| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Nov 2012 
					Mesajlar: 300
				 Tesekkür: 477 
		
			
				198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 24      | 
				  
 
			
			5.  İNSAN ALLAH’IN HALİFESİ Mİ  ?
  
 
Allah  Teâlâ şöyle buyurur:
 “Bir gün  Rabbin meleklere: “Yeryüzünde bir  halifelik oluşturmaktayım” dedi.  Melekler: “Orada karıştırıcılık yapacak ve kan  dökecek birilerini mi  oluşturuyorsun? Ama neylersen, güzel eylersin; biz bu  sebeple sana  boyun eğeriz. Sen en temizini yaparsın[1]”  dediler. Allah dedi  ki: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”(Bakara  2/ 30)
 Başkasının  yerine geçene halife  veya halef denir. Her insan, öncelikle aile  büyüklerinin yerine geçer.  Hayatı boyunca, bir çok kimsenin malını, makamını ve  imkanlarını ele  geçirebileceği gibi elinde olanı da kaptırabilir.
 Bütün  karışıklıklar, elindekini  kaybetme korkusundan veya başkasının yerine geçme  arzusundan  kaynaklanır. Peygamberlere karşı gelenler de ellerindekini kaybetme   korkusu ile hareket etmişlerdir. Buna karşılık her bir peygamber şunu   söylemiştir:
 
 “Ben  sizden bunun bir karşılığını beklemiyorum. Alacağım karşılığı alemlerin Rabbi  verecektir.”(Şuarâ  26/127)
 Melekler;  “Orada karıştırıcılık yapacak ve kan dökecek  birilerini mi oluşturuyor*sun?”derken   bu sistemden duydukları endişeyi aktarmışlardır. Allah Teâlâ bunun  olmayacağını  söylememiş ama meleklerin bilmediği şeyler olduğunu  belirtmiştir.
 Bu  âyete dayanılarak insanın,  Allah’ın halifesi olduğu iddia edilir. Halife,  kendinden öncekinin  yerine konan ve onun makamına geçen kişidir[2].   Önceki kişi ya orada bulunmamalı veya aciz yahut ölmüş olmalıdır.  Bunlar Allah  hakkında düşünülemez. Öyle ise insan Allah’ın değil,  ancak, bir başka insanın  halifesi olabilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 “Bak  Davûd!  Biz seni  bu toprağa halife yaptık. İnsanlar arasında gerçekçi kararlar  ver. Arzuna uyma,  bu seni Allah’ın  yolundan  saptırır.”(Sâd  38/26)
 Çünkü  Davûd, kendinden önce o  toprağa hakim olan Talut’un yerine geçmişti. Konu ile  ilgili âyetlerin  tamamı insanların birbirlerine halife olmasını anlatır[3].  Onlardan ikisi şöyledir:
  “Kavmi, Nuh’u  yalancı yerine koydu. Biz de onu ve  gemide kendisiyle beraber olanları  kurtardık. Onları ötekilere halifeler yaptık.  Âyetlerimizi yalan  sayanları da suda boğduk. Bak bakalım, uyarılan o kimselerin  sonu nasıl  olmuş.”(Yunus  10/73)
 
 İsrail  oğulları  Musa  aleyhisselama demişlerdi ki:  "Sen gelmeden önce de işkence gördük,  geldikten sonra da." Musa dedi  ki: "Belki Rabbiniz düşmanlarınızı yok eder de bu  toprakta sizi onların  halifesi yapar. Sonra da nasıl davranacağınıza  bakar."(A’raf  7/129)
 Bilgisine  güvendiğim bir kişi ile aramızda şu konuşma geçti[4]:
 Sordum:  İnsan Allah’ın vekili olabilir mi?
 Dedi  ki: Hayır, Allah, peygamberini vekil etmemiştir; bizi eder mi? O, Peygamberine  şöyle demiştir:
 "Allah   dile*seydi şirke düşmezlerdi. Biz seni onların üzerinde bir koruyucu  yapmadık.  Sen onların üzerinde bir vekil de değilsin."(En'am  6/107)
  "Sen  sadece bir uyarıcısın. Her şeye vekil olan  Allah'tır."(Hûd  11/12)
 Sordum:
 İnsan Allah’ın halifesi olabilir mi?
 Dedi  ki: Evet, çünkü Allah meleklere, “Yeryüzünde bir halife var edeceğim”  buyurmuştur.
 Sordum:  Halifelik mi üst görevdir, yoksa vekillik  mi?
 Dedi  ki: Halifelik. Vekil bazı konularda temsile yetkili olur ama  halifenin yetkisi fazladır. 
 Sordum:  Allah’ın vekili olamayan, halifesi olabilir mi?
 Dedi  ki: Peki sen o âyeti nasıl anlıyorsun?
 Dedim  ki; ilgili âyetlere bakınca Bakara 30. âyette, bir kişinin diğerinin yerine  geçeceğinden, halef-selef  sisteminden bahsedildiği ortaya çıkar. Yoksa  insan Allah’a halife  olamaz. Bu, kelimenin hem sözlük anlamına; hem de terim  anlamına  aykırıdır. Ayrıca çok çirkin bir durumun ortaya çıkmasına da yol açar.   Çünkü Melekler; Allah’ın yerine geçecek birinin karıştırıcı ve kan  dökücü  olacağını söylemekle, Allah’ın karıştırıcı ve kan dökücü  olduğunu ima etmiş  olurlar. Allah Teâlâ da Melekler de böyle şeylerden   uzaktır.
 Dedi  ki:  Beni  susturdun.
 [1]  Bkz. "Tesbih ve Takdis" başlıklı yazı.
  [2] “الخليفة من استخلف مكان من قبله و يقوم مقامه” el-Halil b. Ahmed (100-175 h.) el-Ayn, Tahkik;: Mehdî  el-Mahzûmî, İbrahim es-Sâmrâî, İran 1409   خلف mad., c. IV, s.267.
  [3]Halef   kökünden kelimeler şu ayetlerde geçer. Bakara 2/30,66, Al-i İmran  3/170, Nisa  4/9, En’am 6/133,165, A’raf 7/69,74,129,169,Yunus 10/14,73,  Hud 11/57, Ra’d  13/11, İsra 17/76 Meryem 19/59, Nur 24/55, Neml 27/62,  Fatır 35/39. Sad 38/26.  Toplam 20 ayet.
  [4]Bu   zat, uzun süre İstanbul Müftülüğü’nde Fetva Kurulu Üyesi olarak  çalışmış ve bu  görevden emekli olmuş olan Celal Börühan’dır.
 
				__________________De ki: “Ey kâfirler!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
 Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
 Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.  Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
 Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
 Kâfirûn Sûresi
 |