Selamun aleyküm, değerli galipyetkin kardeşim,
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı
Burada yazacaklarım bir çekişme veya bir polemik yaratmak için değil, bildiklerimin açık ve anlaşılır bir şekilde ifadesidir.Ama ne yazık ki bazı dostlarımızın görüşlerine ters düşmektedir.
|
Sizin içtenliğiniz ve polemik yaratmak için tartışmayacağınız, kendinizce doğru bildiklerinizi yazdığınız ile ilgili şahsen en ufak bile kuşkum yok. Müzakereler, mütalalar bunun için vardır. Kişiliğe hakarete gitmeyen fikirler üzerinde yapılan bu müzakere ve mütalalar insanların bilgi ve dostluklarının artmasını sağlarlar.
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı
Bizim bildiğimize göre Müslümanlıkta ekonomik şartlardan biri de ihtiyaçtan fazlasının elde bulundurulmamasıdır. Bu nedenle herkesin sahip olması gerektiğinin üstündeki fazlalık elden çıkartılmalıdır.
|
Kuran'dan beslenerek mü'min olabilmiş her müslümanın bilmesi ve uygulaması gereken emirdir ihtiyaçtan arta kalanın infak edilmesi. Burada gözardı edilmemesi gereken şey; ihtiyacın ne olduğunun bulunduğu yerin ekonomik,coğrafik vb özelliklere göre göreceli olacağı gerçeğinin unutulmamasıdır.
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı
Bu duruma göre herkes aynı şartlara sahip olduğuna göre bir kişiye mal veya hak vasiyeti o kişinin fazlalıklı olmasına neden olur. Aynı şekilde miras da mirasçıların fazlalıklı olmasına sebeptir. Dolayısı ile
"Nahl-71-: Diyanet İşleri: Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?"
ayetine uyabilmek için bu fazlalıkların "mizanda vezin/objektif ölçü" kuralına göre elden çıkartılması gerektiğinden bizim bakış açımıza göre miras ve vasiyet mealleri anlatıldıkları mana ile lüzumsuz ve yanlış olmalıdır.
Yani Müslümanlığın prensiplerine aykırı.
|
Ne yazık ki herkes aynı şartlara sahib olmaz. Her insanın eşit koşullara sahib olması demek zulümdür. Hiçbir insanın hiçbir insana iş yaptıramamışız demektir.
Kişiye mal ve hak vasiyeti haksızlığı ortadan kaldıran bir durumdur.
Bir örnek verelim: Bir baba,anne, iki kız,üç oğlan olan bir aile var. Bu ailenin geçimini sağlayacak bağ ve bahçelerine var. Kendilerinin olan bir evleri, bir otomobilleri var. Bir kız ile iki oğlana öğretim olacağı sunuldu. Bağ ve bahçede çalışanlar öğretim olacağı bulamayan ya da kendisi tercih etmeyen bir kızla bir oğlan var. Kız da gelin oldu gitti. Evde kalan oğlan anne ,baba tarla ve bağlarını işletiyorlar ve bir kız ile iki oğlanın öğretimlerinin devamını sağlıyorlar. İki oğlan bir kız üniversiteyi bitirdiler işe başladılar ve baba öldü. Geriye kalan bağ ve bahçe miras hukukuna göre dağıtıldığında eğer baba vasiyet ile durum belirtmemişse evde olan kız ve oğlan çocuğuna zulmedilmiş olur. Mirassa adaleti sağlayan tek şey vardır o da vasiyettir. Bu örnekler daha çoğaltılabilir.
Nahl 71 ise bağlamından koparılarak okunduğunda bizleri yanlış anlamalara götürür.
Nahl71:71Ve Allah rızık konusunda kiminizi kiminize fazlalıklı kılmıştır. Kendilerine fazlalık verilenler, kendi rızıklarını; yiyip içeceklerini, servetlerini, sözleşmeler gereği himayelerinde bulundurdukları kimselere, hepsi rızıkta eşit olmak üzere vermezler. O hâlde bunlar Allah'ın nimetini bilerek örtbas mı ediyorlar?
