Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
|
Sevgili mustafabey kardeşim,
Ben, kuran kaynaklı olarak aklımın kabul ettiği şeyleri kabul ederim. Gerçekten doğru bulduklarım, bildiklerim varsa, başka şekli işime geliyor diye bu gerçeklerden ayrılıp onları dillendirmem, yaşamam ve savunmam. Çünkü, burada işime gelen, bana kolaylık, rahat veya zevk veren şeyler nedeniyle, ahiret hayatımı değişmem. Bu bana göre de kurana göre de akılsızlıktır.
Bu yüzden, dünya yaşamımda da kuranda anlatıldığı üzere geçmişteki kimselerin karşılaştığı zorlukların, sınavların benimde karşılaşacağım şeyler olduğunu bilir ve bunu kabul ederek mümkün olduğunca kurandan anladıklarıma göre yaşamaya çalışırım.
Mademki sizlerde gerçeklerin peşinde olduğunuzu ifade ediyorsunuz, sizin bu beyanınızda samimi olduğunuzu düşünerek konuyu biraz daha detaylı anlatmaya çalışacağım...
Sevgili kardeşim,
Öncelikle yazınızda, benim sorularıma cevap olarak yazdıklarınıza kısaca görüşlerimi belirteyim.
1- Kutsal üçlemenin kurana nasıl ters düşmediğini açıklamanızı istemem üzerine, kurandan kutsal üçleme ve İsa’nın rab kabul edildiğine ilişkin hataların anlatılarak ikaz edildiği bir kaç ayeti yazdıktan sonra ;
“Yeterince ve açık bilgi var, şimdi bu üçlemeyi kim icat etmiş, haddi aşanlar yani hristiyan din adamları yunan kültürünün katkısıyla böyle bir karar almışlar, buda bizim için ikinci bir bilgi, hatta incilde böyle bir üçleme yok (*), bunları toplarsan yanlış hükme, yargıya kimin vardığı net bir şekilde ortaya çıkar. hristiyanlardan bazılarının böyle bir şirke düşmeleri, incilin bozulduğunu değil, bu inanca sahip olanların saptığını, yanlışa yöneldiklerini anlarız. (**) Onların icadıdır, bu incili kirletmez, kendi zihinlerini kirletirler. Ayrıca bu çarpıtma işini Süleyman Ateş de yazısında açıklamış, din adamlarının yanlış yorum yaptığını fıkıh ve uygulamalarla kitabın dışına çıktıklarından bahsetmiş.” (***)
DEMİŞSİN.
Burada (kurandan ayetleri ilk bilgi kabul ettikten sonra);
a) “…buda bizim için ikinci bir bilgi, hatta incilde böyle bir üçleme yok”,
b) “…hristiyanlardan bazılarının böyle bir şirke düşmeleri, incilin bozulduğunu değil, bu inanca sahip olanların saptığını, yanlışa yöneldiklerini anlarız…” (**)
c) “…Ayrıca bu çarpıtma işini Süleyman Ateş de yazısında açıklamış, din adamlarının yanlış yorum yaptığını fıkıh ve uygulamalarla kitabın dışına çıktıklarından bahsetmiş.” (***)
Belirtmişsin.
a ve b şıklarında incilin bozulmadığına, bunun bazı insanların görüşleri olduğuna değinerek, sanki orijinal incile göre iman edenler varmış gibi bir durumu kabul etmişsin.
Halbuki, insanların elinde orijinal incil olmadığı gibi, bozulmuş incilde hepsi aynı içerik olmak üzere birden fazla nüsha değildir. Birbirinden farklı dört incil olduğunu sanırım kabul edeceksindir. Bu durumda, nasıl olurda hala bu incillere iman edilmesi gerektiğini savunabilirsin.
İncilleri tek tek belirtip, onlardaki yanlışları uzun uzun alıntılamak yazımızın konusunu aşarsa da kısaca zamanımızda incil dediğin kitapların ne durumda olduğunu kısaca belirteyim.
A) PAVLUS VE YUHANNA İNCİLİ'NE GÖRE ÜÇLEME İNANCI
Rab İsa Mesih'in lütfu, Tanrı'nın sevgisi ve Kutsal Ruh'un paydaşlığı hepinizle bir olsun. (2. Korintliler 13 / 14)
...Beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, ... her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrı'sı ve Baba'sı birdir. (Efesliler 4 / 4, 6)
Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruh'unu verecek. (Yuhanna 14 / 16, 17)
«...Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin.» (Matta 28 / 19)
B) SİNOPTİK İNCİLLERE GÖRE ÜÇLEME İNANCI
İsa şöyle karşılık verdi : En önemlisi şudur : Dinle ey İsrail! Tanrı'mız Rab tek Rab'dır... Din bilgini İsa'ya, “ İyi söyledin, öğretmenim ” dedi. “ Tanrı tektir ve O'ndan başkası yoktur ” demekle doğruyu söyledin.
