Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16. July 2024, 04:51 AM   #23
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 826
Tesekkür: 0
168 Mesajina 236 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

GEREKÇE

Kararın gerekçesinde açıklandığına göre
harekete bütün harb okulu öğrencileri katılmıştır.

Ama hastanedekiler katılmadı,
ve herkes gibi onlar da tutuklanıp yargılandı.
Açıklamada bundan hiç söz edilmiyor.

Okuldan onlar da atıldı.

Bizim "erkek general" gibilere yakışan da buydu,
şöyle diyordu:

İçinizden biri bir subayımdan herif diye söz etmiş,
haddine mi düşmüş. Eğer bir subayıma her hangi
biriniz saygısızlık ederse
hepinizi teker teker cezalandırırım.


Hayır,
masumu suçludan ayrı tutacaksın,
hukuk bunu gerektirir.

Keşke hiç olmazsa
duruşma yargıcı
yüzbaşı Mehmet Karaaslan'ı dinleselerdi.

Bir tanığa öğrencilerin aldatılmış olup olmadığını sordu.

Tanık:
Bu bir silahlı ayaklanmadır. Bu bir Kabakcı isyanı, bu
bir Patrona Halil isyanı gibidir. Genel kurmay başkanını
yatağının altında arayanlaaar, genel kurmay ikinci baş-
kanına ateş edenleeer!

Yargıç:
Bırakın onları! Onlar başka. Onlar
öteki mahkemede.

-

Gerekçe devam ediyor: Katılanların
kimisi "isyan olmuş ama bastırılmış, biz nöbet tutmaya gidiyoruz" diye,
kimisi ise "Silahlı Kuvvetler darbe yapmış" diye düşünmüştür.
İkinci düşüncede olanların harekete BİLEREK katıldığı açıktır
ama hangi öğrencinin hangi düşüncede olduğu tesbit edilememiştir.

Aslında
isyan olmuş, bastırılmış diyenler de
silahlı kuvvetler darbe yapmış diyenler de yalnızca bizdik
yani yargılanmakta olan harbiyeliler. Mahkeme bize
neden bu kadar kolay inandı bilemiyorum.

Tahminim şudur:

Duruşma yargıcımız hukukçu yüzbaşı Mehmet Karaaslan bizim aklan-
mamız durumunda subay çıkacağımıza inanıyordu. Disiplin cezasına
çarpılarak okuldan atılacağımız aklına gelmiyordu.

O yüzden ne kadar çok harbiyeli aklanırsa o kadar iyiydi. İnanmak is-
tedi, inandı.

Tanık olarak gelen subayların bir çoğu da her halde öyle düşünüyordu
ki bizim lehimizde yalan bile söylediler.

Örneğin binbaşı Ahmet Eroğlu, yarbay Ali Elverdi, general Nuri Hazer...

Binbaşı Eroğlu
22 Şubat 1962'de
bizim İnönü lehinde tezahurat yapmamız üzerine
darbeciler tarafından sınıflarımıza kapatıldığımızı söyledi,
oysa biz sınıflarımızda kendi isteğimizle bekledik.
Darbeciler çağıracak ta girişime katılacağız diye.

Binbaşı Eroğlu
bizim "Görev verin yapalım" dediğimizi
elbet bilecek durumdaydı.

Yarbay Elverdi
21 Mayıs 1963'te
radyoevini ele geçirenler öğrenci değildi, teğmenlerdi dedi.

General Hazer
"Radyoevini ele geçiren darbeci subaylarla temas kurdum
ama öğrenciler olup bitenden habersizdi" dedi.
"Onlar karşıda duvar gibi duruyorlardı."

Bunlarıın hepsi bizi suçsuz göstermek için söylenen yalanlardı.

Ben Talât Aydemir'le birlikte hareket ettiğimizi biliyordum. Bunu
"Conguroğlu gelmiş, Talat Aydemir'i gördün mü?" sözlerini duyunca
anladım.

Bu durumda benim ceza almam gerekirdi. Ama ben suç işlemedim
çünkü darbecilerle birlikte hareket etmedim, askerlik neyi gerektiri-
yorsa onu yaptım:

Alarm verilmişti, kalktım.

Birliğim silahlanıp gitmişti,
bir silah kapıp arkalarından koştum.
Onlara meclis yolunda yetiştim.

Bazan eğitim için gece yürüyüşü yapardık,
bu da onlardan biri gibiydi. Yani olağan bir şeydi
ta ki "Conguroğlu gelmiş, Aydemir'i gördün mü?"
sözleri dolaşmaya başlayıncaya kadar.

O zaman da iş işten geçmişti.
Bize okulun içinde sahip çıkmaları gerekirdi,
okulun dışında arkadaşlarımı bırakıp kaçmayı
aklımdan bile geçirmedim.

Ama darbe "silahlı zorbalık"tır, ona itirazımı sürdürdüm:

Elimdeki silahın emniyetini açmadım. Çünkü bana ateş
edilse bile karşılık vermiyecektim. Bunu daha önce söy-
lemiştim, o gece de söyledim.

Ve ilk fırsatta
sınıf arkadaşım Erdoğan'la birlikte
gidip bir kapı girintisine sığındım.

Sabah ortalık ağarmaya başlayıp ta
darbe karşıtı bir subay
bizi almaya gelinceye kadar orda bekledik.


İHMAL

Gerekçede şu da var:
hareket gecesi harbiyelilerin ihmal edildiği kanaatine varılmıştır.

Aslında harbiyeliler yalnızca harekeket gecesi değil
Talat Aydemir onların okuluna komutan yapılmak suretiyle
2 yıldan beri ihmal edilmiş. Aydemir'in
harbiyelileri şartlandıracağı biline biline.

Albay Aydemir
bizden önceki devreyle
22 Şub 1962'de
darbe girişiminde bulununca emekli edildi,
yerine tuğgeneral Kemalettin Eken atandı.

Onun ne yaptığını ise
kendi oğlunun avukatlığını üstlenen
albay Ethem Baykara anlattı:

Bir okul komutanı ki
yıl içinde öğrencilere yaptığı konuşmaları
delil olsun diye kasede aldırır.


Hatırlıyorum, bir keresinde komutanımız bizi yemekhanede
topladı. O konuşurken bazı öğrenciler "Yemekler kötü, yemekhaneyi
pislik götürüyor" diye yüksek sesle sürekli homurdandılar,
parazit yaptılar.

O zaman bunu yadırgamıştım. Saygı gerekir ve
daha önemlisi disiplin gerekir diye düşünmüştüm.

Homurdananlar
bence
Talat Aydemir'in çengeline takılıp
onun tarafından
beyni yıkanan öğrencilerdi.

Demek ki
homurtular kasede alınmış.
Oysa komutan babadır,
hiçbir baba bunu yapmaz, yapmamalı.

Kemalettin Eken orgeneralliğe kadar yükseldi
ve jandarma genel komutanı oldu.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kemale...eneral_jgk.tif

Neyse.
Ben aklandım. Serbest bırakıldık,
hakkımızda sonra karar verilecekmiş,
çağırırlarsa okula döneceğiz.
.

Konu Hasan Akçay tarafından (14. December 2025 Saat 10:09 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (18. July 2024)