Tekil Mesaj gösterimi
Alt 4. March 2010, 12:55 AM   #36
Taner
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 234
Tesekkür: 60
55 Mesajina 155 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
Taner will become famous soon enoughTaner will become famous soon enough
Standart

İSRÂÎL HALKI BİR KRAL İSTİYOR

Samuel yaşlanınca oğullarını İsrâîl'e önder atadı. Beer-Şeva'da görev yapan ilk oğlunun adı Yoel, ikinci oğlunun adıysa Aviya'ydı. Ama oğulları onun yolunda yürümediler. Tersine, hakksız kazanca yönelip rüşvet alır, yargıda yan tutarlardı. Bu yüzden İsrâîl'in bütün ileri gelenleri toplanıp Rama'ya, Samuel'in yanına vardılar. Ona, “Bak, sen yaşlandın” dediler, “oğulların da senin yolunda yürümüyor. Şimdi, öbür uluslarda olduğu gibi, bizi yönetecek bir kral ata.” Ne var ki, “Bizi yönetecek bir kral ata” demeleri Samuel'in hoşuna gitmedi. Samuel Rabbe yakardı. Rabb, Samuel'e şu karşılığı verdi: “Halkın sana bütün söylediklerini dinle. Çünkü reddettikleri sen değilsin; kralları olarak beni reddettiler. Onları Mısır'dan çıkardığım günden bu yana bütün yaptıklarının aynısını sana da yapıyorlar: Beni bırakıp başka ilâhlara kulluk ettiler. Şimdi onları dinle. Ancak onları açıkça uyar ve kendilerine krallık yapacak kişinin nasıl yöneteceğini söyle.” Samuel kendisinden kral isteyen halka Rabbin bütün söylediklerini bildirdi: “Size krallık yapacak kişinin yönetimi şöyle olacak: Oğullarınızı alıp savaş arabalarında ve atlı birliklerinde görevlendirecek. Onun savaş arabalarının önünde koşacaklar. Bazılarını biner, bazılarını ellişer kişilik birliklere komutan atayacak. Kimisini toprağını sürüp ekinini biçmek, kimisini de silâhların ve savaş arabalarının donatımını yapmak için görevlendirecek. Kızlarınızı ıtriyatçı, aşçı, fırıncı olmak üzere alacak. En seçme tarlalarınızı, bağlarınızı, zeytinliklerinizi alıp hizmetkârlarına verecek. Tahıllarınızın, üzümlerinizin ondalığını alıp saray görevlileriyle öbür hizmetkârlarına dağıtacak. Erkek, kadın kölelerinizi, en seçkin boğalarınızı, eşeklerinizi alıp kendi işinde çalıştıracak. Sürülerinizin de ondalığını alacak. Sizler ise onun köleleri olacaksınız. Bunlar gerçekleştiğinde, seçtiğiniz kral yüzünden feryat edeceksiniz. Ama Rabb o gün size karşılık vermeyecek.” Ne var ki, halk Samuel'in sözünü dinlemek istemedi. “Hayır, bizi yönetecek bir kral olsun” dediler, “böylece biz de bütün uluslar gibi olacağız. Kralımız bizi yönetecek, önümüzden gidip savaşlarımızı sürdürecek.” Halkın bütün söylediklerini dinleyen Samuel, bunları Rabbe aktardı. Rabb, Samuel'e, “Onların sözünü dinle ve başlarına bir kral ata” buyurdu. Bunun üzerine Samuel İsrâîlliler'e, “Herkes kendi kentine dönsün” dedi.[252]

SAUL'UN KRAL ATANMASI

Benyamin oymağından Afiyah oğlu Bekorat oğlu Seror oğlu Aviel oğlu Kiş adında bir adam vardı. Benyaminli Kiş sözü geçen biriydi. Saul adında genç, yakışıklı bir oğlu vardı. İsrâîl halkı arasında ondan daha yakışıklısı yoktu. Boyu herkesten bir baş daha uzundu. Bir gün Saul'ün babası Kiş'in eşekleri kayboldu. Kiş, oğlu Saul'a, “Hizmetkârlardan birini yanına al da git, eşekleri ara” dedi. Saul Efrayim dağlık bölgesinden geçip Şalişa topraklarını dolaştı. Ama eşekleri bulamadılar. Şaalim bölgesine geçtiler. Eşekler orada da yoktu. Sonra Benyamin bölgesinden geçtilerse de, hayvanları bulamadılar. Suf bölgesine varınca, Saul yanındaki hizmetkârına, “Haydi dönelim! Yoksa babam eşekleri düşünmekten vazgeçip bizim için kaygılanmaya başlar” dedi. Hizmetkâr, “Bak, bu kentte saygın bir Tanrı adamı vardır” diye karşılık verdi, “bütün söyledikleri bir bir yerine geliyor. Şimdi ona gidelim. Belki gideceğimiz yolu o bize gösterir.” Saul, “Gidersek, adama ne götüreceğiz?” dedi, “Torbalarımızdaki ekmek tükendi. Tanrı adamına götürecek bir armağanımız yok. Neyimiz kaldı ki?” Hizmetkâr, “Bak, bende çeyrek şekel gümüş var” diye karşılık verdi, “gideceğimiz yolu bize göstermesi için bunu Tanrı adamına vereceğim.” (Eskiden İsrâîl'de biri Tanrı'ya bir şey sormak istediğinde, “Haydi, biliciye gidelim” derdi. Çünkü bugün peygamber denilene o zaman bilici denirdi.) Saul, hizmetkârına, “İyi, haydi gidelim” dedi. Böylece Tanrı adamının yaşadığı kente gittiler. Yokuştan kente doğru çıkarlarken, kuyudan su çekmeye giden kızlarla karşılaştılar. Onlara, “Bilici burada mı?” diye sordular. Kızlar, “Evet, ilerde” diye karşılık verdiler, “şimdi çabuk davranın. Kentimize bugün geldi. Çünkü halk bugün tapınma yerinde bir kurban sunacak. Kente girer girmez, yemek için tapınma yerine çıkmadan önce onu bulacaksınız. Kurbanı o kutsayacağı için, kendisi gelmeden halk yemek yemez. Çağrılı olanlar o geldikten sonra yemeye başlar. Şimdi gidin, onu hemen bulursunuz.” Saul'la hizmetkârı kente gittiler. Kente girdiklerinde, tapınma yerine çıkmaya hazırlanan Samuel onlara doğru ilerliyordu. Saul gelmeden bir gün önce Rabb Samuel'e şunu açıklamıştı: “Yarın bu saatlerde sana Benyamin bölgesinden birini göndereceğim. Onu halkım İsrâîl'in önderi olarak meshedeceksin. Halkımı Filistliler'in elinden o kurtaracak. Halkımın durumuna baktım; çünkü haykırışları Bana ulaştı.” Samuel Saul'ü görünce, Rabb, “İşte sana sözünü ettiğim adam!” dedi, “Halkıma o önderlik edecek.” Saul kent kapısında duran Samuel'e yaklaştı. “Bilicinin evi nerede, lütfen söyler misin?” dedi. Samuel, “Bilici benim” diye yanıtladı, “önümden tapınma yerine çıkın. Bugün benimle birlikte yemek yiyeceksiniz. Yarın sabah düşündüğün her şeyi sana bildirip seni geri gönderirim. Üç gün önce kaybolan eşeklerin için kaygılanma. Onlar bulundu. İsrâîl'in özlemi kime yönelik? Sana ve babanın ailesine değil mi?” Saul şu karşılığı verdi: “Ben İsrâîl oymaklarının en küçüğü olan Benyamin oymağından değil miyim? Ait olduğum boy da Benyamin oymağının bütün boylarının en küçüğü değil mi? Bana neden böyle şeyler söylüyorsun?” Samuel Saul ile hizmetkârını alıp yemek odasına götürdü; yaklaşık otuz çağrılı arasında ilk sırayı onlara verdi. Sonra aşçıya, “Sana verdiğim ve bir kenara ayırmanı söylediğim payı getir” dedi. Aşçı but etini getirip Saul'ün önüne koydu. Samuel, “İşte senin için ayrılan parça, buyur ye!” dedi, “Çünkü bunu belirtilen gün çağırdığım halkla birlikte yemen için sakladım.” O gün Saul Samuel'le yemek yedi. Tapınma yerinden kente indikten sonra Samuel evinin damında Saul'la konuştu. Sabah erkenden, şafak sökerken kalktılar. Samuel, damdan Saul'ü çağırıp, “Hazırlan, seni göndereceğim” dedi. Saul kalktı. Samuel'le birlikte dışarı çıktılar. Kentin sınırına yaklaşırken Samuel Saul'a, “Hizmetkâra önümüzden gitmesini söyle” dedi. Hizmetkâr öne geçince, Samuel, “Ama sen dur” diye ekledi, “Sana Tanrı'nın sözünü bildireceğim.”[253]