(Markos 12 / 29, 32)
İsa ona şöyle karşılık verdi : “ Çık git, şeytan! Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin, diye yazılmıştır.” (Matta 4 / 10)
İsa ona şu karşılığı verdi : Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin” diye yazılmıştır. (Luka 4 / 8)
Sinoptik İnciller'de yukarıda ki ayetlerden de anlaşıldığı gibi “ (Teslis) Üçleme” ile ilgili herhangi bir öğreti bulunmamaktadır. Tevrat ve Zebur'da olduğu gibi “ Tanrı tektir ve O'ndan başkası yoktur ” inancı vurgulanmıştır. Matta 22 / 37 : « İsa ona şu karşılığı verdi : “Tanrı Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.” »
Ancak, bu inciller de de iyi bir inceleme ile başka konularda eklemeler yada eksilmeler yapıldığı, bu nedenle kurana ters düştüğü görüleceği ihtimalini dikkate almak gerekir.
c) Süleyman Ateş’i ise sanki yanılmaz biri gibi otorite kabul ederek kendi görüşünüzü destekleyen delil olarak kullanmanızı yanlış bulduğumu söyleyeceğim. Kuran dışında hiçbir kaynağın % 100 kesinlikte doğruluğuna inanmak kendini kandırmak olur. Sanırım yeterlidir.
2- Zina cezası olarak, recm cezasının kurana ters düşmesini açıklamanızı istemem üzerine de; kitapların ayrı olması nedeniyle bunun da normal olduğunu, çelişki olmadığını söyleyerek, bunların şeriat olduğunu ve kuran şeriatından farklı olarak (tevrata göre recm’e, incile göre ise tekrar yapmamak üzere cezasız bırakılmasına) ceza verme yada cezasız kalmasının normal olduğunu yazmışsın.
Buraya tevrattaki zina cezası ile incilde (senin yazdıklarını) zinaya ceza verilmemesini de ilgili pasajları alıntılayarak yazıyorum.
TEVRAT VE ZİNA HÜKÜMLERİ:
LEVİLLİLER BAP 20 - 10,11,12,13,14,15,16
"Ve başka birinin karısı ile zina eden komşusunun karısı ile zina eden adam hem o hem kadın mutlaka öldürülecektir. Ve babasının karısı ile yatan babasının çıplaklığını açmıştır. İkiside mutlaka öldürüleceklerdir. Kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam gelini ile yatarsa mutlaka ikiside öldürüleceklerdir. rezalet ettiler kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam kadınla yatar gibi erkekle yatarsa ikisi menfur şey yapmışlardır. Mutlaka öldürüleceklerdir. Kanları kendi üzerlerinde olacaktır. Ve bir adam bir kadınla beraber anasını alırsa alçaklıktır. Aranızda alçaklık olmasın diye kendisi ve kadınlar ateşte yakılacaktır. Ve bir hayvanla yatan adam mutlaka öldürülecektir. Hayvanıda öldüreceksiniz. Ve bir kadın bir hayvana yaklaşmak üzere onun yanına giderse kadını ve hayvanı öldüreceksin. Mutlaka öldürülecekler ve kanlar kendi üzerinde olacak."
TESNİYE BAP 22 - 22,23,24
"Eğer bir adam başka bir adamın karısı olan bir kadınla yatmakta olarak bulunursa ozaman kadınla yatan adam ve kadın, onların ikiside öleceklerdir. Ve kötülüğü israilden kaldıracaksın. Eğer kız olan genç kadın bir adama nişanlı ise, ve bir adam onu şehirde bulup onunla yatarsa ozaman onların ikisinide o şehrin kapısına çıkaracaksınız ve onları şehirde olduğu halde bağırmadığı için kadını ve komşusunun karısını alçalttığı için erkeği taşla taşlayacaksınız ve ölecekler. Ve kötülüğü aranızdan kaldıracaksın."
Yukarıdaki günümüz Kitabı Mukaddes kitabından alıntılar bize recm cezasının temelini ve yahudi şeriatında temellenen katı ve sürekli cezalandırıcı tanrı kavramını göstermektedir. Böyle bir tanrı anlayışı maalesef kendini İslam dairesi içinde zanneden insanların görüşlerine de bulaşmıştır.
İNCİL VE ZİNA HÜKÜMLERİ:
Yu.8: 34 Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, "Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı" dediler.
Yu.8: 5 "Musa, Yasa'da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?"
Yu.8: 6 Bunları İsa'yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu.
Yu.8: 7 Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, "İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!" dedi.
Yu.8: 8 Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı.
Yu.8: 9 Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu.
Yu.8: 10 İsa doğrulup ona, "Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?" diye sordu.
Yu.8: 11 Kadın, "Hiçbiri, Efendim" dedi. İsa, "Ben de seni yargılamıyorum" dedi. "Git, artık bundan sonra günah işleme.
Bu yazılanları da kuranın evrenselliğine ( her zaman, her mekan ve her insan için geçerli olduğunu), göre ve kuranda her konunun tam olarak yeterince örneklerle açıklandığı yani, önceki kitaplardakini de kapsayan hükümleri içerdiği durumlar nedeniyle kabul etmek mümkün değildir.
KURAN HERŞEYİ (Tevrat, incil vb. bütün indirilenler) KAPSAMAKTADIR:
“…Ne yerin karanlıklarında bir dane, ne yaş ne de kuru (hiç bir şey) yoktur ki, apaçık bir Kitap’ta (Kur'ân’da) bulunmasın.” (En’am, 59)
KURANDAKİ HÜKÜMLER EVRENSELDİR, BU BAKIMDAN TEVRAT, İNCİL VB. KURANA TERS OLAMAZ:
Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik fakat insanların çoğu bunu bilmezler.. (Sebe - 28)
Bu Kur'an, ancak âlemler için bir öğüttür.( Sad - 87)
Görüldüğü üzere; bir müslüman bu konuyla ilgili öncelikle şunları unutmayacaktır;
Kuran ayetlerinde kesinlikle nesh yoktur!!!! Yani hiçbir ayete hükmü geçersiz denilemez! Ancak, kurandan önceki indirilenlerden bazı ayetler ya unutturularak yada kuranla değişikliğe uğratılarak gerek önceki ile aynı şeyler ve gerekse önceki durumdan daha iyileri getirilmiştir.
Bu kısmı özetleyecek olursak;
"Şüphesiz ki Allah insanlara hiç zulmetmez. Ama insanlar kendilerine zulmederler." (YUNUS - 44)
Yani; zina gibi toplumun ahlaki değerlerini yok eden ve aile kurumunu sarsan bir günaha , rabbimizin “zinaya yaklaşmayın” demesine rağmen yaklaşmak yerine zina yapılması halinde elbette ceza olmalıdır. Ama bu ceza Kuran ayetlerindeki cezalarla olmalıdır.
BUNUN DIŞINDAKİ RECM GİBİ KATI ARAYIŞLAR VEYA ZİNAYI HOŞ GÖREN YAKLAŞIMLAR İSLAMDAN ONAY ALMAZ. İNSANLIĞIN YARATILIŞINDAN BERİ TEK OLAN DİNDE YUKARIDAKİ DURUMLAR ÇELİŞKİ OLUR. BU NEDENLE, YUKARIDAKİ CEZALARI İÇEREN TEVRAT VE CEZASIZ BIRAKAN İNCİL ORİJİNAL OLMAZ. BUNLAR İNSANLARCA DEĞİŞİKLİĞE UĞRATILMIŞ NÜSHALAR OLABİLİR VE BUNLARA KURAN GİBİ İMAN EDİLEMEZ.
Şimdi; genel olarak yeniden konuyu toparlamaya çalışalım:
1- Tevrat, incil vb. kitapların orijinallerinin bozulup bozulmadığı tartışmalarına girmeye gerek olmadığını söylemeliyim. Çünkü, orijinal olsa dahi, kitapların kronolojilerine ve iniş sırasına dikkat edilerek, hangi dönem insanlarının, hangi kitaplara nasıl iman etmeleri gerektiğini açıklayabilirsem, durum biraz daha netleşir diye düşünüyorum.
2- Tevrat, incil ve diğer kitap indirilenlerin, kuran inmeden önceki ve kuran indikten sonraki durumlarının iyi anlaşılması gerekir.
3- Bu kitaplara inanan kimselerden, kuran inmeden önce ölenlerin kendilerine inen kitapların orijinaline göre yaşamaları halinde onlar Müslümanlardır.
Kuranın indiği zamanlarda ve peygamberden tebliğ edilen ayetlere tanık olarak yaşayanların, artık önceki kitaplar yanında kurana da iman etmeleri gerekmektedir. Bunların, önceki kitaplarındaki bazı şeylerin kurana ters düşmesi halinde ise son inen kitap olması ve öncekileri de nesh etmesi nedeniyle kurandakine iman etmeleri gerekir.
4- Kuran tamamlandıktan sonra yaşayan herkesin ise artık evrensel ve her şeyi kapsayan kurana tabi olmaları, diğer kitapların bozulup, bozulmadığı ile dahi ilgilenmeden kuranı anlayıp, kurana göre yaşamaları gerekir.
5- Kuran inmeden önce, kendilerine inen kitabın orijinaline göre yaşayanlar Müslüman olurlarken, Kuran indikten sonra, diğer kitaba inananlar bu nedenle ehli kitap diye adlandırılırlar ve Müslüman sayılmazlar.
KURANLA BİRLİKTE, ARTIK HERKESİN İMAN ETMESİ GEREKEN TEK KAYNAK KALMAKTADIR. EVRENSEL VE İNSANLAR İÇİN GEREKLİ OLAN HER ŞEYİN YETERİNCE YER ALDIĞI KURAN… BUNA BU ŞEKİLDE İMAN EDEREK YAŞAYANLAR MÜSLÜMAN OLURLARKEN, AKSİNE YAŞAMAYA ÇALIŞANLAR İSE ŞİRKE DÜŞMÜŞ OLURLAR. BU NEDENLE, KONU BU BAKIMDAN ÇOK ÖNEMLİDİR, HATAYA TAHAMMÜLÜ YOKTUR.
Tüm kardeşlerimin bu durumu iyi anlamalarını umut ediyorum.
Saygı ve selamlarımla…
aorskaya
|