Hazreti ANIRANİ türbesi
Bir şeyh bir de müridi varmış. Mürid irşad vazifesi için şeyhin salık vermesini istiyormuş. Şeyh de müridinin bu isteğini kabul etmiş. Yanına birde eşek katmış yollamış. Az gitmiş uz gitmiş 90 km’den fazla yolculuk yaptığı için seferi ilan etmiş tabi kendini. 2 rekat namaz kılmak için bir yerde konaklamış. Konakladığı sıra eşeği ölmüş. Tabi yol arkadaşının öldüğüne çok üzülmüş.
Bari son vazifemi yerine getireyim, hayvan kurda kuşa yem olmasın diye eşeği defnetmiş.
Defnettikten sonra mezarı başında durup ağlamaya başlamış. Tam o sıra yanından bir kervan geçiyormuş. Kervandakiler mezar başında ağlayan adamı görünce üşüşmüşler mezarın başına ve başlamışlar dua etmeye.
Dua ettikten sonra müridin haline de acımış olacaklar ki, biraz altın bırakmışlar ve oradan uzaklaşmışlar.
Uzaklaşırken kervandan şöyle mırıltılar yükselmiş.
Herhalde yatan zaat muhterem biriydi, baksanıza başındaki nasıl ağlıyor v.s.
Mürid altınları görünce şaşırmış. Allah’ın lütfu diye koymuş cebine. O sıra uyuya kalmış.
O uyurken birkaç kervan daha ziyaret etmiş mezarı. Onlar da yanlarında bulunan eşyalardan bir şeyler bırakmışlar.
Velhasılı, bizim eşeğin mezarı epey işlek bir yer haline gelmiş.
Gel zaman git zaman, mürid orayı çevirmiş türbe haline getirmiş. Akın akın ziyaretçiler v.s.
Şeyhinin kulağına, yakınlarda değerli bir zatın türbesi olduğu haberi çalınmış. Şeyh hemen yanına birkaç adam almış ve “kim bu muhterem” diye türbeye doğru yola çıkmış. Vardığında ne görsün, müridi ve bir türbe. Çok şaşırmış.
Ne oldu da bu kadar meşhur bir yer haline geldi burası, neredeyse bizim dergahı solladı demiş.
Mürid başından geçenleri anlatmış tastamam.
Şeyhi müridin kulağına eğilmiş ve fısıldamış. Sıkma canını senin eşeğin babası da bizim tekkede yatıyor.
|