Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23. July 2024, 02:39 AM   #24
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 825
Tesekkür: 0
166 Mesajina 234 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

ÜNİFORMA

Aynı yıl,
1963.

Jandarma karakolundan çağırdılar,
resmî yerdir diye
üniformamı giyerek gittim.

Hayal:

Komutanın odasına girdim.
"Beni çağırmışsınız komutanım."
Evet. Hoş geldiiin.
"Hayırdır."
Hayırdır hayır hayır. Haberler güzel.
"Okuldan?"
Evet. Kalan sınavlara çağırıyorlar. Subay olacaksın.
"Çok şükür."

Gerçek:

Koltuğu gösterdi, oturdum.
Eliyle üniformamı işaret ederek
"Bunu giymemen lazım" dedi.

Efendim?

"Eve varınca üniformayı çıkar.
Tebliğ etmemiz isteniyor,
disiplin kurulu okuldan atılmanıza karar vermiş."

O da üzgündü.

Kalktım,
tebliği aldığıma dair imzamı attım,
çıktım.

Cep defterimden kopardığım bir yaprakla başlayan
subay olma maceram böyle bitti.

Şöyle başlamıştı:

Pancar çapalıyordum.
El kadarcık bir cep defterim vardı. Çıkardım,
bir yaprak kopardım. Yazdım:

Konya assubay okulu müdürlüğüne,
okulunuza öğrenci alıyormuşsunuz. Ben assubay olmak
istiyorum. Anam babam razıdır. Kaydımın yapılması için
gerekli işlem...

Bu dilekçeyi ciddiye alıp işleme koydular iyi mi. Fakat...

Sınava girmek için giriş belgesi almaya gittim,
memur olmaz dedi.
Neden?
Evrakın eksik.

Dünyam başıma yıkıldı.

Ben öyle üzgün oradan çıkarken
üst katın merdiven başında bir adam belirdi,
kırk yıllık tanıdığımmış gibi,

"Ne oldu?" dedi.
Sınava giremiyorum.
"Neden?"
Evrakım eksik.
"Sen dur orda."

İndi geldi,
kapıdan adama biraz da öfkeyle baktı: Verin buna sınav belgesini.

Memur ayağa fırladı, eğilip bükülerek, ellerini ovuşturarak: Onu
hazırlıyordum komutanım, derhal efendim, hazır.

Sonradan öğrendim, okulun müdürüymüş. Albay.

Sınava girdim, kazandım,
askerî üniformayı giydim.

Okulu bitirme vaktinde
genel kurmay başkanı Rüşdü Erdelhun
galiba Amerika dönüşü
bizim okula da uğramış.

Önüne beni çıkardılar: "Bu yıl
okulumuzu birincilikle bitiren öğrencimizdir,
komutanım."

Yüzüme babam gibi bakarak "Benim bir Osman'ım vardı" dedi,
"assubay okulunu birincilikle bitirdi, liseye devam etmesini sağ-
ladık. Şimdi çok başarılı bir subay. Hadi seni de göreyim."

Ödüller verdiler. Bir tanesi duvar takvimiydi,
aslında takvim şeklinde bir şiir kitabı. 365 yaprak. Her yaprağı-
nın ön sayfasında, arkasında dünyadan ve Türkiye'den şiirler
vardı. Su içer gibi kana kana okudum. Bir kısmı hala aklımdadır:

Bir gün rüzgar, su ve namus
saklambaç oynamaya başlamışlar.

Önce rüzgar saklanmış
ama onu bulmak kolay olmuş
yüksek dağların tepesinde.

Sonra su saklanmış,
o da kolayca bulunmuş
derin vadilerin içinde.

Sıra namusa gelmiş,
namus şöyle demiş:
"Bakın ben kayboldum mu bulunmam hiç bir yerde."

İşte o gün bu gündür namus kayboldu mu
bulunmaz hiç bir yerde.


İlk 10'a girenleri askerî liseye yolladılar. Subay olmak
üzere liseye böyle geçtim.

Şimdi harb okulunu bitirmeme yalnızca 1 hafta kala
üniformayı çıkar diyorlar.

Malum, askerde işler emirledir
ama emir var emir var.

Örneğin
size ölmeyi emrediyorum... asker olun demektir,
üniformayı çıkarın ise asker olmayın.

Madem öyle,
ben de çıkardım.

Garibim
bir süre odamın duvarında asılı kaldı,
sonunda babam mı attı ben mi attım
hatırlamıyorum.


MERHABA SİVİL DÜNYA

Okuldan atıldığımızı öğrendikten hemen sonra
dört beş arkadaş bir aradaydık. Bundan sonra
ne yapacağımızı konuştuk.

Hükümet üniversitelerde bize yer açmıştı,
istersek giriş sınavı için baş vurabilirdik.

Ali Tarım "Ben artık okumucam" dedi,
"aileme çok yük oldum, artık yeter."
Elinde boyası dökülmüş bir keman... Yeni almıştı, ikinci el.

Çıtayı yüksek tutanlar vardı:
atom mühendisliği, uzay mühendisliği.

Benim isteğimse Gazi Eğitim İngilizce bölümü.
2 yıllık olduğunu sanıyordum,
ailem ve ben 2 yıl daha dayanacaktık.

Tercih listemde en başa orayı yazdım,
kazandım ama 3 yıllıkmış.

Çaresiz
orda yeniden okumaya başladım. Gündüzlü.

O yüzden
kalacak bir yer bulmak zorundaydım.
Bekar bir hemşerime gittim. "Tamam" dedi,
"burda kal. Biraz."

Zor günlerdi.

Sonra öğrendim ki yatılı olabilirmişim.
Okulun müdürüne gittim. Kemal Demiray,
hani, ortaokul dilbilgisi kitabının yazarı.

Yatılı olmak istiyorum, dedim.
"Sen istersin de..." dedi, "bakalım ben ister miyim?"
Ama hükümet bize bu hakkı tanımış.
"Bana sormuşlar mı?" dedi. Gülümsedi, "git yazıl."
Meğer şaka yapıyormuş.

Yatılıya yazıldım.
Ondan sonra her şey kolaylaştı. Yemek bedava, yatak bedava.

Bir hocam "senin İngilizcen çok iyi" dedi,
"özel ders verir misin?"
Körün istediği 1 göz Allah'ın verdiği 2 göz,
havada kaptım.

Bir gün Bahçelievler'de derse giderken
az ötemde bir subay,
harp okulunda Almanca hocası,
durdu. Baktı. Tanımıştı.
Bir şey söyleyecek gibiydi
ama arkası gelmedi,
o yoluna devam etti ben yoluma.

Hoşça kal askerlik,
merhaba sivil dünya.
.

Konu Hasan Akçay tarafından (10. September 2025 Saat 03:27 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şuanda  online konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (20. October 2024)