Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. November 2009, 09:49 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

AKADEMYAMIZDAKİ ZİHİNSEL SANCILAR
Bu gün ülkemizde ben müslümanım, diyebilen bir kısım sosyal bilimcinin ya da sosyal teorisyenlerin toplumsal sorunları gözlemleyip değerlendirmedeki temel çıkmazı;hala düşüncelerini ya terminolojinin kalıpları içinde fantastik , zihinsel bir kurgu ile entellektüel gösteriye dönüştürmesi ya da toplumuna ait zengin kültüründen uzaklaşıp batılı sosyal bilim ideologların görüşlerini baz alıp sosyal analizler yapabilmesidir.
Modern zamanların günümüze kadar taşınılmış sorunlara karşılık çözüm aramada, batının eskimiş alternatifleriyle ve aynı argümanları kullanarak genellemeci ve redüksüyonik (indirgemeci) bir akılla sorunlarımızın çözümünü tek nedene bağlayabilme yanlışlığının da sürdürülebilmesidir.
İnsan nedir? Nereden, nereye gitmektedir? Evrendeki yaşamanın anlamı nedir? Bir müminin ontolojik, epistomolojik ve fenomenolojik temel referansı ne olmalıdır? Sorularını kendi kendine sormak ve kendi aşkın kaynağından cevap alarak en yalın biçimde toplumuna duyurmak değil midir , ben müslümanım diyen bir kısım sosyal teorisyenlerimizin görevi?...
Peki, yapılan nedir? Aşkın kaynakla yüz yüze gelmekten uzaklaşan bir duruş biçimiyle sadece aşkınlık içeren bir konunun çözümünü bilge kişiler tarafından yorumlanmış ve metin haline dönüştürülmüş retoriksel sözlerin argüman olarak kullanıp sonra da mezkur görüşleri yayınlayarak bir şey yapıldığının zannına varılabilmesidir. Esas kaynaktan uzaklaşılması ve yüz yüze gelinememesi bir sorundur burada.Ne zaman Kur’an’ı kur’andan kur’anca anlama cesaretini göstereceğiz? Kur’an üzerinde yapılmış bunca emek mahsulü gayretin, Kur’an’ın anlamı anlaşılsın diye yalın hale getirilmiş çalışmalar orta yerde dururken.
Yoksa, akıl oyunlarını çoğaltarak bir terminolojinin bilmece (bilim adına) ve semantik problem dolu kutsallaştırılmış kavramlar üzerinden(Otantik özden uzak) söz üreterek bir kafa karışıklığına mı sebep olunacak?Bunlar hem lüzumsuz laf kalabalığından ibaret olan açılımlar hem de okurken insanı bizar edecek göz yorgunluğuna ve zaman kaybına uğratacaktır.Aşkın öğretinin içinde ilim yapılsın ve hikmetleri araştırılsın diye mecazi, teşbihi örneklemeler doluyken bunun üzerine bir de anlamları daha kapanç haline sokup bir yığın birbirine geçişken tasvirlerden ibaret olan eserler mi muteberleşmeli?Yoksa aslı daha yalın,özgün ve anlaşılır olan bir eser mi müteberleşmeli?Her sosyal bilimci ya da teorisyenimizin kendi dilini çok iyi kullanıp aşkın kaynağın yalın ve apaçık olan anlamlarını içselleştirerek insanımıza ve insanlığa verebileceği çok mesajları olacaktır.Önemli olan da bu zaten.
Dünyada bugün akademik üsluplarla yazılmış öyle terminolojik eserler var ki bunlar fikri bir açılım üzerinden bazı terminolojik ifadeleri kutsanılır kılınmış kavramlara dönüştürülmüş. İnsan aklı, neredeyse bu imal edilmiş kavramlara secde ettiriliyor. Batı kültüründe rasyonel akılcığın sosyal ve pozitif bilimlerde neler yaptırdığını aydınlanma yolculuğu süreci içinde mezkur konuya matuf örnekleri bulmak o kadar zor değil.
Yazımızda, her tür terminolojik çalışmalara karşı zıt bir tavır içinde değiliz, olamayız da. Ama terminolojiler üzerinden yeni bir akide, yeni bir inanış ve bir yaşam biçimi oluşturmak yanlış olur kanaatimizi burada vurguluyoruz.
İşte bu aşamaya ulaştırılan sözde bilimsel çalışmalar ,sözüm ona bilimsel araştırmacılık yapılan eserlere dönüşüyor. Ruhsuz, duygusuz, aşkınsız öğretiler ekseninde coğrafyamızdaki hayatın anlamını da buharlaştırarak…
Salt terminolojilerin içinde üretilen düşüncelerle hayatın temel soru/n/larına cevap aramak oldukça zor.
Kaynağı, aşkın öğretiye dayanmayan her bir sosyal terminolojinin insana ve insanlığa verecek bir şeyi yoktur.
Terminolojik söylemlere dayalı her bir toplumsala yönelik öneri, toplumun önünü açmayacak lüzumsuz söz barikatları oluşturur. Hayatı statik, donuk ve ruhsuz hale getiren heyecansız söz kalıpları bunlar.
Terminolojilerin dili, akademik üslubu zihinsel dağarcığımızı zenginleştirebilir. Akademik çalışmalar içinde bir bilim dalında bir bilim insanının başarılı olmasına katkılarda sağlayabileceğinden hiçbir kuşkumuz olamaz.
Terminolojik kalıpların dünyasında zihnen seyahat yapanlar nice akıl oyunlarının nasıllığını, neliğini de görebilirler. İnsan aklının bir düşünce üretim fabrikası gibi nelere kadir olduğunun resimlerini çekip aklın zihinsel manzaralarını da temaşa edebilirler.
Bazı insanlar salt bilimin her şeyin çözümünü gerçekleştirebileceğine inanır. Bazı insanlar da bilimsel bağlamda kendi kendini tatmin edecek kuramsallaştırılmış doğruları kendi mantık çerçevesinde kabul edebilir. Ama bazı insanlar ise salt aklı,negatif bir zihinsel yapıyla etkileyip aklın standart kullanımını güçleştirebilirler .Yani tek başına aklın , sadece diyalektizmin manyetik alanında bırakılması, aklın sonunu da hazırlayabilir. Aklın yanlız başına kullanılmasının sonunun ise onu tek başına bırakacak rasyonel bir akılcılığın müstakbel adresine ikame ettirilmesidir. İşte bu akıl; tek bırakılan ve aydınlanma yolculuğu evresinde kutsal yerine kullanılan paganlaştırılan bir akıldır. Bu akıl biçimi, aydınlanma yolculuğunun beraberinde seyahat ettiği bir akıldır. Bu akıl, aydınlanma yolculuğunun son araçsal düşünme biçimi seküler modernizmin de varlığını bu günde sürdürme görevini üstlenen bir akıldır.
Eskitilen bilgilerin tekrarını veya taklidini yapanlar gelecek vizyonu adına yeni bir akıl biçimi üretemezler.
Kendi yaşam biçimini, aşkınlığın merkezine alanlar bu merkezde bilginin, hikmetin ve iyiliğin rahmet havzasında bulunurlar.
Aşkınlığı, yaşamın merkezine al/a/mayanlar kendi zihinsel kolonyalizminin boyunduruğuna bağımlı hale gelir.
Kendimiz olmak ya da kendimiz kalabilmemiz için vahyi hakikatle yüzleşmemiz gerek. Vahyi hakikatle rafine olunmuş bir akıl, aşkınlığı merkeze alabilen bir duruş, aidiyetlerine sadakat gösterebilen bir mensubiyet anlayışını şiar edinemeyenler gerçek anlamda özgürlüğün trendini yakalayamazlar.
Topluma yön veren, yol bulan ve yol açacak, öncü sosyal teorisyenlerin ufuk arayış turlarını kendi kültüründe bir arayış performansıyla yapmalı. Toplum, her zaman yol refakatçılarını ve yol arkadaşlıklarını özlemle bekliyor.
Sosyal teorisyenlerimizin elinde aşkın kaynağın olması ne büyük bir zenginlik. Bu zenginliğin kıymetini fark edenler eğer iyi bir performans sergileyebilirlerse söylenecek çok şeylerin olduğu görülecektir.
Ey! Aşkınlığa iman edenler(Sosyal bilim ve teorisyenleri), dünya insanlığı sizden hikmetle bereketlenmiş çalışmalarınızla , çare olmada öncü rol alabilecek, yol gösterecek ihya edici şifalı fikirlerinizi sizlerden bekliyor.

NACİ CEPE-İZMİR- 20.07.2009
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla