Fanî Hüsn-ü An…
Sahraların elması naz yapıyor mecnuna
Mecnuna dağlara sorar, bulamaz adresini
Göklerin maviliği, çölün sarı kumları
Uğulduyor geceler şeytan sofralarında.
Çiçeklerin sultanı bülbülü ağlatıyor
Gönlümdeki ırmağın gözeleri kuruyor
Her sözü eğri hançer, kanatıyor kalbimi
Bengi duygularımı yüce söğüt anlıyor.
Gezdiğim bu çöllerde Leyla”nın sedası yok
Saba nesim estikçe nefes alamıyorum.
Gül cemale baktıkça dilim çak çak oluyor
Ceylânın sözlerini gözleri yalanlıyor.
Yüce varlığa şükür, var eyledin âlemi
Zorlu imtihanlarla sınarsın âdemleri
Mal, mülk hepsi senindir, irade yalnız sende
İstersen gül zar eder, dost eylersin kalpleri
Gök kubbenin altında nice sözler söylendi
Saadet meclisinden sayısız üstat geçti
Nedim, Nabi, Nesimi, Şeyh Galipler, Itrîler
Her biri bir gülüne pervazı nakşeyledi.
Amacımız incitmek değildir özge canı
İncitilmek pek ağır gelir efhâmımıza
Ne mümkün, gayri mümkün, yalnız biraz iltifat
Anlayana sözümüz, arif olanlar anlar.
|