Bu ayette, dünya hayatında carî olan ast-üst ilişkisinin insanlığa konulan sosyolojik bir yasa olduğuna işaret edilerek Allah’ın insanlara eşit muamele etmediğini ileri süren zihniyete cevap verilmiştir. Ayette şu noktalar üzerinde durulmuştur:
* Allah bazı kişileri malca, mülkçe, evlatça, ömürce, akılca fazlalıklı kılmıştır. Fazlalıklı kılmak, “üstün kılmak” anlamında anlaşılmamalıdır.
* Fazlalığa sahip kişiler, sahip olduklarından ellerinin altındakilere, işçilerine, memurlarına, çalışanlara eşit olarak vermezler; bazı gerekçeleri dikkate alarak farklı farklı verirler. Onlardan hiçbirini kendileriyle aynı seviyede tutmazlar. Onlarla paylaşmazlar.
Bu açıklamalardan sonra Rabbimiz “O halde bunlar Allah’ın nimetini bilerek inkâr mı ediyorlar?” buyurarak zımnen şu mesajı vermektedir: “Siz bile çalışanlarınızı; kölelerinizi, işçilerinizi kendinize eşit ortak [şerik] kabul etmiyorsunuz. Efendi ile köle, işçi ile patron arasındaki ayırımı kabul ediyorsunuz da Allah ile yaratıkları arasında fark olması gerektiğini neden kabul etmiyorsunuz? Allah hiç kullarını kendine ortak [şerik] kabul eder mi?”
Rum 28: Allah, size kendinizden bir örnek veriyor: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde yasa ile size teslim edilen kişilerden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur ve kendinize çekindiğiniz/ değer verdiğiniz gibi onlarla da karşılıklı çekinir misiniz/ birbirinize aynı değeri verir misiniz, eşit olur musunuz? İşte Biz, aklını kullanan bir toplum için âyetleri böyle açıklarız.
Allah’ın nimetlerini kullarına farklı ölçülerde vermesi ve bundan dolayı da bazılarının bazılarından fazlalıklı olması, sosyal düzenin yürümesi içindir:
Zuhruf32: Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Şu basit dünya hayatında, onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık Biz. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye Biz, onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Ve Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.
Hayattaki ast-üst ilişkisi, toplumsal yaşama konulan ve insanların birbirleriyle çeşitli sosyal ilişkiler kurmasını sağlayan, böylece insanların bu ilişki kurma biçimleriyle sınandıkları ilahî bir yasadır. Burada konu edilen “derecelerle yükseltme”, keramet, üstünlük, saygınlık bakımından değil, ekonomik güç, akıl, zekâ, anlayış, bilgi-bilgisizlik bakımından oluşan farklılıklardır. Herkesin ekonomik güç, zekâ ve anlayış bakımından eşit olduğu bir toplumda “insanların birbirlerine iş gördürmeleri” demek olan “istihdam” ve “iş üretme” mümkün olmaz; “İstihdam” ve “iş üretme”nin olmadığı ortamlarda ise hayat durur. Ancak bilinmelidir ki, insanın ahlakî tutumunun esas alındığı “Hesap Günü” kriterleri arasında ekonomik ya da diğer dünyevî fazlalıkların hiçbir yeri yoktur. Hatta bu fazlalıklar, kişinin ahlakî olgunluğuna katkıda bulunmadıkları sürece, hayat yolundaki en zorlu sınanma alanlarını da oluştururlar.
Ta Ha 131: Ve kendilerini imtihan etmek için, basit dünya hayatının süsü olarak, onlardan kimi çiftleri kendileriyle yararlandırdığımız mal, mülk, evlat ve saltanata sakın gözlerini dikme/rağbetle bakma. Ve Rabbinin rızkı daha iyi ve daha süreklidir.
Hıcr 88,89: Sakın onlardan bazı kimselere verip de kendilerini onunla yararlandırdığımız şeylere; mal ve servete heveslenip gözlerini dikme. Onlar hakkında üzülme de... Sen kanatlarını mü’minler için indir. Ve: “Şüphesiz ben, apaçık bir uyarıcının ta kendisiyim” de.
