| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Oct 2011 
					Mesajlar: 107
				 Tesekkür: 791 
		
			
				69 Mesajina 174 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 25      | 
				  
 
			
			10- Seyyid Nesimi
 “Vahdet-i Vücûd nazariyesinde “Lâ ilâhe illallah” lafzı “Lâ - mevcûde illallah. Allah’tan başka varlık yoktur” şeklinde ifade edilir. Buna göre her şey onun çeşitli şekillerde tecellisidir, hatta daha ileri bir söyleyişle ondan bir cüzdür.”
 
 “O mâşuk ile âşık oldı bir zât
 Mahf oldı vücûd-ı nefy isbât
 Her katre muhit-i âzam oldı
 Her zerre Mesih-i Meryem oldı
 
 Mescûd ile sâc id oldı vâhid
 Mescûd-ı hakiki oldı sâc id
 Gayr oldu helâk-ü ‘vech’ kaldı
 Bahr oldu şu kim bahre daldı
 
 Ref’ oldı hicâb-ı mâ-sivâ’llah
 El kudretü vel - bekaü li’llâh
 Sırr-ı ezel oldı âşkârâ
 Arif nice eylesün müdârâ
 
 Külli yer ve gök Hak oldı mutlak
 Söyler def ü çeng ü ney “Ene’l - Hak” [1]
 
 Nesimi, şiirde Vahdet-i Vücûd’çuluk yaparak her şeyin “Ene’l - Hak” dediğini söylemektedir. Örneğin : Secde edenle, secde edilenin, sevenle, sevilenin bir olduğunu. Yer ve gök’ün mutlak olarak Hak yani Allah olduklarını, def, çeng, ney’in de Ene’l - Hak söylediklerini söylemektedir.
 
 11- Sadrettin-i Konevi
 
 Sadrettin-i Konevi’den, bir hadisi tefsiri :
 
 “Şimdi işin sonuna geliyoruz...
 Bütün bu işlerden sonra.. Olacakları ondan duymaya çalışacağız.
 Yüce Allah, bize şu manayı anlatmak istiyor
 - .. Ve sen baki kalırsın.. Ama, sensiz olarak..
 Ve.. Sen, ben olursun.
 Sonra.. Ben, sen olurum.. Sen dahi bensin..
 Hasılı : Her şey onda ve O olur..” [2]
 
 12- Niyazi-i Mısri
 
 Halveti terikatinin Mısriyye kolunun kurucusu olan Niyaz-i Mısri 1105 tarihinde Limni adasında ölmüştür. Onun beğendiği önder Hallac-ı Mansur’dur.
 
 “Esselâ dâr-ı Enel - Hak’da bugün Mansur olup
 Can u başından geçen serdâr’ı aşka esselâ.” [3]
 
 Bu şiirde Hallac-ı Mansur gibi ilâhlık iddia edip, bu yolda canını vermeyi göze alanlara övgü ve yardım çağrısında bulunuyor. Vahdet-i Vücûd iddiasıyla ilgili, diğer sözlerinden örnekler verebiliriz, Şöyle ki :
 
 “Hak yüzü insan yüzünden görünür
 Zât-ı Rahman şeklin insân eylemiş.” [4]
 
 “İsteyü git âlemi
 Ademde bul âdemi
 Sırr-ı nefahtü demi
 Nefsidürür kâmilin” [5]
 
 
 Daha önceki sofistlerden verdiğim örnekler gibi, Mevlana’nın Allah kendi kendisiyle huzur tavlası oynuyor iddiasını, Niyazi Mısri şu sözlerle ifade ediyor :
 
 “Ân-ı dâimdir hakikat güneşi
 Ol ânım ben gitmezem ben gelmezem
 
 Meryem içre ben doğurdum bir gulam
 Hem bugün de bir gülüm kim solmazam
 
 Ben doğurdum atasız hem İsa’yı hem
 İttisalim var ana ayrılmazam
 
 Sanma kim Mehdi benim Mehdi odur
 Adı Yahya’dır anın yanılmazam
 
 Vasıtasız esmâ-i hüsnâ cümleten
 Bu sözü isbata âciz kalmazam
 
 Sır ile bana içimden söylenir
 Mısriyâ ben doğmazam ben ölmezem.” [6]
 
 
 13- Hacı Reşid Paşa
 
 Hacı Reşid Paşa’nın, Tasavvuf isimli kitabından :
 
 “Eyle iska-ı izâfat hüviyet birdir
 Nazar-ı ehl-i hakikatte hakikat birdir
 Vahdet asârıdır eşyadaki renk-i kesret
 Hakşinasana göre vahdet ve kesret birdir.” [7]
 
 
 14- İbnu’l-Fâraz
 
 Daha öncede belirttiğimiz gibi, sûfistlerin Allah’ı seviyoruz sözüyle kastettikleri, aslında kendilerini sevmeleridir. Zira, onlara göre, Allah ile kendileri birdirler ve İbadet ile sevgiyi özellikle kendilerine tahsis ederler. Bu manada olmak üzere İbnu’l-Fâraz’ın, “Nazmu’s - Sülûk” diye isimlendirdiği kasidesinden şu örneği verebiliriz :
 
 “Makamda kıldığım namazlar onadır
 Ve şahit oluyorum ki o da bana namaz kılıyor.her ikimiz de namaz kılan’bir’iz;
 Secde etmekle kendi hakikatı. Her secdede ‘bir’ olarak
 Bana namaz kılan, benden başkası değil.
 Her sevdede namazım da, benden başkasına değil
 Ben O’yum, O da ben;
 Ayrılık yok aramızda. Aksine zâtım, zâtımı sevdi.
 Benden bana elçi olarak gönderildim.
 Zâtım, âyetlerimle bana delâlet etti.  [8]
 
 Görüldüğü gibi,sevmesi ve ibadeti kendi kendisinedir.
 Sûfistlerin Vahdet-i Vücûd iddiasıyla ilgili olarak, daha birçok örnekler vermek mümkündür. Örnekleri çoğaltmak verdiğimiz örneklerin benzer bir tekrarından ibaret olacağı için, konuyu daha da örneklendirmeğe gerek yoktur. Fakat şu anlaşılmalıdır ki, Sûfistlerin en temel iddiaları ve tasavvufun yapı olarak tamamı Vahdet-i Vücûd iddiasıdır. Ve bu iddia Kuran’ın öğrettiği Allah’ı tevhid etme, yani Tek bir ilâh olarak kabul etme anlayışına tamamen zıt bir iddiadır.
 
 [1] (Başlangıçtan Günümüze Tasavvuf, Timaş Yayınları-1996, Doç Dr.Ahmet Kırkkılıç, sayfa 210 ).
 [2] (Hadis-i Erbain, Tasavvuf Sadreddin-i Kunevi Rahmet Yayınları - 1970 Baskısı sayfalar 35-36 )
 [3] (Tam ve Mükemmel Niyaz-i Mısri Divanı, Sağlam Kitabevi 1976 sayfa 23. )
 [4] (Tam ve Mükemmel Niyaz-i Mısri Divanı, Sağlam Kitabevi 1976 sayfa 111. )
 [5] ( Yukarda adı geçen eser, sayfa 127 )
 [6] (Tam ve Mükemmel Niyaz-i Mısri Divanı, Sağlam Kitabevi 1976 sayfa 167 ).
 [7] Hacı Reşid Paşa, Tasavvuf, Tarikatler Silsilesi ve İslâm Ahlak-ı, Salâh Bilici Kitabevi 1965, sayfa 60).
 [8] ( İbn Teymiyye Külliyatı C.2, Tevhid Yayınları 1987, sayfa 356. )
 
				 Konu yeşil tarafından (11. December 2011  Saat 04:29 PM ) değiştirilmiştir.
 |