Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
|
Selamun aleyküm, Değerli galipyetkin kardeşim,
Mushaflardaki yazılı olan ayetlerin okunmasında sonradan konulmuş ve günümüzde secavend/durak harfleri olarak bilinen ve gereğine uyulan harfler vardır. Okuyucular ayetlerdeki bu harflere göre virgül nokta görevi görecek şekilde okurlar çeviri yapanlar da bunlara göre noktalama işaretlerini düzenlerler.
Bunlar:
م Mim:Muhakkak durmalıdır. Durmak vâcibdir, durulmayıp geçilirse anlam bozulur.
ط Tı: Durmak gerekir.
ج Cim:Geçmek de durmak da câizdir fakat durmak daha iyidir.
ز Ze:Geçmek de durmak da câizdir fakat geçmek daha iyidir.
ق Gaf:Geçmek de durmak da câizdir fakat geçmek daha iyidir
لا Lâmelif:Durulmaz! Bulunan yerde durulursa, önceki kelime ile birlikte tekrar okunur. Âyet-i kerime sonunda durunca, tekrar edilmez.
قف Gıf:Durmak daha iyidir.
ص Sad:Durmakta mahzur yoktur.
صلي Sad-Lam-Ya:Geçmek daha iyidir.
.:__:. Üç nokta:Bu üç noktanın birisinde durulur. Eğer üzerinde üç nokta bulunan birinci kelimede durulursa, üç nokta olan ikinci kelimede durulmaz. Birinci kelimede durulmamışsa, ikincide durulur. Her ikisinde de durmamak veya her ikisinde de durmak câiz değildir.
ع Ayn: Bazı âyet-i kerimelerin sonunda bulunur. Namazda okunursa bu işaret bulunan yerde rukûya gitmek iyi olur.
ك Kef:Kendisinden önce hangi secavent geçmişse, bu da öyle demektir.
Değinmiş olduğunuz Bakara 282 deki durumu anlatabilmek için Ali İmran 7. ayetindeki oynanan oyunu göstermek istiyorum ki, konu daha iyi anlaşılabilsin.
(Ali İmran;7)
Huvelleziy enzele aleykel Kitabe minhu ayatun muhkematun hünne Ümmül Kitabi ve uharu müteşabihat burada durulması gereken ط tı harfi vardır.
fe emmelleziyne fi kulubihim zeyğun feyettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'viylih burada durmanın daha iyi olduğunu belirten ج Cim harfi vardır.
ve ma ya'lemu te'viylehu illAllahu burada muhakkak durulmalıdır. Durmak vâcibdir, durulmayıp geçilirse anlam bozulur anlamında م Mim harfi vardır.
ver Rasihune fiyl ılmi yekulune amenna bihi küllün min ındi Rabbina burada durmanın daha iyi olduğunu belirten ج Cim harfi vardır.
ve ma yezzekkeru illâ ulul elbab.
Bu secavend harflerine göre ayet çevrilirse anlam:
Diyanet Vakfı Meali
"Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar."
şeklinde olur.
Bu durumda tevili sadece Allah bilir ve başkası bilmemiş olur. Aklını işleterek okuyanlar için de ortaya:Tebliğ edenlerin bilemeyeceği sadece kendisinin bildiği şeylerin vahyinin ve tebliğinin anlamı olur mu? sorusu çıkar.
Âyetteki "ve ma ya'lemu te'viylehu illAllahu" kısmındaki durma işareti olmaz ise durum değişir ve "ve mâ ya‘lemu'daki" "vav/ve" bağlacı, "illâllâhu'daki" "Allâh" sözcüğüne gönderildiğinde âyetin anlamı:
“hâlbuki onun te’vîlini ancak Allah ve ilimde uzman olanlar bilirler” şeklinde olur.
Bakınız anlam nasıl değişti değil mi?
Hani öğrencilere noktalama işaretlerini anlatırken örnek verilen meşhur bir anlatım vardır:
Oku da adam ol baban gibi, eşek olma.
Oku da adam ol, baban gibi eşek olma.
Gördüğünüz gibi Mushafı secaventleyenler anlamı değiştirmek için istedikleri yere durak koymuşlar.
Değerli kardeşim,
Ne yazık ki, aynı durum Bakara 282 de de yapılmıştır.
