| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Nov 2012 
					Mesajlar: 300
				 Tesekkür: 477 
		
			
				198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 24      | 
				  
 
			
			9.1. Geleneksel  Yöntem
 Tefsirlerde ve  meallerde bu âyet üç şekilde açıklanmıştır:
 1- Birinci  açıklamaya göre, “Kim  ona, Allah'ın dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyorsa”  bölümündeki  “o”  zamiri ile Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem’e işaret  edilmektedir. Bu  görüşte olanlar kendi aralarında ikiye ayrılırlar. Bir  gruba göre âyetteki sebeb  (السبب) ip, sema  (السماء)  ise evin tavanı anlamındadır. O zaman âyetin  meali şöyle olur:
 
 
 “Her kim  Peygambere,  Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa evinin   tavanına bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin; baksın ki, onun bu  hilesi  nefret ettiği şeyi giderecek mi?”
 
 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hasan Basri  Çantay, Ömer Nasuhi  Bilmen, Bekir  Sadak, Suat  Yıldırım, Muhammed  Hamidullah ile Ali Özek, Hayrettin  Karaman ve arkadaşları bu anlamı tercih  etmişlerdir.
 İkinci gruba  göre âyetteki semâ gök, sebeb ise bildiğimiz sebeptir. O zaman âyetin meali  şöyle olur:
 
 
 “Her kim  Peygambere,  Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa bir   sebeple göğe uzanıversin de ona Allah’tan gelen vahyi kessin; baksın ki,  onun bu  hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi?”
 
 Mustafa  Hizmetli bu anlamı tercih etmiştir.
 
 
 2- “O” zamiri  ayetin başındaki “من(men)  = kim”i gösterir.  Sebeb, ip, sema evin tavanı anlamındadır. Bu durumda meâl şöyle  olur:
 
 “Her kim  kendine, Allah’ın  dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa evinin  tavanına  bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin; baksın ki, onun bu hilesi   nefret ettiği şeyi giderecek mi?”
 
 İsmail Hakkı  Baltacıoğlu, Süleyman  Ateş, Ahmet  Ağırakça ve Beşir Eryarsoy bu anlamı tercih  etmişlerdir.
 Taberî,  Zemahşerî ve İbn Kesîr bu iki anlamdan birincisini tercih  etmişlerdir[5].
 
 3- Üçüncü görüş  şöyledir:  Semâ ile kastedilen bildiğimiz göktür. Sebeb, ip anlamınadır. Yukarıda   “ilişkiyi kessin” diye tercüme edilen ليقطع(=  liyakta’)  ise “yol  katetsin” demektir. Yani dünya ile ilişkisini kesip göğün  yukarısına doğru  gitsin, peygambere gelen yardımı engellemeye veya  kendi için rızık elde etmeye  gayret etsin, demek olur[6]. Muhammed  Esed bu anlamı tercih etmiş, farklı olarak sebeb  kelimesine yol anlamını vermiştir. Onun Türkçe’ye tercüme edilen meali  şöyledir:
 
 “Kim   Allah’ın kendisine bu dünyada da, ahirette de yardım etmeyeceğini  düşünüyorsa  göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin; ve  böylece görsün bakalım  bu hilesi onu sıkıntısından kurtaracak mı[7]?”
 
 Bunlardan  bazıları, bu  âyetin, Hac Suresinin 11 ve 12. âyetleriyle ilişkili olduğunu  söylemiş  ama bunun nasıl bir ilişki olduğunu göstermemiştir.
 Yukarıdaki  tefsir ve meâllerin anlaşılamaz olduğu ortadadır. Çünkü  âyet bağlantılarından  koparılmış ve bir boşluk doğmuştur. Boşluğu  gidermek için yeni hatalar yapılmış,  bir hata diğerini doğurmuştur.
 
 
 
 1- Birinci  yorum hatalıdır;  çünkü “O” zamiri ile Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve  sellem’e  işaret edilmesi imkansızdır. Zamirler, kendilerinden öncesini   gösterirler. Hac Suresinin 1. âyetinden buraya kadar bir tek yerde  Allah’ın  Elçisinden söz edilmemiştir.
 
 Bu anlamı  verenlerin birinci  grubuna göre, Peygamber düşmanı olup Allah’ın ona, dünyada da  ahirette  de yardım etmeyeceği kanaatinde olan kişi intihar etmelidir. Böyle bir   kişi sadece mutlu olur. Hiç ona, “öfkeni gidermek için intihar et”,  denir mi?.
 
 Bu tefsiri  yapanlar, satır  arasına bazı şeyleri sıkıştırarak düzeltme yapmaya  çalışmışlardır.  Elmalılı’nın şu sözü, bu konudaki ortak tavrı yansıtmaktadır:
 “Yani onun o  zanda  bulunması, kin ve kıskançlığından, Peygamberin dünya ve ahirette ilahi   yardım görmesini ve başarıya ulaşmasını istememesindendir[8].”
 
 
 
 “O” zamiri ile Allah’ın  Elçisine işaret  edildiğini söyleyenlerden ikinci gruba göre bu kişi  göğe uzanıp gelen vahyi  kesmeliymiş. Böyle bir şeye kimin gücü yetmez.  Allah kimseye, gücünün yetmediği  yükü yüklemez. Allah Teâlâ’nın,  Elçisine yaptığı şu uyarıyı düşünmek  gerekir.
 
 “Onların yüz çevirmesi sana  ağır gelince  yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa gücün yetseydi   onlara bir mucize  geti*rirdin.”(En'am  6/35)
 
 Hac Suresinin  15. ayeti şöyle bitiyor:  “.... baksın ki, tuzağı öfkelendiği şeyi giderecek  mi?” İntihar edip  ölen kişi dönüp neye bakabilir?
 
 
 
 Zemahşerî diyor ki:  Tuzak (كيد=  keyd) denmesi,   yapabileceği başka bir şey olmadığı içindir. “.... baksın ki, tuzağı  öfkelendiği  şeyi giderecek mi? sözü de, “hayal dünyasında böyle bir  şeyi tasarlasın da  baksın ki, peygambere gelen ve kendini öfkelendiren  yardımı kesebilir mi?”  anlamınadır[9].
 
 Göğün  yukarısına doğru ip uzatılabilir mi? Yahut dünya ile ilişkiyi  kesip göğün  yukarısına hangi yolla gidilebilir? Bunu bugünkü uzay  çalışmalarına delil  gösterme imkanı da yoktur. Çünkü bu yorumu  yapanlar, Peygamberin hayatında, ona  muhatap olan kafirleri hedef  almışlardır.
 
 
 
 2- İkinci yorum  da  tutarsızdır. Allah’ın kendine dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini   sanan kişinin öfkesini giderecek hile, yardım almasını sağlayacak hile  olur.  Yoksa kimse intihar için hile yapmaz. Allah kendine ahirette de  yardım  etmeyecekse neden intihar etsin? Allah’ın Kitabında böyle  anlamsız bir şey olur  mu?
 
 3- Üçüncü  yorumun da tutarlı yanı yoktur. Dünya  ile ilişkiyi  kesip göğün yukarısına doğru gidiş, peygambere gelen  yardımı engellemeye veya  kendi için rızık elde etmeye gayret nasıl  olabilir? İnsanların göğe zaten  ulaştıkları bir yol var mı ki, Muhammed  Esed âyete, “… göğe  başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin” şeklinde anlam  veriyor?
 
 
 Bu bölümde  Hac  Suresi’nin  yalnızca 15. âyeti üzerinde durulmuştur. Aşağıda görüleceği  gibi geleneksel  yöntemde ayetlerin öncesi ve sonrası ile ve diğer  ayetlerle bağlantısı yeteri  kadar gösterilmediğinden 15. ayetle  bağlantılı olan 11’den 16’ya kadar olan  âyetler de anlaşılamaz biçimde  yorumlanmıştır. Konunun bu yönü bundan sonraki  bölümde ele alınacaktır.
 
				__________________De ki: “Ey kâfirler!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
 Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
 Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.  Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
 Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
 Kâfirûn Sûresi
 |