Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
|
KURAN'da NAMAZ [4]
Onlar, Namazlarından gaflet içindedir (107/5)
Müşriklerde; İbadet ediyor, Namaz kılıyorlardı. Namazları Yaratan'ın istediği Namaz mı idi?
** Onların Beytullah'taki namazı; ıslık çalmak, el çırpmak/engel olmaktan başka bir şey değildir. (8/35)
Şeklin de ötesinde; "Allah'a yaklaştıracağına" inandıkları "Aracıları" vardı. Aracıların olması, "Yalnız Allah'a kulluk etmenin, Tevhit İnancının" zedelenmesi, yani Şirktir.
Buradan gelinen nokta: İbadetin / Namazın: "Yalnız Allah Rızası için yapılması / kılınmasıdır."
Eğer bu özellik yoksa; İbadetimizin / Namazımızın Allah'ın emrettiği İbadet / Namaz olduğunu söyleyemeyiz.
Yaratan ikazını yapmıştır:
** O'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan korkun. Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın. (30/31)
Buna rağmen; İkiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatma çabası içinde olurlarsa Allah da onları aldatır. (4/142) Yani kendilerini aldatırlar. Kul, O'ndan korkup ....Huzurunda haşrolunacağının (6/72) bilincinde değilse; ve Aklını işletmiyorsa (4/142) Namazı oyun ve eğlence edinebilirler (5/58) Yada, tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar (4/142) Namaza ancak üşene-üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler. (9/54) ....
** Vay haline o namaz kılanların ki, (107/4)
** Onlar Namazlarından gaflet içindedir. (107/5)
Tekrar edelim: Yalnızca, "Allah'ın Rızasının" dışında; Başka bir etki ile / çıkar gözetilerek Yapılan İbadet, Kılınan Namaz; Bu etki ne olursa olsun; Gaflet içinde yapılan İbadet, Gaflet içinde Kılınan Namazdır. Ve Şirke varılmadığını iddia etmek güçtür.
Namazı dosdoğru kılarlar.... (8/3)
Yaratan'ın emri Namazın "Dosdoğru" kılınmasıdır.
Doğru yola iletilmemizin... (1/6) Ve Dini Allah'a has kılmamızın da...(98/5) Şartlarından biridir.
Yukarıda; Namazın Zorlaştırıldığından... ve İçeriğinin boşaltıldığından ... bahsedilmişti. Eğer bunlara "Hayır" diyemiyorsak; Namazı "Dosdoğru" kıldığımızı iddia edebilir miyiz?
Namazı Dosdoğru Kılanlar...:
Önce katıksız bir inanca sahiptirler.
Onlar: Allah'a, Ahiret gününe, Meleklere, (Önceki indirilenlerle birlikte 4/162) Kitaplara, Peygamberlere (2/177 4/162 5/12) Gözleri ile görmüş gibi Ahirete / Gayba (31/4) Hükmün yalnız Allah'a ait olduğuna (6/62) inanırlar. O gün alış veriş ve olmayacağını (14/31) Kalpler ve Gözlerin döneceğini (24/37) bilirler.
Sadece Namaz kılmanın yeterli olmadığının bilincindedirler...
Yaratan'ın "Namazı Kılın" Emri ile birlikte, "Zekatı verin" (2/43 83 110 4/77 22/78 ...) ve "kendilerine verdiğimiz Rızıktan açık ve gizli sarf etsinler" (14/31) emirlerinin olduğunu bilirler ve uyarlar.
"Zekatı verirler" (22/41...) "kendilerine verilen Rızıktan" riya karışmadan (2/264) temizinden, güzelinden ve sevdiklerinden (2/267 3/92) duruma göre, açık yada gizli (14/31 35/29...) bol-bol (8/3) yeterli olandan fazlasını (2/219) sarf / "infak" ederler (13/22 22/35 42/38)
Burada iki nokta üzerinde tekrar düşünme durumundayız...
Toplum olarak; Namazın, Zekatla... bir bütün olduğunun ne ölçüde bilincindeyiz...?
Ve "Sadaka uygulamamız" Allah'ın "infak" emri ile, ne ölçüde örtüşüyor...? Yeterli mi?
