Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
|
Selefiyye âlimleriyle Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye kelâmcılarına göre insanlara ait fiillerin aslını yaratan YÜCE ALLAH’TIR, ancak irade ve kudretiyle fiillere vasıf kazandıran insandır (İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 49). Eş‘arîler, insanı fâil değil sadece hâdis irade ve kudretiyle fiili kesbeden bir unsur olarak kabul ederken Mâtürîdîler, onun hem kâsib hem de fâil olduğu ve fiilin meydana gelmesine tesir eden cüz’î iradesinin YÜCE ALLAH tarafından yaratılmadığı görüşündedir (Teftâzânî, Şerhu’l-’Aka’id, s. 56; Mustafa Sabri, s. 56–57).
b) İnsanın sorumlu olduğu fiiller hariç bütün varlık ve olaylar YÜCE ALLAH tarafından yaratılmıştır, sorumlu olduğu fiilleri yaratan ise kendisidir. YÜCE ALLAH mükellefi kâfir veya mümin olarak yaratmadığı gibi onun iman ve itaatinin yanı sıra inkâr ve isyanını da yaratmaz, kâfirleri saptırmaz, müminleri fiilen hidayete ulaştırmaz. Buna karşılık dinini insanlara akıl ve vahiy delilleriyle açıkladıktan sonra iman edenlerin mümin, küfrü seçenlerin kâfir olduğuna ilişkin alâmetler koyarak kalplerini işaretler, insanların kâfir ve mümin olmalarını engellemez (Kadî Abdülcebbâr, Müteşâbihü’l-Kur’ân, s. 54, 349–350, 611).
Naslarda iradî fiiller YÜCE ALLAH’A değil insanlara nisbet edilmiş, kişinin YÜCE ALLAH tarafından yaratılan irade ve kudrete sahip kılındığı belirtilmiş, yaptığı fiillerden sorumlu tutulacağı ve YÜCE ALLAH’IN kullarına zulmetmediği açıklanmıştır. İnsanın istediği fiilleri yapabilmesi ve bunu tecrübe ile bilmesi, fiillerinin fâili kabul edilerek hukuken cezalandırılması gibi hususlar onun fiillerini kendisinin yarattığını gösteren aklî delilleri oluşturur. Mu‘tezile ve Şîa kelâmcılarının çoğunluğu bu görüştedir (Kadî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-hamse, s. 336-337, 372-373; a.mlf., Müteşâbihü’l-Kur’ân, s. 104-109, 515, 781-782).
c) Mükellefin sorumlu tutulduğu fiiller YÜCE ALLAH’IN doğrudan doğruya değil dolaylı olarak yaratmasının kapsamına girer. Çünkü YÜCE ALLAH insanı, değişik alternatifleri bulunan fiillerden dilediğini seçip yapabilecek şekilde yaratmış ve beşerî fiilleri yönetimini kendilerine verdiği irade ve kudret vasıtasıyla yaratmıştır. YÜCE ALLAH kâinatın yaratılışı ve işleyişiyle ilgili olarak tabiat kanunları koyduğu gibi beşerin tutum ve davranışlarına dair sebep-sonuç ilişkisine dayanan düzenlemeler yapmıştır. İnsan için dilediği fiili yapmasını sağlayan irade ve kudreti yaratarak onu fâil kılmış, böylece insana ait fiillerin de dolaylı yaratıcısı olmuştur.
Çünkü insana ait fiillerin sebebi olan irade ve kudreti yaratmak, bu sebeplerin sonucu olarak meydana gelen fiillerin de dolaylı bir yaratıcısı olmak anlamına gelir. Cüveynî gibi bazı Eş‘arî kelâmcıları ile İbn Teymiyye, İbn Kayyim el-Cevziyye, Muhammed Abduh, M. Reşîd Rızâ gibi Selefî ve bazı Şiî âlimleri bu fikirdedir (Râgıb el-İsfahânî, el-İ’tikadât, s. 252–259; Cüveynî, s. 42–60; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 91, 268–271; Reşîd Rızâ, VIII, 100–101, 371–372).
Kader ve kazâ ile ilgili meselelerden bir diğeri kader ve kazânın değişip değişmeyeceği hususudur. Bu konudaki görüşler de şöylece sıralanabilir:
1. YÜCE ALLAH’IN zâtî ilminden ibaret olan kader değişmez, fiilî ilminden ibaret olan kader ise değişebilir, bu da levh i mahfûzda veya meleklerin ellerinde bulunan sayfalarda insanların işledikleri amellere göre vuku bulan değişikliktir. Meselâ insan kâfirken iman etmek ve iyi amel işlemek suretiyle kaderini değiştirebilir. Nitekim nasların belirttiğine göre Yûnus nebiullahın kavmi iman edince dünyada zillet azabından kurtulmuş, müminken ilâhî nimetleri inkâr edenler açlığa mahkûm edilmiş, akrabalarına iyilik edenlere uzun ömür vaad edilmiş, tedavi gören hastaların iyileşeceklerine dikkat çekilmiştir (Ca‘fer Sübhânî, I, 569–585).
Bundan dolayı varlık alanına çıkma imkânından ibaret olan kader kazaya dönüşmedikçe değişebilir. Zira bir şeyin varlık alanına çıkması için sadece planlanması yeterli olmayıp gerekli şart ve sebeplere başvurulması lâzımdır. İnsanın mümin veya kâfir olması mümkündür. Kişi iman ederse mümin olur ve kader kazaya dönüşmek suretiyle kesinleşir. Aksi de bunun gibidir. Bu süreç ölene kadar devam eder. Râgıb el-İsfahânî ve İbn Kayyim el-Cevziyye gibi Sünnî âlimleriyle Şiî âlimleri bu görüşü benimser (el-İ’tikadât, s. 267–268; Şifâ’ü’l-’alîl, s. 90–91).
2. Esasını ilâhî ilim teşkil ettiğinden kader değişmez. Naslarda geçen ‘’mahv ve isbat’’ (er-Ra‘d 13/39) yoluyla değişikliğe uğrayan şey kazâdır. Kazâ da herhangi bir şart ve sebebe bağlı olmayan ‘’kazâ i mübrem’’ ile şart ve sebebe bağlı kılınan ‘’kazâ i muallâk’’ olmak üzere iki çeşittir. ‘’Falan şöyle olsun’’ tarzında kesin olarak verilmiş bir hükmü ifade eden kaza i mübrem değişmez. Ancak şart ve sebebe bağlanan kaza i muallâk bunlara paralel olarak değişebilir. Tehânevî, Kâmil Miras gibi âlimlerin görüşleri bu şekildedir (Keşşâf, II, 1324–1325; Tecrid Tercemesi, XII, 222).
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...
Konu EVVAB_İNSAN tarafından (29. October 2008 Saat 10:33 AM ) değiştirilmiştir.
|