”Dinde zorlama yoktur; artık hak ile bâtıl iyice ayrılmıştır. Putları inkar edip Allah’a inanan kimse,kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir” (Bakara, 256).
VII. Yeni Bir Din Anlayışına Doğru
21. asır, insanlık açısından yepyeni bir asır olmaya aday görünmektedir.
Din, bütün dünyada yeniden “yükselen değer” haline gelmiştir. Bu durum, “din” kavramının yeniden tanımlanmasını gerektirmektedir.
Kurumlaşmış dinlerin bize sunmuş oldukları perspektif, artık yetmemektedir. İnsanlığın yeni bir bakış açısına ihtiyacı vardır.
İslâm’ın son din olması, “kurumlaşmış dinlerin bize sunmuş oldukları perspektif”in yetmediği gerçeğini değiştirmemektedir. Müslümanların üretmiş oldukları kültürü koynunda saklayan on dört asırlık gelenek, bize, İslam’ın doğru anlaşılmasını sağlayacak tecrübe yerine, İslâm’ı anlamayı güçleştirecek “düşünce kalıpları” sunmaktadır.
Yeni bir “İslam” anlayışına ihtiyaç vardır. Bu anlayış biçiminde Kur’ân, merkezde olmak durumundadır. Kur’ân’la ilgili her türlü yorum beşerîdir. Kur’ân’ın dışında her türlü bilgi beşerî bilgi olarak görülecektir. İslâm’ın, Hz. Muhammed’in sağlığındaki anlaşılma biçimi dahil, daha sonraki bütün anlaşılma biçimleri ve bunlarla ilgili tezahürler, beşerî tezahürlerdir.
Din alanında yeniden yapılanma, dinin ontolojik anlamda aslî yerine oturması anlamına gelmektedir. Din insanlara temelde doğru düşünme imkanı sağlamak, "doğru olma"yı öğretmek, insanca yaşayabilmenin evrensel ilkelerini ve değerleri göstermek ve gerçekleşme imkanı sağlamak için vardır. Hiç kuşkusuz din, insanın olduğu her noktada etkindir. Bu her şeyin dinleştirilmesi olarak anlaşılmamalıdır. Din, ontolojik olarak sadece inanç, ibadet ve ahlakta vardır. Bunun dışındaki alanlarda dinin temel ilkeler kanalıyla etki gücünden söz edilebilir. Hukuk, siyaset, ekonomi ve benzeri alanları dinle özdeşleştirmek, din gibi algılamak, dinin fonksiyonelliğini yok etmek demektir. İslam dini "sosyal değişme" gerçeğinin farkındadır.
Din ve anlayışı birbirinden farklıdır. Başta mezhepler olmak üzere, dinî nitelikli her türlü oluşum beşerî olup, dinin anlaşılma biçimleri ile ilgili tezahürlerden ibarettir. İnsan ürünü olan her şey, her türlü tahlil ve tenkide açık olmak durumundadır. Bu sebepten, adı ne olursa olsun, hiçbir mezhebin, tarikatın, cemaatın dinle özdeşleştirilmesi mümkün değildir.
Mezhepler, dinin anlaşılma biçimindeki farklılaşmaların kurumlaşması sonucu ortaya çıkan beşerî oluşumlardır. Hiçbir mezhebin İslâm dini ile özdeşleştirilmesi mümkün değildir. Hiç bir mezhep, “hak” ya da “bâtıl” olarak damgalanamaz.
Din alanında yeniden yapılanma, Kur'ân'ı merkeze alarak, Müslümanların on dört asırdır ürettiklerini eleştirel bir yaklaşımla yeniden okuyarak, insanlığın mevcut birikimini ve genel gidişini iyi değerlendirerek, mezhepler üstü bir çizgide gerçekleştirilmek durumundadır. Mezhepler üstü yaklaşım, Türkiye'nin birlik- beraberliği açısından da elzemdir.
__________________
Düşünüp, tutabilmek adına; 'oku'mak !
|