Arkadaşımız şeyhinin köyüne gitmiştir.
Bakar ki herkes çorba kuyruğunda. O da kuyruğa girer. Çorbasını içen, içtiği kaşığı bir sepete atıyor; sıradaki adam aynı kaşığı alıp çorba içmeye devam ediyor. Ne de olsa müslümanın artığı şifadır. bişeycikler olmaz.
Adamımıza sıra geliyor. Ortada bir sürü teş (tepsinin hafif yüksek olanı) var. Millet teşlerin etrafında toplanmış, az önce sepetten aldıkları tahta kaşıklarla,salyalarını,sümüklerini bulgur ve salçadan oluşan tatsız çorbaya döke döke çorbalarını afiyetle içiyorlar. Ellerinde de küçük kara ekmekler var.
O ekmekler onlar için hazineden öte birşey. Çünkü o ekmeklerin mayası Hz.Fatıma anamızdan bugüne dek gelmiş. Çorba da şifadır. Zira şeyh hazretleri o çorba pişerken
okumuş üflemiş ya. Kanser dahil her derde deva bu çorba.
Çorbayı içip te kaşığı sonrakiler içsin diye sepete attıktan sonra, ezanın okunmasına az kaldı, camiye gidip bir namaz kılmak üzere yeltendiğinde; sakallı bir ihtiyar kolundan tutuyor.
-Sofi hizmet var çabuk gel. Şeyhimizin ahırdaki ineklerinin pohları temizlenip, tezek yapılmak için kurutulacak.
-Ama ben camiye gidip namaz kılacam. Namaz vakti yaklaşıyor.
-Olur mu sofiii! Namazın kazası olur, hizmetin kazası olmaz. Ne demiş şeyh hazretleri,"Hizmet nimettiiir. Sofi hizmetten kazandığını hiç bir ibadetten kazanamaaaaz"
-Ama?!
-Aması maması yok! Derhal hizmete geleksin sofiiii. Allah razı olsun senden (Gülümser bir edayla;ama biraz kızgınca,biraz da tehditkar)
Adamımız hizmete gider. Namaz vakti gelir geçer. "Neyse kazasını yaparım" der. Üstü başı tezek olmuştur ama olsun. Allah böyle de kabul eder. Ne de olsa hizmet etmiştir.
|