Sonra Samuel yağ kabını alıp yağı Saul'ün başına döktü. Onu öpüp şöyle dedi: “Rabb seni Kendi halkına önder olarak meshetti. Bugün benden ayrıldıktan sonra Benyamin sınırında, Selsah'taki Rahel'in mezarı yanında iki kişiyle karşılaşacaksın. Sana, ‘Aramaya çıktığın eşekler bulundu’ diyecekler, ‘baban eşekleri düşünmekten vazgeçti, oğlum için ne yapsam diye sizin için kaygılanmaya başladı.’” Oradan daha ilerleyip Tavor'daki meşe ağacına varacaksın. Orada biri üç oğlak, biri üç somun ekmek, öbürü de bir tulum şarapla Tanrı'nın huzuruna, Beytel'e çıkan üç adamla karşılaşacaksın. Seni selâmlayıp iki somun ekmek verecekler. Sen de kabul edeceksin. Sonra Filist ordugahının bulunduğu Giva Elohim'e varacaksın. Kente girince, önlerinde çenk, tef, kaval ve lir çalanlarla birlikte peygamberlik ederek tapınma yerinden inen bir peygamber topluluğuyla karşılaşacaksın. Rabbin Rûhu senin üzerine güçlü bir biçimde inecek. Onlarla birlikte peygamberlikte bulunacak ve başka bir kişiliğe bürüneceksin. Bu belirtiler yerine geldiğinde, duruma göre gerekeni yap. Çünkü Tanrı seninledir. Şimdi benden önce Gilgal'a git. Yakmalık sunuları sunmak ve esenlik kurbanlarını kesmek için ben de yanına geleceğim. Ancak, ben yanına gelip ne yapacağını bildirene dek yedi gün beklemen gerekecek.” Saul, Samuel'in yanından ayrılmak üzere ona sırtını döner dönmez, Tanrı ona başka bir kişilik verdi. O gün bütün bu belirtiler yerine geldi. Giva'ya varınca, Saul'ü bir peygamber topluluğu karşıladı. Tanrı'nın Rûhu güçlü bir biçimde üzerine indi ve Saul onlarla birlikte peygamberlikte bulunmaya başladı. Onu önceden tanıyanların hepsi, peygamberlerle birlikte peygamberlikte bulunduğunu görünce, birbirlerine, “Ne oldu Kiş oğluna? Saul da mı peygamberler arasında?” diye sordular. Orada oturanlardan biri, “Ya onların babası kim?” dedi. İşte, “Saul da mı peygamberler arasında?” sözü buradan gelir. Saul peygamberlikte bulunduktan sonra tapınma yerine çıktı. Amcası, Saul ile hizmetkârına, “Nerede kaldınız?” diye sordu. Saul, “Eşekleri arıyorduk” diye karşılık verdi, “onları bulamayınca, Samuel'e gittik.” Amcası, “Samuel sana neler söyledi, lütfen bana da anlat” dedi. Saul, “Eşeklerin bulunduğunu bize açıkça bildirdi” diye yanıtladı. Ama Samuel'in krallıkla ilgili sözlerini amcasına açıklamadı. Sonra Samuel, İsrâîl halkını Mispa'da Rabb için bir araya getirip şöyle dedi: “İsrâîl'in Tanrısı Rabb diyor ki: ‘Ben İsrâîlliler'i Mısır'dan çıkardım. Mısırlılar'ın ve size baskı yapan bütün krallıkların elinden sizi kurtardım.’ Ama siz bugün bütün zorluk ve sıkıntılarınızdan sizi kurtaran Tanrınız'a sırt çevirdiniz ve, ‘Hayır, bize bir kral ata’ dediniz. Şimdi Rabbin önünde oymak oymak, boy boy dizilin.” Samuel bütün İsrâîl oymaklarını bir bir öne çıkardı. Bunlardan Benyamin oymağı kurayla seçildi. Sonra Benyamin oymağını boy boy öne çağırdı. Matri'nin boyu seçildi. En sonunda da Matri boyundan Kiş oğlu Saul seçildi. Onu aradılarsa da bulamadılar. Yine Rabbe, “O daha buraya gelmedi mi?” diye sordular. Rabb de, “O burada, eşyaların arasında saklanıyor” dedi. Bunun üzerine koşup Saul'ü oradan getirdiler. Saul halkın arasına geldi. Boyu hepsinden bir baş uzundu. Samuel, halka, “Rabbin seçtiği adamı görüyor musunuz?” dedi, “Bütün halkın arasında bir benzeri daha yok.” Bunun üzerine halk, “Yaşasın kral!” diye bağırdı. Samuel krallığın ilkelerini halka açıkladı. Bunları kitap hâline getirip Rabbin önüne koydu. Sonra herkesi evine gönderdi. Saul da Giva'ya, kendi evine döndü. Tanrı'nın isteklendirdiği yiğitler ona eşlik ettiler. Ama bazı kötü kişiler, “O bizi nasıl kurtarabilir?” diyerek Saul'ü küçümsediler ve ona armağan vermediler. Saul ise buna aldırmadı.[254]

