| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Nov 2012 
					Mesajlar: 300
				 Tesekkür: 477 
		
			
				198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 24      | 
				  
 
			
			14. AKLINI KULLANMAYANIN  HALİ
 Allah  Teâlâ şöyle buyurur:
 
 “Kâfirlik edip gerçekleri  görmezlikten gelenler, kavramadığı sese karşı öten karga gibidirler; kavradığı  sadece bağırtı ve çağırtıdır. Sağırdırlar,  dilsizdirler, kördürler. Onlar akıllarını kullanmazlar.” (Bakara 2/171)وَمَثَلُ  الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا  لاَ يَسْمَعُ  إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ  .
 
 Ayette geçen  na’q (نعق ينعِق); hem karganın  ötmesi; hem de çobanın davara bağırması ve onu engellemesi anlamına  gelir[1].  Tefsirler  kelimeye ikinci anlamı vererek âyeti anlaşılamaz hale  getirmişler sonra  kendilerini, metne uygun olmayan anlamlara  zorlamışlardır. Türkçe meallerden  örnekler verelim:
 
 Diyanet  Vakfı’nın meali:
 (Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin  durumu, sadece  çobanın bağırıp çağırmasını işiten  hayvanların durumuna benzer. Çünkü  onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu  sebeple düşünmezler[2].
 
 Bu mealde  (نعق)’ye  çobanın  davara bağırması anlamı verilmiştir. O zaman kafirleri çobana  benzetmek gerekir,  o bağırtıyı işiten hayvana değil. Bu sebeple tercüme  Arap dili bakımından kabul  edilemez.
 
 Elmalılı  Muhammed Hamdi YAZIR:
 
 “O kâfirlerin meseli  sade  bir çağırma veya bağırmadan başkasını  duymaz bir kulakla haykıranın  hâline benzer, sağırdırlar, dilsizdirler,  kördürler, akıl da etmezler[3].”
 
 Hiçbir varlık  kulak ile haykıramayacağından bu tercüme de doğru değildir.
 
 Ömer Nasuhi BİLMEN:
 
 “Ve  kâfirlerin  meseli, o hayvanların meseli gibidir ki, çağırmadan,  bağırmadan başka bir şey  işitmeksizin haykırır durur; sağırdırlar,  dilsizdirler, kördürler. Artık onlar  düşünemezler[4].”
 cümlesi,الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاًءً  وَنِدَاءً
 “…çağırmadan, bağırmadan başka bir şey  işitmeksizin haykırır durur;” şeklinde  tercüme edilemez.
 
 Suat  YILDIRIM:
 
 “İnkârcıları  hakka  çağıranın durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey  işitmeyen hayvanlara  haykıran kimsenin durumu gibidir. Sağır, dilsiz ve  kördür onlar. Bundan ötürü  akledip anlayamazlar[5].”
 
 Bu mealde  yukarıdaki hatalara düşülmemiş ama daha büyük bir hata yapılmış; وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ(ve  mesel’ullezîne keferû)ibaresi,  “İnkârcıları hakka çağıranın  durumu”  şeklinde tamıtamına ters bir anlama çekilmiştir.
 Meallerin her  biri, eski  tefsirlerdeki hataları günümüze taşımışlardır. Bu yanlışların sebebi,   ayetler arası ilişkilere dikkat edilmemesidir. Eğer dikkat edilseydi  aşağıdaki  ayette yer alan benzetmeden hareketle doğru
 anlama ulaşılırdı. Allah Teâla, şöyle buyurur:
 
 “Cinlerden ve insanlardan bir  çoğunu  gerçekten Cehennem için yaratmış olduk. Onların kalpleri  vardır, onunla  kavramazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler.  Onların kulakları  vardır, onlarla işitmezler. Onlar en’am gibidirler;  hayır, daha da  düşüktürler[6]. Gafiller işte  onlardır.”(A’raf  7/179)
 
 
 En’âm, koyun,  sığır ve deve demektir[7].  Türkçe’de  bunun tek bir karşılığı yoktur. Bir çok meâl, “dört ayaklı”  diye tercüme  etmiştir. Dört ayaklı tanımına kedi, köpek, vahşi  hayvanlar vs. de gireceğinden  bu tercüme doğru olmaz.
 Koyun,  sığır ve deve  faydalı hayvanlardır. Kâfirler bunlardan da  düşük sayıldığına göre  âyette en’âmdan düşük bir hayvana işaret aranmalıdır.  Bakara 171’deki (ينعِق=  yen’iqu) karganın  ötmesi anlamına geldiğine göre aranan hayvan bulunmuş olur.
 
