| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Nov 2012 
					Mesajlar: 300
				 Tesekkür: 477 
		
			
				198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 24      | 
				  
 
			
			12.  KALBİN  MÜHÜRLENMESİ
 
 Allah  Teâlâ şöyle buyurur:
 “Allah kalplerinin ve kulaklarının üstünde izler  oluşturmuştur. Gözlerinde de bir perde olur. Onlara büyük bir azap  vardır.”(Bakara  2/7)
 
 Bu gibi  âyetler, kötü  davranışlardan doğan kötü sonuçları gösterir. İhmal sonucu demirin   paslanması, ağacın çürümesi, aynanın islenmesine benzer. Çünkü insandaki   bozulma, tabiattaki bozulmaya benzer.
 Kur’ân fıtratı  anlatır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 
 “Sen yüzünü dosdoğru bu dine,  Allah'ın  fıtratına çevir. O, insanları ona göre  yaratmış*tır. Allah'ın  yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam  din bu dindir.  Ama in*sanların çoğu bunu bilmez*ler.”(Rum  30/30)
 
 Fıtrat,  varlıkların  temel yapısını ve onu oluşturan yaratılış, değişim ve  gelişimin ilke ve  kanunlarını ifade eder. Göklerin, yerin, insanların,  hayvanların, bitkilerin  yani her şeyin yapısı ve işleyişi buna göredir.  Kur’ân'a  uyanlar, bu  yapıya uygun davranır, göklerden ve yer yüzünden en iyi  şekilde yararlanırlar.  Öldükten sonra da cennete gider, sonsuz  mutluluğa ererler.
 
 Kur’ân  fıtratı  anlattığı için ona aykırı davranan, gerçeğe aykırı davranmış  olur ve dengeleri  bozar. Bozulma, önce insanın kendisinde başlar. Onu  bu davranışa iten;  menfaatleri, beklentileri veya özentileridir. Bundan  vazgeçmezse, demirin  paslanması gibi paslanır ve yeni bir yapı  kazanır.
 
 Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 
 “Yok, yok, öyle değil; yapıp ettikleri  şeyler kalpleri üstünde pas tabakası oluşturmuştur.”(Mutaffifîn  83/14)
 
 İnsan böylece  kötü  davranışlara alışır ve onlardan zevk almaya başlar. Mesela sigara içenin   ağzı, ilk sigarada leş gibi olur. İkinciyi de nefretle içer. İçmeye  devam edince  vücudunda yeni bir yapı oluşur ve sigaradan zevk almaya  başlar. Yalancı da  öyledir. Söylediği yalanlar başlangıçta onu rahatsız  eder. Yalana devam edince  yeni bir yapı kazanır ve onu bir ihtiyaç  saymaya başlar.
 
 Kişinin ana  kumanda merkezi kalbidir. Akıl doğruları tespit eder. Kalp, menfaatlerin,  beklentilerin ve özentilerin etkisiyle onları ya kabul, ya reddeder. Çünkü aklın  kararlarına uymak, bedel ödemeyi gerektirir.
 Bedel ödemek  istemeyen, doğru gördüğü bir çok şeyi yapamaz. Bozulma orada başlar. Bundan  sonra göz, bazı şeyleri  görmez, kulak,  bazı şeyleri  işitmez olur. Evrensel doğrular, kişinin kendi  doğrularıyla yer değiştirir. Yeni  bir dünya oluşur. O  orada kendine  yeni  arkadaşlar bulur. Allah Teâla şöyle buyurur:
 
 “Kendi arzusunu kendine ilah edineni görmen  gerekmez mi? Bunu bilerek yaptığı için, Allah  onu  sapık saymış, kulağının ve kalbinin üstünde izler oluşturmuştur.  Gözünün üstünde  de perde vardır. Allah'ın bu kararından sonra onu kim  yola gelmiş sayabilir?  Kafanızı çalıştırmaz mısınız?”(Câsiye  45/23)
 
 Kulakta ve  kalpte izler  oluşması ve gözün önüne perde inmesi, oluşan yeni yapıyı gösterir.  İşte  Bakara’nın 7. âyeti bunu anlatmaktadır. Şu âyet de konuya biraz daha   açıklık getirmektedir:
 
 “Kim inandıktan sonra kâfirlik eder,  Allah'ı  görmezlikten gelirse… Kalbi inançla dolu  iken zorlanmış başka, ama kim  kâfirliğe gönlünü açarsa, böyleleri Allah'ın  gazabına çarpılır. Onlara  büyük bir azap vardır.
 Bu, onların dünya yaşayışını öbür dünya  yaşayışından çok sevdikleri içindir. Çünkü Allah, kâfirlik eden, gerçekleri görmezlikten  gelenleri yola getirmez.
 Onlar Allah’ın kalpleri, kulakları ve gözleri üzerinde  izler oluşturduğu kimselerdir. Onlar, kendi kurdukları dünyada  yaşayanlardır.”(Nahl  16/106-108)
 
 Bu gibi  âyetlerde geçen hatm(الختم) ve tab’  (الطبع); sözlükte, hem  mühür gibi bir şeyin iz bırakması, hem de bıraktığı iz anlamına gelir[1]. Bir çok  mealde bunlara verilen anlam “mühürleme”dir. Bakara 7. âyete şu meâl  verilmiştir: “Allah onların kalplerini ve kulaklarını  mühürlemiştir...[2]”
 Bize göre bu  şekildeki meâl, Kur’ân'ın bütünlüğüne  aykırıdır. Allah,  kâfirlerin  kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş ve gözlerine perde  çekmişse, onların  ellerinden bir şey gelmez. Bu durumda onları  cezalandırmak haksızlık olur.  Halbuki, Allah haksızlık yapmaz. Allah
 
 Teâlâ şöyle buyurur:
 
 “…  onlar yamukluk yapınca, Allah da onların kalplerini yamulttu. Allah, yoldan  çıkan bir toplumu yola getirmez.”(Sâff  61/5)
 
 Bu gibi âyetler  de kötü davranışların kazandırdığı kötü huylardan söz edilir. Bu,  Allah'ın kanunudur.  Bu imtihan dünyasında oluşum ile bozulma yan yanadır.
 
 
 
 [1]             Mufredât,ختم ve طبع mad.   Hatm ve tab’   kelimeleri mecaz olarak bazen güven anlamı verir; “elinde mührü var”  denir.  Bazen engel anlamı verir; “kapısı mühürlü” denir. Bazen bir  şeyin izini  yakalama, bazen de bir şeyin sonuna ulaşma anlamına gelir;  “Kur’ân'ı hatmetti”  denir. Tab’ ayrıca yaratılıştan veya  alışkanlıklardan dolayı vücutta oluşan  tabiat, huy anlamına gelir.
 
 [2]      Ali Özek ve arkadaşları, Kur’ânı  Kerim ve Açıklamalı Meâli.
 
				__________________De ki: “Ey kâfirler!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
 Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
 Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.  Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
 Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
 Kâfirûn Sûresi
 |