Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:29 PM   #6
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

İsrâiloğlu Din Adamlarının, İctihâdlanyla Dini Daraltmaları:


: Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine haram kıldığı şeyler dışında, İsrâîloğullarına bütün yiyecekler helaldi. De ki: "Doğru iseniz, Tevrat'ı getirip okuyun." (Âl-i İmrân: 94/93)

İsrâîl,Ya'kûb'un unvanıdır. Tevrat'ın Tekvîn Sifrinin 32'nci babında Ya'kûb'a İsrâîl adının verildiği belirtilmektedir. Bu âyette, Hz. Ya'kûb'un, kendi kendisine haram kıldığı şeyler dışında bütün yiyeceklerin İsrâîl*oğullarına helâl olduğu belirtilmektedir. Bunun aksini iddia edenlerin, Tevrat'ı getirip okumaları buyurulmakta ve Allah'a yalan uyduranlar, zâlim yani haksız insanlar olarak nitelendirilmektedir. Tevrat, Hz. Ya'kû-b'dan çok sonra inmiştir. Tevrat'ta haram olan her şeyin Ya'kûb zamanında haram olması gerekmez. İbrâhîm ise Allah'ı birleyen bir kimse olarak tavsif edilmekte, onun, Allah'a ortak koşanlardan olmadığı açıklanmak*tadır.

Kur'ân'ın, İsrâîl (Ya kûb)un kendisine haram kıldığı yiyecek hak*kında işaret ettiği olayın, Tekvin Sifrinin 32'nci babında anlatılan olay olduğu anlaşılmaktadır.

Harran'da Paddan-aram 'da oturan dayısı Laban 'm yanından anayur*duna dönen Ya'kûb, "Gece kalkıp iki karısını ve iki cariyesini ve onbir çocuğunu aldı ve Yabbok geçidini geçti... Ve Ya'kûb yalnız başına kaldı ve seher sökünceye kadar bir adam onunla güreşti. Ve onu yenmediğini görünce, uyluk başı incindi. Ve dedi: Bırak gideyim, çünkü seher vakti oluyor. Ve dedi: Beni mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona dedi: Adın nedir? Ve o dedi: Yakup. Ve dedi: Artık sana Ya'kûb değil, ancak İsrâîl[76] denilecek. Çünkü Allah ile ve insanlarla uğraşıp yendin. Ve Ya'kûb sorup dedi: Rica ederim, adını bildir. Ve dedi: Adımı niçin soruyorsun? Ve orada onu mübarek kıldı. Ve Ya'kûb o yerin adını Peniel koydu. Çünkü Allah'ı yüz yüze gördüm ve canım sağ kaldı, dedi. Ve Penuel'i geçtiği zaman güneş üzerine doğdu ve uyluğu üzerinde aksıyordu. Bunun için bugüne kadar İsrâîloğulları uyluk başı üzerindeki kalça adalesini yemezler; çünkü Ya'kûb'un uyluk başına kalça adalesine dokundu." [77]

Yahudilere bütün tırnaklı(hayvan)lan haram ettik. Sığır ve koyunun da, yağlarını onlara haram kıldık, yalnız(hayvanların) sırtlarının, yahut bağırsaklarının taşıdığı, ya da kemiğe karışan yağlarını haram etmedik. Aşırılıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette (söyledikle*rimizi) doğru söyleyenleriz. (En'âm: 55/146)

: 160- Yahudilerin yaptıkları zulümlerden, çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden dolayı kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara yasakladık. 161- Menedildikleri halde ribâ almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü (böyle yaptık). İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azâb hazırladık. (Nisa: 98/160-161)

Bu âyetlerde Yahûdîlere de bütün güzel yiyeceklerin helâl olduğu, fakat onların dinde aşırılığa kaçmaları, haksızlık ve taşkınlık yapmaları yüzünden onlara helâl olan birçok şeyin haram kılındığı; bu cümleden olarak tırnaklı hayvanların etlerinin; sığır ve koyunun kemiğe sırt ve barsaklarındaki ile kemiğe karışan yağları dışındaki bütün iç yağlarının haram kılındığı; dinde aşırı gitmeleri yüzünden haramlar genişletilerek onların böyle cezalandırıldığı belirtilmektedir.