Ya eyyühelleziyne amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelin müsemmen fektübuh*ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
vel yektüb beyneküm kâtibun bil adl*Sad geçmek daha iyidir.
ve la ye'be kâtibun en yektübe kema allemehullahu fel yektüb*ج Cim:[/b]Geçmek de durmak da câizdir fakat durmak daha iyidir.
velyümlililleziy aleyhil hakku vel yettekıllahe Rabbehu ve la yebhas minhu şey'a*ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
fein kânelleziy aleyhil hakku sefiyhen ev daıyfen ev la yestetıy'u en yümille huve felyümlil veliyyuhu bil adl* ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
vesteşhidu şehiydeyni min Ricaliküm* ج Cim:Geçmek de durmak da câizdir fakat durmak daha iyidir.
fe in lem yekûna Racüleyni feRacülün vemreetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedılle ıhdahüma fe tüzekkira ıhdahümel uhra* ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
ve la ye'beş şühedau iza ma düu* ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
ve la tes'emu en tektübuhu sağıyran ev kebiyran ila ecelih* ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
zâliküm aksetu ındAllahi ve akvemu liş şehadeti ve edna ella tertabu illâ en tekûne ticareten hadıreten tüdiyruneha beyneküm feleyse aleyküm cünahun ella tektübuha*ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
ve eşhidu iza tebaya'tüm* Sad geçmek daha iyidir.
ve la yudarre katibün ve la şehiyd* ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
ve in tef'alu fe innehu füsukun biküm* ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
vettekullah*ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
ve yuallimukümüllah*ط Tı: Durmak gerekir. [/b]
vAllahu bi külli şey'in ‘Aliym;
282.Ayet burada bitiyor ancak cümle henüz tamamlanmıyor. Cümlenin tamamlanması için bu ayete 283 ve 284 dü de eklemek gerekir ki, cümle tam olarak anlaşılabilsin.
Bu Âyetlerde (282-284); mü'minler arasındaki borca dayalı alışverişlerden doğacak anlaşmazlıkları ve haksızlıkları gidermeye yönelik olarak borca dayalı alış-veriş kuralları belirtilmektedir.
Ayetteki secavend/durak harflerine dikkat edersek “… "emretani” üzerinde nokta konmayıp ayetin “ mimmen terzavne….” bölümü “ racülün vemreatani” ifadesine “sıfat” yapılmıştır. Böylece metinden “o zaman razı olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın …….” anlamı elde edilmiştir. Buna göre nitelikli tanık aramak “bir erkek, iki kadın tanıklığın”da ön görülürken, “iki erkek tanıklığın”da dikkate alınmamış olduğu görülmektedir.
Kur'an bütünlüğü içerisinde değerlendirilmelidir. Âyette vurgu yapılan şahidliğin/tanıklığın, borçlanma sözleşmesi şahitliği/tanıklığı olduğu ve bu tanıklığın şehiydlik/ileri derecede tanıklık olması gerektiği asla dikkatten kaçırılmamalıdır.
(Bakara; 140 ):"...kul eentüm a'lemü emillahu, ve men azlemü mimmen keteme şehadeten ındehu minAllah..."
…. De ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Kendi yanındaki, Allah'tan gelen bir şâhitliği saklayandan daha zalim, kendisine daha haksızlık eden kim olabilir? ….
(Nisa; 135): Ya eyyühelleziyne amenu kûnu kavvamiyne bil kıstı şühedae Lillahi ve lev alâ enfüsiküm evil valideyni vel akrabiyn* in yekün ğaniyyen ev fakıyren fAllahu evla bihima fela tettebiul heva en ta'dilu* ve in telvu ev tu'ridu fe innAllahe kâne bi ma ta'melune Habiyra
Ey iman etmiş kimseler! Kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar/ gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş-iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(Maide; 8):"Ya eyyühelleziyne amenu kûnu kavvamiyne Lillahi şühedae bil kıst* ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin alâ ella ta'dilu* ı'dilu* huve akrebü lit takva vettekullah* innAllahe Habîyrun bi ma ta'melun"
"Ey iman etmiş kişiler! Allah için,hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olunuz. Ve bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaletli olun, adaletli olmak, Allah'ın koruması altına girmeye daha yakındır. Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır."
(Talak/2): Feiza belağne ecelehünne feemsikûhünne bima'rufin ev farikuhünne bima'rufin ve eşhidu zevey 'adlin minküm ve ekıymuşşehadete Lillah* zâliküm yu'azu bihi men kâne yu'minu billahi velyevmil'ahır* ve men yettekıllahe yec'al lehu mahreca.
"Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde tutun yahut örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir.Ve kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona bir çıkış yolu sağlar. "
Âyetlere dikkat edersek tanıkların ileri derecede tanıklık yapabilecek adil,razı olunan adil kimselerden olması gerektiği öngörülmektedir.
Bakara 282 de belirtilen “iki erkek tanığın" da razı olunan; adil (özgür, reşit, mü'min, neye şahadet ettiğini bilen, şahadeti sebebiyle bir menfaat elde etmeyecek veya bir zararı gidermeyecek olan, yanılma özelliği ile tanınmayan, kişilik sahibi ve aleyhine şahadet ettiği kimse ile bir düşmanlığı bulunmayan) kimselerden olması gerekir.
Bu durum böyle olduğunda ayetteki “ mim men terzavne” ifadesinin de “ isteşhidü” fiiline yani "vesteşhidu" ya bağlanması gerektiği görülür. Bu böyle yapıldığında 283 ve 284 âyetler ile birlikte cümle:
282Ey iman etmiş kimseler! Adı konmuş bir süreye [kadar] borçla borçlaştığınız zaman onu hemen yazın. Aranızda bir kâtip de adaletle yazsın. Ve o kâtip, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Hakk kendi üzerinde olan kişi de söyleyip yazdırsın ve Rabbi olan Allah'a takvâlı davransın ve ondan [hakktan] bir şey eksiltmesin. Şayet hakk kendi aleyhine olan kişi [borçlu] bir aklı ermez veya zayıf biri veya bizzat söyleyip yazdırmaya güç yetiremeyen biri ise, velîsi adaletle söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki de iyi tanık tutun. Şayet iki erkek tanık] olmazsa, o zaman bir erkekle iki kadın olsun; iki kadın olması, bunlardan birisi yanılırsa, şaşırırsa, öbürü hatırlatsın diyedir. – Tanıklar, razı olacağınız iyi tanıklık yapacak kimselerden olsun.- Tanıklar da çağırıldıklarında kaçınmasınlar. Siz, küçük veya büyük, [olan borcun] onu vadesine kadar yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah nezdinde daha hakkaniyetlidir, şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemenize daha elverişlidir. Aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret hariçtir; o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım-satım yaptığınız vakit yine şahitlendirin. Yazan ve şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer yaparsanız [onlara zarar verirseniz], şüphesiz o, size dokunacak bir fısk [günah] olur. Allah'a da takvâlı davranın. Allah, size öğretiyor ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.
283Ve eğer siz, bir yolculuk üzere olur da bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin! Yok, eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güvenilen adam üzerindeki emaneti ödesin. Ve Rabbi olan Allah'ın koruması altına girsin. Şâhitliği de gizlemeyin. Onu kim gizlerse, artık şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Ve Allah, yaptıklarınızı çok iyi bilendir.
284Göklerde olan şeyler ve yeryüzünde olan şeyler Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediği kimseyi bağışlar, dilediği kimseyi de azaplandırır. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.
Kaynak: İşte Kur'an (Hakkı Yılmaz )
Âyetlerde kadın için gösterilen gerekçe gösterilen "yanılırsa, şaşırırsa" durumu kalktığında
Kadınlardan iki tanık tutulması, kadınların, o dönemde aile içi işlerle meşgul olmalarından dolayı, ticarî konu ve ilişkilere âşina olmadıklarına, bir ihtilaf vukuunda, yıllar evvele ait bir ticarî konuyu karıştırabileceklerine bağlanmıştır. Ki kadın tanıklar, gerektiğinde tanık oldukları olayı aralarında müzakere edecekler; olayı iyice hatırlayacak ve öyle şahitlik yapacaklardır. Aksi hâlde haksızlığa vesile olabilirler. Ayetten yanılma, sapma ihtimali olmayacak nitelikli; ticârî ve idârî konularda bilgili, deneyimli kadınlardan tanık olarak bir erkekle birlikte bir kadının yeterli olacağı anlaşılmaktadır.
Not: Rehin diye çevrilen sözcük Alıkonan anlamında "makbudatün" sözcüğüdür. Günümüzdeki sıkça kullanılan "ipotek" sözcüğü bu "makbudatün/rehin" sözcüğün anlamını karşılamaktadır..
Bakara 282 de Şehîyd kelimesi, ism-i fail manasında, fail vezninde bir kelime olup "ileri derecede tanık olan" demektir.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
|