Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. January 2017, 11:31 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Kitap Ehlinin Olumsuz Davranışları

87- Andolsun, Musa'ya Kitâb'ı verdik, arkasından peygamberler gönderdik. Meryem oğlu isa'ya da açık deliller verdik ve onu Ruhül-Kudüs ile destekledik. Ne zaman ki, bir peygamber, size canınızın istemediği bir şey getirdiyse büyüklük taslamadınız mı? Kimini yalanla*dınız, kimini de öldürüyordunuz? 88- "Kalbleriniz, perdelidir," dediler. Hayır, ama inkârlarından dolayı Allah onları lanetlemiştir, artık çok az inanırlar. 89- Ne zaman ki onlara Allah katından, yanlarında bulunan(Tevrât)ı doğrulayıcı bir Kitâb (Kur'ân) geldi, daha önce inkar edenlere karşı yardım isteyip dururlarken o bildikleri (Kur'ân) kendilerine gelince onu inkâr ettiler; artık Allah'ın laneti, inkarcıların üzerine olsun! 90- Allah'ın, kullarından dilediğine lütfuyla (vahiy) indirmesini çekemeyerek, Allah'ın indirdiğini inkâr etmek için kendilerini ne alçak şeye sattılar da gazab üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenler için alçaltıcı bir azab vardır. 91-Onlara: "Allah'ın indirdiğine inanın!" denilse, "Bize indirilene inanırız." derler, ötesini kabul etmezler. Halbuki o, kendi yanlarında bulunanı doğru*layıcı bir gerçektir. De ki: "Gerçekten inanıyor idiyseniz neden daha önce Allah'in peygamberlerini öldürüyordunuz?" 92- "Andolsun Mûsâ, size açık deliller getirmişti, sonra onun ardından tuttunuz buzağıya taptınız; siz öyle zalimlersiniz işte!" 93- Bir zaman üzerinize Tur(dağın)ı kaldırıp sizden kesin söz almıştık: "Size verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun, dinleyin!" (demiştik). "Dinledik ve isyan ettik." dediler. İnkarlarıyla kalblerine buzağı sevgisi içirildi. De ki: "Eğer inanan kimseler iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor." (Bakara: 92/87-93)

Nankör olan bazı Kitâb ehli kimseler de, müşrikler de size Rabb'inizden bir hayır indirilmesini iste*mezler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. (Bakara: 92/105) 142- İnsanlardan bazı

beyinsizler: "Onları üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da batı da Allah'ındır. O, dilediğini doğru yola iletir."... 145- Sen kitab verilenlere her türlü âyeti (mucizeyi, delili) getirsen

yine onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zalimlerden olursun. (Bakara: 92/142,145)

" Eğer Kitâb ehli inanıp (Allah'ın azabından) korunsalardı, onların kötülüklerinden geçerdik ve onları ni'meti bol cennetlere sokardık. 66- Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, muhakkak ki üstlerinde(ki ağaçların meyvelerinde)n ve ayaklarının altın(daki ürün*lerden yerlerdi. İçlerinde tutumlu (ılımlı) bir ümmet var, ama onlardan çoğu, ne kötü işler yapıyorlar? (Mâide: 110/65-66) âyetlerinde Kitap ehli, kendi kitaplarının hükümlerini uygulamaya teşvik edilmekte; başlarına gelen felâketlerin, Kitaplarının hükmünden ayrılmaları sonucu olduğu; şayet Tevrat'ın ve İncîl'in hükümlerini gereğince uygulasalar, sıkıntıya düşmemiş olacakları, bolluk içinde yaşatılacakları vurgulanmaktadır. [8]



Kitâb'ın Geçtiği Âyetler:


Müddessir: 4/31; A'râf: 39/37, 169, 170, 196; Furkân: 42/35; Fâtır: 43/25, 29, 31, 32; Meryem: 44/12, 16, 30, 41, 51, 54, 56; Şu'arâ: 47/2; Nemi: 48/1,40; İsrâ: 50/2, 4. Yûnus: 51/1, 37, 61, 94; Hûd: 52/17, 110; Yûsuf: 53/1; Duhân: 64/1-2[9]