İşte Kur'ân'da gerek müşriklerin, gerek Yahûdî yorumcularının çoğallıtkları bütün haramlar kaldırılmış ve âyetlerde belirtilen dört et çeşit ürünü dışında bütün etlerin helâl olduğu vurgulanmıştır. Yüce Allah, insan*ların eliyle dinlere sokulan aşırılıkları kaldırmak, insanları orijinal tevhîd yasalarına iletmek üzere gönderdiği Elçisi'ni: Onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar. Üstlerine binen yükleri, kendilerini bağlayan (bâtıl inançlardan oluşmuş) zincirleri kaldırıp atar."(Afraf: 39/157) şeklin*de nitelendirmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.v.), yağ, peynir ve yaban eşeğinin helâl olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtlamıştır: "Helâl, Allah'ın, Kitabında helâl kıldıklarıdır. Haram da O'nun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip sustuğu şeyler de affettiklerindendir (mübâh kıldığı şeylerdir)." buyurmuştur. [78]

Aslında Âl-i İmrân: 94/93, En'âm: 55/146, Nisa: 98/160'ncı âyetlerin belirttiği üzere İsrâîloğullarına da bütün yiyecekler ve güzel şeyler helâldi. Sonra Ya'kûb, bir ru'yâ üzerine kendisine bir yasak koydu: "Oyluk ke-miğindeki eti yememeyi" adadı. [79]İşte ondan sonra gelenler onun sadece kendi durumu ile ilgili bir adağı genel bir hüküm yaptıkları gibi, daha birçok yasaklar da koydular. Bu yanlış davranışları, dinin zorlaşmasına neden oldu. İnsanların koydukları yasaklar Tanrı buyruğu diye din Kitâblarına geçti ve topluma yerleşti, kolay din zorlaştı. İşte En'âm: 55/146, Nisa: 98/160'ncı âyetlerde Yahudilere haram kılınan bu hayvanların, aslında haram olmadığı, fakat onların dinde aşırı gitmelerinin cezası olarak bunların haram kılındığı belirtilmektedir. Yani aslında bunlar haram değildi, fakat din adamları, kendi kıyâs ve ictihâdlarıyla bunların haram olduğunu söylediler. Din Kitâblarına öyle yazıldı ve böylece insan mantalitesinden çıkan bu hükümler, sosyolojik olarak Allah'ın hükmü imiş gibi dine yerleşti. İşte âyetlerde bu sosyolojik kamuoyunun, Tanrı buyruğu haline geldiğini belirtmek için, Allah'ın, onları cezalandırmak üzere bunları onlara haram kıldığı belirtilmektedir. Bunları Allah haram kılmamıştı, ama onlar bunların haram olmasını istediler. Böylece bunlar haram haline geldi, demektir.

Şimdi Tevrat'a bir göz atalım:

"Hiçbir mekruh şey yemeyeceksin. Yiyebileceğiniz hayvanlar şunlar*dır: Sığır, koyun ve keçi, geyik ve ceylan ve sığır ve dağ keçisi ve karaca ve ahu ve dağ koyunu ve hayvanlar arasında tırnağı yarık ve tırnağı

çatlak olan ve geviş getiren her hayvanı yiyebilirsiniz- Fakat deve, ve tavşan ve kaya porsuğu, çünkü geviş getirirler fakat çatal tırnaklı değildirler; onlar size murdardır; ve domuz, çünkü çatal tırnaklıdır, fakat geviş getirmez- O size murdardır. Bunların etinden yemiyeceksiniz ve leşlerine dokunmıyacaksınız-"[80]

"Sularda olanların hepsinden şunları yiyebilirsiniz: Bütün kanatlı ve pullu olanları yiyebilirsiniz ve bütün kanatsız ve pulsuz olanları yeme*yeceksiniz, bunlar size murdardır." [81]

