Islam ve mezhep
İSLAM VE MEZHEP
Mezhep kelimesi, gidilen, takip edilen yol manasına gelir. Dini pratikteki manası ise dinde gidilen yol veya di*ğer bir deyişle dinde anlayış ve ibadet yolu demektir.
Mezhep vakıası bilindiği gibi İslam'ın ilk dönemlerin*de karşılaştığımız bir vakıa değildir, İslam'ın ilk dönemlerin*de birçok müctehit bulunmasına ve bunlar birçok konuda aynı veya farklı içtihatlarda bulunmalanna rağmen, bu du*rum müslümanlan genel olarak mezhep diyeceğimiz bir gruplaşmaya yöneitmemiştir. Böylesi mezhebi gruplaşma*ları daha sonraki asırlarda görüyoruz. Ümmetin meseleleri*ni dert edinen, bu meseleleri İslami çerçevede çözümleme*ye gayret edinen birçok müctehidin görüş ve ictihadlan, müteakip yıllarda tertib ve tasnif edilerek birer mezhep va*kıası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ümmetin problemlerine ilişkin ictihadlarda bulun*mak, tartışılmaz bir gereklilik olmasına karşın; bu ictihadların bir ekol, bir mezhep olarak kurumlaşması ise tartışı*labilecek bir konudur.
Ancak tartışılmaması gereken gerçek ise, mezheplerin kuruluşundan günümüze doğru gelişen ve birçok olumsuzluklara neden olan mezhep bağnazlığı*dır. Birçok mezhep müntesibi arasında oldukça yaygınla*şan bu mezhep bağnazlığı, ne yazık ki müslümanlann bir*birlerinden ayrılmasına, birbirlerine karşı bölücü ve yıkıcı yaklaşmalarda bulunmalarına neden olmuştur.
Söz konusu mezhepler içinde kendilerine fakih deni*len kimseler ise halktaki bu mezhep bağnazlığını gidermek bir yana, bu bağnazlığı daha da körükleyici yaklaşımlarda bulunmuşlardır. Kendilerine fıkıh despotu diyebileceğimiz bu kimselere göre asırlar önce ileri sürülen bütün mezhebi görüşlerin, bütün ictihadlann, aynı şekilde günümüzde de yaşanması gerekmektedir. Bu mezhebi ictihadlara müda*hale etmek veya bunları değiştirmeye çalışmak, dini değiş*tirmeye çalışmak gibi bağışlanmaz bir suçtur bu kimselere göre!. Çünkü bu kimseler mezhebi din kabul etmişler veya diğer bir deyişle yüce İslam dinini mezhebi sınırlara hap*setmişlerdir. Halbuki İslam dini mezheplerin içinde değil, mezhepler İslam dininin içinde olabilir. Ayrıca evrensellik vasfı, İslam'la ilgili bir vasıftır. İslam'ın evrensellik vasfını mezheplere vermek, mezhepleri ve bütün mezhebi görüş*leri evrensel kabul etmek; mezhepleri putlaştırmak olup, günümüzdeki problemlerin bellibaşh nedenlerindendir.
Oysa değii bu müctehidlerin ictihadlanna, Efendimiz (s.a.v.)'in zaman, mekan ve muhatabı dik*kate alarak yaptığı bazı tatbikatleri dahi evrensel kabul ederek, bu tatbikatlere şabloncu bir zihniyetle yaklaşamayız. Kuran ve Sünnet arasındaki ahenkli ilişkiyi bilen müslümanlar için, belirttiğimiz bu yaklaşım hiç de gizli değildir.
İslam'ın en teme! kaynağı olan Kur'an'ı Kerim, bazı hükümlerin nasıl ve ne şekilde pratiğe geçirileceğini müşahhas bir şekilde bildirmesine rağmen, bazı hükümlerin tatbikatında müslüman önderlere belli, sınırlar dahilinde bir muhayyerlik vermiştir. Bu muhayyerliğin verilmesindeki hikmet, sözkonusu hükümlerin pratiğe geçirilmesinde za*man, mekan ve muhatap gibi unsurlann dikkate alınması gereğidir. Nitekim Resulullah (s.a.v.) bu hükümleri pratiğe geçirirken sözkonusu unsurları dikkate almış ve bu hüküm*lerin en güzel pratiğini ortaya koymuştur.
İşte Sünnet-i Nebevinin bir bölümünü oluşturan bu pratiklerde dünya müslümanlarının ve özellikle müslüman önderlerin örnek alması gereken husus; salt pratiğin ken*disi değil, İiahi hükmün pratiğe geçirilmesinde Resuîullah (s.a.v.)'in gösterdiği Nebevi usuldür.
Netice olarak bu gibi İlahi hükümlerin nasıl ve ne şe*kilde pratize edileceği meselesiyle karşılaşan müslüman ön*derlerin de, Efendimiz (s.a.v.)'in dikkate aldığı unsurlan dikkate almaları ve yine Efendimiz (s.a.v.)'in usulüne bağlı kalarak yeni çözümlemeler getirmeleri gerekir. Çünkü bu gibi meselelerde sünnete bağlılık, pratik sünnete şablonik bir zihniyetle yaklaşmak değil, Efendimiz (s.a.v.)'in bu pratiklerdeki usulüne bağlılıktır.
Sünnete bağlılıkla ilgili olarak kısaca belirttiğimiz bu yaklaşım, hiç şüphesiz ki zaman, mekan ve muhataplara göre yapılan mezhebi içtihatlar için de geçerlidir. Sebeb ve illetlere göre değişebilecek mezhebi ictihatlan evrensel kabul etmek, ne yazık ki bu ictihatlan tabulaştırmak ola*caktır.
Nitekim İslam'ın evrensel olmadığını ileri sürenler, genel olarak İslam ile mezhep vakıasını birbirine ka*rıştıranlardır. Gerçi onlara bu izlenim, yukarıda da belirtti*ğimiz gibi mezhebi bağnazlıkları olan fıkıh despotlan tara*fından verilmektedir.
Oysa evrensel olan İslam'dır, evrensel olan İlahi vahiydir.. İlahi vahyin yaşanan çağa ve çağın ihtiyaçlarına göre yapılan tefsir ve yorumu dahi evrensel değildir.
Dolayısıyle mezhep vakıasına bu bilinçle yaklaşılması, din gerçeği ile mezhep vakıasının birbirine karıştırılmaması gerekmektedir.
Kaldı ki dünya müslümanlannın umud edilen vahdeti*nin gerçekleşmesi, evrensel veya bütünleyici olmayan mezhebi bir düzlemde değil, İslam dininin kendisine özgü evrensel düzleminde mümkün olabilecektir.
Konu samimi tarafından (20. January 2010 Saat 06:48 PM ) değiştirilmiştir.
|