Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
|
Bölüm-2
Şimdi, “Birr” kavramının Kuran’ca mükemmel tanımının yapıldığı Bakara süresi 177. ayetini verelim. Çünkü insanlar maddi terakkide yarışıyor, Birr’de yarışmıyorlarsa Maide–2.(Allah O; tanrı ve tanrıcılık yoktur, Sadece "HÛ". Hayy'dır, Kayyum'dur) ayetini inkâr etmiş olurlar. Onu dar anlamda anlayanlara ve oruçları da kısır kalanlara, takvaya sarılmayanlara nasıl bir açıklama yapılıyor görelim. Bu ayet bize "namazda yönünüzü kıbleye dönmenin" sosyo ekonomi politik anlamını bilmiyor ve onu sistem yapmaya yanaşmıyorsanız, nereyi kıble yaparsanız yapın fark etmez deniliyor.
Mescid'il haram'ı kıble bilmek aşağıdaki sosyo ekonomik devrimi gerçekleştirip ona göre yaşamaktır. Çünkü yöneldiğiniz bir coğrafi odak değil, orada temizlenmeyi seven ve mülkte iştirak içinde yaşanan" havra ve manastırların anasına(beyt'el atiyk'e/"İbrahim Peygamberin Beyt'ine"), dinin aslına yönelmiş olduğunuzu mutlaka bilmeniz gerekir.
Kur'an Bakara süresi Ayet 177 şöyle:
“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz Muhsinlik değildir. BİRR sahibi o kişidir ki, Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır, Yakınlara, Yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir. Salatı ikâme eder, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdır. Bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanlarında sabırlıdırlar. İşte bunlardır özü ile sözü bir olanlar. İşte bunlardır KORUNAN TAKVA SAHİPLERİ”
Bir ülkede hala alınan ücretler fakirlik ve hatta açlık sınırının altındaysa sen kime özgürlüğünü verdin de müminim diyor "namaz" kıldığını iddia ediyorsun. İşte maun suresine bak, insanlara MAUNET vermemişsin, kamulaştırılan maunet sistemi olan sosyal devleti de kurmamışsın ki bu insanlar asgari ücrete mahkûmiyet esaretinden kurtulmamış. Onun için Maun suresi seni “Özü sözü doğru olmayanlar” olarak ilan etmektedir.
İşte bu mükemmel bir ayet, mükemmel bir tanım. İslam’ın beşe ayrılan şartını bir anda, bir tek yerde, bir bütün halinde sunan. Takva ve vera üzere yaşayanları tarif eden.
Bakınız hami-Mahmi(koruyan-korunan) sisteminde olduğu gibi, zengin olayım da sana yardım ederim demiyor, şartlar ne olursa olsun, başkalarına angarya çalışanları ve bundan kurtulmaya çalışan, köle ruhlu olmayanları kurtarmak için varını yoğunu harcıyor Muhsin (güzel ahlaklı). Ahdine vefalı, Allah’ı çok seviyor ve onun rızası için hayatını ortaya koymuş, Muhsin insan. İşte mümini de ehli kitabı da davet edeceğin din budur. Selam ona İsa’ya inanmak ve İncil ile Tevrat isimli kitabı tasdik etmek de budur.
"Araf:157-Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriat sahibi Ümmi Peygambere uyarlar ve o, onlara iyiliği emreder, kötülükten nehy eder onları ve temiz şeyleri onlara helal etmededir, pis ve kötü şeyleri haram etmede. Sırtlarındaki ağır yükleri indirmededir, bağlandıkları zincirleri kırmada. Artık ona inananlar, onu ululayanlar, ona yardım edenler ve ona indirilen ışığa uyanlardır kurtulanlar, muratlarına erenler."
Şimdi bakalım, iki bin altı yüz yıl öncede İsrail oğulları oruçta kaytardılar mı? Yoksa onu hakkı ile mi tuttular? Yani insan haklarından titizlikle korunarak yaşadılar mı?(Bkz. Tövbe–108) Bu beş şartın arasını ayırdılar da, “Eyyamı Ma’dudat” mı yaptılar. Yani hayatlarını parça parça ayırıp, şu namaz olarak ibadet zamanı, şu oruç olarak ibadet zamanı, şu zekât olarak verme mevsimi, şu Hacc olarak ziyaret zamanı, şu da dil ile şahadet getirme zamanı diye günü, ayları, yılı kısım kısım mı yaptılar? İnfakı ise kitaptan sildiniz mi?(bkz.Bakara219/2).Ubudiyeti buralara koyup, kendilerine ubudiyet dışı yaşama sahaları, serbest bölgeler(yer) mi ayırdılar?.Yoksa onu, burada tanımlandığı gibi mi yerine getirdiler de, İşaya Peygamber bilgiçlik taslayıp, adamlara şeriatı yeniden öğretmeye mi kalktı da eski köye yeni adet getirmeye çalıştı?
Bir başka açıdan; Acaba Kur'an oruca İhsan(karşılık beklemeden yapılan yardım) olarak bakarken, onu Birr olarak tanımlayıp, takva türü inanç ve yaşam biçimi olarak alırken, bu şimdi mi böyle anlaşıldı, yoksa eskiden beri Allah’ın oruç haklardan korunarak yaşama /muhsinlik emri böyle de, biz mi farkında değiliz, görelim. Yani hayatın ve ubudiyetin takva üzere yaşanmasının genel adı mıdır oruç.
Evet, Oruç Mesih kavramıyla anlamdaş olup, takva ve vera üzere görev ve sorumluluk bilinci içersinde yaşayarak kâmil insan olmaktır. Vera üzere yaşayan selam ona İsa’ya bunun için Mesih denmiştir. Çünkü bu ifadenin bir anlamı da “Oruç ehli” olmaktır (aç kalmak değildir).
Saygılarımla.
Galip Yetkin.
Konu galipyetkin tarafından (5. October 2014 Saat 08:58 AM ) değiştirilmiştir.
|