"Bütün temiz kuşları yiyebilirsiniz. Fakat onlardan yemiyeceğiniz şunlardır: Kartal ve tavşancıl ve karakuş ve toy ve şahin ve cinsine göre çaylak ve cinslerine göre bütün kargalar ve devekuşu ve buhu ve kukuma ve cinsine göre (her türlü) atmaca, küçük baykuş ve büyük baykuş ve saka kuşu ve akbaba ve karabatak ve leylek ve cinsine göre balıkçıl ve hüdhüd ve yarasa ve bütün kanatlı haşerat size murdardır; yenilmeyeceklerdir [82]

"Ve yer üzerinde sürünen bütün haşerat mekruhtur, yenilmiyecektir. Yerde sürünen haşeratın hiçbirini, karnı üzerinde sürünenlerin ve dört ayak üzerinde yürüyenlerin ve çok ayağı olanların hiçbirini yemiyeceksiniz, çünkü onlar mekruhtur (haramdır)." [83]

"Ancak bunlardan ayakları üzerinde sıçrayabilecek bacakları bulu*nanlar yenilebilir: Cinsine göre (her türlü) çekirge, ve cinsine göre solam ve cinsine göre hargal ve cinsine göre hagob[84] yenilebilir. Fakat dört ayağı olan kanatlı haşeratın hepsi sizin için mekruhtur." [85]

Çatal tırnağı olan ve tırnağı yarık olmayıp geviş getirmeyen hayvanlar murdardır. Onlara dokunan adamlar da murdar olur. Dört ayaklı hayvanlar arasında pençeleri üzerinde yürüyen her hayvan murdar olduğu gibi, bun*ların leşine dokunan insanlar da murdar olur. Sürüngen haşerat arasında gelincik, fare, her türlü kertenkele, bukalemun murdardır. [86]

Özellikle Tevrat'a dayanılarak yazılmış olan Mişnâ'yı okuyunca insan, bizim fıkıh kitaplarını okuyor hissine kapılmaktadır. Bundan da Kur'ân'ın söylemediği şeyleri dine sokan ulemâ ve fukahânın nerelerden esinlen-dikleri; aslında bu tür rivayetlerin, müslüman olmuş Kitap ehlinden bazı kimselerin akıllarındaki inanç ve görüşlerinin nasıl hadîs haline ge*tirildiği ortaya çıkmaktadır.

Yahudilere tırnaklı hayvanların haram kılındığını söyleyen En'âm 55/146'ncı âyetin tefsirinde Abdullah ibn Abbâs: "Tırnaklıdan kasıt, yalnız devedir, başka bir rivayete göre de deve ve devekuşudur." demiştir. Abdul*lah ibn Müslim'e göre tırnaklılar, gagalı kuşlar, pençeli hayvanlardır.

Tırnaklı hayvanların tefsiri ne olursa olsun Kur'ân, bunların yahû-dîlere haram kılındığını söylüyor ama, müslümanlara da haram kılındığını söylemiyor. Müslümanlara haram kılınanların, sadece dört cins et olduğunu, ayrı ayrı zamanlarda inmiş olan dört âyette vurguluyor. Böyle iken fakîh-lerimizin Tevrat, Mişnâ ve Talmud'da anlatılanları ya doğrudan veya dolaylı yoldan alıp Kur'ân hükmü gibi şerîat kitaplarına geçirmeleri, Kur'ân'ın açtığı geniş yolu daraltmaktan başka nedir?

Fahre'd-dîn Râzî şöyle diyor: "Âyette anılan zufur genel anlamda tırnak değil, gagalı ve vahşî hayvanların yırtıcı, paralayıcı pençeleridir. Çünkü gaga yırtıcı kuşların, canavarların, köpeklerin, kedilerin paralayıcı âletleridir. Yırtıcı hayvanlar ve gagalı kuşlar, Yahudilere haram idi. Onlara haram olan bu şeyler müslümanlara haram değildir. Yırtıcı hayvanlar içinde paralayıcı dişleri olanların ve gagalı kuşların haram olduğu hakkında rivayet edilen haber zayıftır. Çünkü bu haber, Allah'ın Kitabına aykırı, tek kişi yoluyla gelen bir haberdir. Mâlik de bu görüştedir. Bu görüşte olan Mâlik'in düşüncesi güçlüdür. [87]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)