 Gerçekten de  karga en’âm’dan düşüktür. Çünkü  leşle beslenir. Küçük kuşları, yumurtaları ve  civcivleri yer. Yiyecek  aramak için çöplükleri karıştırır. Tahıl bitkilerine,  meyve ağaçlarına,  sebzelere ve bağlara büyük zarar verir. Gelişmiş psişik  yetenekleri  vardır, kolayca evcilleştirilebilir[8].
 Kâfirleri  tanımlayan şu âyet onlarda, kargaya benzer özellikler görür: “…
 
 İş başına geçti mi, ortalığı karıştırmak,  kaynakları tahrip etmek ve nesilleri bozmak için gayret  gösterir.”(Bakara  2/205)
 
 Âyetler arası  ilişkiye dikkat etmeyenler, yukarıda geçen, A’raf 179. âyete; “Onlar; bunlardan da  sapıktırlar” veya  “Onlar; bunlardan da  şaşkındırlar”  şeklinde anlam  vermişlerdir. Koyun, sığır ve deveye, sapık veya şaşkın  demenin haklı gerekçesi  olamayacağı için o meâl de yanlış olmuştur.
 Kâfir – karga ilişkisi, Habil – Kabil  olayında da vardır. Yoldan çıkarak kardeşi  Habil’i öldürmüş olan Kabil  kendini, karga kadar olamamakla suçlamıştır. Bu  olayı anlatan âyetler  şöyledir:
 
 “Onlara,  Adem'in iki oğlunun olayını anlat: Bir gün birer kurban  sundular; birininki kabul edildi, diğerininki  edilmedi. Kabul  edilmeyen, "Ne olursa olsun, seni öldüreceğim" dedi. Öteki:  "Allah,  sadece  sakınanlarınkini kabul eder" dedi.
 
 “İnan  ki, beni öldürmek için elini kaldırsan, ben seni öldürmek için el kaldırmam. Ben  Allah’tan,  varlıkların sahibinden korkarım".
 
 İsterim  ki,  hem benim  günahımı, hem de kendi  günahını yüklenip o cehennem ateşinin  arkadaşlarından olasın. Zalimlerin cezası  budur".
 
 Sonra  ötekisi nefsine uydu ve kardeşini öldürdü… Kaybedenlere karıştı gitti.
 
 Derken  Allah,  yeri  eşeleyen bir karga gönderdi. Bu ona, kardeşinin cesedini nasıl  gömeceğini  göstermesi içindi. "Yazık bana!” dedi. “Şu karga kadar da mı  olamadım ki,  kardeşimin cesedini gömeyim?" Nihâyet ettiğine pişman  oldu.”(Mâide  5/27-31)
 
 
 
 [1]             İbn Manzur, Lisanu’l-arab نعق mad.
 
 [2]    Ali  Özek  ve arkadaşları,  Kur’ânı  Kerim ve Açıklamalı Meâli.
 
 [3]      Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili,  c. I, s.  582-583.
 
 [4]      Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’ân-ı Kerim ve Meâl-i Âlisi, Ankara  1997.
 
 [5]      Suat Yıldırım, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meâli, İstanbul  1998.
 
 [6]      Daha düşük diye tercüme edilen (الأضل)’in kökü olan dalâlet, Arapça’da, yoldan çıkma ve düşük seviyede  olma anlamınadır. (Lisanu’l-arabضللmad.)
 
 [7]      Müfredât,نعم   mad.
 
 [8]    Büyük Larousse  Sözlük Ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, c. XI, s. 6423.
 
				__________________De ki: “Ey kâfirler!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
 Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
 Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.  Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
 Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
 Kâfirûn Sûresi
 |