Tanrısal Bilgi, Kader Anlamında Kitap:


Hiçbir kent yoktur ki biz, Kıyamet gününden önce onu yok edecek, yahut ona şiddetli bir şekilde azâbedecek olmayalım. Bu, Kitapta yazılmıştır. (İsrâ: 50/58)

' Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra (onlar), Rablerifnin huzûru)na toplanacaklardır. (En'âm: 55/38)

Bu âyetlerde, her kentin, mutlaka Kıyametten önce ya helak edileceği, yahut şiddetli azaba uğrayacağı, bunun Kitapta böyle yazılmış olduğu bildirilmektedir. Sözgeliminden, bu âyetin, Hz. Muhammed'in çağrısını kabul etmeyen müşriklere bir uyarı olduğu anlaşılmaktadır. Bu âyetlerde geçen Kitab, Allah'ın planı, kader defteri, yasasıdır. [10]



Kitâb'ın Sağdan Verilmesi:


Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? 13- Bir boynu (kölelik zincirinden) çözmek, 14- Yahut açlık gününde doyurmaktır: 15- Akraba olan yetîmi, 16- Yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu. 17- Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak. 18- İşte onlar sağın adamlarıdır (Kitabı sağından verilen uğurlu kişilerdir). (Beled: 35/12-18)

Beled: 35/12-18'nci âyetlerde sarp yokuş diye nitelendirilen zor, fakat ideal huyları uygulayan, yani köleleri özgürlüğe kavuşturan, darda kalmış yetimlere, yoksullara yardım eden, inanıp hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin, sağcı (kitabı sağ yanından verilen uğurlu) insanlar oldukları vurgulanmaktadır.

Son âyette el-meymene sağ anlamına geldiği gibi, uğurlu anlamına da gelir. Arapçada sağ taraf uğur ifâde eder. Âhirette İlâhî Mahkemenin kararı veya insanın eylem kütüğü, sağ tarafından verilenler, işte âyette anılan vasıfları taşıyan iyi insanlardır. Daha sonra inen Vâkı'a Sûresi'nde de bu husus açılır:

Olacak vak'a olduğu (Kıyamet koptuğu) zaman, 2- Onun oluşunu yalan*layacak yoktur. 3- O alçaltıcı, yükselticidir (yerleri alt üst eder), 4- Yer şiddetle sarsıldığı, 5- Dağlar serpildikçe serpildiği, 6- Dağılan toz duman haline geldiği, 7- Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman; 8- Sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar! 9- Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne uğursuzlardır onlar!

(Vâkı'a: 46/1-9)

Bu âyetlerde mutlaka vukubulacak olan Kıyametin, kimilerini alçaltıp kimilerini yükselteceği; yerin sarsılıp dağların savrulduğu o zaman insan*ların üç grup olacağı bildirildikten sonra ashabı meymeneden takdirle, ashabı meş'eme'den de yergi ile söz edilmektedir.

Meymene, şum'un tersi olan yümn'den veya sağ taraf anlamındaki yemîn'den türemiş olabilir. Birinci takdirde meymeneciler, uğurlu kimseler, uğurlu yerde duranlar demektir. Meş'eme de şûm'öan türediği takdirde uğursuzluk, uğursuzluk yeri, yahut sol taraf anlamına gelir. Ashâbu'l-mey-mene: uğurlular veya amel defterleri sağ taraflarından verilmiş olanlar; ashâbu'l-meş'eme de uğursuzlar veya amel defterleri sol taraflarından verilmiş olanlardır. Sabıklar ise önce inananlar, hayır işlerinde en ileri geçenler, en yüksek ma'nevî dereceye erenlerdir.