SAUL AMMONLULARI BOZGUNA UĞRATIYOR

Ammon Kralı Nahaş Yaveş-Gilat üzerine yürüyüp kenti kuşattı. Bütün Yaveşliler, Nahaş'a, “Bizimle bir antlaşma yap, sana kulluk ederiz” dediler. Ama Ammonlu Nahaş, “Ancak bir koşulla sizinle antlaşma yaparım” diye karşılık verdi, “bütün İsrâîl halkını küçük düşürmek için her birinizin sağ gözünü oyup çıkaracağım.” Yaveş Kenti'nin ileri gelenleri ona, “İsrâîl'in her bölgesine ulaklar göndermemiz için bize yedi günlük bir süre tanı” dediler, “eğer bizi kurtaracak kimse çıkmazsa o zaman sana teslim oluruz.” Ulaklar Saul'ün yaşadığı Giva Kenti'ne gelip olanları halka bildirince, herkes hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Tam o sırada Saul, öküzlerinin ardında, tarladan dönüyordu. “Halka ne oldu? Neden böyle ağlıyorlar?” diye sordu. Yaveşliler'in söylediklerini ona anlattılar. Saul bu sözleri duyunca, Tanrı'nın Rûhu güçlü bir biçimde onun üzerine indi. Saul çok öfkelendi. Bir çift öküz alıp parçaladı. Ulaklar aracılığıyla İsrâîl'in her bölgesine bu parçaları gönderip şöyle dedi: “Saul ile Samuel'in ardınca gelmeyen herkesin öküzlerine de aynı şey yapılacaktır.” Halk Rabb korkusuyla sarsıldı ve tek beden hâlinde yola çıktı. Saul onları Bezek'te topladı. İsrâîl halkı 300.000, Yahudalılar ise 30.000 kişiydi. Oraya gelen Yaveşli ulaklara şöyle dediler: “Yaveş-Gilat halkına, ‘Yarın öğleye doğru kurtarılacaksınız’ deyin.” Ulaklar gidip bu haberi iletince Yaveşliler sevindi. Ammonlular'a, “Yarın size teslim olacağız” dediler, “bize ne dilerseniz yapın.” Ertesi gün Saul adamlarını üç bölüğe ayırdı. Adamlar sabah nöbetinde Ammonlular'ın ordugahına girdi. Kırım, günün en sıcak zamanına dek sürdü. Sağ kalanlar dağıldı; iki kişi bile bir arada kalmadı. Bundan sonra halk, Samuel'e, “‘Saul mu bize krallık yapacak?’ diyenler kimdi? Getirin onları, öldürelim” dedi. Ama Saul, “Bugün hiç kimse öldürülmeyecek” diye yanıtladı, “çünkü Rabb bugün İsrâîl halkına kurtuluş verdi.” Samuel, halka, “Haydi, Gilgal'a gidip orada krallığı yeniden onaylayalım” dedi. Böylece bütün halk Gilgal'a gidip Rabbin önünde Saul'ün kral olduğunu onayladı. Orada, Rabbin önünde esenlik sunuları sundular; Saul de, bütün İsrâîlliler de büyük bir sevinç yaşadılar.[255]

