Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13. May 2014, 07:17 AM   #137
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bu safhadan sonra Av.İlhami Çetin'den bir alıntı yapalım ve iki bölümde verelim.

KURAN’DA KURUMSAL ORUÇ VE KAPSAMI TAKVA.

Bölüm-1.

Mademki takvada en ileri derece ihsandır; demek ki Muhsin bir insan, bütün güzellikleri üzerinde toplayan insandır. Bu erdemli bir insandır. Kâmil insandır Güzel ahlaklı bir insandır. İşte İslam diye gelen din budur. Onun için Resulullah “Ben güzel ahlakı tamamlamaya geldim” diyerek özet olarak İslam’ın itidal, adalet, merhamet, sevgi ve doğruluk olduğunu ilan etmiş. Kuran da bu sözü tasdik ederek “Rabbim Allah de, sora da dosdoğru ol” diyerek Şeriatin doğruluktan ibaret olduğunu açıkça söylemiştir.

Bir fıkıhta doğruluk her satırında kendisini göstermiyorsa, o İslam şeraiti değildir. Batıl dinlerden birisinden alınarak üzerine İslam’idir damgası basılmıştır.

Takva(şerden ve günahtan akıl yolu ile kaçınmak , adaletsizlik yapmamak yani mülkte iştirak halinde yaşamak) ve vera(para,mülk şehvetinde olmama, şehvetleri denetim altına alma) sahibileridir ki, bunlar “Siyahat “edendir.
"Takva ehli", "Oruç ehli" idi. Buna Mesih(muhsin insan-kişi) de deniliyordu.

Muhsin insan bütün bu özelliklere sahip, kemâlin üst derecelerinde bulunan insandı. Muhsin kavramını biz, “Birr ve ebrar” kavramları ile de ifade ederiz. Sözlükteki kısa tanımı “Birren “ ; ÇOK İHSAN ETMEK. Bu kavramlar arasında ilişki kurmak için kâfidir.
Ameli Salih işleyen, sadık, doğru, adil adam anlamlarına gelen çok güzel manaları olan bir insandır. Ubudiyette mükemmelliktir. O, takva vera sahibi ve o da, oruç ehlidir. Yeryüzünde varlık sebebi ubudiyettir. Gezmesi, dolaşması, oturması, hepsi ubudiyet içinde geçen insandır. Zaten Kur'an'da, bütün iyi halleri tanımlamada kullanılan bir kavram olup, yukarıda açıklandığı gibi "İhsanda ileri olan insan" demektir. Muhsin, verirken oran tutmaz, İhtiyacından ne artmışsa onu infak maksadıyla kamuya iade eder.

Müslim ve müminin sosyo ekonomik tavrını Araf–157 ve orucun ne olduğunu tanımlayan Bakara–177 ayet vermiştir. Eğer bir ülkede hala fakir var ve hakirin zincirleri çözülmemişse o ülkede hala imtiyazlı ve sınıflı topluma son verilmemişse(yani hâlâ bir ay boyu bir öğün aç kalayım da bunu fakir ve hakir'e aktarayım safsatası varsa), o ülke bırakınız Kur'an ehli olmayı, hak manada oruçsuzdur.

Takva mazlumu özgürleştirmek ve bütün zincirlerini kıracak bir eşitlikçi Adalet sistemini kurmaktır. Hak din, işte buna hak şeriat der.

Demek ki, denklemde Oruç ehli yerine “Birr “ kavramını, takva kavramını koyarsak, denklemdeki eşitlik bozulmaz. Bakara süresinde iki kez geçtiği yerde, tam bu iki kavramın geçtiği ayetlerin ortasına oruç(Savm) ayetleri konularak alakası Kuran’da da sağlamca kurulmuştur. Bu sınır taşları ve oruç(Savm) ayetlerini iki baştan kuşatan “Birr” in hem geçtiği, hem de sözlük anlamının çok fevkinde tanımlanıp açıklandığı bu ayetler, Bakara süresinin 177 ve 189. ayetleridir. Bu arada kalan Oruca ilişkin ayetler ise; 183.184.185. ayetlerdir.

İnceleme sıramız önce oruç ayeti sonra BİRR ile ilgili açıklamadır. Bunlar Kur'an’daki Zebur’dur(Ziy Birr). Oruç ayetinin de yine hepsini değil, sadece ilk ayeti olan Bakara süresi 183. ayetidir. Çünkü orada aradığımız takva ile ilişki kurulmuştur. Yani oruç takva türünden ubudiyettir. Takva ise siyasal, sosyal ve ekonomik eşitliği kurarak, mazlum ve mağdur üretmeyen bir adil sitemi işin ta başından kurmaktır. Bozuk ve fesat sınıflı sistemine devamla fakirliği sistemin hatasıyla devamlı hale getirip kodamanlara sığınma mecburiyetinde bırakıp, (bu günkü oruç gibi) mihnet altındakilere bir kemik atmak asla ismi İslam olan ve kuranla gelen dinin yardımlaşma biçimi değildir. Araf–157 ve Bakara–177 buna izin vermez. Kuran emri mülkte iştirakle ifsadın(İtidalin aşılması) kökünün kazınması için gelmiştir. Yani dernek ve vakıflarla kapitalizmin ömrünü uzatmayı önlemeye, sosyal hukuk devleti kurularak sınıfsız ve imtiyazsız sistemi kurmaya BİRR ve TAKVA der Kur'an. Takva olmayan hiçbir kurum İslami değildir(Bakara–2). Bu din şu adamdan-şu zevattan-şu makamdan -şu kurumdan fetvalarla kaytaranlara değil, yukarıda anlatılan takva biçimini şeksiz şüphesiz içine sindirenlere ancak fayda verecek bir kitaptır Kur'an.

Öyle ise, Bakara süresi 183. ayeti yazalım;

“Ey İman sahipleri, oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi, sizin üzerinize de yazılmıştır… BU SAYEDE KORUNMANIZ UMULMAKTADIR. “

Ayette, Vikaye kökünden gelen “İttika” kavramı kullanılmaktadır. İttikayı hafızamızda tutmakta fayda vardır.
İTTİKA: Sakınmak, çekinmek, günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek. TAKVA İLE AMEL ETMEK (Salih amel)

En başta da mülk tutkusundan korunmaktır takva. Çünkü kazancı haram olanın duasına itibar edilmez. Bu dua seccade namazı dahi olsa(Maun suresine bakınız). İnsanların çoğu mahrum kalacakları korkusuyla biriktirdiklerine itibar ederler. Zenginler Allah’a değil, mahrum kalmak korkusuyla mülke itibar etmişlerdir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (15. June 2015 Saat 03:54 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (26. May 2014), gul (28. June 2014)