Selamun Aleykum! Değerli Müslümanlardan Kardeşim!
Alıntı:
müslümanlardan Nickli Üyeden Alıntı
DOST1, KARDEŞE SAYGILAR ve sorumu tekrar ediyorum,
Şimdi diye bilirmisiniz atanın kurduğu ve halen devam eden laik, demokratik, türkiye cumhuriyeti,KURAN HÜKÜMLERİ devletidir.saygılar[VE SİZİN AYRICA KONUNU BAŞINDAN BERİ KONUYA YAKINLIKTA OLAN KARDEŞLERİN YAZILARINI OKUYOR VE ARKADAŞLARADA GÜCÜM NİSBETİNCE YAZMAYA ÇALIŞIYORUM]
|
Sorduğunuz bu soru; astığınız ve yazdığınız yazılara verdiğimiz cevapların yeterince okunup okunmadığı ile ilgili soru işaretleri oluşturmakta.
Biz yine hatırlatalım. Türkiye Cumhuriyetini kuran, anayasa ve yasalar çıkaran Mustafa Kemal’in Başkanı olduğu Büyük Millet Meclisidir.
İnancım ,inananlarının inandığı Kur’an hükümlerine uygun yaşama şansının Mustafa Kemal’in Başkanı olduğu Büyük Millet Meclisince kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile yakalandığı şeklindedir. Eleştirilecek yönü yok mudur? Kur’an ilkelerine aykırı olan yasaları yok mudur? Bu sorulara kim hayır diyebilir. Bunlar Devleti oluşturan insanların inançlarıyla doğru orantılıdır. (Cumhuriyetin kurulduğu dönemlerde olan ölüm cezası ile suç olan zina cezasının bugün olmayışı vb.)
Değerli Müslümanlardan Kardeşim!
Daha önce de soru halinde dile getirmiştim Allah Resulunun (Allah’ın selamı ve tüm desteğimiz Ona olsun) dönemi dışındaki dönemlerden günümüze kadar kurulmuş-halkı müslüman olan- devletlerde KUR’AN HÜKÜMLERİ devleti olmuş mudur?
İslam tarihini - bu devletlerde yürürlükte olan yasalarını - incelememizin bu sorunun cevabını bulmamıza yardımcı olacağına inanıyorum.
Cumhuriyet kurulduktan sonra çıkarılan yasaların KUR’AN’ın ilkelerine uygunluğunun , günümüze kadar kurulmuş olan devletlerin çıkardığı yasaların KUR’AN’a uygunluğundan daha çok olduğu inancındayım.
Değerli Müslümanlardan Kardeşim!
KUR’AN’ın Mü’mini Allah’a kul olarak ALLAH’ın vahyini yaşayabileceği her DEVLET de yaşar örnek birer insan olarak çevresindeki insanlara da KUR’AN’In TEBYİNİNİ yapar. Allah’a kul olarak ALLAH’ın vahyini yaşayamadığı bir devletten de başka devletlere hicret eder.
Bakara;218: İnnelleziyne amenu velleziyne haceru ve cahedu fiy sebiylillâhi ülaike yercune rahmetAllah* vAllahu Ğafur’un Rahîym;
Şüphesiz ki iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mücahade edenler;işte onlar Allah Rahmeti’ni umarlar. Allah Ğafur’dur, Rahıym’dir.
Ali İmran;195: Festecabe lehüm Rabbühüm enniy la udıy'u amele amilin minküm min zekerin ev ünsa* ba'duküm min ba'd* felleziyne haceru ve uhricu min diyarihim ve uzu fiy sebiyliy ve katelu ve kutilu leükeffirenne anhüm seyyiatihim ve leüdhılennehüm cennatin tecriy min tahtihel enhar* sevaben min ındillah* vAllahu ındeHu husnüs sevab;
Rableri onlara karşılık verdi: “Sizden erkek olsun dişi olsun amel edenin amelini zayi etmem. hep birbirinizdensiniz . Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyete uğratılanlar, savaşanlar ve öldürülenlere gelince elbette onların kötülüklerini keffaretleyeceğim/sileceğim ve elbette onları altlarından nehirler akan cennetlere dahil edeceğim, Allah indinden bir sevab olarak”. Allah; sevab’ın güzeli O’nun indindedir.