İffet ve onurları yüzünden zengin bildiğimiz, yüzsüzlük ve yırtıklık edip bir şey istemeyenleri, yüzlerinden tanıyıp (2/273) seçebiliyor muyuz? Yoksa; Dilenciliği teşvik edip, yüzsüzlülüğün, ahlaksızlığın yayılmasına katkıda mı bulunuyoruz?
Ve Yaratan'ın Namazla birlikte / aynı ayetlerde, diğer emirlerinden bazıları:
Anneye babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere ... (2/83) iyilikler yapmak (2/83 21/73) Saygı ve sevgi ve güzellikle hitap etmek (2/83) İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak ve Sabretmektir. (31/17)
Ve Onlar: İyiliği emreder, Kötülükten alıkoyar (9/71 22/41)
Allah'ın adı anıldığında kalpleri titreyerek (22/35) Rablerinin rızasını dileyerek (13/22) Zorda, darda ve savaş alanında (2/177) Sabrederler. Sabrederek, Yakararak / Namazla yardım dilerler (2/153)
Doğruluk / Dürüstlük Kişiliklerinin ayrılmaz özelliğidir.
Sözlerine Ahitlerine bağlıdırlar, Vefa gösterirler (2/177)
Burada sayılmayan; "İyi ve Topluma yararlı insan" İçin sayılabilecek diğer özellikler de; "Namazı Dosdoğru Kılanların" özelliklerine dahildir. Bunların Kuran'da dayanaklarını bulmak zor değildir.
Tabii, bunların karşılıkları, Yaratan'ın bu Emirlerini yapanlara vaatleri de vardır:
İyilik ve güzelliklerle örülü bu ibadetler; Yaratan'a verilen güzel bir borç ve ödünçtür. (5/12 73/20) Çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. (29/45) Allah Onlarla beraberdir. (2/153) Allah'ın ve Resulünün dostluğu onlarladır. (5/55) Kötülüklerini örtecektir.(5/12) Zaten, Allah barışsever ve iyilerin ödülünü zayi etmez. (7/170) O kullarına müjdesi vardır.(9/112) Onlar, asla batmayacak bir ticaret umabilirler. (35/29) Onlara büyük bir ödül vardır. (4/162) Merhamet / Rahmet edilecektir. (9/71 24/56) Altlarından ırmaklar akan cennetlere konulacaklardır. (5/12)
Eğer, Kişi ve Toplum olarak, "Namazı Dosdoğru Kıldığımız" kanısında / iddiasında isek; Yaratan'ın bu vaatlerini İsteme / Bekleme hakkımız vardır. Bize düşeni yapmamışsak; karşılığını bekleme hakkımız da olamaz.
Ne söylediğinizi bilinceye kadar... (4/43)
** Ey İnananlar! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar,....namaza yaklaşmayın.... (4/43)
Üzerinde, Dikkatle düşünmemiz gereken Ayetlerden biri...
"Ne söylediğinizi bilinceye kadar,...." bu ifade, Sadece "Sarhoş olmakla mı" Sınırlıdır?
Anlamını hiç bilmeden ezberlenen bir dille; İbadet ederken / Namaz Kılarken; Ne söylediğinizi biliyor muyuz?
Burada: "Ana Dille İbadet yapılabilir mi?" [14] Noktasına geliyoruz. Başlı başına bir konu...
Sadece İki Noktaya işaret edelim:
** Onlar namazda huşu içindedirler. (23/2)
Arapça ezberlerlerde, dil "Otomatiğe" bağlanmıştır. Şaşırmadan sure okunurken; aynı anda -istenmese de- karşılaşılan bazı sorunlar / başka şeyler düşünülebilmektedir. Bu durumu bizzat yaşamış olabilirsiniz. Yada bir yakınınıza sorabilirsiniz. Ana dilinizle okuduğunuz da; "Huşu içinde kılmak niyeti ile" Namaza durulmuşsa; Söylediklerimizin dışında, başka bir şey düşünemeyiz. Düşünürsek, okumaya devam edemeyiz.
İçtenlikle cevaplayalım: Namazda Huşu içinde, Allah'ın huzurunda olduğunu, O'nunla konuştuğunu hissetmek Bilmediğin bir dille... mümkün mü?
** Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik. (12/2)
Kuran'ın Arapça olduğunu bildiren tüm ayetlerde [15] Anlayasınız diye, Düşünesiniz diye, İbret almanız için ... gibi; Hep "Anlamaya" yönelik ifadeler vardır.
Bu nedenlerle; Kişinin, İbadetini "Çok iyi anladığı bir dille yapması gerektiği" kanısındayız.
Namaz! Dua'nın / Yakarışın doruk noktalarından biridir.
Kişi; Yaratan'ını huzurunda, en saygılı duruşu ile durarak; Kuran'ın Bakış açısına / Felsefesine ters olmayan ifadelerle; Yaratan'ına: Eşsiz / Erişilmez Yüceliğini, Hamd'ini Şükranını yakarışını arz edebilir.
Namazın içinde; Sure / Ayet okumak konusunda net bir hüküm / emir yoktur.
** Allah'ın kitabı'nı okuyanlar, namazı kılanlar, .... (35/29)
** Kitap'tan sana vahyedileni oku. Namaz da kıl.... Allah'ın Zikri/Kur'an'ı daha büyüktür. ... (29/45)
** .... O halde Kur'an'dan size kolay geleni okuyun. Namazı kılın..... (73/20)
Fakat; "Fatiha" dan daha güzel bir dua / daha özlü bir yakarış bulamayız. Allah'ın birliğini, İhlas Suresinden; Yaratana sığınmayı Felak ve Nas Surelerinden, Namazımızın üstünde düşünmeyi / özeleştiriyi Maun Suresinden .... daha güzel anlatan ifadeler de bulamayız.
Sanırım, en doğrusu; Kişinin, kendi dilinde Kuran Çevirisini tarayarak; "Namazda okunmasını daha uygun gördüğü" Sureleri / Ayetleri belirlemesidir.
Peygamberimizin; Oturuşlarda, bu günkü şekli ile, " Tahiyyat " ve " Salli - Barik" dualarını okuyor mu idi?
** Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz. (1/5)
** Hiç kuşkusuz, mescitler Allah içindir.O halde , Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah'ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın. (72/18)
Tahiyyat duasında: (Ya eyyühe-n-Nebiyyü =) "Ey (Şanı yüce) Peygamber ...."
Doğrudan Peygambere hitap edilir.
Salli - Barik dualarında: "... İbrahim ... soyunu mübarek kıldığın gibi..." anlamlarında ifadeler var.
Peygamberimiz İbrahim soyundan olduğu gibi; Ebu Lehep'te İbrahim soyundandı. Sünnetullah gereği, Ademden itibaren, hiç bir Peygamberin bütün soyunun "Mübarek kılındığı" iddia edilemez.
Bu ifadeler; yukarıdaki Ayetlerinin tebliğcisi Allah'ın elçisi tarafından okunmuş olabilir mi?
Oturuşlarda ne okumalı?
Evet! Kuran'ın Bakış açısına / Felsefesine ters olmayan ifadelerle; "Ezber Kalıpların tekrarı" yerine, Kişi "içinden gelen bir ifade ile" Yaratan'ına: Eşsiz / Erişilmez Yüceliğini, Hamd'ini Şükranını yakarışını sunabilir.
Bu; İçinden gelen kendi ifadeleri olabilir. "Güzel Bulduğu bir Dua'nın" hatırında kalan anlamını kendi ifadeleri ile tekrarı olabilir. İfadelerin her Namazda "Aynı olması" zorunluluğu olmadığı gibi, zamanla değişen, ayrı dualar da olabilir...
Yalnız kılınan Namazlarda; zorlanmadan imkan bulunursa; "Kimsenin olmadığı bir mekanın seçilmesinin" uygun olacağı kanısındayım.
** .... Duanda / Namazında sesini yükseltme, kısma da.İkisi ortası bir yol tut. (17/110)
Duruma göre; yalnız olunmayan ortamlarda; içinden yada çok hafif sesle okumak daha uygun olabilir...
Tespih Çekmek / Sayı ile Zikir...?
"Şu kadar kez, Şu ifadeyi tekrar etmek...?" Kuran açısından baktığınızda; Bunun, İbadette / Namazda / Zikirde bir yerini göremezsiniz... Önce "Bunu gerektiğine inanmak" Tevhid inancını; Zikri Sayılara vurmak, "Huşu özelliğini" zedeler. İbadetin / Yakarışın özü: Yaratan'ın huzurunda ve O'nunla konuştuğumuzu hissetmek ise... Zikirlerimiz; " İçimizden geldiği gibi / İçimizden geldiği kadar" olmalıdır.
Kaza Namazı / Tövbe...
Bu günkü tatbikat: Herhangi zamanda, kılınmayan / kılınamayan bir namaz, "(Şu zaman -yada- En son) kılamadığım..." gibi bir niyetle; istenilen bir zamanda kaza edilebileceğidir.
Bu uygulamanın Kuran'da dayanağı var mıdır?
Tekrar edelim: "... Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz ..." dır.(4/103)
Sonraki bir vakit girdikten sonra kılınan namaz, artık o vakte ait namazdır.
Fakat, aynı ayetin baş tarafında:
"Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükunet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. ..... (4/103)" denilmektedir.
Bu bir engel yüzünden kılınamayan Namazın; engel kalkınca kılınabilmesinin ruhsatıdır. Ayette, söz konusu olan, ciddi bir engeldir. Çok affedici olan Yaratan'dan, "Kabulünü dileyerek" daha hafif engeller içinde, bu uygulamayı yapabildiğimizi düşünelim. Fakat, herhangi bir engel yokken, yada engel geçtikten sonra kılınmamış Namazların kaza yapılmasının, Kuran'da dayanağı olmadığı kanısındayım.
Prof. Dr. Hüseyin ATAY; Konuyu detaylı olarak incelemiştir. [16] Konu ile ilgili değişik görüşleri aktarıyor. Ve "Namazın kazası olmadığı" sonucuna varıyor. Peki, Ne yapılmalı? Sorusuna cevabı: "Tövbe Etmektir" Tövbenin, "Şirki dahi temizlediğini" vurguladıktan sonra; Tövbenin, Söylenip geçiliveren, "Basit bir şey olmadığına" dikkat çekiyor. Prof. Dr. Y.N. ÖZTÜRK'ün görüşü: " Kaza diye kılınan namazlar, kılınmamış namazların yerine geçmez. Ancak yeni namaz kılınmış olur, o da sevaptır, güzeldir."
Bu konuda; Namaz ve Orucun karşılaştırılması uygun olacaktır.
Oruç; (11) ayette (14) defa geçer. [17] Dört ayette Ramazan orucu ve kazası, detaylı olarak anlatılır. Altı ayette ise; çeşitli durumlarda tutulan kefaret oruçlarından bahsedilir.
Evet: Namaz için, "İslam'ın Ana İbadeti" denilebilir.
Çevirilerde; (M.Esed:84 Y.N.Ö.:96 E.Yüksel:107 Diyanet:137...) ifadeye "Namaz" anlamı verilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 80 ve üstü rakamların abartılı olduğu düşünülebilir. Fakat bu; "Namazın Kuran'da en çok geçen ibadet olduğu" gerçeğini değiştirmez. Orucun; (4) ayetle, kaza...vb detayları verilirken; Bir çok ayetle, çeşitli açılardan detaylandırılan Namazın, -Bu gün uygulanan anlamda- Kazasını kılma durumu olsa idi; bundan bahsedilmesi düşünülebilir mi?
Tehlike / Engel nedeni ile kılınamayan namazın; Engel kalkınca / bitince kılınması dışında; Sayın ATAY'ın; "Kılınamayan Namazlar için, Tövbe edilmesi gerektiği" fikrinin doğru olduğu kanısındayım.
Eleştirilerinizi ve Hatalı bulduğunuz noktaları iletirseniz, mutluluk duyacağım.
Saygılarımla
(SON)
DİPNOTLAR :
[14] DİN, DİL İLE BİRLEŞMEDİKÇE....
** Türk Dili ile İbadet / Besim ATALAY / Nebioğlu Yayınevi
** Anadilde İbadet Meselesi / Y. N. ÖZTÜRK / Yeni Boyut
** Dil ve Din / Cengiz ÖZAKINCI / Otpsi
[15] Evet 'KURAN ARAPÇA'dır' Neden....?
[16] Kuran'a Göre Araştırmalar: I-III Atay Yayınevi 1997 s:167-182
[17] Orucun geçtiği ayetler: 2/183 184 185 187(2) 196(2) 4/92 5/89 95 19/26 33/35(2) 58/4
Ramazan orucu (2/183 184 185 187 -33/35 ödülü-) Umre (2/196) Yanlışlıkla adam öldürme (4/92) Yemin (5/89) İhramda avlanma
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
|