Değerli kardeşim. Kur’an kamu kaynaklarının harcanmasında servetin zenginler arasında dolaşan bir değer olmaması onun yerine dengeli dağılımını esas almasını emretmektedir.
Haşr7,8: Allah'ın, o kent halkından, Elçisi'ne verdiği fey'ler [savaşmadan zahmetsizce elde edilen gelirler], içinizden yalnız zenginler arasında devlet; gücün getirdiği refah olmasın diye Allah'a, Elçi'ye, yakınlık sahiplerine; göç eden fakirlere –ki onlar, Allah'ın armağan ve rızasını ararken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'a ve Elçisi'ne yardım ederler. İşte onlar, doğruların ta kendileridir–, yetimlere, miskinlere, yolcuya aittir. Elçi, size ne verdiyse onu hemen alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan geri durun. Allah'ın koruması altına da girin. Şüphesiz Allah, kovuşturması/azabı çok çetin olandır.
Bu emir eşitleme emri ya da sıradan insanların mal biriktirmelerini yasaklayan, eşitlemeyi isteyen bir emir değildir.
Kur’an’a göre insanlar arasında maişetleri Allah bizzat taksim eder. Bu taksimatta kimisi kimisinin yanında çalışır. Allah kimisini kimisinin emrinde çalıştırır ki, bu durum yukarıda Zuhruf Suresinin 32. Ayetinde belirtilmiştir. Burada kamu otoritesine düşen görev, Allah’a yardım edip, ortaya çıkan durumu ‘ıslah’ etmek. Paylaşımcı ekonomik politikalar uygulamak. Dengeli bir dağılımı sağlamaktır.
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı
Miras ile veya vasiyet ile elde edilecek mallar veya haklar ekonomik eşitliği bozacağından, bunları elde eden kişilerin diğerlerinin seviyesine inmesi için bunları elden çıkartma mecburiyeti dini bir kural olarak konulmuşsa, miras ve vasiyet maddi mal edinme olarak, niye mal varlığına katılmak üzere "aykırı" olarak düzenlensin ki/ayetlerde aykırılık bulunmaz ki.
|
Miras ve vasiyet ile elde edilecek mallar ve haklar ekonomik eşitliği bozmazlar. Miras bırakacak olanların bırakacakları miras, bırakılacak olan malın edinilmesinde ortak çalışmışlar mıdır çalışmamışlar mıdır? Vasiyet ile bu durum giderilir. Ayetlerde hiçbir aykırılık yoktur.
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı
Hem edin, hem de anında elinden çıkar!....
Bu durumda miras ve vasiyet yolu ile edinim imtiyaz sağlamaz mı?
Ama bakıldığında bir aykırılık var ve nedeni de ayetler olamayacağına göre izah edilmek mecburiyeti de var.
|
Ölenin geriye bıraktıklarının paylaştırılacağı kişiler bellidir. Bunlar, eş,evlat, anne,baba bazılarının yokluğu durumunda kardeşlerdir. Bir ailedir yani. Kaç ailenin bireylerinin hepsinin evi arabası ve ihtiyacını karşılayacak malı vardır? ihtiyacı olmayan neden alsın ki gönüllü olmayana bırakır. Vasiyet bu tür durumları engellemek için vardır. Aile bireylerinden ihtiyacı olanlara vasiyet edersin ki, zulmü engellenmiş olsun.
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı
Acaba bu ayetler kişilere menfaat/imtiyaz değil de bazı sorumluluklar/mecburiyetler yüklüyor olmasın?....
Mesela, borçlarının ödenmesi gibi....
Saygılarımla.
Galip Yetkin.
|
Ayetler kişilere menfaat ve imtiyaz vermiyor. Allah'ın emrinin yerine getirilmesini istiyor.
Devlet kendinde toplanan vergi vb gelirlerle borçluların borcunu ödemelidir. İslam asla sentez kabul etmez. Bütünlüğü içerisinde değerlendirilmelidir herşey.
Devletlerin günümüzdeki uyguladıkları kapitalist,liberalisin ekonomiler ne yazık ki çoğunlukla zulümlere neden olurlar.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allaha emanet olunuz.