Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. December 2010, 04:19 PM   #2
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Her vesileyle Hıristiyan dinlerarası diyalogçular şöyle derler:

Diyalog, dinlerin kitapları, peygamberleri, iman ve inançları üzerinden yapılmamalıdır. İnsanlığın manevî ve ahlâkî değerlerini korumak artan seküler ve ateist anlayışlara karşı ortak tavır almak, dinler yüzünden insanlar arasında kavgaların çıkmasını önlemek ve böylece de nihayi olmak insanlığın mutluluğu ve barışı için yapılmalıdır. Ve ilave ederler:

Dinlerarası diyalog bir tarafın dinini diğer tarafa kabul ettirmek değildir.

Dinlerarası diyaloğun bu amaç ve gerekçelerini, Türkiye’deki ve diğer İslâm dünyasındaki Müslüman diyalogçu kişiler ve çevrelerde aynen tekrarlarlar.

Şimdi hem Hıristiyan taraftan hem de Müslüman taraftan diyaloğun aynı tondaki tanımını görme bakımından iki alıntı yapalım:

Lynnde Silva:
“Diyalog hiç bir şekil de kişinin kendi inancına bağlılığına ve sadakatine zarar vermez. Aksi ne o kişinin kendi inancına bağlılığını geliştirir ve pekiştirir.

Diyalog, dinlerin birleştirilmesine yönelik bir hareket olmayıp aksine ona karşı bir kalkandır. Çünkü diyalog sürecinde katılımcılar birbirlerini daha yakından tanıyarak birbirlerinin dinsel gelenekleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olurlar.

Diyalog kişilere manevi bir yaşam için daha geniş bir perspektif sunarak onları tekdüzelikten kurtaran yaratıcı bir karşılıklı etkileşimdir. Diyalog bir tarafın diğer taraf hakkındaki olumsuz tutumunu ortadan kaldırmak için son derece gerekli bir eylemdir.”(2)

D.Ay düz:

“O halde diyalog her şeyden önce; içerde diyalog ve dinlerarası, kültürlerarası diyalog, insanlara, kültürlere, dinlere kendi kendilerini tanımlama, kendi kendilerini tanıtma ve kendi kendilerini bildirme anlamına geliyor ve bu yönüyle de iyidir, kesinlikle teşvik edilmelidir….

Dinlerarası diyalog; dinleri birleştirme veya bir potada eritip ‘yeni bir din’üretme teşebbüsü değildir.

Dinlerarası diyalog; tüm farklılıkları koruyarak herhangi bir zorlamaya girmeden hoşgörü ve anlayış içinde ortak meseleleri konuşma, müzakere etme ve işbirliği yolları arama gayretidir.”(3)

Dinlerarası diyalog amacı tanımlandığı gibi ise, Müslüman diyalogçular niçin İslâm’ı, aşağıda vereceğimiz örneklerde olduğu gibi tersyüz ederek diğer din mensuplarına tanıtıyorlar?

Dinlerarası diyologçuların diyalog için biçtikleri ulvî gaye, tanışma, dinleri tanıtma ve dünya barışını tesisi vs. vs…. Çok güzel.

Bu ulvî gayeye, ister bir dinin mensubu olsun, ister ateist olsun kim karşı çıkabilir ki! Karşı çıkmak şöyle dursun destekler. İşte bu nedenle Vatikan’ın Türkiye İlahiyat Fakülteleri çevreleriyle yaptığı ilk diyalog toplumlarına ben de katılmıştım. Hatta Müslümanlar olarak bizim de bir katkımız
olsun diye İslamî Araştırmalar Dergisi’nin desteğiyle Ankara’da 1994 yılın da bir dinlerarası diyalog toplantısı da ben tertip etmek istedim.

Toplantının düzenlemesiyle ilgili son aşamaya geldiğimiz günler de Fakülte’ye Vatikan’dan Christian Troll geldi. O’na toplantının programını gösterdim. Troll böyle bir diyalog toplantısının olamayacağını söyledi. Bunun yerine "siz Türkiye’deki Hıristiyanları toplayın onlar size kendilerini anlatsınlar" dedi. Ben de "bu diyalog olmaz, monolog olur" şeklinde bir cevap verdim.

İtiraz ettiği programımız kısaca şöyleydi:

1. Kur’an - İncil

2. Hz.Muhammed - Hz. İsa

3. Müslüman - Hıristiyan

4. Bugünkü İslam ve Hıristiyan Dünyası.

Gerek Türkiye’den ve gerekse Avrupa ve Amerika’ dan çeşitli Hıristiyan kuruluşları ve temsilcileri toplantıya katılacaklarını bilmişlerdi. İstanbul’daki American Board hariç, Troll ile görüşmemizden hemen sonraki hafta içinde Hıristiyan kuruluşlardan gelecek katılımcılar özür beyan ederek toplantıya katılamayacaklarını bildirdiler.

Troll, böyle konuların Orta çağ’daki tartışmaları gündeme getireceği, diyalog yerine kargaşa çıkacağı gerekçesiyle itiraz etmişti. Ben de kendisine, Hıristiyan konularını Hıristiyanların ve İslâmî konuların da Müslümanların işlemelerini istediğimizden, toplantının akademik nitelikli olacağından, düşündüğünüz kargaşa ve nizanın olmayacağını ifade ettim. Fakat neticede toplantıyı iptal etmek zorunda kaldık.

Bu olay ve aşağıda anlatacağım daha önceki başka bir olay bende diyaloğun amacı hakkında şüphe ve tereddüt uyandırdı.

1989 yılında Roma’da katıldığım bir diyalog toplantısından sonra toplantıyı tanıtıcı kısa bir makale yazmıştım. Makalede diyalog yapan ve yapacak Müslümanların Hıristiyanlığı iyi bilmeleri hususuna işaret ettim. Bunun bir misyonerlik hareketine dönüşmemesi için Avrupa’daki ve Türkiye’deki özellikle gençlerimize hem İslâm’ı, hem de Hıristiyanlığı iyi tanıtmamız gerektiğini vurgulamıştım.

Makalenin yayımından yaklaşık iki hafta sonra o zaman A.Ü.Rektörü olan Necdet Serin telefonla beni arayarak görüşmek istediğini belirtti. Makamına gittiğim de Rektör:

devam edecek
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (5. December 2010), kamer (5. December 2010)