GEREKÇE
Kararın gerekçesinde açıklandığına göre
harekete bütün harb okulu öğrencileri katılmıştır.
-
Ama hastanedekiler katılmadı,
ve herkes gibi onlar da tutuklanıp yargılandı.
Açıklamada bundan hiç söz edilmiyor.
Okuldan onlar da atıldı.
Bizim "erkek general" gibilere yakışan da buydu,
şöyle diyordu:
İçinizden biri bir subayımdan herif diye söz etmiş,
haddine mi düşmüş. Eğer bir subayıma her hangi
biriniz saygısızlık ederse
hepinizi teker teker cezalandırırım.
Hayır,
masumu suçludan ayrı tutacaksın,
hukuk bunu gerektirir.
Keşke hiç olmazsa
duruşma yargıcı
yüzbaşı Mehmet Karaaslan'ı dinleselerdi.
Bir tanığa öğrencilerin aldatılmış olup olmadığını sordu.
Tanık:
Bu bir silahlı ayaklanmadır. Bu bir Kabakcı isyanı, bu
bir Patrona Halil isyanı gibidir. Genel kurmay başkanını
yatağının altında arayanlaaar, genel kurmay ikinci baş-
kanına ateş edenleeer!
Yargıç:
Bırakın onları! Farklı tavırlar olacaktır. Onlar başka. On-
lar öteki mahkemede.
-
Gerekçe devam ediyor: Katılanların
kimisi "isyan olmuş ama bastırılmış, biz nöbet tutmaya gidiyoruz" diye,
kimisi ise "Silahlı Kuvvetler ihtilal yapmış" diye düşünmüştür.
İkinci düşüncede olanların harekete BİLEREK katıldığı açıktır
ama hangi öğrencinin hangi düşüncede olduğu tesbit edilememiştir.
-
İsyan olmuş ama bastırılmış diyenler de silahlı kuvvetler ihtilal yap-
mış diyenler de yalnızca bizdik yani yargılanmakta olan harbiyeliler,
mahkeme bize neden bu kadar kolay inandı bilemiyorum.
Tahminim şudur:
Duruşma yargıcımız hukukçu yüzbaşı Mehmet Karaaslan bizim aklan-
mamız durumunda subay çıkacağımıza inanıyordu. Disiplin cezasına
çarpılarak okuldan atılacağımız aklına gelmiyordu.
O yüzden ne kadar çok harbiyeli aklanırsa o kadar iyiydi. İnanmak is-
tedi, inandı.
Tanıklık yapan subayların çoğu da sayın Karaaslan gibi düşünüyordu,
o yüzden lehimizde yalan bile söylediler. Örneğin 28. tümen komuta-
nı tümgeneral Nuri hazer...
Ben Talât Aydemir'le birlikte hareket ettiğimizi biliyordum. Bunu
"Conguroğlu gelmiş, Talat Aydemir'i gördün mü?" sözlerini duyunca
anladım.
Gerekçeye göre ceza almam gerekirdi.
Ama ben suç işlemedim
çünkü darbecilerin yanında olmadım,
asker olarak ne yapmam gerekiyorsa
onu yaptım:
Alarm verilmişti, kalktım.
Birliğim silahlanıp gitmişti,
bir silah kapıp arkalarından koştum.
Onlara meclis yolunda yetiştim,
gece talimi yapıyor gibiydiler. Olağan bir şeydi,
ta ki "Conguroğlu gelmiş, Aydemir'i gördün mü?"
sözleri dolaşmaya başlayıncaya kadar.
O zaman da iş işten geçmişti,
bize biz okuldayken sahip çıkmaları gerekirdi.
Okulun dışında arkadaşlarımı bırakıp kaçmayı
aklımdan bile geçirmedim.
Ama darbe "silahlı zorbalık"tır, ona itirazımı sürdürdüm:
Silahımın emniyetini açmadım. Bana ateş edilse bile
karşılık vermiyecektim, bunu daha önce söylemiştim,
o gece de söyledim.
Ve ilk fırsatta
sınıf arkadaşım Erdoğan Gülsoy'la birlikte
gidip bir kapı girintisine sığındım.
Sabah ortalık ağarmaya başlayıp ta
darbe karşıtı bir subay
bizi alıncaya kadar orda bekledik.
(Bunu mahkemede söylemedim, yalnızca yazıyorum.)
İHMAL
Gerekçede şu da var:
hareket gecesi harbiyelilerin ihmal edildiği kanaatine varılmıştır.
Aslında harbiyeliler yalnızca harekeket gecesi değil
Talat Aydemir onların okuluna komutan yapılmak suretiyle
2 yıldan beri ihmal edilmiş. Aydemir'in
harbiyelileri şartlandıracağı biline biline.
Albay Aydemir
bizden önceki devreyle
22 Şub 1962'de
darbe girişiminde bulununca emekli edildi,
yerine tuğgeneral Kemalettin Eken atandı.
Onun ne yaptığını ise
kendi oğlunun avukatlığını üstlenen
albay Ethem Baykara anlattı:
Bir okul komutanı ki
yıl içinde öğrencilere yaptığı konuşmaları
delil olsun diye kasede aldırır.
Hatırlıyorum, bir keresinde komutanımız bizi yemekhanede
topladı. O konuşurken bazı öğrenciler "Yemekler kötü, yemekhaneyi
pislik götürüyor" diye yüksek sesle sürekli homurdandılar,
parazit yaptılar.
O zaman bunu yadırgamıştım. Saygı gerekir ve
daha önemlisi disiplin gerekir diye düşünmüştüm.
Homurdananlar
bence
Talat Aydemir'in çengeline takılıp
onun tarafından
beyni yıkanan öğrencilerdi.
Demek ki
homurtular kasede alınmış.
Oysa komutan babadır,
hiçbir baba bunu yapmaz, yapmamalı.
Peki, bir topluluğu yöneten kişi
nasıl davranmalı?
Buna dair bazı öneriler
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ başlıklı bölümde var.
Neyse.
Ben aklandım. Serbest bırakıldık,
hakkımızda sonra karar verilecekmiş,
çağırırlarsa okula döneceğiz.
.
Konu Hasan Akçay tarafından (Dün Saat 01:06 PM ) değiştirilmiştir.
|