Sağın adamları, nedir o sağın adamları! 28- (Onlar) Dikensiz kirazlar, 29- (Kökünden tepesine kadar) Meyva istifli muzlar, 30- Uzamış gölge(ler), 31- Fışkıran sular, 32- Pek çok mevya arasında; 33- Tükenmeyen ve yasaklanmayan! 34- Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler. 35- Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşâ' etmişiz, 36- Onları bakireler yapmışızdır. 37- Hep yaşıt sevgililer; 38- Sağın adamları için. 39- (Bu sağcıların) Bir bölümü öncekilerdendir. 40- Bir bölümü de sonrakilerden*dir. (Vâkı'a: 46/27-40)

Önceki âyetlerde Kıyamette insanların üç grup olacağı bildirilmişti. Bunlar sabıklar, sağcılar ve solculardır. 11-26'ncı âyetlerde cennetliklerin en faziletlileri olan sabıkların cennetteki makamı tasvir edilmişti. Bu âyetlerde de onların biraz altında bulunan, fakat solcuların karşıtı olan sağcıların cennetteki makamları tasvir edilmektedir. [11]



Kur'ân-I Kerîm'de Sağcı Ta'bîri, Amel Defterleri Sağ Tarafından Verilen Kimseleri Belirtir:


Her milletin önderini çağırdığımız gün kimlerin Kitâb'ı sağından verilirse işte onlar, Kitaplarını okurlar ve en ufak bir haksızlığa uğratıl*mazlar. (İsrâ: 50/71)

Kitâb'ı sağından verilen:

"Alın Kitâb'ı mı okuyun" der. 20- "Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten." 21- Artık o, memnunluk verici bir yaşam içindedir. 22- Yüksek bir bahçede. 23- Ki devşirmesi kolay (meyvaları yakın. Oturan, elini uzatıp alabilir). 24- "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için!" 25- Kitâb'ı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana Kitâb'ı m verilmeseydi!" 26- "Şu hesabımı hiç bilmemiş olsaydım!" 27- "Keşke (ölüm) işimi bitirmiş olsaydı!" 28- "Malım bana hiçbir yarar sağlamadı." 29-"Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti." (Hakka: 78/19-29)

O zaman Kimin Kitâb'ı sağından verilirse: 8- O, kolay bir hesaba çekilecek, 9- Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. 10-Kimin Kitâb'ı arka tarafından verilirse. ll-O, ölümü çağıracak, 12- Ve alevli ateşe girecektir. 13- Çünkü o, (dünyâda) ailesi arasında (şımarık ve) sevinçli idi. 14- O, hiç (Rabb'ine) dönmeyeceğini sanmıştı. 15- Hayır, (düşündüğü gibi değildi, Rabb'ine dönecekti). Rabb'i O'nu görmekte idi. (İnşikâk: 83/7-15) âyetleri, sağcılar ve solcular deyimiyle kimlerin kasdedil-diğini açıklamaktadır.

Cennetliklerin kitapları sağ taraflarından verilir. Çünkü Arap toplu*munda sağ taraf uğur yeri olarak kabul edilir, sağdan uğur, soldan uğur*suzluk geleceğine inanılırdı. Toplumun bu anlayışına uygun olarak iyi kişilerin amel defterleri sağdan verilmekte, böylece onlara hayırlar, mükâ*fatlar verileceği, defterlerinin temiz olduğu anlatılmaktadır. İşte kitapları sağ taraflarından verilen iyi insanlar da cennette sidr-i mahdûd (meyva dolu kiraz), talh-i mandûd (muz), zıll-i memdûd (uzamış gölge) ve mâ-i meskûb (yüksekten akan su, çağlayan) arasındadırlar.

İsrâ: 50/71 de Allah'ın Kıyamet gününde her milleti, kendi imamı (önderi) ile çağıracağı, o zaman Kitabı sağından verilenlerin, kitaplarını sevinçle okuyacakları; onlara hiç haksızlık edilmeyeceği vurgulanmaktadır.

