Bart Kardesim,
sana bir zahmet asagidaki hikayeyi okuyuver, ondan sonra yanitla. Bir insan karsisindakini iyice tanimadan o insani kendi bildigince teshir etmesi sayet taninmayan insana bir kac kisilik kazandiriyor diyorsan... yine de bildigine devam et.
Ben o ikinci arkadas gibi kalkip ta kendimi tanitmak istemiyorum. Herkesin kendi bir dünyasi var. Isteyen istedigini istedigi gibi zan altinda tanimaya devam etsin ve hakkinda konussun. Veyahutta hic konusmasin.
Zan ile tanim olmaz.
***
2 ARKADAŞ
Zamanın birinde çok iyi iki arkadaş varmış. Bu gençlerden biri çok zeki, diğeri de biraz saf kalpli (ama aptal değil). Bu iki gencin gerçekten de çok sağlam arkadaşlıkları varmış.
Günün birinde zeki olarak nitelendirdiğimiz arkadaş çok büyük dara düşüyor hemen arkadaşına koşup durumu anlatıyor ve bir miktar borç para istiyor saf kalpli arkadaşı ona gereğinin 2 misli para veriyor ve bunu borç olarak vermediğini geri almayacağını söylüyor.
Daha sonra tabi düşme-kalkma dünyası saf kalpli çocuk dara düşüyor arkadaşına koşup durumu anlatıyor ve “ben senden para istemiyorum çalışmalarımı yapmak için senin yanında ufak bir büro versen bana yeter” diyor ama arkadaşı kabul etmiyor.
Saf kalpli arkadaş her şeyini kaybediyor sadece kendine ait bir evi kalıyor orda kuru ekmeğe talim bir şekilde hayatını devam ettiriyor. Yine bir gün kuru ekmek yerken yaşlı bir amca evine geliyor ve karnının aç olduğunu söylüyor saf kalpli genç ekmeğini onunla paylaşıyor. Daha sonra yaşlı amca oradan ayrılıyor. Bir müddet sonra öğreniyor ki o gelen yaşlı amca aslında çok zengin bir adammış vefat etmiş ve vasiyetinde mirasının tamamını bu gence verilmesini istemiş. Saf arkadaş bu mirasla işlerini yoluna koyuyor eskisinden daha iyi bir konuma geliyor ve zeki arkadaşının evinin tam karşısına muhteşem bir villa yaptırıyor orada yaşamaya başlıyor.
Saf kalpli arkadaşı bir kıza tutuluyor, nişanlanıyor ve yavaş yavaş evlilik hazırlıklarına başlarken eski arkadaşı çıkıyor karşısına nişanlandığı kızı onun sevdiğini söylüyor, yani resmen nişanlısını ondan istiyor. Saf kalpli arkadaşı da hala daha arkadaşını çok seviyor ve arkadaşı istedi diye kabul ediyor. Nişanlısından ayrılıyor. Belli bir süre sonra yaşlı bir kadın saf kalpli çocuğun evine geliyor işe ihtiyacı olduğunu ve evinde çalışmak istediğini söylüyor. Saf kalpli genç de “olur teyze hiç olmazsa sıcak çorba görmüş olurum” diyor ve kadın gencin evinde yaşamaya başlıyor. Daha sonra kadın gence; “artık senin evlilik yaşın geldi benim tanıdığım helal süt emmiş kızlar var evlendirelim seni” diyor. Genç de kabul ediyor ve bir kızla nişanlanıyor. Evlilik hazırlıklarına başlıyor. Her şeye rağmen eski arkadaşını da düğüne davet ediyor. Düğün günü tüm konuklar geliyor saf kalpli arkadaş da kürsüye çıkıyor ve başlıyor anlatmaya; “zamanında çok iyi bir arkadaşım vardı bir gün dara düştü benden borç istedi ben de istediği paranın iki mislini verdim. Daha sonra ben dara düştüğümde bana bir büro dahi vermedi. Bir kızı sevdim. Nişanlandım ama o bana nişanlandığım kızı çok sevdiğini ve ayrılmamı istedi. Ben de ayrıldım nişanlımı ona verdim. Bunları neden söylediğimi bilmiyorum sadece içimden anlatmak geldi ve anlattım.” Apar topar zeki olarak nitelendirdiğimiz arkadaşı kürsüye çıkıyor ve başlıyor konuşmaya;
“Arkadaşımın bahsettiği kişi benim. Söylediklerinde zerre kadar yanlış yoktur. İflasın eşiğine geldiğimde istediğim yardımın iki katını verdi, bir gün benim yanıma geldi benden büro istedi. Ben de onu bu durumda görmeye dayanamayacağım için ona büro vermedim. Evinde bir kuru ekmeğe mahkûm olduğunu duydum. Ona babamı gönderdim. Bütün mal varlığını ona bıraktı. Daha sonra öğrendim ki arkadaşım bir hayat kadınına tutulmuş. Nişanlanmış. Ben de hayat kadınını ondan ayırmak için istedim o da verdi. Sonra yalnız yaşadığını öğrendim annemi ona yemek yapması için gönderdim. Şimdi de kardeşimi veriyorum.”
|