SAMUEL'İN SÖYLEVİ

Bundan sonra Samuel İsrâîl halkına şöyle dedi: “Bana söylediğiniz her şeye kulak verdim: Size bir kral atadım. Şimdi size önderlik yapan bir kralınız var. Bense yaşlandım, saçım ağardı. Oğullarım da sizlerle birlikte. Gençliğimden bugüne dek size önderlik yaptım. İşte karşınızda duruyorum. Hanginizin öküzünü aldım? Kimin eşeğine el koydum? Kimi dolandırdım? Kime baskı yaptım? Göz yummak için kimden rüşvet aldım? Rabbin ve O'nun meshettiğinin önünde bana karşı tanıklık edin de size karşılığını vereyim.” Halk, “Bizi dolandırmadın” diye karşılık verdi, “bize baskı da yapmadın. Kimsenin elinden hiçbir şey almadın.” Samuel, “Bana karşı bir şey bulamadığınıza bugün hem Rabb, hem de O'nun meshettiği kral tanıktır” dedi. “Evet, tanıktır” dediler. Samuel konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mûsâ ile Hârûn'u görevlendiren, atalarınızı Mısır'dan çıkaran Rabb'dir. Şimdi burada durun da, Rabbin önünde, O'nun sizin ve atalarınız için yaptığı bütün doğru işlerle ilgili kanıtlar göstereyim size. Ya‘kûb Mısır'a gittikten sonra, atalarınız Rabbe yakardı. O da atalarınızı Mısır'dan çıkarıp burada yerleşmelerini sağlayan Mûsâ ile Hârûn'u gönderdi. Ama atalarınız Tanrıları Rabbi unuttular. Bu yüzden Rabb onları Hasor ordusunun komutanı Sisera'nın, Filistliler'in ve Moav Kralı'nın eline teslim etti. Bunlar atalarınıza karşı savaştılar. Atalarınız Rabbe, ‘Günah işledik; Rabbi bırakıp Baal'ın ve Tanrıça Aştoret'in putlarına kulluk ettik. Ama şimdi bizi düşmanlarımızın elinden kurtar, Sana kulluk edeceğiz’ diye seslendiler. Rabb de Yerubbaal'ı, Bedan'ı, Yiftah'ı ve ben Samuel'i gönderdi. Güvenlik içinde yaşamanız için sizi saran düşmanlarınızın elinden kurtardı. Ama siz Ammon Kralı Nahaş'ın üzerinize yürüdüğünü görünce, Tanrınız Rabb kralınız olduğu hâlde bana, ‘Hayır, bize bir kral önderlik yapacak’ dediniz. İşte seçtiğiniz, dilediğiniz kral! Evet, Rabb size bir kral verdi. Eğer Rabb'den korkar, O'na kulluk ederseniz, O'nun sözünü dinleyip buyruklarına karşı gelmezseniz, hem siz hem de önderiniz olacak kral Tanrınız Rabbin ardınca giderseniz, ne âlâ! Ama Rabbin sözünü dinlemez, buyruklarına karşı gelirseniz, Rabb atalarınızı cezalandırdığı gibi sizi de cezalandıracaktır. Şimdi olduğunuz yerde durun ve Rabbin gözlerinizin önünde yapacağı şu olağanüstü olayı görün. Bugün buğday biçme zamanı değil mi? Göğü gürletsin, yağmur yağdırsın diye Rabbe yalvaracağım. Böylece bir kral istemekle yaptığınız kötülüğün Rabbin gözünde ne denli büyük olduğunu iyice anlayacaksınız.” Samuel Rabbe yalvardı ve Rabb o gün göğü gürletti, yağmur yağdırdı. Halk Rabb'den de, Samuel'den de çok korktu. Bunun üzerine Samuel'e, “Yok olmayalım diye biz kulların için Tanrın Rabbe yakar” dediler, “çünkü bütün günahlarımıza, kendimize bir kral istemek kötülüğünü de ekledik.” Samuel, halka, “Korkmayın” dedi, “siz bu büyük kötülüğü yaptınız, ama yine de Rabbin ardınca gitmekten vazgeçmeyin; tersine, bütün yüreğinizle Rabbe kulluk edin. Kimseyi kurtaramayan yararsız putların ardınca gitmeyin; çünkü onlar değersizdir. Rabb görkemli adının hatırına halkını bırakmayacak. Çünkü sizi Kendi halkı kılmaktan hoşnut kaldı. Bana gelince: Sizin için Rabbe yalvarmaktan vazgeçip O'na karşı günah işlemek benden uzak olsun! Ancak size iyi ve doğru yolu öğreteceğim. Yalnız Rabb'den korkun, O'na bağlılıkla ve bütün yüreğinizle kulluk edin. O'nun sizler için ne görkemli işler yaptığını bir düşünün! Ama kötülük yapmayı sürdürürseniz, hem siz yok olacaksınız, hem de kralınız.”[256]

Otuz yaşında kral olan Saul, İsrâîl'de iki yıl krallık yaptıktan sonra halktan 3.000 kişi seçti. Bunlardan iki binini Mikmas ve Beyt-El'in dağlık bölgesinde yanına aldı. Binini de Benyamin oymağına ait Giva Kenti'nde Yonatan'ın yanına bıraktı. Halktan geri kalanları evlerine gönderdi. Yonatan Giva'daki Filist birliğini yendi. Filistliler bunu duydular. Saul, bütün ülkede boru çaldırarak, “İbraniler bu haberi duysun” dedi. Böylece İsrâîlliler'in hepsi Saul'ün Filist birliğini yendiğini ve Filistliler'in İsrâîlliler'den iğrendiğini duydu. Bunun üzerine halk Gilgal'da Saul'ün çevresinde toplandı. Filistliler İsrâîlliler'le savaşmak üzere toplandılar. 30.000 savaş arabası, 6.000 atlı asker ve kıyılardaki kum kadar kalabalık bir orduya sahiptiler. Gidip Beyt-Aven'in doğusundaki Mikmas'ta ordugah kurdular. Durumlarının tehlikeli olduğunu ve askerlerinin sıkıştırıldığını gören İsrâîlliler, mağaralarda, çalılıklarda, kayalıklarda, çukurlarda, sarnıçlarda gizlendiler. Bazı İbraniler de Şeria Irmağı'ndan Gad ve Gilat bölgesine geçti. Ama Saul daha Gilgal'daydı. Bütün askerler onu titreyerek izliyordu. Saul, Samuel tarafından belirlenen süreye uyarak, yedi gün bekledi. Ama Samuel Gilgal'a gelmeyince, halk Saul'ün yanından dağılmaya başladı. Saul, “Yakmalık ve esenlik sunularını bana getirin” dedi. Sonra yakmalık sunuyu sundu. Saul yakmalık sununun sunulmasını bitirir bitirmez Samuel geldi. Saul selâmlamak için onu karşılamaya çıktı. Samuel, “Ne yaptın?” diye sordu. Saul, “Halk yanımdan dağılıyordu” diye karşılık verdi, “sen de belirlenen gün gelmedin. Üstelik Filistliler Mikmas'ta toplandılar. Bunları görünce, ‘Şimdi Filistliler Gilgal'da üzerime yürüyecek; oysa ben Rabbin yardımını dilememiştim’ diye düşündüm. Bu nedenle, yakmalık sunuyu sunma gerekliliğini duydum.” Samuel, “Akılsızca davrandın” dedi, “Tanrın Rabbin sana verdiği buyruğa uymadın; yoksa, Rabb İsrâîl üzerinde senin krallığının sonsuza dek sürmesini sağlayacaktı. Ama artık krallığın sürmeyecek. Rabb Kendi isteklerine uygun birini arayıp onu Kendi halkına önder olarak atamaya kararlı. Çünkü sen Rabbin buyruğunu tutmadın.” Bundan sonra Samuel Gilgal'dan ayrılarak Benyaminoğulları'nın Giva Kenti'ne gitti. Saul yanında kalan halkı saydı; yaklaşık 600 kişiydi. Saul, oğlu Yonatan ve yanlarındaki halk Benyaminliler'in bölgesindeki Giva'da kalıyorlardı. Filistliler ise Mikmas'ta ordugah kurmuşlardı. Akıncılar üç koldan Filistliler'in ordugahından çıktılar. Kollardan biri Şual bölgesindeki Ofra'ya, biri Beyt-Horon'a, öbürü ise çöle, Sevoyim Vâdisi'ne bakan sınıra doğru ilerledi. Bütün İsrâîl ülkesinde bir tek demirci yoktu. Filistliler, “İbraniler kılıç, mızrak yapmasın” demişlerdi. Bu nedenle bütün İsrâîlliler saban demirlerini, kazma, balta ve oraklarını biletmek için Filistliler'e gitmek zorundaydılar. Saban demiriyle kazmanın bileme fiyatı, şekelin üçte-ikisi kadardı. Beller, baltalar, üvendireler için istenilen fiyat ise şekelin üçte-biriydi. İşte bu yüzden, savaş sırasında Saul ile Yonatan dışında, yanlarındaki hiç kimsenin elinde kılıç, mızrak yoktu.[257]

