Tekil Mesaj gösterimi
Alt 3. May 2024, 05:19 AM   #9
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 0
163 Mesajina 231 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

SAVUNMALAR

Ethem Baykara:
(Alb, oğlu sanık)

Bir tabur komutanı ki kendisini selamlayan öğrencilerini
korktum diye emrine almaz,
bir alay komutanı ki hareket başlar başlamaz
gider Genel Kurmaya sığınır,
bir okul komutanı ki yıl içinde öğrencilere yaptığı
konuşmaları delil olsun diye kasede aldırır,
nöbetçi heyetinin o geceki kavuk sallayıcılığı malum...

Sonra da kalkar öğrencileri muhakeme edersiniz. Bu
masum öğrenciler kimlere paravan yapılıyor? Sanık
sandalyelerinde okul idaresini görmek isterdim ben,
öğrencilerin komutanlarını görmek isterdim.

Ben Muhabere Okulu komutanıyım. Emrimde beşbin asker
var. Hükumet olayı önceden bildiği halde beni haberdar
etmedi. Yine de askerlerimi sabaha kadar sıkı kontrol altın-
da tuttum, hiçbir olaya mahal vermedim. Peki benim asker-
lerim de Harb Okulu öğrencileri gibi bir kör dövüşüne atıl-
saydı ülkenin hali ne olurdu?


BİR ÇETE GİBİ

Ben savunmamı
kısa tuttum:

Efendim esas hakkındaki mütalâda benim mermi sandığı
taşıdığım Bircan Sevgör'den naklen öne sürülüyor. Ben
bunun isim benzerliği yüzünden, yanlışlık eseri olduğunu
duruşmada Hasan Şenerbay'ın sorgusu esnasında belirttim.

İkincisi o gece bizim
bir çete gibi vuruşa vuruşa teslim alındığımız öne sürülüyor.
Delil olarak Muhafız Alayından gelen listeye
atıfta bulunuluyor.

Oysa Muhafız Alayı komutanı
kurmay albay İsmail Hakkı Bayındır
öğrencilerin nasıl teslim alındığıyla ilgili
sorunuzu şöyle cevapladı:

Onu ben bilemem, getirenler bilir. Esasen ben vuruşmadan söz eden
bir liste imzalamadım. Zaten o bir serlevhadır, serlevha diye her şey
yazılabilir.

Öteki tanıkların söylediklerini hatırlatayım.

Kur albay Orhan Çokdeğer: Tarım Bakanlığının önünde 15-20
öğrenci kendiliklerinden gelip bize teslim oldular. Yalnız içlerinden
biri silahını vermek istemedi. Zaten bence de bir askerin silahını
teslim edivermesi şerefli bir hareket sayılmaz. Bunların arasında
ateş etmesini bilmeyenler de vardı, biri cemseye binerken kazayla
ateş etti.

Yarbay Ziya Karahan: Tarım Bakanlığının önünde 50-60 öğren-
ci kendiliklerinden bize teslim oldular. Yalnız bazıları silahlarının
alınmasına hassasiyet gösterdiler. Bunları gruplar halinde Muhafız
Alayına ve başka yerlere sevkettik.

Efendim beratımı talep ediyorum.

Ardımdan Bircan Sevgör söz aldı, mermi sandığı konusunda be-
nim doğruyu söylediğimi belirtti, "Yanılmışım, özür dilerim" dedi.

Beni askerî ortaokuldan beri tanıyan bir öğretmenim
bu savunmamdan sonra
harbokulunun avlusunda şunu söylemiş:
"Artık durumu en iyi olan grup Hasan ve yanındakiler."
Duyan arkadaş söyledi.


BİR BÜYÜK BOŞLUKTA BOZULDU BÜYÜ

https://www.youtube.com/watch?v=_xO6CGE0gRc&t=205s
Bu videoyu yeni gördüm.
Taksim'deki anıta Harbiyeli Aldanmaz diye
çelenk koyan arkadaşlardan biri
"Biz aldanmadık" diyor.

Bakın biz aldandık,
harbiyeliler bunu
sanık olarak oturdukları sandalyelerin arkalarına
büyük büyük harflerle yazdılar:

1459 MASUM HARBİYELİ
İBNE TALAT

O kadar aldandık ki
halaskar diye parlatılan Talat Aydemir'in
ibne talat olduğunu bile farkedemedik.

"vatan dedik hain olduk"
"millet dedik sanık olduk"
"hürriyet dedik mevkuf olduk"
"adalet dedik..."

Öldük ölümden birşeyler umarak
bir büyük boşlukta bozuldu büyü


Bizim ölümümüz okuldan alınıp götürülmemizdi,
sonrası: çıplak gerçek.
Darbe dahil, darbeyi meslek edinmek dahil
her şeyin büyüsü orda bozuldu.

Hiç kimseye
"Ölmek ister misin?" diye sormazlar,
bize de sormadılar.
Kendimizi o boşluğun içinde bulduk.

Yine de safiyane bir şekilde
iyi şeyler olmasını bekledik.

Yalnızca kötü şeyler oldu:

Komutanlarımız bizi terketti,
komutanımız olmayan üstlerimiz
o geceyi
yelken açmak için
uygun rüzgarı beklemekle geçirdiler.

Ve gün ağarınca bizi suçladılar:

Ulan sen katilsin!
"Hayır, değilim!"
Katilsin katilsiiin.

Eşşek döver gibi dövdüler.

Aldandık kardeşim,
harbiyeli aldanmaz diye kendimize gaz verdik, aldandık.
Aldanmanın bedeli varmış öğrendik
... ve ödedik.


ÖLÜ KİMDİ ŞEHİD KİM?

Bazı gazetelere göre
olayda yer alan harbiyeliler hain
canını veren harbiyeliler ölü,
ama başkaları şehid imiş.

Terazinin ağır gelen kefesine
bir ağırlık daha koymaktı bu.
Yaralı kalblerimiz daha bi acıdı.

Tepki
duruşmada gösterildi:

Biz harbiyeliler aşağıya vatan için indik.
Canını verenler şehid mi oldu, öldüler mi
o hükmü Allah verir, insanlar veremez.


Gerçeği ise
hukuğu konuşturarak
yargıç açıkladı:

Size hiçkimse hain diyemez.
Duruşmalar devam ediyor,
mahkemenin kararını kimse bilemez.


Ve onlardan ne zaman söz etse
şehid dedi,
ve son kararda şehid denildi.


SAVCININ ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ

Sekiz gün sona erdi,
savcı mahkemeye
"esas hakkındaki görüş"ünü sunuyor.
Özetle talepleri:

-320 sanığın aklanması
-1139 sanığın 5 yıldan 15 yıla kadar ağır hapsi
ve kamu haklarından yasaklanması.

Savcı görüşünü okurken
yargıç tavanı seyretti,
sonunda "Tamam mı?" dedi,
alıp dosyaya koydu.

İlginç olan
en başta okunan iddianamede ne varsa
"esas hakkındaki görüş"te
nerdeyse aynen o vardı.

Tanıkların sanıklar lehindeki ifadeleri
hiçbir şeyi değiştirmemişti.
Örneğin bizim grubun vuruşa vuruşa teslim alındığı iddiası
"esas hakkındaki görüş"te aynen duruyordu
tanıkların iddiayı çürüten beyanlarına inat.

Savcının bu duyarsız tavrını
ben de
savunmamda kendimce dile getirdim.
Yüzümü savcıya çevirdim, savcıya baktım
ama "sayın savcı" demedim, "sayın savcıLIK" dedim.
Saygım makamaydı.

Duruşma yargıcı
başını eğdi,
gözleriyle anlıyorum dedi.
O andaki sezgim bu idi.

Tabi
disiplin de toz duman oldu.
Bağıra çağıra protesto edenler,
sandalyeleri tekmeleyenler,
birbirinin omuzunda ağlayanlar,
dışarı çıkanlar,
içeri girenler...

Displinden sorumlu subay
umut vermeye,
teselli etmeye çalışıyordu:

Arkadaşlar! Kendinizi bırakmayın,
o savcıdır,
Şeker de verir çikolata da.
Onun istediği olacak değildir.


Salona
tuğgeneral Burhan Ercan girdi,
herkes kediye yakalanmış fare
oluverdi. Disiplin sağlandı.
.

Konu Hasan Akçay tarafından (23. April 2025 Saat 12:13 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla