Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
|
Selamun aleyküm, Değerli Kardeşlerim,
Sıkça kullandığımız sözcüklerin anlaşılmasına ışık olur düşüncesiyle paylaşmak istedim.
وسط [v-s-t] kök sözcüğü, vesat ve vest şekillerinde okunur. Vesat şeklinde okunduğunda isim, vest şeklinde okunduğunda zarf olarak kullanılır. Bu sözcük, “bir şeyin iki ucu arasındaki kendine ait kısmı” manasında olup, “bir şeyin kendi ortası” olarak anlaşılır ve sözcük “ipi ortasından kavradım”, “oku ortasından kırdım” cümlelerindeki gibi kullanılır.
Arap örfünde bir şeyin ortası, o şeyin en hayırlı, en yararlı bölümüdür. Meselâ, at veya devesine binecek bedevi için at veya devesinin en hayırlı yeri, boynu ve kıçı değil belinin ortasıdır. Yine, bedevinin devesine kuracağı ağıl için en hayırlı yer, otlağın ortasıdır. Gerdanlığın, inci veya elmas takılacak en hayırlı [güzel ve uygun] yeri, gerdanlığın ortasıdır. Ayrıca her güzel ve yararlı davranış, kendi cinsinden olan davranışların ortada olanıdır. Meselâ cömertlik, cimrilik ve savurganlığın ortasında bir davranıştır. Cesaret, korkaklık ve saldırganlık arasında bir davranıştır.
İşte bu nedenle وسط [vest] sözcüğü; “hayırlı, yararlı, üstün” anlamına genelleşmiştir. Araplar, “O, kavminin evsatındadır” sözüyle, “o, kavminin hayırlı, yararlı, şerefli olanıdır” demek isterler. Veya, “Şu vesît kişiye bir bakın” sözüyle, “şu hayırlı, şerefli kişiye bir bakın” demek isterler.
Çoğulu “umem” olan “ümmet” sözcüğü; “ümm”, “ümmî”, “emam”, “imam”, “ammin”, “teyemmüm” sözcükleri gibi, “emm” sözcüğünden türemiştir.
“Ümmet” (“immet” de olabilir) sözcüğünün ilk anlamı; “yol” demektir. Ama bu “yol”, hakikî manadaki, karada, denizde, havada gidilen yol değil, mecazî manadaki, amaçlanmış, hedef olarak belirlenmiş yoldur. Zaman içerisinde; “ana, yol, din, cemaat, familya, nesil, boy, zaman” kavramları da bu sözcükle ifade edilir olmuştur. Araplar, askerlerin arkasından yürüdükleri bir çeşit bayrak olan flâmaya da “el emm” derler.
“Ümmet” sözcüğü terim olarak ise; “kendi iradeleriyle veya bir zorunluluk neticesinde aynı zamanda aynı yerde bulunan; iyi ya da kötü aynı inanca sahip olan; aynı amacı gütme neticesinde bir arada yaşayan insan topluluğu” demektir.
“Ümmet” sözcüğü, çoğulu olan “umem” sözcüğü ile birlikte Kur’an’da altmış dört yerde geçmektedir. Ayrıca Kur’an’da değişik kalıplarda olan ama aynı kökten (“emm” kökünden) gelen yüzlerce sözcük mevcuttur ve bu sözcüklerin hepsi de “kastetmek, amaçlamak” anlamı eksenindedir.
Rabbimiz Kur’an’da “ümmet” hakkında açıklamalarda bulunmuştur:
Âl-i Imran; 104: Ve içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet bulunsun. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Âl-i Imran; 110: Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah’a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mümindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimselerdir.
Âl-i Imran; 113: (Hepsi) Bir değildirler. Kitap ehli içinde gecenin saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyan dosdoğru bir ümmet (topluluk) vardır.
A’râf; 181: Yine Bizim yarattıklarımızdan hakka kılavuzluk eden ve onunla adaleti uygulayan bir ümmet vardır.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
|