Tekil Mesaj gösterimi
Alt 8. November 2012, 12:07 AM   #167
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
bartsimpson Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
belkide bilimin bu hızla ilerleyişi karşısında yarın meleklerle(?) konuşur duruma geleceğiz.
(16 yüzyıl avrupasına elinde telsiz ile git birbirini görmeyen iki insanı konuştur sana tanrı diye taparlar)
demem o ki varlık ile yokluk bakış açısına göre görecelidir.

Sevgilerle
1- meleklerle(?)
Soru işareti koymuşsunuz? Varlığı yada yokluğu konusunda çekimser veya fikir sahibi olmadığınızdanmı koydunuz bart kardeşim?

2- demem o ki varlık ile yokluk bakış açısına göre görecelidir.


Bu da yanlış bir tespit olmuş bart kardeşim, üzerinde yeterince düşünmeden yazmışsınız.

Bakmak başka, görmek başkadır. Bazıları bakar göremez, bazılarıda görür ama kabul edemez. Bu kendini bir şeylere inandıran insanların aynı konuda başka bilgilere kendini kilitlemesi kompleksinden kaynaklanır. (derinlere girmeyeceğim.)

Önermenizin yanlışlığını örnekle de anlatmaya çalışalım:

Hemen yan odada bulunan bir yakınınızı, görecek açıda değilseniz, baktığınızda göremezsiniz. Ama aslında siz göremesenizde o vardır. Şimdi, bir şekilde görme engeli nedeniyle, göremediğin için odada kimse yok dersen bu gerçek olmaz.

Ancak, odada kimseyi göremiyorum, yada odada kimse yok galiba, veyahut oda da olduğunu sanmıyorum diyebilirsiniz.

Bakınız olay, nereden nereye geldi. Göremediğimiz, anlayamadığımız, test edemediğimiz, deneye tabi tutamadığımız şeyleri yok sayamayız.


Melekte vardır, İblis te vardır, Herkesin özel bir yanı olduğu (örneğin nefis, kötü huy, ego vb.) iddia edilen İblis kıyamete kadar insanları dosdoğru yoldan çevirmek için rabbimizden izin aldığına göre kıyamete kadar yaşayan bir varlıktır ve insanlar ölse bile, "kalan sağlar bizimdir" diyerek, iman edenleri yoldan çıkarmaya çalışacaktır.

Bize düşen, bunları algılayamadığımız için yok saymak yerine, sembol, mecaz saymak yerine; kurandaki kıssaların ne olduğunu iyi anlayabilmek, İblisin itiraflarından faydalanarak ona göre tedbirler alabilmek olmalıdır.

ŞİMDİ DE KURANDA DAĞLAR, YER VE GÖK GİBİ (BİZİM KONUŞAMAZ SANDIĞIMIZ) ŞEYLERLE RABBİMİZİN NASIL KELAM ETTİĞİNİ ANLATMAYA ÇALIŞARAK, KURANDAKİ HER KONUŞMANIN ÖRNEKLEME OLMADIĞINI, GERÇEK OLDUĞUNU, BUNA GÖRE KENDİMİZİ AYARLAMAK GEREKTİĞİNİ GÖSTERELİM:

İnsan, kelam edebilmek için ses tellerine, tellerin titreşimlerine, dil ve dudak hareketlerine vb. muhtaç olurken, kelamının işitilebilmesi içinde, sesten daha baskın; gürültü, rüzgar vb. etkenlerin olmaması gerekir.

İşte bu kısıtlımaya maruz kalan insan, ancak öğrenebildiği kadarıyla kelam edebilir, kelamını anlatabilir, kelamı anlayabilir.

Halbuki rabbimizin bu tür ihtiyaçları ve kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmadığı gibi, rabbimiz yarattığı her şeyle yine onlarda kendisinin düzenlediği mekanizma sayesinde onlara kelamını anlatır, onların kelamını anlamasını sağlar.

İşte bu nedenle, bizim örnekleme yöntemi sandığımız, dağın imtihanı kabul etmemesini söylemesi, yer ve gökün rabbimizin emrine karşı "isteyerek geldik" demesi rabbimizin bunlarla olan kelamını anlayamadığımız için örnekleme kabul edilmektedir.

Rabbimiz, yarattıklarına görevler verirken, onların anlayacağı, bildiği dilden ( bu iletişim şekli bizi ilgilendirmediğinden bilmemize gerek yoktur, bu nedenle kuranda bunun bilgisi verilmemiştir, iletişim vardır, ama nasıl sağlandığı anlatımı yoktur.) emrini iletir. Bu emri alan dağlar, bitkiler, hayvanlar, yer ve gök emri tatbik eder, bu şekilde de rabbimizi tespih ederler.

Selamlar,
aorskaya

aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla