| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Nov 2012 
					Mesajlar: 300
				 Tesekkür: 477 
		
			
				198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 24      | 
				  
 
			
			4.1.1. Kendine Tebliğ Ulaşmamış  Olanlar 
 Kendine bir  elçinin tebliği  ulaşmamış olanın sorumluluğu fıtrata uymakla sınırlıdır. Fıtrata  uymak,  şirke karşı yani Allah’tan başkasına kul olmaya karşı direnmeyi   gerektirir. Allah  Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah kendisine ortak koşulmasını  bağışla*maz, bunun dışında olanı dilediği kimse için  bağışlar.”(Nisa  4/48)
 Allah’ın  varlığının ve birliğinin  delili her yerde sayısız miktarda olduğu halde ortak  koşulanlarla  ilgili bir delil yoktur. Bu konuda tek dayanak gelenektir. Allah  Teâlâ  şöyle buyu*rur:
 “Onlara,  “Allah ne indirmişse ona ve o  Elçi’ye gelin.” denince şöyle derler:  “Atalarımızda ne bulmuşsak o bize yeter”.  Ya ataları bir şey bil*mez,  doğru yolu da tutmaz  kimseler idiyse?”(Mâide 5/104)
 
 
 “İyi  bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa  hepsi Allah’ındır. Öyleyse  Allah’ın yakınından ortaklara yalvaranlar neyin  peşindedirler? Onların  peşine takıldığı sadece kuruntudur. Onlar  sadece yalan söylerler.”(Yunus  10/66)
 Aklını kullanan  bu batağa düşmez. Çünkü  “(Allah)  o pisliği aklını  kullan*mayanların üs*tüne bırakır.”(Yunus  10/100)  Bu sebeple  insana tebliğ ulaşsın veya ulaşmasın, onun bağışlanmayacak  günahı, şirk  günahıdır. Yukarıda geçen ilgili âyetlerden birini burada  tekrarlayalım.
 
 “Şunu  diyemezsiniz: “Önceden ortak  koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra  gelen bir nesil idik. O  batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu  edeceksin?”(A’raf 7/173)
 Kendine  peygamber tebliği ulaşmamış  olanlar, bir peygamberden öğrenilebilecek şeylerden  sorumlu olmazlar.  Çünkü Allah Teâlâ şöyle  buyu*rur:
 “Allah,  kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.”(Bakara  2/286)
 Bu konu ile  ilgili olarak “Cennete Kimler Girer” başlıklı yazının da okunması yararlı  olur.
4.1.2. Kendine Tebliğ Ulaşmış  Olanlar
 Kendine  Allah’ın elçisinin tebliği  ulaşan kişi önce o elçiyi sorgulamalıdır. Çünkü Allah  her elçiye,  elçiliğini ispatlayacak belge vermiştir. Taklidi mümkün olmadığı  için o  belgeye mucize denir. Mucizeyi gören kişi, Allah’ın ona elçilik görevi   verdiğini gözüyle görmüş gibi kavrar. “Eşhedu enne Muhammeden abduhu ve  resuluh.” Yani “Ben  şahitlik ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve  elçisidir.” dememiz bundandır.  Onun mucizesi olan Kur’ân’ı anlayan  herkes bu kanaate  varır. Allah  Teâlâ şöyle buyurur:
 “Doğru yol   kendisi için apaçık belli olduktan sonra kim o elçiden ayrı düşer ve  müminlerin  yolundan başka bir yola girerse onu gittiği yolda bırakır ve  cehenneme sokarız.  Ne kötü hale gelmedir o!”(Nisa  4/115)
 Fıtrata  uyanlar, benliklerini koruyan, doğru olduğu için dine uyanlardır. Allah  Teâlâ bunlarla ilgili olarak şöyle  buyurur:
 “Rabbimiz   Allah'tır diyen, sonra doğru davrananlar.. onların üzerlerine melekler  iner ve  «korkmayın, üzülmeyin, size söz verilmiş cennet ile sevinin»   derler.
 Biz  dünya  hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Ahirette sizin  için canınızın çektiği her şey vardır. Sizin  için orada istediğiniz her  şey vardır.
 Bu, bağışlaması  ve ikramı bol olan Allah tarafından bir ziyafet olarak  verilecektir.
 Allah'a  çağıranın, iyi işler yapanın ve «ben müslümanım»  diyenin sözünden daha güzeli kimin sözüdür?”  (Fussilet 41/30-33)
 4.2.  Kararsızlar
 Kendi  arzularına uygun olarak yaşamak isteyenler,  Allah’ın her şeyi vermesini ama emir  vermemesini isterler. Bunlardan  bazıları da Allah’a kulluğu, isteklerinin  kabulüne vasıta sayarlar.  İşler iyi giderse sevinir, dine sarılırlar.
 Kötü  giderse umutsuzluğa kapılır,  yoldan çıkarlar. Bunlar dine, doğru olduğu için  değil, menfaatlerine  uygun düştüğü için uyarlar. Menfaatleri bozuldu mu  kararları değişir,  çareyi başka kapılarda aramaya başlarlar. Onun için bunlara  kararsızlar  demek uygun olur. Bununla ilgili olarak “Müşrikin Din Anlayışı”   bölümünü okumak gerekir.
 
 4.3. Fıtrata  Uymayanlar
 Allah  Teâlâ şöyle buyurur: “Sizi  yaratmış olan, sonra size rızık veren, sonra canınızı alacak olan,  sonra yeniden  diriltecek olan Allah’tır. Ortaklarınız içinde bunlardan  birini yapan var mıdır?  Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve   yücedir.
 
 
 İnsanların  kendi elleriyle yaptıkları  yüzünden karada ve denizde bozulmalar  ortaya çıktı. Bu, yaptıklarının bir  kısmı-nı onlara tattırsın diyedir.  Belki vazgeçerler.
 De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın  ki, bundan evvelkilerin sonu nasıl olmuştur?» Onların çoğu müşrik  kimselerdi.
 Sen  yüzünü o doğru dine yönelt. Bunu Allah  tarafından gelecek olan ve savma  imkanı olmayan bir günden önce yap. İnsanlar o  gün bölük bölük   bölüneceklerdir.
 Kim kâfir olursa kâfirliği kendi  aleyhinedir. Kim de iyi iş yaparsa kendileri için hazırlık yapmış  olurlar.”(Rum  30/40-44)
 İnsanların  çoğunun müşrik olması, çoğunun fıtrata  uymaması demektir. Müşrik, ortak koşana  denir. Ortaklık en az iki şey  arasında olur. Bunlardan biri daima Allah’tır;  ikincisi değişir.
 
 Bazen değer verilen bir varlık, bazen  de bir ruhani olur.  Allah’a ortak sayılan bu varlıklara, Allah’a ait  özellikler yakıştırılır.  Allah ile bitecek işin, ancak onların araya girmesi  ile olacağına inanılır[14]. Böylece kişi,  Allah’tan önce bu aracıya kul olur.
 Çünkü aracılar yarı insan, yarı tanrı   sayılırlar. Hıristiyanların 451’de Kadıköy’de toplanan dördüncü  ökümenik konsil’de İsa aleyhisselamın “.. mükemmel Tanrılığa ve mükemmel  insanlığa  sahip, gerçek Tanrı ve gerçek insan olduğuna[15] karar  vermeleri bundandır.
 Bu, aklın ve fıtratın kabul edemeyeceği bir iddiadır. Bu   sebeple bu tür inançlara sahip olanlar akıllarını kullanmaya yanaşmaz,  uydurma  iddialar, telkinler ve manevi baskılarla insanları  şartlandırmaya  çalışırlar.
 İnsanlardan bir  kısmı da kendilerini tanrılaştırarak Allah’tan önce kendilerine kul olurlar.
 
 
				__________________De ki: “Ey kâfirler!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
 Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
 Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.  Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
 Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
 Kâfirûn Sûresi
 |