NE AĞLIYORSUNUZ LEN İNEKLER
Kararların okunacağı gün geldi.
Yerlerimizi aldık. Salonda çıt yok,
heyecan içinde bekliyoruz.
Galiba en sakin benim
ama içimde bir şeyler eriyor gibi.
Dudaklarımı sıkıyor,
çoraplarımla oyalanıyorum.
Avukatlar girdiler. Bir üsteğmen avukat
sanıklar arasındaki kardeşine gülümsedi.
Salonun sorusu: Kaç kişi, kaç kişi?
Üsteğmen ellerini ölçü diye kullandı:
on, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş...
Çocuklar "Çok!" dediler, fiyuuu yaptılar.
Mahkeme heyeti geldi.
Duruşma yargıcı yüzbaşı Mehmet Karaaslan
ceza alan öğrencilerin adlarını okumaya başladı,
eğer cezaya itiraz etmişse onu da belirtiyordu
Bunların toplamı epeyce vardı.
Adı okunan öğrenci ön tarafa çıkıyor,
10 kişi olunca salondan ayrılıyorlardı.
En ummadığım arkadaşlar
ceza almaya başladı.
"Şimdi benim adım okunacak" diye yüreğim hopluyordu.
Adı okunan arkadaş
allak bullak oluyor,
tarifsiz bir duyguyla "Hoppalaaa!" diyordu.
Hiçbiri ağlamadı
ama salon kendini tutamadı.
Kriz geçirenler vardı,
arkadaşları onları tuvalete götürdü.
Salonda disiplin kalmadı. Duruşma yargıcı "Sessiz olun!" diye
yararsız bir iki uyarıdan sonra
sanki sağır gibi
başını kaldırmadan okumaya devam etti.
Sesi titriyordu,
bizden bile daha üzgündü.
Kenan Dikici'nin
ceza alıp salondan ayrılırken
gülümsediğini gördüm.
"Ne ağlıyorsunuz len inekler?" der gibiydi.
Askerî liseden beri arkadaşımdı,
bu kelimeyi çok kullanırdı.
75 arkadaşımız ceza aldı.
Mahkeme heyeti
salondaki disiplinsizlik yüzünden
aramızdan geçemedi,
her halde salon boşaldıktan sonra çıktılar.
.
Konu Hasan Akçay tarafından (21. June 2025 Saat 09:34 AM ) değiştirilmiştir.
|