Nisa;97: İnnelleziyne teveffahümül Melaiketü zalimiy enfüsihim kalu fiyme küntüm* kalu künna müstad'afiyne fiyl Ard* kalu elem tekün Ardullahi vasiaten fe tühaciru fiyha* feülaike me'vahüm cehennem* ve saet mesıyra;
Muhakkak ki Melaike, nefslerine zulmedici oldukları halde vefat ettirdiği kimselere, “Ne işte idiniz? ” derler. (Onlar da) dediler ki: “Biz Arz’da mustaz’afiyn /zayıflardan, ezilen … idik”... (Melaike de) dedi ki: “Allah Arz’ı geniş olmadı mı, orada hicret etseydiniz?”. İşte bunların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir!.
Takdir sizindir.
Biz takdirimizi, İnandığımızı özgürce yaşayabildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşamak , Allah’ın verdiği ömrü de vahyini yaşamak ve teybin etmek için harcayanlardan olma yönünde kullanıyoruz.
En’am;159: İnnelleziyne ferreku diynehüm ve kânu şiyean leste minhüm fiy şey'in, innema emruhüm ilAllahi sümme yünebbiuhüm bi ma kânu yef'alun;
Dinlerini parça parça edip, fırka fırka olanlar varya, (Rasûlüm) senin onlarla hiç bir ilişiğin yoktur... Onların işi ancak Allah’a kalmıştır... Sonra (O), onlara yapmakta oldukları fiillerini haber verecektir.
En’am160: Men cae bil haseneti felehu aşru emsaliha* ve men cae bisseyyieti fela yücza illâ misleha ve hüm la yuzlemun;
Kim hasene/iyilik ile gelirse, ona onun on misli vardır. Kim de seyyie/kötülük ile gelirse, ancak onun misliyle cezalandırılır. Onlar zulme uğratılmazlar.
En’am;161: Kul inneniy hedaniy Rabbiy ila sıratın müstekıym* diynen kıyemen millete İbrahîyme haniyfa* ve ma kâne minel müşrikiyn;
De ki: “Muhakkak ki beni, Rabbim sırat-ı müstakım’e, pek kaim/payidar/değişmeyen diyn’e, haniyf olan İbrahim’in milletine hidayet etti... (İbrahim) müşriklerden olmadı”.
En’am;162: Kul inne Salatiy ve Nüsükiy ve mahyaye ve mematiy Lillahi Rabbil alemiyn;
De ki: “Muhakkak ki salat’ım , nusuk’um, hayatım ve mematım Rabbul’Alemiyn olan Allah içindir ”.
En’am;163: La şeriyke leHu, ve bi zâlike ümirtü ve ene evvelül müslimiyn;
“Ortağı yoktur O’nun... (Ben) işte bununla emrolundum ve ben müslimlerin ilkiyim”.
En’am;164: Kul eğayrAllahi ebğıy Rabben ve Huve Rabbü külli şey'in, ve la teksibü küllü nefsin illâ aleyha* ve la teziru vaziretun vizra uhra* sümme ila Rabbiküm merciuküm feyünebbiuküm bi ma küntüm fiyhi tahtelifun;
De ki: “O herşeyin Rabbi iken, (ben) Allah’ın gayrı Rab mı talep edeyim ?. Her nefsin kazandığı ancak kendi üzerine dir... Bir yük taşıyıcı/günahkar, başka birinin yükünü/günahını taşımaz... Sonra merciniz /dönüşünüz Rabbinizedir. Hakkında ihtilaf ettiğiniz hususları (O) size haber verecektir”.
En’am;165: Ve Huvelleziy cealeküm halaifel’ Ardı ve refea ba'daküm fevka ba'din deracatin liyeblüveküm fiyma ataküm* inne Rabbeke seriy’ul ıkab* ve inneHu le Ğafurun Rahîym;
O’dur sizi Arz’ın halifeleri kılan ve size verdiklerinde sizi denemek için, bazınızı bazınızın fevkınde derecelerle ref’edendir. Muhakkak ki Rabbin seri’-ül’ıkab’dır . Ve O, elbette Ğafur’dur, Rahıym’dir.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a niyazımız budur.
Elimizden geldiğince;
Tevbe;24: Kul in kâne abaüküm ve ebnaüküm ve ıhvanüküm ve ezvacüküm ve aşiyretüküm ve emvalü nıktereftümuha ve ticaratün tahşevne kesadeha ve mesakinü terdavneha ehabbe ileyküm minAllahi ve RasûliHi ve cihadin fiy sebiyliHİ feterabbesu hatta ye'tiyAllahu bi emriHi, vAllahu la yehdil kavmel fasikıyn;
De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesad gitmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız meskenler, size Allah’dan, O’nun Rasûlü’nden ve O’nun yolunda cihad’dan daha sevimli ise, artık Allah’ın Biemrihi gelmesini bekleyin... Allah fasıklar kavmine hidayet etmez”.
Tevbe;71: Vel mu'minune vel mu'minatu ba'duhüm evliyau ba'd* ye'murune bil ma'rufi ve yenhevne anilmünkeri ve yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate ve yutıy'unAllahe ve RasûleHu, ülaike seyerhamühumullah* innAllahe Azîyzun Hakiym;
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin evliyasıdırlar... Ma’ruf’u emrederler, münker’den nehyederler, salat’ı ikame ederler, zekat’ı verirler, Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir. Muhakkak ki Allah Aziyz’dir, Hakiym’dir.
İlkelerini esas alarak,
BAKARA;256: La ikrahe fid Diyni kad tebeyyenerrüşdü minel ğayy* femen yekfür bittağuti ve yu'min billahi fekadistemseke bil urvetil vüska, lenfisame leha* vAllahu Semi’un ‘Aliym;
Dinde zorlama yoktur. Gerçekten rüşd ğayy’dan apaçık ayrılmıştır . Artık her kim Tağut’u inkar edip Allah’a iman ederse muhakkak o kopması/ayrılması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah Semi’dir, Aliym’dir.
Yunus;41:Ve in kezzebuke fe kul liy ameliy ve leküm amelüküm* entüm beriyune mimma a'melü ve ene beriy’ün mimma ta'melun;
Eğer seni yalanladılar ise de ki: “Benim amelim bana, sizin ameliniz size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız ben de sizin yaptığınızdan beriyim”.
SEBE;25:Kul la tüs'elune amma ecramna ve la nüs'elü amma ta'melun;
De ki: “İşlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmazsınız. Sizin yaptıklarınızdan da biz sorumlu olmayız ”.
KEHF;29: Ve kulil Hakku min Rabbiküm femen şae felyu'min ve men şae felyekfür* inna a'tedna lizzalimiyne naren, ehata bihim süradikuha* ve in yesteğıysu yüğasu bi main kelmühli yeşvil vucuh* bi'seşşerab* ve saet murtefeka;
De ki: “Hak Rabbinizdendir. İsteyen iman etsin/güvensin isteyen inkar edip gerçeği örtsün”. Doğrusu biz, zalimler için öyle bir ateş hazırlamışız ki duvarı/çadırı onları çepe çevre kuşatmıştır. Eğer yardıma çağırsalar, erimiş maden gibi yüzleri pişiren bir su ile yardımlarına koşulur. O ne kötü içecek, o ne kötü dayanma yeri.
NAHL;106: Men kefera billahi min ba'di imanihi illâ men ükrihe ve kalbuhu mutmeinnun bil iymani ve lâkin men şereha bil küfri sadren fealeyhim ğadabün minAllah* ve lehüm azâbün azîym;
Kalbi imanla mutmain olduğu halde, zorlanan müstesna, kim imanından sonra Allah’a kafir oldu ve küfre sadr açtı ise, işte onlar üzerine Allah’dan bir gadab. Ve kendilerine aziym azab vardır.
ŞURA;48: Fein a'redu fema erselnake aleyhim hafiyza* in aleyke illel belağ* ve inna iza ezâknel İnsane minNa rahmeten feriha biha* ve in tusıbhüm seyyietün bima kaddemet eydiyhim feinnel İnsane kefur;
Eğer yüz çevirirlerse, seni onlar üzerine bir hafiyz /koruyup kollayan, irsal etmedik. Sana düşen ancak tebliğdir. Doğrusu biz insana bizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar. Eğer ellerinin takdim ettiği dolayısıyla kendilerine bir kötülük isabet ederse, muhakkak ki insan kefurdur.
MAİDE;99:Ma aler Rasûli illel belağ* vAllahu ya’lemü ma tübdune ve ma tektümun;
Rasûl’e düşen ancak tebliğ etmektir. Allah, açığa vurduklarınızı da sakladıklarınızı da bilir.
KAF;45: Nahnu a'lemu bi ma yekulune ve ma ente aleyhim bi cebbarin fe zekkir bil Kur’âni men yehafu veıyd;
Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlar üzerinde bir cebbar değilsin. Veiydimden/tehdidimden korkanı Kur’an ile tezkir et !.
Ayetlerinin ışığında cehdimizi/çalışmamızı sürdüreceğiz. İnşaAllah.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.