Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
|
DÜŞÜNSEL BOYUTTA İRADENİN VARLIĞIAkıl, sezgi, eğitim ve kültür gibi bireyin düşünce ve bilincini oluşturan temel olgular, bireyin iradi davranışlarını da belirlemektedir. Bu şekilde, bir davranışın iradi olarak değerlendirilebilmesi için, o davranışın düşünce ve sorumluluk ürünü olması gerekecektir.
Yaşamda düşünce her zaman eylemden önce gelir. Yani kişinin bir eylem yapabilmesi için, önce o eylemi yaptıran düşüncenin olgunluğuna erişmesi gerekir. Bir kişinin yaptığı eylemlere bakarak, aldığı kararları irdeleyerek, o kişinin düşüncesinin akış şeklini ve formasyon’unu anlamamız her zaman olasıdır. İnsan düşünceleri ve dolayısıyla davranışları, diğer insanların düşünce ve sözlerinden etkileniyorsa, bu noktada bu insanlar tarafından yönlendiriliyor ve programlanıyoruz demektir. Çünkü, düşünce o kadar hareketli ve o kadar ele avuca sığmayan bir güçtür ki, odaklayacağımız özdirencimiz bile, ne kadar iyi niyetle hareket etsek de sürekli aksayacaktır. Çünkü, ne kadar güçlü olursak olalım, düşüncenin akışına set çekmek olası değildir. Bizim ısrarımız, düşüncenin sağa sola, olumluya olumsuza kaymasına engel değildir. Düşünce, tüm çatışan güçlerin, tüm olumlu ve olumsuzlukların birbirleriyle karşı karşıya geldikleri ve sürekli savaştıkları bir arenadır.
İnsanın düşünce tarzını değiştirebilmesi, geçmişinin derinliklerinde adeta gömülü bulunan; eski, köhnemiş ve peşin yargılı düşünce ve alışkanlık putlarından kendisini sıyırma çabasına girmesi ile olasıdır. Olumlu yönde düşünce alışkanlığı edinme; bir eğitim olayı, bir yaşam felsefesidir. Çünkü insanoğlu hep olumsuz ifadeler, korkular ve yorumlarla düşünmeye alışmıştır.
Doğru Düşünememek:
Bir konuyu iyi anlayabilmek için, öncelikle, zihnin, o konuyu doğru anlayacak şekilde donatılması, ya da konuyu doğru anlamaya hazır hale gelmesi gerekmektedir. Bunun adı, doğru düşünmeyi bilmektir. İnsanların yanıldıkları noktalardan birisi, doğru düşünmeyi bilip bilmedikleridir. Herkes, doğal olarak, doğru düşünmenin ne olduğunu düşünmeden doğru düşündüğünü düşünür. Oysa, insanoğlunun önyargıları vardır; zaman zaman, bazı olay ve olguları, işine geldiği şekilde anlama ve değerlendirme gibi kötü bir alışkanlığa sürüklenebilmektedir. Bazen, çıkarlar insanın doğru düşünmesini engellemektedir. Bazen de sosyal baskı, insanı doğru düşünme yöntemleri konusunda miyoplaştırabilmekte, hatta körleştirebilmektedir.
Doğru düşünmek, insanı, olay ve olguları oldukları gibi görmek, fikirler ve olaylar arasındaki bağlantıları doğru tespit etmek, doğru açıklamak, doğru anlamak ve doğru yorumlamaktır. Normal sınırların ötesindeki korku, sevgi, bağımlılık, duyarsızlık, insanın doğru düşünmesini engelleyen hususların başında gelmektedir.
Doğru çalışabilmesi için, insan aklının çelişkileri kolayca fark edebilme özelliğinin körelmemiş olması lazımdır. Bir çelişmeyle karşılaştığı zaman aktif hale geçmek insan aklının özel niteliklerinden biridir. İnsanlık tarihindeki her türlü ilerleme buradan kaynaklanır. İnsan, çelişmeleri bilinçli şekilde fark edip de buna karşı eylemle tepkide bulunmaktan alıkonacak olursa, bu çelişmelerin varlığı ister istemez inkar edilecektir. Çelişmeleri uyumlu bir hale getirme, böylece onları inkar etme, bireysel hayattaki rasyonalizasyonlarla toplum hayatındaki ideolojilerin (yani sosyal olarak kalıplaşmış rasyonalizasyonların) sayesinde gerçekleşmektedir. Bununla birlikte, eğer insan aklı yalnızca akla uygun cevaplarla ve gerçekle tatmin olabilseydi, bu ideolojiler etkisiz kalırdı. Şu var ki, kendi kültüründen olan insanların çoğunun paylaştığı, ya da güçlü otoritelerin öne sürdüğü düşünceleri gerçekmiş gibi kabul etmek de insanın özelliklerinden biridir. Çelişmeleri uyumlu hale getirmeye çalışan ideolojiler kamuoyu ya da otoriteler tarafından desteklenecek olursa, insanın kendisi tam olarak huzura kavuşmasa bile, aklı yatışmış olacaktır
|