Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
|
Taksim gezi Parkinin Gecmisi
Vikipedia daki dökümanlar/terimlerin izahlari/ bilgileri sayet hic kimse tarafindan itiraz edilmez ve degistirilmez ise, yazilanlarin hepsi gercektir.
Viki'nin sartlarindan biridir bu.
Iste Gezi Parkinin Tarihcesi:
Gezi Parkının bulunduğu yere 1806 yılında Halil Paşa Topçu Kışlası adıyla Rus ve Hint mimarisinden izler taşıyan Ana gövdesi iki katlı, soğan kubbeli ve kule görünümlü, köşeleri ise üç katlı olan bir topçu kışlası yapıldı. Kışla binası pek çok savaş gördü. 31 Mart Olayları'nda (1909) isyancıların karargahı olmuştur. Hareket ordusunun müdahalesiyle sona eren olaylar sırasında kışla top atışına tutularak ayaklanma bastırıldı. Top atışları sırasında kullanılamaz hale gelen kışla bir dönem esrarkeşlerin ve evsizlerin mesken tuttuğu bir yer oldu.
Beyoğlu'nun giderek Şişli yönüne doğru gelişmesiyle işlevini kaybetmeye başlayan Taksim Kışlası, 1922 yılında içindeki alana tahtadan tribünlerin inşa edilmesiyle Taksim Stadı adıyla stadyuma çevrildi. Türkiye Milli Futbol Takımı ilk resmi futbol maçını Romanya ile, Gezi Parkı'nın bugün bulunduğu, bu statta 26 Ekim 1923'de oynadı ve maç 2-2 berabere sonuçlandı.
Şehircilik uzmanı Henri Prost imar planını hazırlarken, Dolmabahçe'den Nişantaşı'na yükselen Kadırgalar Vadisi'ni (Harbiye Kongre Vadisi) büyük bir park haline getirme planı dahilinde, Taksim Gezisi'ni de yetkililere önerdi. İnönü stadyumunun yapılmasıyla işlevini kaybeden stadyum ve harabe halindeki kışlanın, 1940 yılında dönemin İstanbul Valisi Lütfi Kırdar tarafından, Henri Prost'un hazırladığı imar planı çerçevesinde istimlak edilerek yıktırılmasından sonra, İstanbul'un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk parkı oldu.[1] Mermer parmaklıklı mermer merdivenler, Boğaziçi'ne bakan oturma mekanları, banklar, çim sahaları, Gezi'yi halkın sık sık gelip dolaştığı bir yer haline getirdi. Parkın merdivenlerinin yapımında, o yıllarda yıkılan Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nda yer alan bazı mezar taşları da kullanılmıştı.[2][3]
1944'te Taksim Gezisi'nin Taksim Meydanı'na bakan ön (güney) kısmında, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün at üzerindeki heykelinin kaidesi inşa edildi ancak heykel hiçbir zaman dikilmedi. 1950'de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra da, atlı heykel uzun süre bir depoda bekletildi, sonunda kaide söktürüldü, heykel bu parka değil de, Maçka'daki Taşlık Parkı'na dikildi. Taksim Gezi Parkı uzun bir süre "İnönü Gezisi" olarak adlandırıldı.[4]
Kışlanının yıkılması sonrası, çevrede yapılan otellere tahsis edilen alanlar ve düzenlemeler ile parkın kapladığı alan zaman içinde küçüldü. Buna rağmen İstanbul'un merkezinde önemli bir dinlenme alanı oldu ve sık sık düzenlemelerle görünümü değişti. 38.000 m² yüzölçümüne sahip olan Taksim Gezisi, 1991-92 arasında revizyondan geçirildi; dikdörtgen planlı parkın ortasına fıskıyeli büyük bir havuz inşa edildi.
Gezi Parkı'nın kuzeyinde, eskiden Taksim Bahçesi ve Taksim Belediye Gazinosu'nun bulunduğu yerde halen Ceylan Intercontinental Oteli vardır. Asker Ocağı Caddesi'nin karşı tarafında ise Divan ve Hyatt Regency otelleri yer alır. Gezi Parkı'nın altına Cumhuriyet Caddesi tarafına, kot farkından yararlanılarak dükkan ve kafeteryaların ve bir sanat galerisinin bulunduğu bir dizi kapalı mekan inşa edilerek 1967'de bugünkü halini aldmıştır.
Bu böyledir, bundan sonra degistirilemez diye ne bir tabiat kanunu ne de bir devlet kanunu mevcut olmadigina göre...
Yeryüzünde agaclarin bulunmasinin sebebini herhalde hepimiz biliyoruz, üstelik ne bir ticaret kaynagi oldugunu.
Hic elinizde tuttugunuz bir kagit veya bir kalemin, evinizdeki parketin, merdivenin vs. neden üretildigini düsündünüz mü? Hangi asirlik agaclarin sayesinde hic düsündük mü?
Isimize gelmeyen bir anda hemen kavrar oluyoruz agaclarin degerini.
Acaba Gezi Parkinin agac meselesi büyütülmeden evvel de agaclara olan sevgimizi, koruma ödevimizi yerine getirebiliyormuyduk, yoksa sadece bu vazifemiz Gezi Parki icin mi gecerlidir? Bir de bu yönden düsünsek.
Gönül ne agac ister ne de orman, gönül karmasalik ister odun bahane. Bu yoldan söhrete ulasanlar da olmayacak degil. Ister dursunlar ister yürüsünler, ister yaksinlar ister söndürsünler.
Hani Nuh peygamber günümüzde yapmaya kalkmis olsadi gemisini kimbilir nelerle karsilasmis olacakti.
Bana kalsa mesele kim daha güclüdür, kimin sözü gecerlidir, kim iktidar sahibidir, hangi heveslerimize uyarak hareket ediyoruz gibilerinden olusmaktadir.
Koskoca Istanbul da bir tek Gezi Parki mi var acaba halkin gezinmesi icin? Gezinmeden anladigimiz nedir? Insan bir sahil yolunda da gezinir, bir orman yolunda da, cayirda da. Gezi Parki tabiatin sundugu natur bir sey degilki, orasi da insan eliyle yapilmis, hangi amacla orasi da baska bir hikaye.
Bir iki zibidi kendini göstermek amaciyla da ugrar Gezi Parkina, drog satma amaciyla esrarkesler de. Ben sahsen böyle yere tenezzül edip ailemi alip gezinmem bile. Hele de insan mezar taslari üzerinde yürüdügünü düsünecek olursa....
Agaclari korumaya gelince, ille de kapimin önüne dikmem sart degil ya, Asya'da, Filistin'de ve Cezayir'de vs. diktiririm agaclari. Mühim olan tabiatin düzenini ayakta tutmaktir. Bilhassa Cezayir'deki Greening the Desert, cöl ortasinda kurulan sehir benim icin cok enteresan. Ileride bozulan yasam sartlari dolayisiyla kendilerine yeni topraklar aramak zorunda kalacak ve göc edecekler icin düsünülmüs gayet olumlu bir plan.
Her insanin sevgi ve koruma sekli degisik olabilir/olmalidir, ama problem yaratmamalidir.
Selam ve dua ile.
|