| Uzman Üye 
				 
				Üyelik tarihi: Nov 2012 
					Mesajlar: 300
				 Tesekkür: 477 
		
			
				198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
			
		
	 
				
				Tecrübe Puanı: 23      | 
				 İslam Dini Ve Duygusallık  Dini 
 
			
			Selamun aleykum kardeşlerim..
 Bir kaç gündür duysallık konusunda yogunlaşıyorum.Kendimi cevremi sınıyorum.Yaptığım hareketler ve olaylara bakışımda duysallıkla mı yön veriyoruz.
 İslami Hayatım duygusallıktan ibaretmi..?
 Duygusallık insan aklını mantığı  örtermi ?
 Allah'ın teşvik ettiği şefkat gibi  üstün ahlak ögütünü,  duygusal bir insanın bakışı ile , zalim kişiye acıma ,hoş görme zulmüne razı olması gibi yanlış algılaması olabilirmi ..???
 Duyarlı olmakla, duygusal olmanın arasındaki farklar bunun gibi bir çok soru takıldı.??
 Önce tanımlar üzerinde durdum  insan kelimesinin    tanımı dost 1 kardeşimizin belirtiği gibi Dinimiz muhatabı insandır. O nedenle önce  “İnsan” kelimesini kısaca özetliyelim.Arapça bir sözcüktür.“fi`liyan” kalıbında olup “ens” sözcüğünden türemiştir ve sözcüğün aslı, “insiyan” sözcüğüdür.
 Sözcük anlamı ise, “beş duyu ile hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran” demektir.
 Sözcüğün anlamı bu olmasına ve evrendeki tüm görünebilen varlıkları kapsamasına rağmen bu sözcüğün sırf insana isim olarak verilmesinin nedeni, insanın yaratılışı itibariyle karşılıklı ünsiyete muhtaç oluşudur. Yani insanın sosyal bir varlık olması; başka varlıklar, özellikle de insanlar ile ilişki kurmadan yapamamasıdır.
 BİREYSEL YAŞAMASI MÜMKÜN OLMAYAN SOSYAL BİR VARLIKTIR.
 Öyleyse hiçbir Kurani ölçü gözetmeden duysallıkla   insan nasıl  sosyal olur  mümkünmü.Cevremizde şahit olmuşuzdur.İşverenin karşında el pençe divan duran ,öfkeden deliye dönen ,yada ölesiye aşık olan, aldığı kötü bir haber karşısında çığlıklarla feryat, figan, isyan  eden,lanet eden ..vs çoğaltmak mümkündür .
 Duygusallığın tanımına baktığımda çok şaşırdım..Duygusallığın  psikiyatri şifozreni hastalığının hafif seyremesi olarak tabir ediliyor.Şifozreni ise gerçeklerden tamamen kopar ,kendi hayal dünyalarında yaşar .
 Öyle ise arkadaşlar tasavufun ortaya çıkmasında nefiz tezkiyesi,,seyh,mürid ilişkisi,ermiş,uçmuş,gelenekten, görenekten, atalar  dedeler kültürü, hurafeler, mistik telakkiler, menkıbeler,tarikatçılık, mezhepçilik   şifaalı ayetler, ilmihal, siyer, magazinsel tvde programlar bunların getirdiği   kitapları   gibi kişi ve batıl cemaatlerin grupların  söylemlerinde uygulamalarında duygusallıkla bunun getirdiği  kitapları ön planda değilmi.. Kur'an'dan okumuyoruz   . duygusal  kimseler akıl yürütüp çözümler üreten, insanları yönlendiren değil de  güdülen, sahip çıkılan, insanlara yük olan kimseler olduğunu düşündürmüyormu..insanları, sinsice Kuran ahlakından uzaklaştırmak için kullandığı bir yol..
 Ve Biz onlara birtakım yandaşlarını/İblislerini  kabuk gibi üzerlerine kaplattık, onlar da, önlerinde ve arkalarında [tüm  çevrelerinde] olanları kendilerine süslü gösterdiler. Gelmiş geçmiş  herkesten, kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde yürürlükte olan  “Söz”261  onların üzerine hak oldu. Şüphesiz onlar, zarara/kayba uğrayıp acı çeken kimseler idiler.
 (61/41, Fussılet/25)
 
 Rabbimiz insanın fıtratına uygun  kılavuzlandığı yola=hanifliğe  yani fıtratında olana- uygun davranarak bu haniflik vasfını                sürdürdüğünde karşılaşacağı ecirleri anlatmaktadır. Ayrıca Hanif                Müslümanın güzel ahlakından örnekler vermektedir.
 
 
 Şüphesiz, “iyi adamlar”, kâfur katılmış bir tastan  içerler, fışkırtıldıkça fışkırtılacak bir pınardan ki ondan, verdikleri  sözleri yerine getiren, kötülüğü yayılan bir günden korkan ve “Biz  sizi, ancak Allah rızası için doyuruyoruz ve sizden bir karşılık ve  teşekkür beklemiyoruz; evet, biz asık suratlı ve çatık kaşlı bir günde  Rabbimizden korkarız” diyerek Allah sevgisi için/sevmesine rağmen  yiyeceği, yoksula ve öksüze ve tutsağa veren Allah'ın kulları içerler.
 Allah da, bu yüzden onları, o günün kötülüğünden korur; onlara aydınlık  ve sevinç rastlayacak, sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve  ipekleri verecek; orada tahtlara kurulmuş olarak kalacaklar; orada bir  güneş de, dondurucu bir soğuk da görmeyecekler ve bahçenin gölgeleri  onların üzerlerine sarkacak ve alçaltıldıkça alçaltılacak. Ve aralarında  gümüş bir kap ve billûr kâseler dolaştırılacak, -kendilerinin  ayarladığı billûrları gümüştendir-. Ve orada onlar, karışımı zencefil  olan bir tastan sulanırlar, orada Selsebil denilen bir pınardan... Ve  aralarında büyümez, yaşlanmaz çocuklar dolaşır; onları gördüğünde,  saçılmış birer inci sanacaksın! Orayı gördüğünde, mutluluk ve büyük bir  mülk ve yönetim göreceksin; üzerlerinde ince, yeşil ipekli, parlak  atlastan giysiler olacak; gümüş bileziklerle süslenmiş olacaklar;  Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecek. Şüphesiz ki bu, sizin için  karşılıktır. Çalışmalarınız da karşılık ödenecek niteliktedir.
 (98/76, İnsân/5-22)
 
 
 
 hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum
 sevginur
 
				__________________De ki: “Ey kâfirler!
 Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
 Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
 Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.  Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
 Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
 Kâfirûn Sûresi
 
				 Konu sevginur tarafından (22. January 2013  Saat 07:23 AM ) değiştirilmiştir.
 |