Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!
Müzakerenin daha aydınlatıcı olması dileğiyle aşağıdaki çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim.
Yusuf;1:Elif Lâââm Ra tilke ayatul Kitabil mübiyn;
Elif/1, Lam/30, Ra/200. İşte bu, o apaçık/açıklayıcı kitabın Âyetleridir.
Yusuf;2:İnna enzelnahu Kur’anen arabiyyen lealleküm ta'kılun
Şüphesiz ki, Biz onu akıl edersiniz diye Arapça bir Kur'ân olarak indirdik.
Bu Sûre de Yûnus ve Hûd Sûreleri gibi ا - elif, ل - lam ve ر - ra kesik harfleriyle başlamıştır. Bu harflerle yapılan dikkat çekmeden sonra, işaret zamiri ile bakışlar Kur'ân'a yönlendirilmiş ve Kur'ân'ın özelliklerine vurgu yapılmıştır.
2. Âyette, Kur'ân'ın Arapça olarak indirilme sebebi açıklanmış ve Kur'ân'ın insanların akıl etmeleri, düşünmeleri, anlamaları için Arapça indirildiği belirtilmiştir. Çünkü Kur'ân Arap toplumuna inmektedir ve bir toplumun kendisine inen mesajı anlaması, akıl etmesi, uygulaması ve başkalarına da anlatabilmesi için mesajın o toplumun anadilinde olması gerekmektedir. Eğer böyle olmasa, yani mesaj topluma yabancı bir dilde indirilse, mesajın o dili bilmeyen bir toplum tarafından anlaşılması, akıl edilmesi, uygulaması da mümkün olmayacaktır.
Ancak buradaki عربيّا - 'arabiyyen sözcüğünün sadece "Arapça, Arap dili" olarak anlaşılması ve açıklanması doğru değildir. Zira bu sözcük عربً - 'arabe kalıbından türeme olduğu kadar عرُب - 'arube kalıbından da türemiştir. Sözcüğün 'arube kalıbına göre anlamı "fesahat, fasih konuşmak" demektir. (Lisanü'l - Arab; s. 153–159, a - r - b mad.)
Fesahat = fasih konuşmak ise "sözün ses ve mana kusurlarından arınmış olması, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz edilmesi, diziminin mükemmel olması" anlamına gelmektedir.(es - Sekkakî; Miftahu'l Ulûm)
Bu durumda Âyetin anlamı "Şüphesiz ki, Biz onu akıl edersiniz diye 'kolay anlaşılır, rahat telâffuz edilir, dizimi mükemmel, dilbilgisi kurallarına uyumlu' bir Kur'ân olarak indirdik" demek olur.
Kur'ân'ın indirildiği toplumun dilinin Arapça olması dolayısıyla, o toplumun Kur'ân'ı anlayıp akıl edebilmesi için Arapça indirildiği birçok Âyette vurgulanmıştır:
(Nahl: 103) Ve kesinlikle Biz, onların "kesinlikle ona bir beşer öğretiyor" deyişlerini biliyoruz. Kastettikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu [Kur'ân] ise, apaçık Arapça bir lisandır.
(Fussılet: 44) Ve eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'ân yapsaydık, elbette "Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!" diyeceklerdi. De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'ân onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir."
(Şu'arâ: 198–199) Ve Biz onu [apaçık kitabı] yabancılardan [Arapça bilmeyenlerden] birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi.
(Zuhruf: 2–3) Apaçık kitaba andolsun ki Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur'ân [okuma] yaptık.
(Şu'arâ: 193–195) Onunla [apaçık kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi.
(Ra'd: 37) Ve Biz böylece onu [Kur'ân'ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, Allah'tan sana bir yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur.
(Ahkâf: 12) Ve bundan [Kur'ân'dan] önce bir rehber ve rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı vardı. Ve bu [Kur'ân] ise zulmeden kimseleri uyarmak, iyilik - güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine tasdik eden bir kitaptır.
(Tâ - Hâ: 113) Ve işte böylece Biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. Onda tehditlerden tekrar tekrar açıklama yaptık. Belki takva sahibi olurlar yahut onlara yeni bir öğüt oluşturur.
(Zümer: 27–28) Ve andolsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir Kur'ân [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik.
(Fussılet: 3) Bu, Arapça bir Kur'ân [okuma] olarak, bilen bir kavim için Âyetleri detaylandırılmış bir kitaptır.
(Şûrâ: 7) İşte böylece Biz kentlerin anasını ve onun kıyısındaki kişileri uyarasın ve kendisinde hiç şüphe olmayan toplanma günü ile uyarasın diye sana Arapça bir Kur'ân vahyettik. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
|