Hakka: 78/19-24. âyetlerde Yüce Mahkemeye sevk edilen herkese, dünyâda işlediği işlerin Kitabının (tutanağının) verileceği belirtilmektedir. Bu, aynı zamanda İlâhî Mahkemenin karar defteridir. Kiminin tutanağı sağından, kiminin solundan verilir. Eylemlerinin tutanağı sağ tarafından verilmiş olan, sevincinden, defterini başkalarına da gösterir. '"Alın Kitâb'ımı okuyun. Ben hesabımla karşılaşacağımı anlamıştım zaten.' der." O kimse mutlu bir yaşam içerisinde, devşirilecek meyvaları aşağıya sarkmış, kolaylıkla uzanıp alınabilen yüksek bahçelerde bulunurlar ve onlara: Geçirdikleri dünyâ günlerinde yaptıkları güzel işlerden dolayı şimdi bahçede afiyetle yeyip içmeleri söylenir.

Fakat yüce Dîvanda amel defteri sol tarafından verilmiş olan kimse, dünyâda yaptıkları işleri o defterde görünce: Keşke bu defter hiç kendisine verilmeseydi, keşke bu hesabıyla karşılaşmasaydı, keşke ölüm son olsaydı, ölümden sonra bir daha yaşamak olmasaydı diye temenni eder. Malının, kendisine bir yarar sağlamadığını, kudret ve otoritesinin gittiğini, yahut tutunacak, kendisini savunacak bir delîli kalmadığını söyleyerek durumuna üzülür. Fakat Yüce Mahkemenin hâkimi olan Allah, cehennemin gardiyan*ları olan zebânîlere: Dünyâda büyük Allah'a inanmayan, yoksula yemek vermeğe, yardım etmeye ön ayak olmayan o suçluyu, ellerine kelepçe vurarak cehenneme atmalarını ve yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurmalarını, bu zindanda ona hamım (sadık dost veya soğuk su) olmadığını, ğıslîn(irin, kusmuk)den başka yiyecek de bulunmadığını buyurur.

İnşikâk: 83/7-15'nci âyetlerde: dünyâda yaptığı eylemlerin kayıt defteri sağ eline verilen kimsenin, kolay bir hesaba çekileceği; o hesabı vermekte bir zorluk çekmeyeceği; Mahkeme sonucundan sevinçli olarak ailesine döneceği; fakat Kitabı arka tarafından verilen kimsenin, üzüntüden ölümü çağıracağı: keşke ölsem de bu durumdan kurtul sam diyeceği; ama bu yakınmanın kendisine hiçbir yararı olmayacağı; onun, çılgın bir aleve gideceği; çünkü onun, dünyâda iken Rabbine dönmeyeceğini sandığı; oysa Rabbinin kendisini gördüğü belirtilmektedir. [12]



Kitaba Vâris Olanlar:


Onları yeryüzünde topluluklara ayırdık. Onlardan kimi iyi kişilerdi, kimi de alçak! Belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle de sınadık. 169- Onların ardından, yerlerine geçip Kitaba varis olan birtakım insanlar geldi ki, onlar, şu alçak(dünyan)ın menfaatini alıyorlar: "Biz bağışlanacağız!" diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki "Allah hakkında, gerçekten başkasını, söyleme-, meleri hususunda kendilerinden Kitap mîsâkı alınmamış mıydı? (Kitapta bu hususta kendilerinden söz alınmamış mıydı?) Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler mi? Âhiret yurdu korunanlar için daha hayırlıdır. Düşün*müyor musunuz? O(koruna)nlar ki Kitaba sımsıkı sarılırlar ve namazı kılarlar; elbette biz, iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz. (A'râf: 39/168-170)

