Dostum bartsimpson.
Benim tasdikime tâbi değilsin, tabii teşekkür ederim. Ama kararını kendin ver.
"Sırat el müstakim", "sünnetullah ve adetullah" doğru tespitler, çünkü ayetler öyle söylüyor. Bunların "ne" olduğunun; ve bu "ne"lerin "sırat el mustakim", "sünnetullah" ve "adetullah"ı tanımlayıp tanımlamadıklarının tesbiti gerekiyor
Bak şimdi sana bir yazı: Sayın Eliaçık'tan.
"İBADET: Sözlükte “abd” kökünden Arapçanın tarihsel kök ve komşu dilleri Aramice, Akkadça, İbranîce, Süryanîce, Habeşçe gibi Sami dillerinin hepsinde “yapmak, meydana getirmek, ortaya çıkarmak, çalışmak, üretmek” demektir.
BEDAET de kökün harfleri değişmeden “bda”ya dönüşümü ile “yaratmak, yapmak, meydana getirmek, icat etmek, bir şeyi ilk olarak ortaya çıkarmak” anlamındadır. Son harfin “hemzelif”e dönüşmesi ile “bde” de ise yine mâna pek bozulmayarak bir şeyi “başlatmak, ortaya çıkarmak, icat etmek” mânası kazanır.
Şu halde Allah ile insanın aktüel ve dinamik ilişkisinin ortaya çıkardığı, meydana getirdiği, yaptığı, yarattığı, icat ettiği, ürettiği her tür iş ve oluş bu kapsama giriyor.
Yapılan/üretilen iş ve oluşun faili Allah ise buna bedaet, ibda, mubdi’, faili insan ise buna da ibadet, ubudiyet, taabbud deniyor. Her ikisinde de ortak anlamın yapmak, ortaya çıkarmak, üretmek, meydana getirmek olduğunu görüyoruz…
***
Öte yandan abd kelimesi Kuran’ın nazil olduğu dünyada yaygın olarak kullanılıyordu. Özellikle bir takım putlara, krallara ve imparatorlara yönelik olarak “arz-ı ubudiyet etmek” veya “kul köle olmak” deniliyordu.
Babil, Sasani, Mısır, Roma, Bizans gibi eski dünyanın Tanrı-Devlet kralları ahaliye “kullarım, kölelerim” diye seslenirlerdi. Kendilerine de Tanrı’nın oğlu, temsilcisi veya doğrudan Tanrı derlerdi. Kuran’daki abd kavramı işte bu anlayışa isyan olarak doğdu. Kur’an bunu alıp kullandı ve fakat kavramın içeriğini değiştirdi. “Yalnız sana kulluk ederiz” ifadesindeki “ancak, yalnızca, sadece, sırf, salt” anlamına gelen iyya sözcügünün önce gelmesinden de anlaşılacağı gibi bu hususiyeti ifade eden bir tepki ifadesidir (kasr ve ihtisas) ki “başkasına değil” anlamı verir; yoksa “başkasına yapıldığı gibi” demek olmaz.
Dolayısıyla ibare “Başkalarının putlara, krallara tapındığı gibi biz de sana tapınırız, kulluk-kölelik ederiz” değil; ilkten “putlara ve krallara tapınmayı reddederiz” manasında başkaldırı ifade eder.
Saygılarımla.
Galip Yetkin
Konu galipyetkin tarafından (4. October 2018 Saat 09:11 PM ) değiştirilmiştir.
|