Bir gün Saul oğlu Yonatan, silâhını taşıyan genç hizmetkârına, “Gel, karşı taraftaki Filist ordugahına geçelim” dedi. Ama bunu babasına haber vermedi. Saul, Giva Kenti yakınındaki Migron'da bir nar ağacının altında oturmaktaydı. Yanında 600 kadar asker vardı. Efod giymiş olan Ahiya da aralarındaydı. Ahiya Şilo'da Rabbin kâhini olan Eli oğlu, Pinehas oğlu İkavot'un erkek kardeşi Ahituv'un oğluydu. Halk Yonatan'ın gittiğini fark etmemişti. Yonatan'ın Filist ordugahına ulaşmak için geçmeyi tasarladığı geçidin her iki yanında iki sivri kaya vardı; birine Boses, öbürüne Sene denirdi. Kayalardan biri kuzeyde Mikmas'a, öbürü güneyde Giva'ya bakardı. Yonatan, silâhını taşıyan genç hizmetkârına, “Gel, şu sünnetsizlerin ordugahına gidelim” dedi, “belki Rabb bizim için bir şeyler yapar. Çünkü gerek çoklukta, gerekse azlıkta Rabbin zafere ulaştırmasına engel yoktur.” Silâhını taşıyan genç, “Ne düşünüyorsan öyle yap” diye yanıtladı, “haydi yürü! Düşündüğün her şeyde seninleyim.” Yonatan, “Bu adamlara gidelim, bizi görsünler” dedi, “eğer bize, ‘Yanınıza gelene dek bekleyin’ derlerse, olduğumuz yerde kalırız, gitmeyiz. Ama, ‘Yanımıza gelin’ derlerse, gideriz. Çünkü bu, Rabbin Filistliler'i elimize teslim ettiğine ilişkin bir belirti olacak bizim için.” Böylece ikisi de Filistliler'in askerlerine göründüler. Filistliler, “Bakın! İbraniler gizlendikleri çukurlardan çıkmaya başlıyor!” dediler. Sonra Yonatan'la silâhını taşıyan gence, “Buraya, yanımıza gelin, size bir şey söyleyeceğiz” diye seslendiler. Bunun üzerine Yonatan, silâhını taşıyana, “Ardımdan gel” dedi, “Rabb onları İsrâîlliler'in eline teslim etti.” Yonatan elleriyle ayaklarını kullanarak yukarıya tırmandı; silâhını taşıyan genç de onu izledi. Yonatan Filistliler'i yenilgiye uğrattı. Silâhını taşıyan genç de onu izliyor ve Filistliler'i öldürüyordu. Yonatan'la silâhını taşıyan genç bu ilk saldırıda iki dönümlük bir alanda yirmi kadar asker öldürdüler. Ordugahta ve kırsal alanda bütün Filist halkı arasında dehşet hüküm sürüyordu. Askerlerle akıncılar bile titriyordu. Derken yer sarsıldı; sanki Tanrı'dan gelen bir titremeydi bu. Benyamin topraklarındaki Giva Kenti'nde Saul'ün nöbetçileri büyük bir kalabalığın oraya buraya dağıldığını gördüler. Bunun üzerine Saul, yanındaki adamlara, “Yoklama yapın da aramızdan kimin ayrıldığını görün” dedi. Yoklama yapılınca Yonatan'la silâhını taşıyan gencin orada olmadığını anladılar. Saul, Ahiya'ya, “Tanrı'nın Sandığı'nı getir” dedi. O sırada Tanrı'nın Sandığı İsrâîl halkındaydı. Saul kâhinle konuşurken, Filistliler'in ordugahındaki kargaşa da giderek artmaktaydı. Bunun üzerine Saul kâhine, “Elini çek” dedi. Saul'le yanındaki askerlerin tümü toplanıp savaş alanına gittiler. Orada büyük bir kargaşa vardı. Herkes birbirine kılıç çekiyordu. Daha önce Filistliler'in yanında yer alıp onların ordugahına katılan İbraniler bile saf değiştirerek Saul'le Yonatan'ın yanındaki İsrâîl birliklerine katıldılar. Efrayim dağlık bölgesinde gizlenen İsrâîlliler de Filistliler'in kaçtığını duyunca onları savaş alanında kovalamaya başladılar. Böylece Rabb İsrâîl'i o gün zafere ulaştırdı. Savaş Beyt-Aven'in ötesine dek yayıldı. O gün İsrâîlliler bitkindi. Çünkü Saul, “Ben düşmanlarımdan öç alıncaya kadar, akşama dek kim yemek yerse lânetli olsun!” diye halka ant içirmişti. Bu yüzden de kimse bir şey yememişti. Derken, her yanı bal dolu bir ormana vardılar. Askerler ormana girince, toprakta akan balları gördüler. Ne var ki, içtikleri anttan korktukları için hiç biri bala dokunmadı. Yonatan babasının halka ant içirdiğini duymamıştı. Elindeki değneği uzatıp