“ A'râf: 39/168-169'ncu âyetlerde yüce Allah, İsrâîloğullarını gruplara, bölüklere ayırdığını; içlerinde iyilerin de, kötülerin de bulunduğunu; yola gelmeleri için onları iyiliklerle ve kötülüklerle; ni'metlerle, belâlarla sınadığını, fakat onların yerine gelip Kitabı miqîrâs alan neslin, yani Hz.Muhammed dev*rindeki Yahudilerin: "Biz affedileceğiz" diyerek bu alçak dünyânın malını aldıklarını, aldıkları kadar bir daha olsa onu da alacaklarını; yalnız gerçeği söyleyeceklerine dair kendilerinden söz alındığını, ellerindeki Kitapta bu buyruğu okudukları halde dinlemeyip dünyâ malını aldıklarını; oysa korunanlar için âhiret yurdunun daha hayırlı olduğunu bildirmektedir.

39/170'de de Allah'ın, Kitaplarına sım*sıkı sarılıp namazlarını kılanların ecrini zayi etmeyeceği vurgulanmaktadır.

Bu âyetlerde Yahudilerin içinde haksızlık yapan, rüşvet alıp veren, başkalarının hakkını yiyen insanlar yanında Kitaplarının hükümlerine sami*miyetle bağlı, gerçek dindarların bulunduğu da anlatılmaktadır.

Esasında Kur'ân, bir ırk olarak Yahudileri kötülemiyor. Onların içinde de iyilerin bulunduğunu söylüyor. Âl-i İmrân Sûfeşi'nin 110,113-115'nci, Mâide Sûresi'nin 66'ncı âyetlerinde de onların içinde sâlih, ılımlı kişilerin bulunduğu, ama çoklarının yoldan saptıkları belirtilmektedir. Demek ki asırların kalıntısı olarak Yahûdîye dünyâ tutkusu yerleşmiştir. Bu da onun başına belâlar açmıştır ve açacaktır. Çünkü bir avuç insan hesabına kütleleri sömürmek, parayı altun buzağı gibi tanrılaştırmak, başlarına Allah'ın hışmını indirir. Yahudilerin altundan yapılmış buzağıya tapmış olmaları, onların para tapıcılığını, pintiliklerini ve tutkularını simge*lemektedir.

Fakat 170'nci âyetten anlaşıldığı üzere, Yahudiler de, düzeltilmesi imkânsız bir toplum değildir. Allah, onlardan nice peygamber göndermiştir. Onların içinde de kendini Allah'a vermiş âlimler, habrler, zâhidler vardır. Allah'ın buyruklarını dinledikleri takdirde onlar da diğer insanlar gibi Allah'ın lütfuna ererler. İşte 170'ncı âyette Allah'ın, Kitaplarının hükmüne bağlı kalıp namazlarını kılan İsrâîloğullarını da ödüllendireceği, zira uslu, iyi, güzel işler yapan insanların ecrini zayi etmeyeceği belirtilmektedir. Sonra Kitab'ı kullarımız arasın*dan seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir, kimi orta gidendir, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçendir. İşte büyük lütuf budur. (Fâtır: 43/32)

Buradaki Kitab, İsrâîl oğullarına atalarından intikal eden Kutsal Ki*taptır. Âyette, Kutsal Kitabı mîras alan İsrâîl oğulları, seçkin kullar olarak nitelendirildikten sonra onların üç grup oldukları belirtilmektedir: Kimileri nefsine zulmeden, kimileri orta yolda giden, kimileri de Allah'ın izniyle hayır işlerinde ileri geçen kimselerdir.

Tabiiİsrâîloğullarında görülen bu sınıflar, diğer ümmetlerde ve Mu-hammed ümmetinde de vardır. Bütün kavimler esasen böyledir. Kitabı mîrâs almış olan İsrâîl oğullarından kimi günâh işler yapmak suretiyle kendi canlarına yazık etmekte, kimi orta gitmekte, ibâdette gevşeklik göstermekle beraber ötekilere oranla daha ılımlı davranmakta, kimi de hayır işlerinde ileri geçmektedir.

58- İşte bunlar; Allah'ın nimet verdiği peygamberlerden, Âdem neslinden, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, tbrâhîm ve İsrail (Yakub) neslinden gelen, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimseler*dendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. 59- Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır. 60- Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar, cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratmayacaklardır. (Meryem: 44/58-60)

Bu âyetlerde, Meryem Sûresi'nde daha önce anılan sâlih insanların, Allah'ın ni'metine ermiş, Âdem, Nûh, İbrâhîm, İsrail soyundan ve Allah'ın doğru yola iletip seçtiği insanların soyundan gelen peygamberler olduğu, bunların Allah'ın âyetlerini duyunca, ağlayarak secdeye kapandıkları; fakat onlardan sonra yerlerine, namazı zayi eden, şehvetlerine uyan bir neslin geldiği; onların cehennemin gayyasına girecekleri; ancak tevbe edip uslanan ve güzel işler yapanların cennete girecekleri, kendilerine hiç haksızlık edilmeyeceği belirtilmektedir.

Sâffât: 56/83-113'ncü âyetlerde Hz. İbrahim'in ve oğlu İshâk'ın güzel davranışları örnek olarak anlatıldıktan sonra: O ikisinin neslinden gelenler arasında iyi hareket eden de var, açıkça nefsine zulmeden de" buyurulmaktadır. Her toplumda iyiler ve kötüler bulunduğu gibi, İsrâîloğulları arasında da iyiler, hakka doğruya ileten gerçek dindarlar vardır ve Kur'ân onları övmektedir. [13]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kurtııbî.el-Câmi- li ahkâmil-Kurân: 13/2%: İbn Kesîr. Tel'sîr: 3/395

[2] Aynı eserler.

[3] Luka: 6/27-36

[4] Hadîd: 112/27

[5] Bakara: 92/280

[6] Tev be: 113/3.

[7] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/5-11.

[8] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/11-13.

[9] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/13.

[10] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/13-14.

[11] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/14-15.

[12] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/15-17.

[13] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 12/18-20.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] A'râf: 39/145

[2] Ra'd: 87/39

[3] Ra'd: 87/1

[4] Câmi'u'l-beyân: 13/92

[5] Câmi'u'l-beyân: 1/97; Kurtubû,el-Câm': 1/158, 13/89

[6] Fâtır: 43/32

[7] Kurtubî,el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'ân: 14/347

[8] Ankebût: 85/45-49

[9] Şu'arâ: 47/193-195

[10] 37 nci âyet.



[11] En'âm: 55/91

[12] Ra'd: 87/39

[13] İsrâ: 50/93



[14] İbn Abbâs. Kitâbu Ğarîbi'l-Kuı'ân. lahkîk: Doç. Dr. Ahmed Bulut. s. 1. 1986.

[15] Kurtubî,el-Câmi' li ahkâmi'l-Kur'ân: 14/126

[16] Râğıb, ei-Mufredât.: 29

[17] Muvatta': 1/278

[18] M. Hamidullah, el-Vasâiku's-siyâsiyye, s. 150, Remzi Kaya, T.D.V. İsi. Ans. 10/517

[19] Buhâri, Cihâd, bâbu cevâizil-vefd; Cizye, bâbu ihrâci'l-yahûdi min, cezîreti'l-Arab

[20] Bakara: 92/143

[21] Câmi'u'l-beyân: 3/318-319; İbn Kesîr. Tefsîr: 1/374

[22] Goldziher, İsi. Ans. Ehlü'l-Kitâb maddesi.4/208

[23] Kenzu'l-Ummâl: 1/200, h. 1006, 1007

[24] Nahl: 70/43

[25] Buhârî, İ'tisâm:25

[26] Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 6/189:

[27] et-Tcl'sîru'l-hadîs: 12/45

[28] İbn Kesîr, Tefsîr: 1/257; Râzî, Mefâtîhu'l-ğayb: 2/225-228; Taberî. Câmi'u'l-beyân: 2/378

[29] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 11/510-540.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla