin ve herkesin İlah olduğu konusunda şöyle diyor.
 
 “Yûnus’dur eşkere nihan Hak toludur iki cihan
 Gelsün berü dosta giden hûr u kusûr burak nedür”
 “Ol bi - nişandur cihandan ne diyelim dölümüz andan
 Ol âlem-i deyyân zat her zât içinde zât olur.”  [2]
 
 Bu sözleriyle, dünya ve ahiretin Allah’la dolu olduğunu yani Allah’tan ibaret olduğunu, bu yapı içerisinde, cennetteki hûriler, köşkler ve burakların anlamsız birer hiç olduğunu söylüyor.
 Bu sözlerinin Kuran’a göre yanlış olduğunu söylemek isteyenlere, İlim diye söylenen sözlerle Kuran’ın manasız bir gözbağı olduğunu, asıl kitabın Aşk kitabı olduğunu, dolayısıyla Kuran’ın onu ilgilendirmediğini ifade ediyor. Şöyle ki :
 
 “İlim hod göz hicâbıdur dünya ahret hisâbıdur
 Kitab hod ışk kitabıdur bu okunan varak nedür.”  [3]
 
 Bu gibi sözleriyle ne demek istediğini anlamak için kendisinden nişan (işaret) isteyenlerin. Hallâc-ı Mansur zihniyetini ölçü almalarını şu beyitleriyle söylüyor:
 
 “Bunda beli diyen kişi andâ tamâm olur işi.
 Bizden nişân isteyene ol Hallâc-ı Mansûr nedür.”[4]
 
 “Sen seni bırak dost yüzine sensüz bak
 Mansur’layın “ene’l - Hak” dahı sebükbar gerek.” [5]
 
 “Bin yıl toprakda yatursam ben komayam “ene’l - Hakk’ı”
 Ne vakt gerek olurısa ışk nefesin urıgelem”  [6]
 
 “Yunus’a kadeh sunan “ene’l - Hak” demin uran
 Bir cur’a sundu bana içdüm ayılamazam”. [7]
 
 “Bizim meclis mestlerinin demleri “ene’l - Hak” olur
 Bin Hallâc-ı Mansur gibi en kemine divanesi.”  [8]
 
 Diyor ki : “Bizim meclislerimizin her an konusu Allah olduğumuzu söylemektir, bizim zayıfımız bu konuda bin Hallâc-ı Mansur gibidir.”
 
 Hani, Mevlânâ bütün kainatta meydana gelen olayların aslında, Allah’ın kendi kendisiyle huzur tavlası oynamasından ibaret olduğunu söylemişti. İş böyle olunca, emr edende emr edilende, iman edenle, iman etmeyen, iyi ile kötü hepsi bir olmuş olurlar. Sûfizmin bu zihniyetine inanan ve kendisini Allah sanan Yunus Emre bu inancını şu sözlerle anlatmaya çalışıyor.
 
 “Tangrı kadim kul kadim ayrulmadum bir adım
 Gör kul kim Tangrı kimdür anla iy sâhip-Kabûl
 “Bize birlik sarâyın toğru beşâret ayın
 Geç ikilik fikrinden kağıl benliği yâ kul.” [9]
 
 “Nemrûd adın İbrahim’e ben bağ u bostan eyledim
 Küfür yüzinden toğuban gine odu yakan benem.”
 “Ol Hallâc-ı Mansur’ıla söyleridüm “ene’l-Hakk’ı”
 Benem gine onun boynuna dar uryanın dakan benem.” [10]
 
 “Cercis olup basıldum Mansur oldum asıldum.
 Hallâc panbuğu gibi bunda atılup geldüm.”
 “Zekeryâ oldum kaçdum irdüm ağaca geçdüm.
 Kanum dört yana saçıp depem deldirüp geldim”
 “Yolumuz Sübhânıdı peygamberler cânıdı
 Yûnus hod pinhânıdı Sûret değşirüp geldüm.” [11]
 
 “Gah hâlis gâh muhlis olam us Fûrkan’ıla
 Gâh Rahmânu’r-rahim yâ Hayyu yâ Mennan olam.”  [12]
 
 Anlattığı şeyler, İlâh’lıkta halden hale geçerek tam bir huzur tavlası oynamak, iddiasındadır.  Ve bunlar gibi daha bir çok sözler. Bu sözleri yalnız Yunus Emre söylemiyor, örneğin Abdulkadir Geylani’nin de tarikatça kendisine ait olduğu kabul edilmiş benzer sözleri var.
 
 9- Abdulkadir Geylani
 
 “İbrahim ateşe atılınca onunla beraber idim.
 Ateş ancak benim duam ile soğuyup yakmaz oldu.
 İsmâil’e bedel getirilen koç ile beraber idim.
 Koçlar ancak benim gönül cömertliğimle indi.
 Yakub’un gözü kapanıp kör olduğunda anunla beraber dim.
 Yakub’un gözleri ancak benim nefesimle iyileşip şifâ buldu !
 Yüceye çıkarken İdris ile beraber idim, Onu Firdevs’e en güzel CENNETİME oturttum !
 Musâ Rabbine munacaat ederken beraberinde idim,
 Musâ’nın asa’sı benim asamdan meded gördü !” [13]
 
 Sûfistlerin en ısrarlı söyledikleri şeylerden bir tanesi birer Hallac-ı Mansur örneği olduklarını söylemeleridir. Onlarca “Enel Hak” yani ben Allah’ım diyen Hallac-ı Mansur vazgeçilmez bir semboldür.
 Hallac-ı Mansur mantığıyla sözler söylediler, yazılar yazdılar; şiirler söyleyip onlara kafiyeler dizdiler. Bütün bunlara biri çıkıp ta samimi olarak dil sürçmesidir sarhoşluktur diyemez, zira söylenen bu sözler böyle bir müdafaa kalıbına sığmaz, binlerce küfür söz iddia ettikleri gibi olsaydı kitaplara geçirilip belgelenmezdi. Onları bu şekilde müdafaa edenler; kendileri de ya sûfist’tir, yada sûfistlere zihnen av olmuş  mürittir. Zira bütün bunlar sûfizim sisteminden başka bir şey değildir. Bilerek ve isteyerek kaleme alınmışlardır.Yunusun, Allah’lık iddiasıyla kaleme alınmış aşağıdaki menzum sözlerine aklı başında olup ta, kim kasıtsız ve amaçsızdır diyebilir:
 
 “Ol kadir-i kün feyekûn lutf idici Rahman benem
 Kısmedin rızkını viren cümlelere sultân benem
 Nutfeden âdem yaratan yumurtadan kuş düreden
 Kudret dilüni söyleyen zikr eyleyen sübyan benem
 
 Kimini zâhid eyleyen kimini fâsık eyleyen
 Ayıblarını örtüci ol delil ü bürhân benem
 Bir kulına atlar virüs avrat u mal çiftler virüs
 Hem yok birinün bir pulı Rahim ü Rahmân benem
 
 Benem ebed benem beka ol Kadir-i Hay-mutlak’a
 Hızır olan yarın sakka anı kılan gurân benem
 Dört dürlü nesneden hâsıl bilün benemüşde delil
 Odıla su toprag u yil; bünyad kılan Yezdân benem
 
 Ete deri sünük çatan ten perdelerini dutan
 Kudret işim çokdur benüm hem zâhir ü ayân benem
 Hem bâtınam hem zahirem hem evvelem hem âhıram
 Hem ben ol’am hem ol ben’em hem ol kerim ü han benem
 
 Yoktur arada tercümân andacı iş bana ayân
 Oldur bana viren lizân ol denize ummân benem
 Bu yiri gök’ yaradan bu arş,u kursi; durduran
 Bin bir adı vardur Yûnus ol sâhib-i Kur’an, benem.”[14]
 
 [1] (Yunus Emre Divânı, Kültür Bakanlığı Yayınları Seri.380 - B. 1989, Hazırlayan Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş, sayfa 1.)
 [2] (Yunus Emre Divânı, Kültür Bakanlığı Yayınları Seri.380 - B. 1989, Hazırlayan Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş, sayfa 25-35 den.)
 [3] (Yunus Emre Divânı, sayfa 25. )
 [4] (Yunus Emre Divânı, sayfa 37. )
 [5] (Yunus Emre Divânı, sayfa 73. )
 [6] (Yunus Emre Divânı, sayfa 101. )
 [7] (Yunus Emre Divânı, sayfa 103. )
 [8] (Yunus Emre Divânı, sayfa 226. )
 [9] (Yunus Emre Divânı, sayfa 81. )
 [10] (Yunus Emre Divânı, sayfa 102. )
 [11] (Yunus Emre Divânı, sayfa 107. )
 [12] (Yunus Emre Divânı, sayfa 113. )
 [13] ( Füyûzât-ı Rabbâniyye, Şeyh Abdülkadir Geylâni, Çeviren Celâl Yıldırım, sayfa 74. Bedir Yayınevi 1975 ).
 [14] (Başlangıçtan Günümüze Tasavvuf, Timaş Yayınları-1996, Doç Dr.Ahmet Kırkkılıç, sayfa 184-185 ).
 
				 Konu yeşil tarafından (2. December 2011  Saat 07:45 PM ) değiştirilmiştir.
 |