ucunu bal gümecine batırdı. Biraz bal tadar tatmaz gözleri parladı. Bunun üzerine oradakilerden biri, Yonatan'a, “Baban askerlere, ‘Bugün kim yemek yerse lânetli olsun’ diye ant içirdi” dedi, “askerlerin bitkin düşmesi de bundan.” Yonatan, “Babam halka sıkıntı verdi” diye yanıtladı, “bakın, bu baldan biraz tadınca gözlerim nasıl da parladı! Bugün halk düşmanlarından yağmaladığı yiyeceklerden özgürce yeseydi, çok daha iyi olurdu! O zaman Filistliler'in yenilgisi de daha ağır olmaz mıydı?” O gün İsrâîlliler, Filistliler'i Mikmas'tan Ayalon'a kadar yenilgiye uğrattılar. Ama İsrâîl askerleri o kadar bitkindi ki, yağmaladıkları mallara saldırdılar; koyunları, sığırları, buzağıları yakaladıkları gibi hemen oracıkta kesip kanını akıtmadan yediler. Durumu Saul'e bildirerek, “Bak, askerlerin kanlı eti yemekle Rabbe karşı günah işliyor!” dediler. Bunun üzerine Saul, “Hâinlik ettiniz!” dedi, “Hemen büyük bir taş yuvarlayın bana.” Sonra ekledi: “Halkın arasına varıp herkesin öküzünü, koyununu bana getirmesini söyleyin. Onları burada kesip yesinler. Eti kanıyla birlikte yiyerek Rabbe karşı günah işlemeyin.” O gece herkes öküzünü getirip orada kesti. O sırada Saul Rabbe bir sunak yaptı. Rabbe yaptığı ilk sunaktı bu. Saul adamlarına, “Haydi, bu gece Filistliler'e saldıralım” dedi, “tan ağarıncaya dek mallarını yağmalayalım, onlardan bir tekini bile sağ bırakmayalım.” Adamlar, “Sence uygun olan neyse onu yap” diye karşılık verdiler. Ama kâhin, “Burada Tanrı'ya danışalım” dedi. Bunun üzerine Saul, Tanrı'ya, “Filistliler'e saldırmaya gideyim mi? Onları İsrâîlliler'in eline teslim edecek misin?” diye sordu. Ama Tanrı o gün yanıt vermedi. Bunun için Saul, “Ey halkın önderleri! Buraya yaklaşın da bugün işlenen bu günahın nasıl işlendiğini ortaya çıkaralım” dedi, “İsrâîl'i kurtaran yaşayan Rabbin adıyla derim ki, bu günaha yol açan oğlum Yonatan bile olsa kesinlikle öldürülecektir.” Ama kimse bir şey söylemedi. Bunun üzerine Saul halka, “Siz bir yanda durun, oğlum Yonatan'la ben öbür yanda duracağız” dedi. Halk, “Sence uygun olan neyse onu yap” diye karşılık verdi. Saul, İsrâîl'in Tanrısı Rabbe, “Bana doğru yanıtı ver” dedi. Kur’a Yonatan'la Saul'e düştü, halk aklandı. Saul bu kez, “Benimle oğlum Yonatan arasında kur’a çekin” dedi. Kur’a Yonatan'a düştü. Bunun üzerine Saul Yonatan'a, “Söyle bana, ne yaptın?” diye sordu. Yonatan, “Ben yalnızca elimdeki değneğin ucuyla biraz bal alıp tattım. Şimdi ölmem mi gerek?” diye karşılık verdi. Saul, “Yonatan, eğer seni öldürtmezsem, Tanrı bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın!” dedi. Ama halk, Saul'e, “İsrâîl'i bu büyük zafere ulaştıran Yonatan'ı mı öldürteceksin?” dedi, “Asla! Yaşayan Rabbin adıyla deriz ki, saçının bir teline bile zarar gelmeyecektir. Çünkü bugün o ne yaptıysa Tanrı'nın yardımıyla yapmıştır.” Böylece halk Yonatan'ı öldürülmekten kurtardı. Bundan sonra Saul Filistliler'i kovalamaktan vazgeçti. Filistliler de yerlerine döndüler. Saul İsrâîl'e kral atandıktan sonra, her yandaki düşmanlarına –Moav, Ammon, Edom halkları, Sova kralları ve Filistliler'e– karşı savaştı. Gittiği her yerde zafer kazandı. Yiğitçe savaşarak Amalekliler'i yenilgiye uğrattı, İsrâîlliler'i düşmanın yağmasından kurtardı. Saul'ün oğulları Yonatan, Yişvi ve Malkişua idi. İki kızından büyüğünün adı Merav, küçüğünün adı Mîkâl'di. Karısı, Ahimaas'ın kızı Ahinoam'dı. Ordusunun başkomutanı amcası Ner oğlu Avner'di. Saul'ün babası Kiş'le Avner'in babası Ner, Aviel'in oğullarıydı. Saul yaşamı boyunca Filistliler'le kıyasıya savaştı. Nerede yiğit, güçlü birini görse kendi ordusuna kattı.[258]

