Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.
Dostum bu sayfanın üstünde tevhid yolcusu kardeşin yazdığı Kur'an ayetleri hadislerdir Kur'anı anlamak için dışardan söze kitaba bilgiye hacet yoktur kuran kendisini tefsir eder. hadisler gerekli demek KİTAP ŞİRKİ İŞLEMEKDİR. SELAMLAR bu yazıdan bu sizin yazdığınız izlenim oluşuyor.Tabiki hepinizin öyle olmadığı malum yazdıklarınızdan lakin bazı kişilerin görüşleride bu şekildedir.
Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız.
Sizin yazılarınızdan anladığımda budur.Lakin konu başlığını size nisbet değil hadis kaynağını kabul etmeyenler için yazmıştım.Fakat sizinle müzakere ediyoruz
)
Aslında çokda memnunum zira benim gözlemlediğim seviyeli bir müzakere oluyor.Size bunun için teşekkür ederim.İnşaALLAH aynı zanda sizde oluşmuştur.
Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum.
Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir.
Bu Sözünüze bir çok yönüyle katılıyorum.Sadece küçük bir farkla öncelikle tevatür hadislerin ayrı bir durumu olduğunu düşünüyorum.Zira bir çok kişinin hatta toplulukların söylemini kabul ettiği birbirinden bağımsız ve alakaları olmayan ve Sahabe ye kadar farklı yollardan duydukları belirtilen.Rivayet edenlerin çokluğu ve artık mantıken yalan olması imkansız olan rivayetlerin ALLAH Rasulune a.s ait olduğunun kabulu gereklidir.
Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya
Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim.
Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur.
Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz.
Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz?
Dostum Akaid uslunü okursan akaid uslüne göre mütevatir hadisler ve Ayeti Kerimeler dışında hiç bir kaynak iman ile ilgili kaynak olarak gösterilemez.O sebebden dolayıda akaid kitabları ciltler dolusu değildir.
fıkıh konusuna gelince bir meselede verilen fetva şahsın ictihatı olarak kendi zannınca ALLAH RAsulunun s.a.v söylevi olup olmadığına kananata bağlıdır.
O müctehid O rivayetin ALLAH Rasulune ait olduğuna kanaat ederseki herkesin süzgeç sistemi farklıdır.Sadece Kuran süzgeçinden geçirilirken algılamalardaki farklılıklardan bahsediyorum.Bu durumda verilen fetvanın zanni hadis kabul edilerek verildiğini göz önüne alınca.Cedelleşmek yada hakaretten yada tamamen red etmekten çok.Bana göre bu rivayet ALLAH RAsulune s.a.v ait değildir deyip kendi görüşünün belirtilmesi gerekmektedir.
Zira Her rivayetin ALLAH Rasulune s.a.v ait olmama ihtimali olduğu gibi Onun s.a.v Sözü olduğunun ihtimalide söz konusudur.
O yüzden müctehid İmamlarda kendi görüşlerini belirttikten sonra şunu eklerler sahih bir rivayet bulursanız.Bizim ictihadımızada tearüz ediyorsa bizimde görüşümüz Hadisin görüşü olur.
Tamam tümden de reddedelim mi?
Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz.
Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar.
Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek.
Öncelikle Müminler ALLAH Rasulune iftirada bulunmaz hüsnü zannı ile bakılırsa ki Ayet kötü zandan sakındırır.Belki unutkanlık denebilir.Bu durumda unutkanlık olsa yada ard niyetlilik olsa bunu destekleyen başka tarikli rivayetler olması hele hele bu tariklerin mana olarak yada lafzen yüzlerce olması bunun mütevatir dediğimiz boyuta ulaşması manasına gelir.Bu durumda unutkanlık yada ard niyet aranamaz.Zira hepsinin art niyetli yada hepsinin aynı şekilde unuttuğunu kabul etmek gereklidirki.Bu mantıken mümkün değildir bunlara o yüzden tevatür denilir.
Gelelim ehad yada meşhur hadislere.İslam alimlerinin tevatürü ile hadis rivayetlerindeki hassasiyet belirtilmiştir.
Yalancılığına yada fasıklığına alenen şahid olunmuş kişilerden rivayet kabul edilmemiştir.Raviler rivayet alınmadan önce içinde bulunduğu toplumda incelenmiş ve toplumun referansı alınmıştır.Yani iftiracı olma ihtimali minimuma indirilmiştir.Ya yıllar boyunca kendini çok iyi gizlemiş bir müşrik olacaktır yada mümin.
Bu sebebden dolayıda hiç bir ravi eğerki rivayetleri hadis kitaplarına girmişşe insanlar tarafından ard niyetli olarak görülmez.Tabiki kalpleri bilen ALLAH dır.Lakin Yine ALLAHU TEALA fasıklardan gelen haberi araştırın diye buyururken müminden gelen haberede inanmamız gerektiğini bildiriyor.
Bu durumda tek sorun ravinin unutkanlığı kalıyor.
Zaten bazı hadis rivayetleri arasındaki tearuzların sebebide bu olarak belirtilir.
Bunlardan hangisinin kabulunu de yine Kuran akıl süzgecinden geçirerek belirleriz.Yani Ayetlerden anladığımız hangisi ile tearuz ediyorsa onun zayıf diğerinin sahih olduğunu kabul ederiz.
Eğerki rivayet ehad haber ise bunu alıp almamak konusunda ciddi bir fikir birliği olmamakla birlikte kabulunun Kuranla tearuzu olmadığı taktirde daha iyi olacağı bildirilmiştir.
Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti.
Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim.
Amenna ve sadakna
Zaten hadislerin kaynak alınma amacı Kuranı daha iyi anlayabilmek için değilmidir.Ayrıca bu sözde hanif yolunda olduklarını belirtenler arasında çokça kullanılır.Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim
Hiç bir ehli sünnet inancına sahip kişi yoktur ki Kurandan daha büyük bir kaynak olduğunu iddia etsin.Bunu slogan edinmenizin sebebi nedir acaba?Bir cemaatin yada topluluğun KURANdan daha büyük kaynak olarak şu vardır dediğinemi şahid oldunuz.Bence sloganınız yanlış anlamayın lütfen fakat negatif bir hava oluşturuyor.
Saygılarımla