Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27. March 2010, 01:40 AM   #4
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Canneylesin Kardeşim!

Alıntı:
canneylesin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İlhami Çetin Beyefendiyi bu yazısından dolayı kutluyorum. Mükemmel bir yazı olmuş. Günümüzün kapitalist-emperyalist terminolisiyle, Kur'an terminojisini harmanlayarak yazılan bu yazı gerçekten okunmaya değer. Dinin toplumcu ekonomik boyutu çok güzel anlatılmış. Burada bir açılım yapmak istiyorum. Atalar dini mensupları bilgimiz üzere Atatürk'e ve tüm devrimlerine saldırdıkları gibi Atatürk milliyetçiliğine de saldırırlar. Atatürk milliyetçiliğini İslam'ın önündeki bir engel olarak görürler. Bu anlamda şu ayetleri hatırlamamızda fayda olacaktır.

Maide 48: "... Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır".

Hucurat 13: "Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır".

Anlaşılacağı üzere insanların farklı milletlerden oluşları Rabbimizin bir ayetidir. Ve bu sınav içindir. Farklı milletlerden oluşmak için öncelikle sınırları belirli bir toprak parçası gerekir. Daha sonra da bu toprak parçasında aynı ülkü etrafında toplanmış bir millet gerektirir. Buradaki milliyetçilik kafatasçılık ya da ırkçılık değildir. Bu milliyetçilik, ekmeğini yediği suyunu içitiği ülkesine hizmet edenlerin milliyetçiliğidir. Toplumcu bir ekonomik görüşle, hakça paylaşan insanların oluşturduğu bir toplum milliyetçiliğidir. Bu anlamda Atatürk milliyetçiliği ile Rabbimizin ayeti olan milletlerin farklı oluşları birebir örtüşmektedir. Ama biz biliyoruz ki kirli topraktan temiz ürün alınmaz. Atalar dini mensupları ekonomik görüşlerindeki sakatlıklarını vatan ve milletlerine saldırarak da göstermektedir. Yani bindikleri dalı kesmektedirler. Vatan olmazsa din de olmaz. Bunu dahi düşünmekte acizlik gösteriyorlar. Atatürk şu sözü herşeyi özetliyor:

"Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır".
Millet ile ilgili yaptığınız açıklamanın daha net anlaşılması amacıyla "ümmet" ve "millet" kavramı ile ilgili bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim.


Çoğulu “umem” olan “ümmet” sözcüğü; “ümm”, “ümmî”, “emam”, “imam”, “ammin”, “teyemmüm” sözcükleri gibi, “emm” sözcüğünden türemiştir. “Emm” sözcüğü; “kastetmek, amaçlamak” demek olduğu için, bu sözcüğün bütün türevlerinde ve doğal olarak “ümmet” sözcüğünde, Türkçedeki kullanımına uymasa da “kasdetmek” anlamı mevcuttur.
“Ümmet” sözcüğünün Kur’an’da, türediği kök sözcüğün anlamıyla (kastetmek, amaçlamak) kullanılışını Maide suresinde görmek mümkündür:

Maide; 2: Ey iman edenler! Allah’ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lütuf ve rıza bekleyerek Beyt-ül haramı (Kâbe’yi) kastedenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman da avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya da sevk etmesin. Ve iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’a takvalı davranın. Hiç şüphesiz Allah azabı çok çetin olandır.

Ümmet” (“immet” de olabilir) sözcüğünün ilk anlamı; “yol” demektir. Ama bu “yol”, hakikî manadaki, karada, denizde, havada gidilen yol değil, mecazî manadaki, amaçlanmış, hedef olarak belirlenmiş yoldur. Zaman içerisinde; “ana, yol, din, cemaat, familya, nesil, boy, zaman” kavramları da bu sözcükle ifade edilir olmuştur. Araplar, askerlerin arkasından yürüdükleri bir çeşit bayrak olan flâmaya da “el emm” derler.

“Ümmet” sözcüğü terim olarak ise; “kendi iradeleriyle veya bir zorunluluk neticesinde aynı zamanda aynı yerde bulunan; iyi ya da kötü aynı inanca sahip olan; aynı amacı gütme neticesinde bir arada yaşayan insan topluluğu” demektir.

“Ümmet” sözcüğü, çoğulu olan “umem” sözcüğü ile birlikte Kur’an’da altmış dört yerde geçmektedir. Ayrıca Kur’an’da değişik kalıplarda olan ama aynı kökten (“emm” kökünden) gelen yüzlerce sözcük mevcuttur ve bu sözcüklerin hepsi de “kastetmek, amaçlamak” anlamı eksenindedir.
Rabbimiz Kur’an’da “ümmet” hakkında açıklamalarda bulunmuştur:

Âl-i Imran; 104: Ve içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet bulunsun. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Âl-i Imran; 110: Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah’a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mümindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimselerdir.

Âl-i Imran; 113: (Hepsi) Bir değildirler. Kitap ehli içinde gecenin saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyan dosdoğru bir ümmet (topluluk) vardır.
A’râf; 181:Yine Bizim yarattıklarımızdan hakka kılavuzluk eden ve onunla adaleti uygulayan bir ümmet vardır.

Diğer taraftan Rabbimiz, insanların önceleri tek bir ümmet olduğunu bildirmiştir:

Bakara; 213:İnsanlar tek bir ümmet idi. Allah, peygamberleri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetsin diye o peygamberle beraber, gerçekleri içinde taşıyan kitap indirdi. Oysa kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine açık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan ötürü, o kitap hakkında anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, kendi izniyle inananları, onların üzerinde ihtilâf ettikleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir.



ملّةMillet” sözcüğü aslında “yol, sünnet” demektir. Sonradan “din” anlamında kullanılır olmuştur. (Lisan’ül-Arab; c. 8, s. 368) Ancak sözcük tek başına değil de ayetlerde görüldüğü üzere izafetli olarak “onun milleti [onun dini]”, “İbrahim’in milleti [İbrahim’in dini]” şeklinde kullanılır. Dolayısıyla konumuz olan ayetteki “İbrahim milleti” ifadesi, bundan önceki Sad/7, A’raf/89 ve Yusuf/37’deki gibi “İbrahim’in dini” demektir. Bu ifadenin Kur’an’da birçok kez kullanılmış olması, Araplar içinde İbrahim peygambere uyduğunu söyleyen kişilerin varlığını göstermektedir. Zaten o günün Arabistan çevresinde yaşayıp Yahudi veya Hıristiyan olmayan kimselere de “İbrahim milletine mensup” kişiler denilmektedir.
Rabbimiz Kur’an’da “tevhit” ve “sağlam din” konularını tanıtırken pek çok defa İbrahim peygamberin adını zikretmiştir:

Ve Allah uğrunda gerektiği gibi cihat edin. O, sizi o seçti ve dinde; babanız İbrahim`in milletinde sizin için bir zorluk kılmadı. O, daha önce ve işte bunda [Kur’an’da], elçinin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, sizi “Müslümanlar” olarak isimledi. Öyleyse, salatı ikame edin, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin Mevlanızdır [yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır]. O, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır! (Hacc/78)

Ve İbrahim’in milletinden, kendini bilmezden başka kim yüz çevirir? Ve Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık. Hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir. (Bakara/130)

De ki: "Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hanif olarak İbrahim`in dinine uyun. Ve o, müşriklerden değildi." (Âl-i Imran/95)

Ve din bakımından, iyilik-güzellik üreten biri olarak, yüzünü [kendisini] Allah’a teslim eden ve hanifçe, İbrahim`in dinine tâbi olan kimseden daha iyi-güzel kim olabilir? Ve Allah, İbrahim`i “halil [izdaş]” kabul etti. (Nisa/125)
Yüce Allah'ın kitaplarında ve peygamberlerinin aracılığı ile kulları için koyduğu şeriatın adı olan millet ile şeriat arasında fark yoktur. Din ile millet ve şeriat arasında ise fark vardır. Çünkü millet ve şeriat, Allah'ın kullarını yerine getirmeye çağırdığı şeyin adıdır. Din ise, kulların Allah'ın emrine uygun olarak yaptıkları şeyir.Kaynak: İşte Kur'an

Değerli Kardeşim!
Örnek olarak verdiğiniz Hucurat suresindeki "millet" diye meallendirilen kelimenin aslı "kabile" dir.
Ya eyyühenNasu inna halaknaküm min zekerin ve ünsa ve cealnaküm şüuben ve kabaile litearefu* inne ekremeküm ındAllahi etkaküm* innAllahe Aliymun Habiyr.

Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. Ne mutlu Türk'üm diyene! diyerek. Sizin de belirttiğiniz gibi "millet" kavramının ırk anlamında değil belli değerler ülküler çetrafında toplanmış gönül birlikteliği etmiş kabilerden oluşan toplum olarak belirtmiştir. Kur'an'ın "millet" tanımı da böyledir ki yukarıda belirtilmiştir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Barış (29. March 2010)