Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22. September 2008, 03:30 AM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

HÜR-ÖZGÜR İRADE KAVRAMI
Hür İrade, konuyu bilerek karar verme gücünden başka bir şey değildir.” Engels
SOKRAT, öğrencilerini yetiştirirken "okuduklarınızı ve duyduklarınızı değil, kendi öz düşüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Başkalarının ağaçlarından meyve yeme alışkanlığından sıyrılarak, kendi bahçenizin fidanlarını yetiştirin. İşte o zaman, meyve yemenin zevkini tadacaksınız" diyerek, öğrencilerinin kendi kişiliklerini ve iradelerini özgür düşünce ortamında geliştirmeye yöneltmiştir.

Akıl ve özgür irade ön plana çıkmasıyla ilk fikir çatışmaları, farklılık ve anlaşmazlıklar da su yüzüne çıkmaya başlar. Bu, bir yerde bir yığın anlaşmazlıklar olarak görünse bile insanın gelişmesinin de başlangıç noktasıdır. Yaşamda hiçbir şey, önündeki engelleri yıkmadan elde edilemez. Bir insanın gerçek varoluşunu kabullenebilmesini engelleyen şeyler, hep haz arzuları ve ıstırap korkularıdır.

İnsanlarda karar alma ve kararı yerine getirebilme özgürlüğü vardır. Karar alma bir kaç olanak karşısında bunlardan birini seçebilme serbestisidir. İnsan bu yetkiyi küçüklüğünden beri kendinde bulur. Dolayısıyla düşünce özgürlüğü ve bunu uygulama yani hür irade doğal olarak insanda doğuştan vardır. Ancak hür irade insanın; her istediğini yapması, başkalarının zararına da olsa hür düşündüğünü uygulamaya koyabilmesi değildir. Oysa hangi tür özgürlük olursa olsun, insanlara hiç bir zaman ve mekanda sınırsız olarak verilmemiştir. Zira sınırsız özgürlük fayda yerine zarar getirdiği gibi, toplumu fikir, düşünce ve ahlâk kargaşasına ve yozlaşmaya götürür. Tıpkı, “Demokrasilerde de, demokrasiyi yok etme özgürlüğü bulunmaması” gibi...
Tasarladığımız bir eylemi, düşünceye uygun olarak gerçekleştirebilme, ancak iç ve dış koşulların uygunluğuyla mümkün olur. Örneğin, fiziksel bedeni koşulları uygun olmayan bir şahıs, ne kadar çok parası olursa olsun içki içemez. Buna karşı parası olmayan insan da, beden yapısı ne kadar uygun olursa olsun içki içemez. Demek ki, İrade uluorta bir özgürlük değil, çeşitli koşullara bağlı ve onlarla belirlenen ve onları bilerek bir karar verme özgürlüğüdür.

Nedensellik ilkesine göre evrende oluşan her hareketin bir nedeni olmak zorundadır ve ortaya çıkan hareket veya enerji de başka sonuçlara neden teşkil etmektedir. Filmi geriye doğru oynattığımızda, evrende ilk atomun ya da ilk enerjinin oluşum anı, yine evrendeki son atomun ya da son enerjinin oluşumunun veya yok olmasının nedeni olmaktadır. Kısacası katı ve değiştirilemez bir neden - sonuç ilişkisi içinde kesin ve değiştirilemez bir kader kavramı ortaya çıkmakta olup, böyle bir evren modelinde, özgür iradeden bahsetmek doğru mudur acaba?
Bu yaklaşımda yanılgı, filmi geriye oynattığımızda olanın, yanlış algılanmasında yatmaktadır. Eğer, evrenin tüm yaşamını filme alır ve tersten oynatırsak, ortaya çıkan manzara bizim evrenimize ait olmaz. Örneğin kaynayan bir sudan çıkan bir buhar yığını, yoğunlaşıp aynı sırayla tekrar aynı kabın içine "bu evrende" dolmaz. Ama film geri sarıldığında bunun olduğu görülür. Bunun en önemli nedeni, bazı fizik kanunlarının, özellikle "entropi"nin "zamanda tersinmez" olmasıdır. Bu bizim evrenimizde böyledir; düzensizlik sürekli artma eğilimindedir. R. Penrose ve I. Prigogine'in dediklerine göre, "zamanın oku"nu (yönünü) yapan da bu entropi artışı veya termodinamiğin ikinci kanunu olan "maksimum entropi" ilkesidir. Demek ki zamansal olarak, kader tam da bizim tahmin ettiğimiz şekilde işlemiyor. Yani arada bir kaçak var. Fakat örneğin, Ben Goertzel'in dediği gibi bu bir "yanılsama" da olabilir ama artık bu nokta objektiflikten hızla uzaklaşır, çünkü artık felsefenin alanına gireriz
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla