Sayın Araştıran.
1)-Yukarıdaki ayetler, genel esasları gösterir. Ve anlatılan da topyekün savaştır. Herkes malıyla canıyla savaştadır. Bunu Atatürk " hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır" diye belirtmiştir.
Ve Ayetler hiç bir zaman anlatılarını hayali olgulara dayandırmayıp somut olgular üzerinden anlatmıştır. Ayetlerde bazı esaslar konmuş ise, bunları "Efendim bunlar şu olay için geçerli, şu olaya etkisi yoktur" diye tanımlayamazsınız. O günün bir olayı için analatılanlar sonraki her aynı olayın kurallarıdır.
2)-"Dinde derin bilgiler" Peygamber'in sağlığında ancak kendisinden; sonrasında ise dinin tamamını içeren KİTAP'tan edinilir.
Diyelim ki Peygamber hiç bir savaşa katılmadı.
Onun zamanında savaşlar bir, iki saatlik işlerdi. Ölen ölür, öldükten sonra dindeki derin bilgiler işine yaramaz. Sağlar ise derin dini bilgileri savaştan dönüşte Peygamber ve vahilerden(cumua salatlarından) veya savaşa gidememiş ihtiyarlardan sakatlardan veya kadınlardan nasıl olsa öğrenecekler.
İki, üç beş on, yüz saat, elli gün ayrı olmak gelişmeleri öğrenememek mi? Sanki iptal edilen hattın son tren seferi. (Sefer dedim de bazılarının anladığı gibi savaşa gidiş değil)
Kaldı ki Peygamber sağlığındaki her savaşa katılmıştır. Geride kalanlar dindeki derin bilgileri gaipten haberlerle mi elde edecekler.
Geride kalmanın mânâsı ne ola ki.
Bu tür çevirilerin amacı İslamda olmayan bir ruhban sınıfı yaratma ve savaştan kaçma çabaları olmasın?
Ne kadar olumlu olarak bakmaya çalışsan olmuyor.
Saygılarımla.
Galip Yetkin.
Konu galipyetkin tarafından (9. December 2017 Saat 10:28 AM ) değiştirilmiştir.
|