SAUL'ÜN KRAL OLARAK REDDEDİLMESİ

Samuel Saul'a şöyle dedi: “Rabb seni kendi halkı İsrâîl'in kralı olarak meshetmek için beni gönderdi. Şimdi Rabbin sözlerine kulak ver. Her Şeye Egemen Rabb diyor ki: ‘İsrâîlliler'e yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler'i cezalandıracağım. Çünkü Mısır'dan çıkan İsrâîlliler'e karşı koydular. Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tamamen yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Erkek, kadın, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür.’” Bunun üzerine Saul askerlerini toplayıp Telaim Kenti'nde saydı. 200.000 yaya askerin yanısıra Yahudalılar'dan da 10.000 kişi vardı. Saul Amalek Kenti'ne varıp vâdide pusu kurdu. Sonra Kenliler'e şu uyarıyı gönderdi: “Haydi gidin, Amalekliler'i bırakın; öyle ki, sizi de onlarla birlikte yok etmeyeyim. Çünkü siz Mısır'dan çıkan İsrâîl halkına iyilik ettiniz.” Bunun üzerine Kenliler Amalekliler'den ayrıldılar. Saul Havila'dan Mısır'ın doğusundaki Şur'a dek Amalekliler'i yenilgiye uğrattı. Amalek Kralı Agag'ı sağ olarak yakaladı. Halkının tümünü de kılıçtan geçirdi. Ne var ki, Saul ile adamları Agag'ı ve en iyi koyunları, sığırları, besili buzağıları, kuzuları –iyi olan ne varsa hepsini– esirgediler. Bunları tümüyle yok etmek istemediler. Ancak değersiz ve zayıf ne varsa hepsini yok ettiler. Rabb Samuel'e şöyle seslendi: “Saul'ü kral yaptığıma pişmanım. Beni izlemekten vazgeçti. Buyruklarımı yerine getirmedi.” Samuel öfkelendi ve bütün geceyi Rabbe yakarmakla geçirdi. Ertesi sabah Samuel Saul'le görüşmek için erkenden kalktı. Saul'ün Karmel Kenti'ne gittiğini, orada kendisine bir anıt diktikten sonra aşağı inip Gilgal'a döndüğünü öğrendi. Saul kendisine gelen Samuel'e, “Rabb seni kutsasın! Ben Rabbin buyruğunu yerine getirdim” dedi. Samuel, “Öyleyse nedir kulağıma gelen bu koyun melemesi? Nedir bu duyduğum sığır böğürmesi?” diye sordu. Saul şöyle yanıtladı: “Halk bunları Amalekliler'den getirdi. Tanrın Rabbe kurban sunmak üzere koyunların, sığırların en iyilerini esirgediler. Ama geri kalanları tümüyle yok ettik.” Samuel, “Dur da bu gece Rabbin bana neler söylediğini sana bildireyim” dedi. Saul, “Söyle” diye karşılık verdi. Samuel konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kendini önemsiz saydığın hâlde, sen İsrâîl oymaklarının önderi olmadın mı? Rabb seni İsrâîl'e kral meshetti. Rabb seni bir göreve gönderip, ‘Git, o günahlı Amalekliler'i tümüyle yok et; hepsini ortadan kaldırıncaya dek onlarla savaş’ dedi. Öyleyse neden Rabbin sözüne kulak asmadın? Neden yağmalanan mallara saldırarak Rabbin gözünde kötü olanı yaptın?” Saul, “Ama ben Rabbin sözüne kulak verdim!” diye yanıtladı, “Rabbin beni gönderdiği yere gittim. Amalekliler'i tümüyle yok ettim, Amalek Kralı Agag'ı da buraya getirdim. Ne var ki askerler, Gilgal'da Tanrın Rabbe kurban sunmak üzere yağmalanmış bazı malları, yok edilmeye adanmış en iyi koyunlarla sığırları aldılar.” Samuel şöyle karşılık verdi: “Rabb Kendi sözünün dinlenmesinden hoşlandığı kadar yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir. Çünkü başkaldırma, falcılık kadar günahtır ve büyüklenme, putatapıcılık kadar kötüdür. Sen Rabbin buyruğunu reddettiğin için, Rabb de senin kral olmanı reddetti.” Bunun üzerine Saul, “Günah işledim! Evet, Rabbin buyruğunu da, senin sözlerini de çiğnedim” dedi, “halktan korktuğum için onların sözünü dinledim. Ama şimdi yalvarırım, günahımı bağışla ve benimle birlikte dön ki, Rabbe tapınayım.” Samuel, “Seninle dönmem” dedi, “çünkü sen Rabbin buyruğunu reddettin, Rabb de İsrâîl Kralı olmanı reddetti!” Samuel dönüp gitmeye davranınca, Saul onun cüppesinin eteğini tuttu. Cüppe yırtıldı. Samuel, “Bugün Rabb İsrâîl Krallığı'nı elinden aldı ve senden daha iyi birine verdi” dedi, “İsrâîl'in Yüceliği olan Tanrı yalan söylemez, düşüncesini de değiştirmez. Çünkü O insan değil ki, düşüncesini değiştirsin.” Saul, “Günah işledim!” dedi, “ama ne olur halkımın ileri gelenleri ve İsrâîlliler karşısında beni onurlandır. Tanrın Rabbe tapınmam için benimle dön.” Böylece Samuel Saul'le birlikte geri döndü ve Saul Rabbe tapındı. Samuel, “Amalek Kralı Agag'ı bana getirin” diye buyurdu. Agag güvenle geldi. Çünkü, “Ölüm tehlikesi kesinlikle geçti” diye düşünüyordu. Ama Samuel, “Kılıcın kadınları nasıl çocuksuz bıraktıysa senin annen de kadınlar arasında çocuksuz bırakılacak” diyerek Agag'ı Gilgal'da Rabbin önünde kılıçla parçaladı. Samuel Rama'ya, Saul de Giva'daki evine gitti. Samuel ölümüne dek Saul'ü bir daha görmediyse de, onun için üzüldü. Rabb de Saul'ü İsrâîl Kralı yaptığına pişmandı.[259]

DÂVÛD'UN KRAL OLARAK KUTSANMASI

Rabb, Samuel'e, “Ben Saul'ün İsrâîl Kralı olmasını reddettim diye sen daha ne zamana dek onun için üzüleceksin?” dedi, “Yağ boynuzunu yağla doldurup yola çık. Seni Beytlehemli Yişay'ın evine gönderiyorum. Çünkü onun oğullarından birini kral seçtim.” Samuel, “Nasıl gidebilirim? Saul bunu duyarsa beni öldürür!” dedi. Rabb şöyle yanıtladı: “Yanına bir düve al ve, ‘Rabbe kurban sunmak için geldim’ de. Yişay'ı kurban törenine çağır. O zaman ne yapman gerektiğini Ben sana bildireceğim. Sana belirteceğim kişiyi Benim adıma kral olarak meshedeceksin.” Samuel Rabbin sözüne uyarak Beytlehem Kenti'ne gitti. Kentin ileri gelenleri onu titreyerek karşıladılar ve, “Barış için mi geldin?” diye sordular. Samuel, “Evet, barış için” diye yanıtladı, “Rabbe kurban sunmaya geldim. Kendinizi kutsayıp benimle birlikte kurban törenine gelin.” Sonra Yişay ile oğullarını kutsayıp kurban törenine çağırdı. Yişay ile oğulları gelince Samuel Eliav'ı gördü ve, “Gerçekten Rabbin önünde duran bu adam kuşkusuz O'nun meshettiği kişidir” diye düşündü. Ama Rabb, Samuel'e, “Onun yakışıklı ve uzun boylu olduğuna bakma” dedi, “Ben onu reddettim. Çünkü Rabb insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, Rabb ise yüreğe bakar.” Yişay, oğlu Avinadav'ı çağırıp Samuel'in önünden geçirdi. Ama Samuel, “Rabb bunu da seçmedi” dedi. Bunun üzerine Yişay Şamma'yı da geçirdi. Samuel yine, “Rabb bunu da seçmedi” dedi. Böylece Yişay yedi oğlunu da Samuel'in önünden geçirdi. Ama Samuel, “Rabb bunlardan hiç birini seçmedi” dedi. Sonra Yişay'a, “Oğullarının hepsi bunlar mı?” diye sordu. Yişay, “Bir de en küçüğü var” dedi, “sürüyü güdüyor.” Samuel, “Birini gönder de onu getirsin” dedi, “o buraya gelmeden yemeğe oturmayacağız.” Yişay birini gönderip oğlunu getirtti. Çocuk kızıl saçlı, yakışıklı, gözleri pırıl pırıl bir delikanlıydı. Rabb, Samuel'e, “Kalk, onu meshet. Seçtiğim kişi odur” dedi. Samuel yağ boynuzunu alıp kardeşlerinin önünde çocuğu meshetti. O günden başlayarak Rabbin rûhu Dâvûd'un üzerine güçlü bir biçimde indi. Bundan sonra Samuel kalkıp Rama'ya döndü.[260]

DÂVÛD SAUL'E LİR ÇALIYOR

Bu sıralarda Rabbin Rûhu Saul'den ayrılmıştı. Rabbin gönderdiği kötü bir rûh ona sıkıntı çektiriyordu. Hizmetkârları, Saul'e, “Bak, Tanrı'nın gönderdiği kötü bir rûh sana sıkıntı çektiriyor” dediler, “efendimiz, biz hizmetkârlarına buyruk ver, iyi lir çalan birini bulalım. Öyle ki, Tanrı'nın gönderdiği kötü rûh üzerine gelince, o lir çalar, sen de rahatlarsın.” Saul, hizmetkârlarına, “İyi lir çalan birini bulup bana getirin” diye buyurdu. Hizmetkârlardan biri, “Beytlehemli Yişay'ın oğullarından birini gördüm” dedi, “iyi lir çalar. Üstelik yürekli, güçlü bir savaşçıdır; akıllıca konuşur, yakışıklıdır. Rabb de onunladır.” Bunun üzerine Saul, Yişay'a ulaklar göndererek, “Koyunları güden oğlun Dâvûd'u bana gönder” dedi. Yişay ekmek yüklü bir eşek, bir tulum şarap, bir de oğlak alıp oğlu Dâvûd'la birlikte Saul'e gönderdi. Dâvûd Saul'ün yanına varıp onun hizmetine girdi. Saul Dâvûd'u çok sevdi ve ona silâhlarını taşıma görevini verdi. Saul Yişay'a şu haberi gönderdi: “İzin ver de Dâvûd hizmetimde kalsın; ondan hoşnudum.” O günden sonra, Tanrı'nın gönderdiği kötü rûh ne zaman Saul'ün üzerine gelse, Dâvûd liri alıp çalar, Saul rahatlayıp kendine gelirdi. Kötü rûh da ondan uzaklaşırdı.[261]

Buradan, Kur’ân'da bahsedilen peygamberin Samuel, Tâlût olarak zikredilen hükümdarın Saul, Câlût'un da Golyat olduğu anlaşılıyor.

Âyetteki, O, bizim üzerimize nasıl hükümdar olur, oysa hükümdar olmaya biz ondan daha çok hakk sahibiyiz, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir ifadesinden anlaşılıyor ki, İsrâîloğulları Tâlût'un hükümdarlığına itiraz edip Allah'ın emirleri hususunda yan çizmek istiyorlar.

Onların itirazlarına verilen, Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve onu bilgi ve vücut bakımından ziyadeleştirmiştir cevabı da, Tâlût'un hükümdar seçilmesinin nedenini bildiriyor ki buna göre, hükümdar seçilecek kişide bulunması gereken nitelik, soy-sop değil, bilgi ve bedensel güçtür.

TABUT

Âyetteki, Şüphesiz onun hükümdarlığının âyeti [kanıtı], size, güçlü varlıkların taşıdığı, içinde Rabbinizden bir sekine, Mûsâ ve Hârûn ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye [kalıntı] bulunan o tabutun gelmesi olacaktır ifadesinde geçen tabut ile ilgili kaynaklardaki nakiller şöyledir:

Nakledildiğine göre tabutu Yüce Allah, Âdem'e (a.s) indirmişti. Bu tabut, Hz. Âdem'in yanında idi. Nihâyet Hz. Ya‘kûb'a ulaşmıştı. Ordan da İsrâîloğulları'na geçmişti. Kendileriyle savaşan kimselere karşı onunla gâlip geliyorlardı. Bu durum isyana başladıkları vakte kadar böylece sürüp gitti. Sonunda yenilgiye uğratılıp tabut ellerinden alındı. Onu ellerinden alanlar es-Süddî'nin dediğine göre Amalikalılardan olan Câlût ve beraberindekiler idiler.

Denildiğine göre; bu tabutu putlarının bulunduğu bir mabede koydular. Sabah olunca putlarının yüz üstü yıkılmış olduklarını görüyorlardı. Bir diğer görüşe göre; onu putlarının bulunduğu yerde büyük putun altına koydular. Sabah olduğunda tabutun putun üzerinde olduğunu gördüler. Tabutu alıp putun ayaklarına bağladılar. Sabah olduğunda putun el ve ayaklarının kesilmiş olduğunu ve tabutun altına atılmış olduğunu gördüler. Bu sefer tabutu alıp bir kavmin yaşadığı kasabaya bıraktılar. O kavmin boyunlarına birtakım ağrılar isâbet etti. Kimisine göre de tabutu basur hastalığına yakalanan bir kavmin büyük abdest bozdukları bir yere bıraktılar. Her nasıl ise bu konudaki musibet ve belaları büyüyünce musibetlerinin tek sebebinin bu tabut olduğunu söylediler. “Haydi bunu İsrâîloğulları'na geri verelim” dediler. Tabutu iki öküz tarafından sürüklenen bir araba üzerine bıraktılar ve öküzleri İsrâîloğulları'nın yaşadıkları bölgeye doğru bir yerde serbest bıraktılar. Allah'ın gönderdiği iki melek bu inekleri (asıl nüshada da böyle, Taberî'de, öküzleri şeklindedir) sürüyorlardı. Sonunda İsrâîloğulları'nın topraklarına girdiler. O sırada da Tâlût meselesi üzerinde duruyorlardı. Bunu da görünce zafer kazanacaklarından emin oldular. İşte bu rivâyete göre meleklerin tabutu taşımaları böyledir.[262]
Taner isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla